ŞAİr hüseyin caviD, turancilik ve ortak tüRKÇe amanoğLU, Ebülfez



Yüklə 291,66 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix08.09.2018
ölçüsü291,66 Kb.
#67322


71

ŞAİR HÜSEYİN CAVİD, TURANCILIK VE  

ORTAK TÜRKÇE

AMANOĞLU, Ebülfez

 

*

NAHÇIVAN/NAKHCHIVAN/НАХЧИВАН



ÖZET

Ünlü  Azerbaycan  Türk  şairi  Hüseyin  Cavid  (1882-1941),  XX.  yüzyıl 

edebiyatımızın  tarihinde  önemli  yer  tutmaktadır.  Hüsnü  huda  şairi,  güzellik 

aşığı  bolşevik  rejimini  kabul  etmemiş,siparişle  değil,  gerçeği  yazmayı  tercih 

etmiştir.  Onun  piyeslerinin  ekseriyyetinde  olaylar  Türk-Turan  dünyasında 

cereyan  eder  ve  kahramanlar  bu  dünyadan  seçilmiş  yiğit  Türk  oğul  ve 

kızlarıdır. Bu nedenle tutuklanarak Sibirya’ya sürülmüş, orada da ölmüştür. Şair 

Azerbaycan romantizminin en seçkin temsilcisi olarak edebiyat tarihimizin abide 

şahsiyetlerinden birine dönüşmüştür.

1905  yılından  itibaren  İstanbul  Üniversitesinde  4  sene  eğitim  görmüş, 

fitretinde  Türklük  şuuru  güçlü  olan  Cavid  Efendi’nin  edebî-estetik  ve  felsefi 

görüşlerinin  şekillenmesinde,oluşmasında  İstanbul  mühitinin  mühim  rolü 

olmuştur.  Aynı  zamanda  İsmail  Gaspıralı’nın  dilde,  fikirde,  işte  birlik  devizi, 

Ali  Bey  Hüseyinzade’nin  Füyuzat  dergisi,  Ziya  Gökalp’ın  Kızıl  Elma’sı, 

Türkçülüğün Esasları” onun edebî yaratıcılığına büyük etki yapmıştır. Ayrıca 

Rusya’daki  1905  yılı  devriminden  ve  Türkiye’de  II.  Meşrutiyet’in  ilanından 

sonra (1908) Türkçülük ideaları bir felsefi öğretiye,bir ideolojik akıma dönüştü. 

Böylece, bu siyasi olaylar Türk dünyasında Türkçülük şuurunun geelişmesinde 

önemli rol oynamış, Hüseyin Cavid de ilk şiirler kitabından (Geçmiş Günler

Tiflis 1913) ömrünün sonuna kadar çok sevdiği bu Türkçülük,Turancılık idealı 

ile yaşamış ve bu düşünceleri edebî eserlerin dili ile bütün dünyaya yaymıştır.

Şunu  da  belirtelim  ki,  Cavid’in  Turancılığı  onun  dilinde  daha  çok  yankı 

bulmuştur. Türkçülük düşüncesine göre ortak dil İstanbul ağızı olmalıydı. H. Cavid 

de bütün yaratıcılığı boyu dil birliğinin bu mühim şartına uyarak onu eserlerinde 

yılmadan uygulamıştır. Bu bakımdan Cavid yaratıcılığı Umumtürk edebî dilinin 

XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatındaki tek bir örneği olarak kalmaktadır.



Anahtar  Kelimeler:  Azerbaycan,  Türk,  Turancılık,  şiir,  şair,  Türkçülük, 

edebiyat, İstanbul mühiti.

Prof. Dr., Nahçıvan Bilimler Akademisi, Dil ve Edebiyat Enstitüsü Başkanı, e-posta: ebulfez_



amanoglu@yahoo.com.tr.


72

Azerbaycan  halkının  XX.  yüzyıldaki  en  layikli  abide  şahsiyetlerinden  biri 

ölümsüz  şair  Hüseyin  Cavid’’dir  (1882-1941).  Hüsnü-huda  şairi,  sema  şairi, 

büyük idealler şairi Cavid Efendi, geçen yüzyılın başlarında inkişafının doruk 

noktasına  yükselmiş  Azerbaycan  romantizminin  en  seçkin  numayendesi  gibi 

edebiyat tarihimizde kendine özgü yer tutmaktadır. Dünya Türkçülük, Turancılık 

harekatının  Azerbaycan’daki  en  ünlü  nümayendesi  olan  Hüseyin  Cavid 

Memmedtaki Sıtkı’nın Nahçıvan’daki Terbiye mektebinde okumuş, 1905 yılında 

tahsil  için  o  zaman Türk  dünyasının  Mekke’si  sayılan  İstanbul’a  yollanmış,  4 

yıl bazı aralıklarla burada yaşamış,İstanbul üniversitesinin edebiyat fakültesinde 

serbest dinleyici sıfatıyla eğitim görmüştür.Tahsil yıllarında o Türk romantizminin 

o  devirdeki  seçkin  nümayendeleri  olan  Namık  Kemal,  Şemseddin  Sami, 

Abdulhak Hamit, Recaizade Mahmud Ekrem, Rıza Tevfik, Cenab Şehabeddin, 

Şinasi,  Mehmet  Akif  Ersoy’la  sıkı  yaratıcılık  ilişkileri  kurmuş,  onların  etkisi 

altında kalmış, bu mühitte yetişmiştir. İstanbul’da kaldığı sürece bir taraftan fikir 

adamlarından  ders  almış,  diğer  taraftan  da  matbuat  âleminde  yakından  iştirak 

etmiş, Turancıların Sırat-i Müstekim dergisinde üç şiirini neşrettirmiştir.

Fıtratında Türklük şuuru güçlü olan Cavid Efendi’nin edebî-estetik ve felsefî 

görüşlerinin şekillenmesinde İstanbul mühitinin mühim rolü olmuştur. Türkiye 

edebî mühiti önceleri çoğunlukla klasik üslupta ve gazel türünde şiirler yazan 

Cavid’i kültür ve yenileşme bakımından etkilemişti. Cavid’in kalem dostu Aziz 

Şerif  bu  konuda  şunları  yazmaktadır:  “İstanbul’dan  dönüşünden  sonra  kendi 

yaratıcılığında tamamıyla başka yol seçmiş, çoğu zaman aruz vezninde yazsa da, 

yeni biçimlerden ve konulardan yararlanmaya başlamıştır. Bu bakımdan vatan 

şairi Hüseyin Salik ile şair Hüseyin Cavid arasındaki farkı apaçık göstermekle 

beraber edebî faaliyetinde İstanbul eğitiminin de rol ve önemini aydınlatmıştır

1



Böyle ki, 1909 yılında vatana dönen şair bir süre Nahçıvan, Tiflis, Gence, Bakü 



şehirlerinde öğretmen olarak çalışmış ve ilk şiirler kitabından Geçmiş Günler

(Tiflis, 1913) ömrünün sonuna kadar çok sevdiği Türkçülük, Turancılık ideali ile 

yaşamış ve bu düşünceleri edebî eserlerin dili ile bütün dünyaya yaymıştır. Bu 

bağlamda H. Cavid yaratıcılığı Türkiye-Azerbaycan edebî ilişkilerini yansıtmak 

bakımından son derece karakteristiktir. Onun piyeslerinin ekseriyesinde hadiseler 

Türk-Turan dünyasında cereyan eder ve kahramanlar bu dünyadan seçilmiş yiğit 

Türk oğul ve kızlarıdır. İşte buna göre Samed Vurgun, Vakıf piyesinde Cavid 

Efendi’ye üstü kapalı şekilde işaret ederek: 



neden şiirimizin baş kahramanı,

Gâh turan’dan gelir, gâh da iran dan.

diye soruyordu.

Bu örnekten de görüldüğü üzere Cavid uzun yıllar Türkçülüğü, Turancılığı 

terennüm  ettiği,  Türk-İslam  tarihine  yüz  tuttuğu  için  Pantürkist,  Panturanist, 

1

 

Aziz Şerif, (1982), 



Hüseyin Cavid, Cavid’i Hatırlarken

, Bakü, Gençlik Yayınları, s. 267.




73

Panislamist  gibi  damgalarla  ittiham  edilmiş,  çeşitli  baskılara  maruz  kalmıştır. 

Ama karşılaşdığı bu baskılar ve mahrumiyetler onu tüm ruhu, hayatı, varlığı ile 

bağlandığı  mefkuresinden  döndürememiştir.  Tam  tersine,  yazar  Türk’ün  şanlı 

tarihini ihya etmenin gururunu yaşamış, bu yolda hayatını kurban vermekten bile 

çekinmemiştir. Aradan yıllar geçtikten sonra Cavid’in sanatına, idaellerine dönüş 

ruhu,onun dehasının ileri görüşlü olduğunu ispatlamıştır.

Cavid yüz seneye yakın bir müddette Çar emperyalistlerinin boyunduruğunda 

inlemiş,  Azerbaycan  halkının  kurduğu  müstakil  millî  Cumhuriyet’in  bu  defa 

kızıla bürünmüş Rus emperyalistleri tarafından yeniden mahkûmiyete alınmasını 

bir  türlü  hazmedemiyordu.  O  zaman  yazdığı  bir  şiirinde Azerbaycan  halkının 

istiklali ve saadetini nasıl düşündüğünü, hayal ettiğini şöyle ifade ediyordu:



düşündüm ki, emel çimenzarında,

açar pembe güller, yeşil yapraklar.

düşündüm ki, ömrün ilk baharında,

al şafaklar saçar gülgün dudaklar.

düşündüm ki, yatar kanlı tufanlar,

Geçer zalim fırtınalar, volkanlar,

ninni söyler bana coşkun ırmaklar.

düşündüm ki, biter hicran demleri,

doğar güneş susturur matemleri,

Gülzari süslerken hoş kademleri,

boyun büker benefşeler, zanbaklar.

Fakat  şairin  düşündükleri  ve  umduklarının  hepsi  Azerbaycan’ın  yeniden 

istilasıyla bir hayal oldu. Onun düşündüklerinin ve umduklarının aksine manzara 

şöyle idi:



heyhat...ortalığı zülmetler aldı,

talih yarı yardan aralı saldı,

öksüz ruhum dildare hyüzyılet kaldı,

kanattı gönlümü hain tırnaklar.

2

 

Cavid  için  vatan Azerbaycan’la  sınırlı  değildir.  O, Turan’ı, Türk  dünyasını 

her bir Türk evladının beşiği ve mezarı biliyor. Yazarın eserlerindeki Türkçülük 

ve Turancılık düşüncesi buradan kaynaklanmaktadır. Ama Cavid romantizminin 

dalgaları bazen Turan’a sığmıyor, onun hudutlarını aşarak Şark İslam dünyasına 

ve tüm evrene yayılır. Bu ise onun evrenselliyini şartlandırır.

3

Osmanlı Türkiyesi’nde ve Çarlık Rusyası’nda daha XIX. yüzyılın sonlarında 



Türkçülük ideyaları yayılmaya başlamıştı. İsmail Gaspıralı Kırım’da yayımladığı 

Tercüman  gazetesinde;  dilde  birlik,  fikirde  birlik,  işte  birlik  ilkesi  ile 

2  


Mustafa Hakkı Türkekul, (1963), Azerbaycanlı Türk Şairi Hüseyin Cavid, İstanbul, s. 60.

3  


Hüseyin Cavid, (2002), Bahar Şebnemleri, İblis, Peyğember, Bakü, Turan Yayınları. 


74

Türkçülük  mefkûresini  tebliğ  eder.  Aynı  işi  Alibey  Hüseyinzade  Bakü’de, 



Füyuzat dergisi ile yerine getirirdi. Rusya’daki 1905-1907 yılı devriminden ve 

Türkiye’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra (1908) Türkçülük ideaları bir felsefi 

öğretiye,  bir  ideolojik  cereyana  dönüştü.  Böylelikle,  bu  siyasi  hadiseler  Türk 

dünyasında Türkçülük şuurunun gelişmesine mühim etki yaptı. Türkiye’de Ziya 

Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Kızıl elma adlı eserleri ile Türkçülere ışık tutup 

kaynak teşkil eder, Mehmet Emin Yurdakul ise lirik bir şekilde Türkçülüğü dile 

getirir. Cavid Türkiye’de olarken Türkçülük felsefesini geniş anlamda benimsedi. 

Bu  aldıklarını,,kazandıklarını  ise  kudretli  söz  ustası  gelecek  hayatında  ve 

yaratıcılığında bir amala çevirdi. Cavid Efendi aynıı zamanda gelecek nesillere 

Türkçülük şüurunun aşılanmasında önemli rol oynayacakdı. Böylece temelleri 

İstanbul’da  atılmış  Cavid  Turancılığı  Türk  halklarına  Türkçülük  ideya  ve 

mefkuresini  aşyılayan,onların  manevi  dünyasındakı  Türk  ruhuna,Türkçülük 

düşüncesine nefes veren,can veren bir ışık olmuştur.Sonuç itibarile İstanbul’un 

edebî-medenî  mühiti,Turancılık  şüuru,felsefesi  onun  varlığına  hakim  kesilmiş 

ve onun bütün eserlerinde bu idealar ifadesini bulmuş, özellikle onun Koca Bir 

Türk’ün  Vasiyeti,  Afet,  Uçurum,  Azer  gibi  eserlerinde  Türkçülük  fikirleri 

daha belirgin şekilde yansımıştır. Mesela, Şark’ın bu büyük dram yazarı, İblis’te 

Türklük  âleminin  kudretini  koruyabilmesi  için  vatanperver  başçılara,önderlere 

ihtiyaç olduğunu şöyle ifade eder:



türk ordusu etrafa bu gün hemle ederken,

irane veya kafkaza imdade giderken,

rus ordusu durmaz, çekyılirken önümüzden,

Vasif! ne revadır ki şu parlak günümüzden,

Feyz almayarak biz olalım gaflete mayıl,

satmaz, satamaz milleti şehsiyyete akil.

Yine İblis’te Cavid Türk tarihi ve Türkçülük konsepsiyonlarının sentezi ile 

Türklük âlemindeki medeniyetin önemi hakkında şunları yazar:

turana kılıçtan daha keskin ulu küvvet,

Yalnız medeniyyet,medeniyyet,medeniyyet.

1917 yılında birtakım şairler Lenin’e medhiyeler uydururken Cavid kalbindeki 

coşkun  Türklük  ruhunu  bütün  Türk  halklarının  aynı  derecede  duyması  ve 

kiymetlendirmesi için haykırıyordu:



bir milletin tarihidir: kökü, yurdu, yuvası,

tarihiniz baş ucundan hergiz eksik olmasın,

altay dağı, mahan çölü,hem de Yasın ovası,

birer aydın sahifedir her türk gerek anlasın.

    

(Koca Bir Türk’ün Vasiyeti)


75

 Cavid Türk gençliğini millet duygusunun tantenesi, vatan, bayrak sevgisi, 

adalet ve hakiket için mücadeleye sesliyor, bu mukaddes deyerlerin Türk halkının 

devizi olduğuna işaret edir. Böylelikle, Türk gençliyini bu ulvi değerler uğrunda 

fedakârlık göstermeye hazır olmaya çağırır:

türk oğlu sözünden dönmez,

mehv olur da sürüklenmez,

hep yükselmek diler enmez,

Çarpışır yaşar.

              ***



evet arslan yavrularım, türk eli hep şanlıdır, 

elımas gibi lekesizdir, sakın gafil olmayın,

Yüzyıl yirminci asırdır! Vazifesi pek ağır...

arş ileri!...

komşular yol aldı, geri kalmayın.

(Koca Bir Türk’ün Vasiyeti)

  Türkçülük felsefesi içerisinde adalet, hak ve hukukun meydana çıkardığı bir 

kuvvet kelimesi de var ki, Cavid’de Türk’ün bu güç ve kudretini terennüm ediyor. 

O dünyaya hâkim güç olarak Türk kuvvet ve idrakını görmek istiyor. Bunun için 

vaktile dünyanın Türkler karşısında diz çökdüklerini de hatırlatıyor:



ulu şahlar, kibirli hakanlar,

Papalar, hep halifeler her gün,

diz çökerlerdi türke karşı bütün,

Çünki parlardı erlerin kılıncı. 

(Herb ve Felaket)

Türkçülük felsefesinin temel unsurlarından biri dilde birlik kavramıdır. Onu 

da belirtmek lazımdır ki, Türkçülük cereyanının mümayendeleri Türk dünyasının 

dilde birliğini öbür unsurlardan daha çok inkişaf ettirmişlerdir. Bu idea Cavid’in 

İsmail  Gaspıralı’nın  (1851-1914)  ölümü  dolayısıyla  yazdığı  şiirde  belirgin 

ifadesini bulmuştur:

işde birlik, dilde birlik, fikirde birlik...

iş, fikir, dil birliyi olmayınca

evet, pek çetindir cihanda dirlik.

Şunu da belirtelim ki, Cavid belki de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 

“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ifadesinin etkisi altında, Topal Teymur piyesinde 

şöyle söylemiştir:



kesse her kimse cihanda kan izini,

kurtaran dahi odur yer yüzünü.


76

Osmanlı  Türk  romantikleri  tek  düşüncenin  değil,  aynı  zamanda  edebî  bir 

dil birliğinin de yaranmasını arzu eder. Ortak bir dil birliği ile dilde ve fikirde, 

düşüncede  birlik  ve  böylelikle,  bütün  bir  Türkçülük  şuurunun  oluşmasını 

istiyorlardı. Bunun devamı gibi Osmanlı romantikleri dil birliğinin terkibine millî 

vezin, hece vezni talebini de dâhil eder. Böylece Türkçüler arasında Türk şiirinde 

millî vezinle, hece vezni ile yazmak düşüncesi, ideyası meydana çıkmıştı.

Türk  romantik  şiirinde  bunun  en  tanınmış  nümayendesi  Mehmet  Emin 

Yurdakul olmuştur. Cavid de eserlerinde hem aruzun, hem de hecenin mükemmel 

nümunelerini yaratmıştır. Azer’de hece ve aruzun kavuşmasını müşahide eder. 

Prof. Mehti Memmedov’un tabirince desek Cavid hece vezninde Yunus Emre’nin 

ritminde, ışıklı, şuh boyalarla süslenmiş şiirlerini yazmıştır.

4

Cavid’in Turancılığı özellikle onun dilinde daha dolgun ifadesini bulmuştur. 



Türkçülük düşüncesine göre ortak dil İstanbul şivesi olmalı idi. Cavid Efendi de 

bütün yaratıcılığı boyu dil birliğinin bu mühim şartına uymuştur. Mesele bundadır 

ki, Azerbaycan Halk Cümhuriyeti devrinde devletin dili de Türk dili adlanmış ve 

bu devlet resmî yazışmalarda Cavid’ gibi ortak dilden istifade etmiştir. Azerbaycan 

edebiyyatının Cafer Cabbarlı, Samed Vurğun, Mikail Müşfik, Süleyman Rüstem, 

Resul  Rza,  Mehmet  Rahim  gibi  genç  kalem  sahipleri  de  XX.  yüzyılın  otuzlu 

yıllarının  başlarına  kadar  Türkiye  Türkçesi  ile  yazmışlardır.  Malûmdur  ki, 

Türk  dili  kavramı  da  1937  yılında  repressiyona  uğramıştır.  Bu  devirde  Türk 

dili terimininin kullanılması yasak edilmiş, onun yerine Azerbaycan dili ifadesi 

konulmuştu. Bu yıllarda çok sayıda vatanperver, millî düşünce sahibi, ileri dünya 

görüşlü  aydınlar  habse  atıldığı,  sürgüne  gönderildiği  için  Türk  dili  ifadesinin 

kullanımdan  kaldırılmasına  kafa  tutacak,  yasak  edilmesine  karşı  çıkacak,  bu 

yasadışı emellere itiraz edecek adam da kalmamıştı ve Türk edebî dilini kullanan 

Cavid Efendi de sürgün edilenler arasındaydı.

5

 

Cavid; İsmail Gaspıralı, Ziya Gökalp, Şinasi ve Mehmet Emin Yurdakul gibi 



Turançıların dilde birlik ilkesini yaratıcılığında göze almış, Türk dünyasının ortak 

yazı dilinde eser yazmanın başarılı nümunelerini yaratmıştır. Bu bakımdan Cavid 

yaratıcılığı Umumtürk edebî dilinin XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatındaki yegâne 

örneğidir. Mustafa Türkekul yazar ki, Cavid’in dili ister Azerbaycan dâhilinde, 

isterse Azerbaycan haricinde en çok münakaşa ve mubahese olunan bir konudur. 

Malûm olduğu üzere İstanbul Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesi arasında ufak 

da olsa bir lehçe farkı vardır. Cavid İstanbul Türkçesi’ni benimsemiş, bu şiveyi 

bütün inceliklerine kadar öğrenmiş idi. Yaratıcılığının ilk devirlerinde, bilhassa 

şiirlerinde  İstanbul  şivesini  kullanmıştır.  Müşahedeler  gösteriyor  ki,  büyük 

edebiyat adamı bu iki edebî Türkçe arasında bir köprü yaratmış, onlar arasındaki 

mesafeyi kısaltmıştır. Cavid’in kullandığı dil oldukça poetik, akıcı ve cilalanmış 

4

  



Mehdi Memmedov, (1983), 

Acı Feryadlar, Şirin Arzular,

 Bakü, s. 30.

5

  

Dr. Enver Uzun, (1998), 



Hüseyin Cavid ve Türkiye Edebiyatı,

 Güneş, Bakü, s. 62.




77

bir Türkçedir. Kuzey ve güney Azerbaycan,Türkiye ve diğer Türk ellerinde öyle 

bir aydın bulmak olmaz ki, Cavid’i okusun ve anlamasın.

6

 Ona göre de seçkin 



bilim adamı Mehmet Fuad Köprülü daha 30’lu yıllarda yazmıştır ki, “İstanbul 

Türkçesi ile yazdığı eserlerinde Cavid’in temiz ve işlenmiş bir üsluba sahip olması 

Azeri şiirinin tekamülü tarihinde ona mühim bir mevki temin etmiştir. Bilhassa 

İblis Piyesi Azeri edebiyatında edebî kıymet itibarıyla hiç ihmal edilmeyecek bir 

eserdir.”

7

 Hakiketen yaratıcılığının ilk devirlerinde özellikle şiirlerinde İstanbul 



şivesini  maharetle  uygulayan  şair  sonraki  eserlerinde  bu  şiveyi  Azerbaycan 

edebî Türkçesi’ne yaklaştırmaya çalışmış ve demek oluyor ki bunu başarmıştır. 

Maalesef  daha  1958  yılında  Cavid’in  eserlerinin  yeni  yayınına  ön  söz  yazan 

Memmetcafer  Caferov,  Cavid’in  dilini  kominist  noktayınazarından  mutalaa 

ederek  şöyle  değerlendirmiştir:  “Cavid  Azerbaycan  edebî-bedii  dilini  Türk 

sistemli dillerin hesabına “zenginleştirmenin” mümkün olduğu hakkında hayal 

beslemiş ve bu fikrinde her zaman yersiz inad göstermiştir.”

8

 Mustafa Türkekul’un 



gösterdiği gibi, Memmetcafer Caferovun savunduğu hikmet tamamile yersiz ve 

manasızdır. Cavid’in Azerbaycan Türkçesini başka Türk halkları dilleri hesabına 

zenginleştirmek fikri ve bu fikirinde inadı gayet doğru ve yerindedir.

 Yeri gelmişken bir meseleni de belirtmek yerinde olurdu. Eserlerinin diline çok 

hassasiyetle yaklaşan Cavid efendi demek olur ki, bir çok elyazmasının sonunda 

“İmlasına dokunmamalı” diye yazarak bu meseleye çok büyük önem vermişti. 

Kim bilir,belki de bu israrı ile o ne zaman ise Türkçülük ideyalarının,ümumtürk 

dilinin,ortak  Türk  yazı  dilinin  gerçek  olacağını  çok-çok  önceden  görmüş  ve 

sezmişti. Amma maalesef, sovyet döneminde Cavid berat ettikten sonra(1956), 

1958 yılından başlayarak yayınlanan eserlerin müellif metni üzerinde, uyarılara 

rağmen lüzumsuz el gezdirmeler, düzeltmeler yapılmış, Cavid’in diline kabaca 

müdahileler edilmiştir. Amma sevindirici hâldir ki, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 

Başkanı  Sayın  İlham Aliyev’in  “Azerbaycan  dilinde  Latin  alfabesi  ile  kitlesel 

neşrlerin hayata geçirilmesi hakkında” 12 Ocak 2004 yılı tarihli talimatına uygun 

olarak Hüseyin Cavid’in 2005 yılında yayımlanmış beş cilitli (bu baskıyı şairin 

kızı  Turan  Hanım  hazırlamıştır.)  baskısı,  önceki  baskılardaki  tahrifleri  aradan 

kaldırmış, şairin dil ve üslubu korunmuş, imlasına da dokunulmamıştır. Böylelikle, 

yeni  yayımlanan  beş  cildlik  esasında  (Eserleri)  Cavid  dilinin  tekamülünü  de 

izlemek, takip etmek imkânı sağlanmıştır. 

KAYNAKÇA

Cavid, Hüseyin (1958), Seçilmiş Eserleri, Bakü, s. 5.

-----, (2002), Bahar Şebnemleri, İblis, Peyğember, Bakü, Turan Yayınları. 

6  


Mustafa HakkıTürkekul, (1963), Azerbaycanlı Türk Şairi H. Cavid, İstanbul, s. 51. 

7  


Azer Turan, (2004), Cavid Efendi...Araz, Bakü, s. 33.

8  


H. Cavid, (1958), Seçilmiş Eserleri, Bakü, s. 5.


78

Memmedov, Mehdi, (1983), Acı Feryadlar, Şirin Arzular, Bakü, s. 30.

Şerif,  Aziz,  (1982),  Hüseyin  Cavid.Cavid’i  Hatırlarken,  Bakü,  Gençlik 

Yayınları, s. 267.

Turan, Azer, (2004), Cavid Efendi...Araz, Bakü, s. 33.

Türkekul,  Mustafa  Hakkı,  (1963),  Azerbaycanlı  Türk  Şairi  H.  Cavid

İstanbul, s. 51. 

-----, (1963), Azerbaycanlı Türk Şairi Hüseyin Cavid, İstanbul, s. 60.

Uzun,  Dr.  Enver,  (1998),  Hüseyin  Cavid  ve  Türkiye  Edebiyatı,  Güneş, 

Bakü, s. 62.



Yüklə 291,66 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə