40
o c a k 1 1
partilerin seçim başarılarından daha ziyade
iki partinin siyasal ve toplumsal karşılıkların-
da yatmaktadır. Dönemsel koşullar göz önüne
alındığında AK Parti doğal olarak DP’den daha
ileri bir siyasal ve toplumsal aklı içinde barın-
dırıyor. DP daha çok tarihsel bir zorunluluk
olarak ortaya çıkarken, AK Parti siyasal bir zo-
runluluk olarak ortaya çıktı. AK Parti’nin asıl
gücü statükoyla savaşmasından çok değişim
talebinden ve topluma vaat ettiği gelecek pers-
pektifinden kaynaklanıyor.
AK Parti’nin ANAP’a da benzer tarafları var.
Ancak ANAP’tan daha büyük bir değişim ve
dönüşüm arzusuna dayanıyor. DP, 27 yıllık
CHP iktidarının, ANAP askeri darbenin etki-
siyle “de facto” biçimde ortaya çıkarlarken AK
Parti düzenin restorasyon ihtiyacından ortaya
çıktı. Bu bağlamda AK Parti’yi uzun süredir
ertelenen yeniden yapılandırılma çabasının
ürünü olarak görmek lazımdır. Bugün için “re-
formcu olmak ve reformu savunmak” partilerin
siyasal performanslarından daha fazla tartışıl-
makta ve önem atfedilmektedir.
Erdoğan neyi temsil ediyor?
1990’larda yaşanan toplumsal kutuplaşmanın
ve siyasal dağılmanın ardından toplumun ya-
rısının aynı noktaya bakması ve bir isim etra-
fında birleşmesi Türkiye için büyük bir imkân
sunmaktadır. Türkiye bu öncü liderlikle bütün
sorunlarını gönüllülük esasıyla tek tek çözebi-
lir. Ancak devletlû muktedirlerin ayrıcalıklarını
kaybetmek istememeleri Erdoğan liderliğinden
efektif biçimde faydalanılmasına engel oluyor.
İktidara geldiğinden bu yana ANAP’çı bir po-
zisyona kayacağı ileri sürülen AK Parti, bu id-
diaları boşa çıkartarak yoluna devam etti. Ola-
ğanüstü bir gelişme olmadığı takdirde Haziran
2011 seçimlerinde de tek başına iktidar olacak.
Bürokratik vesayete dayanmayan ve elitist yak-
laşımları reddeden Erdoğan’ın bu vasfı onun
geniş toplum kesimleriyle duygudaşlık kurma-
sına yol açıyor. “Hata yapıyor” denildiği nokta-
da toplumla kurduğu sahih ilişki onu başladığı
noktadan bambaşka bir noktaya taşıyor. Erdo-
ğan toplumu elitler üzerinden değil doğrudan
kendisi dönüştürmek istiyor. Vekâleti toplum-
dan alan Erdoğan, değişimi içselleştirerek mü-
esses nizamın karşısında milletin yanında yer
aldı ve adı konmamış bir inkılâp gerçekleştirdi.
Erdoğan’ın toplumla kurduğu doğrudan iliş-
ki, yaşanan değişimin dekoratif bir değişimin
ötesine geçip ülkenin ve sistemin değişmesi-
ni sağladı. %20’lerle iktidar olunan ve yamalı
bohça koalisyonlarla yönünü bulmaya çalışan
ülke için Doğu’dan da Batı’dan da aynı ölçüde
oy alan ve aynı ölçüde sevilen bir lidere sahip
olmak büyük bir ayrıcalık sağlıyor. Erdoğan
liderliği, Kürt sorunundan, Alevi sorununun
çözümüne; dindarların sorunlarının çözümün-
den yeni anayasa yapımına değin birçok sorunu
çözebilir. Doksanlarda yapması gereken yeni-
den yapılandırmayı başaramayan ve ağır bedel-
ler ödeyen Türkiye’nin, Erdoğan seçeneğini iyi
kullanmadığı takdirde çok daha büyük fatura-
lar ödemesi mukadderdir. Biriken sorunlar ve
küreselleşme süreçleri, geleneksel yaklaşımlarla
ülkenin idare edilmesini imkânsız kılmaktadır.
Devlet ya değişecek ve evrensel ölçekte bir dü-
zen kuracak ya da yeni ve çok daha tehlikeli bir
polarizasyon sürecine girecektir. Bu anlamda
liderliğini ispatlamış Erdoğan, yeni Türkiye’nin
kurulması için büyük bir şanstır.
Sabah, 29 Ocak 2011
“
DP daha çok tarihsel bir zorun-
luluk olarak ortaya çıkarken, AK Parti
siyasal bir zorunluluk olarak ortaya
çıktı. AK Parti’nin asıl gücü statükoyla
savaşmasından çok değişim talebin-
den ve topluma vaat ettiği gelecek
perspektifinden kaynaklanıyor.
41
e s k i t ü r k i y e - y e n i t ü r k i y e i k i l i ğ i
Heykel, içki, Muhteşem Yüzyıl dizisi... AK
Parti’nin galip çıktığı her seçimden sonra veya
galip çıkacağı öngörülen her seçimden önce
gündeme taşınan mahalle baskısı, yaşam tarzı
kaygısı ve/ya sivil dikta kampanyalarının son
günlerdeki enstrümanlarından birkaçı. AK
Parti’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana dö-
nem dönem bazı enstrümanların bağlamından
koparılmasıyla oluşturulan bu kampanyalar ve
öne sürülen iddialar, toplumsal bir endişeden
öte siyasal hesaplara dayanıyor. Bu endişele-
re kapılmaya hazır bir kitlenin varlığı ve AK
Parti’nin kimlik bileşenleri bu iddialar için
nesnel bir verili zemin sağlıyor. Bu zemin kulla-
nılarak bu günlerde yine benzer bir kampanya
yürütülüyor.
Tutuculuk propagandası
Hesap, AK Parti’nin muhafazakâr yönünün
demokrat yönüne baskın çıktığı algısını oluştu-
rarak, 22 Temmuz seçimlerinde ve 12 Eylül re-
ferandumunda AK Parti’yi destekleyen demok-
rat kesimlerin Haziran 2011 seçimlerinde AK
Parti’den desteklerini çekmelerini sağlamak.
İşaret edilen yeni adres, Kılıçdaroğlu sonrasın-
da değiştiği algısı oluşturulan CHP. Senaryo da
çok açık: Başbakan, MHP’nin seçimlerde baraj
altında kalmasını sağlamak ve böylece yeni
Anayasa’yı Meclis’ten geçirmeye yetecek oy
oranına erişmek için, milliyetçi-muhafazakâr
tabana hoş görünecek tutucu bir siyasete yel-
ken açıyor.
Kimin seçim hesabı?
Bu senaryo geçerliliği test edilmeden kolay-
ca kabul edilen iki yanlış varsayıma dayanı-
yor: İlk varsayım, Başbakan’ın bilinçli olarak
muhafazakâr ve tutucu bir siyasete yöneldiğine
dayanıyor. AK Parti’nin üzerinde siyaset yap-
tığı mayınlı arazinin gerektirdiği hassasiyeti
gözetmeden kolayca manipüle edilebilecek
söylemlerden sakınmadığı ortada. Ancak, AK
Parti’nin yanlış bir kurgunun parçası kılınmaya
müsait söylemler üretmesi, tutucu bir siyasete
SETA YORUM
Endişeli Modernlerin
Demokratlık Testi
“AK Parti MHP’den oy koparmak için tutucu ve milliyetçi bir söyleme kaydı” diyen
endişeliler, AK Parti’yi her daim demokrasi testine tabii tutanlar için AK Parti’yi an-
lama kılavuzu...
HATEM ETE