Sanat yazilari



Yüklə 18,7 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə31/31
tarix08.09.2018
ölçüsü18,7 Mb.
#67784
növüYazi
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   31

98
başparmağın eklemleri olabildiğince düz bir çizgide tutulmalıdır. 
Hızlı oktavlarda, Liszt, parmaklarını neredeyse katı halde tutar 
ve elini tuşların üzerine atarcasına çalardı. Oktavları çalışmak 
için, Liszt, her oktavın, bir oktav dizi oluşturacak şekilde ve 
pianissimo’dan fortissimo’ya çıkarak, üç-dört kez tekrar edilmesini 
önermiştir. Oktav çalışması sırasında, bu defa kol hareketi 
yerine bilek hareketi kullanılmalıdır. Oktav gamlar, crescendo ve 
diminuendo gibi nüans’lara dikkat ederek, piyanonun bir ucundan 
diğer ucuna kadar geniş bir aralıkta çalışılmalıdır. Oktavlar ayrıca 
arpej ve akor aralıklarına göre de çalınarak geliştirilebilirdi (Uszler 
2000: 291).
Liszt’in oktavlarla ilgili bu çalışma tekniği günümüze kadar gelmiştir. Lazar Berman 
ve Evgeny Kissin’in hocası olan ünlü Rus piyano pedagogu Theodore Gutman’ın oktav 
çalışmalarının da Liszt’in paralelinde olduğu, araştırmacının, Mr. Gutman’la Moskova’da 
yaptığı eğitim sırasında gözlenmiştir. Örneğin, Gutman’da oktav çalışmalarında, 
onlara renk ve nüans katarak, çeşitli bilek ve kol teknikleri ile çalıştırırdı. O dönemde 
Liszt’in bestelerinde öncülüğünü yaptığı, çabuk ve büyük atlamalarda ise, Liszt Sonata 
ve Mephisto Waltz’de olduğu gibi, bestecinin de önerdiği gibi, hedefteki notanın 
çalınmadan önce zihinde duyulmasının, notanın yakalanmasında kolaylık sağladığını 
öğretirdi.
Teknik Çalışmalar
Liszt, bir piyanist’in, bir eseri hazırlarken, gam, akor, arpej ve ton renkleri gibi 
konularda ciddi bir çalışma yapmadan, eserin gerçek anlamını ve karakterini 
yansıtabilmesinin mümkün olmadığını belirtirdi.   Liszt, bir eserin piyanoda doğru 
ve iyi yorumlanabilmesinin ancak iyi bir tekniğe sahip olmakla mümkün olacağını 
vurgulamıştır. Ona göre teknik, eseri yorumlayabilmek için ona hizmet eden 
önemli bir araçtır. İyi bir teknik olmadan eserin yorumu konusunda düşünülenler 
hayata geçirilemez.  Bu nedenle Liszt öğretilerinde tekniğe dair spesifik önerilerde 
bulunmuştur.  Örneğin, parmak egzersizleri üzerine önerleri şöyleydi: 
Bir parmak, pianissimo’dan fortissimo’ya giden ve artan kuvvetle 
tekrar eden vuruşları çalışırken, diğer dört parmak tamamen 
dinlenir durumda olmalıdır.  Liszt, bunların, mümkünse, her gün 
birkaç saat çalışılmasını önermiştir. Vuruşun kuvvetli ve dolgun 
olması için, kullanımda olan parmağın serbest ve kendi başına 
hareket edebilme yeteneğinin olmasının yanı sıra yukarı kalkık 
parmak pozisyonunda olması gerekirdi. Dördüncü ve beşinci 
parmaklar daha az gelişmiş olduğu için, onların daha fazla pratiğe 
ihtiyacı vardı (Uszler 2000: 292).
Liszt’in önerdiği bu çalışma, günümüze kadar gelmiş, özellikle piyanistlerin ilk 
yıllarındaki çalışmalarında, önemli bir yer almıştır.  Buna ek olarak bu şekilde yapılan 
parmak egzersizi sırasında, parmaklarımızı yakından denetleme ve tuşe derinliğini daha 
iyi tanıma fırsatı elde etmekteyiz.


99
SANAT YAZILARI
22
Liszt, başparmağın bir tuştan diğerine geçerken, geçit kullanmadan, kaydırarak 
kullanılabileceğine inanırdı. Öğrencilerinin notlarından biliyoruz ki, Liszt parmak 
numaraları için çok nadir öneride bulunmuştur. Liszt’in tüm etüt’lerinin kaydını 
yapmış olan tanınmış piyanist Lazar Berman bunun nedenini çok iyi açıklamaktadır: 
“Parmak numaralandırması çok kişisel bir sorudur. Birçok insan olduğu gibi birçok da 
farklı el yapısı vardır. Çok çeşitli eller olduğu gibi de çok değişik de parmak numarası 
seçenekleri vardır” (Zilberquit 1983: 35).
Bu nedenle basit veya zor pasajlarda kendi parmaklarımız için son derece rahat olan 
bir numaralandırma bir başkası için tamamen farklı hissedilebilir. Öğrencilerin teknik 
problemleri ve çözüm yolları, her kişinin farklı el yapısı nedeniyle, farklılıklar gösterir. 
Bazen basit bir öneri, hayal edilen bir hikâye veya düşünce, parmak numarasından daha 
etkili bir çözüm de getirebilir. Liszt’de buna önem vererek, öğrencilerine teknik ağırlıklı 
eserleri çalıştırırken hayal güçlerini kullanmalarını sağlamak amacıyla onlara şiirler 
okur ve ilham kaynağı olabilecek, benzetmeler yaparak, şiir ve hikâyeler okurdu. Aynı 
konuda, Prokofiev’in tüm sonatlarını ve konçertolarını çalmış olan ve tekniği ile ünlenen 
piyanist Yefim Bronfman, teknik zorlukları mükemmelleştirmenin, onları müzikal 
anlamda düşündüğümüz zaman, daha kolay olacağını belirtmiş ve eklemiştir: 
Bir başkasına tekniğini kolaylaştırmayı başarmayı öğretemezsiniz. 
Müzik kişiseldir: sonuçta onu öğretemezsiniz. Zor pasajlarla 
uğraşmak da kişiseldir. Eseri bir süre kendi haline bırakmak en 
iyisidir. Kaygı etme. Ne yapamadığını değil, ne yapabildiğini çalış. 
Birkaç hafta sonra aynı pasajı çal, daha kolay görünecektir (Uszler 
2000: 358).
Liszt’in piyano tekniğinin bugünkü düzeye gelmesinde büyük payı vardır. Örneğin, 
daha yüksek oturarak çalış tarzını başlatmıştır. Böylelikle icracının tüm klavye üzerinde 
hâkimiyeti sağlanmış, birçok teknik zorluk vücut ve kol yardımı ile aşılmıştır. Yine, Liszt, 
piyanistlerin piyano çalarken dik oturmalarını ve mümkün olduğunca sakin olmalarını 
öğütlerdi. Kayıtlarında Liszt’in eserlerine bir hayli yer vermiş olan ünlü piyanist Jorge 
Bolet’de vücudun nispeten sakin olmasını ister, “ne kadar fazla hareket ederseniz, o 
derece başınız derde girer ”derdi  (Uszler 2000: 358). Günümüzde bazı piyanistler 
bunun tam tersini tercih etseler de, Arthur Rubinstein ve S. Richter gibi dünyaca ünlü 
tarihe geçmiş yorumcuların çalış pozisyonları izlendiğinde, Liszt’in ne denli haklı olduğu 
anlaşılabilir.
Liszt’in kendi öğrencilerinin teknik ihtiyaçları için 1868 da yazmaya başladığı bu genel 
egzersizler serisi 1880’e kadar devam etmiş ve günümüze kadar da her piyanist’in 
repertuarına girerek önemli teknik katkılar sağlamıştır. Bu etütlerin piyanistlerin konser 
programlarına verdiği renk ve etkiler inkâr edilemez. Dünyaca ünlü Liszt yorumcusu 
Zoltan Kocsis’e göre genç piyanistlerin teknik gelişimleri için, gamlar ve arpejlerle 
birlikte, Chopin ve Liszt etütlerinin en zor kısımlarından oluşan teknik egzersizlerin 
önemi büyüktür (Mach 1988).


100
Renkler ve Nüans’lar
Liszt piyanonun değişik renkler ve sonoriteler yaratma becerisi çok yüksek bir 
enstrüman olduğuna inanır ve bu nedenle piyanoya, diğer enstrümanlara göre, 
bestelerinde daha çok öncelik verirdi. “Piyanonun yedi oktav içinde, adeta, bir 
orkestrayı barındırdığını ve piyanodaki on parmağın yüzlerce müzisyenin birlikte 
çabalarıyla meydana getirebilecekleri armonileri ve renkleri oluşturabileceğine inanırdı” 
(Hamilton 1925:136).  Bu konuda, ünlü piyanist İdil Biret’de Liszt’in piyano anlayışının 
orkestral olduğunu ve bu nedenle bestecinin orkestra eserlerinin piyano uyarlamalarını 
yapmak istemesi kadar olağan bir şey olmadığını belirtmiştir  (Xardel 2007: 127). Aynı 
şekilde, Liszt’in pedagojik yaklaşımlarına değer vermesiyle bilinen Horowitz’de  “Piyano 
bir orkestradır. Yalnızca piyano sesi veren piyanoyu sevmem ben. Orkestrayı, obuayı, 
klarneti, kemanı ve elbette insan sesini taklit etmeyi her şeyin ötesinde görürüm” demiş 
ve şöyle devam etmiştir: “piyano yüksek ve hafif sesleri verme becerisine sahiptir, 
bunların arasında ayrıca çalınabilecek birçok ses seviyesi vardır.” (Uszler 2000: 359). 
Bu iki ünlü piyanistin ifadeleri, Liszt’in piyano konusundaki orkestral yaklaşımının, 
O’ndan sonra gelen piyanistler tarafından bütünüyle benimsendiğini göstermektedir.
İşte bu nedenle Liszt, renk ve sonorite açısından bu kadar yüksek kapasiteye sahip 
bir enstrüman olan piyanonun bu özelliğinden en üst düzeyde yararlanmaya çalışır 
ve öğrencilerine her fırsatta bunun önemini vurgulardı. Örneğin, öğrencisi Boissier, 
Kalkbrenner egzersizlerini çalışırken bile Liszt ondan güzel sesler duymak ister, “…kişi 
kendinden verebildiğinin hepsini verebilmeli ve hiçbir şey geride kalmamalı. İfade özgür, 
kolay ve doğal olmalı” derdi (Uszler 2000: 288). Bu ifadeler Liszt’in etüt çalıştırmaları 
sırasında bile müzikaliteyi unutmayıp, tuşe ve renklerin yanı sıra getirdiği serbest ve 
doğal ifadenin üstünde durduğunu göstermektedir. Sonuçta tüm bu aranan renkler ve 
tınılar yorumlanan eseri en iyi şekilde ifade etmeyi sağlamaktaydı. 
Piyano’da değişik tını ve renkleri yaratabilmek için parmak numaralarının seçimi 
önemlidir. İstenen rengi yaratabilmek için farklı parmakların kullanımına gereksinim 
olabilir ve buna göre parmak numarası seçmek gerekir. Ayrıca, tuşa parmağın hangi 
noktasıyla dokunulması gerektiği önem kazanır. Örneğin Liszt, daha yuvarlak tonlar 
üretebilmek için parmakların uç kısmı yerine alt yumuşak kısmını kullanmayı önerirdi. 
Ancak, renk ve müzikaliteyi gerçekleştirmek için, fiziksel etkilerin ve hayal gücümüzün 
yanı sıra, kendi sesimizin yardımına başvurmak gibi yaklaşımlara inanan piyanistlerde 
vardır. Örneğin, Amerikalı ünlü piyanist Van Cliburn bunun ilginç bir örneğidir. Cliburn 
annesinin piyanoda bir eseri öğretmeden önce, kendisinden eserleri şarkı şeklinde 
söylemesini ister ve bu yaklaşımı Bach’ın iki sesli envansiyonlarında bile kullanırdı. 
Cliburn bunu kendi ağzından şöyle ifade etmektedir: “Cümle zirveye veya en yüksek 
notaya çıkarken, sesi oluşturmak için bir duygu yoğunluğu oluşur. İçimden melodiyi 
söylemek zorunda hissederim ve duyduğum sesi tekrar üretirim. Şarkı söylemek benim 
için, istediğimi başarabilmek için en doğal yoldur.”(Uszler 2000: 356). 


101
SANAT YAZILARI
22
Sonuç
Müzik sanatında icracılık, bestecilik ve eğitimcilik gibi birden fazla alanda üstün başarısı 
bulunan ve sanatına kalıcı etkileri olmuş olan çok yönlü müzik insanı Franz Liszt, 
yenilikçiliği ve buluşları ile kendisinden sonra gelen piyanistler için ilham kaynağı olmuş 
ve yeni ufuklar açmıştır. Kendisi olağanüstü bir piyano tekniğine sahip olduğu için, 
teknik açıdan zor eserler besteleyebilmiş ve enstrümanın kullanım alanını genişleterek, 
piyano tekniği açısından çıtayı yukarı taşımıştır. 
O, bestelerinde empresyonizm ve atonal müziğin öncülüğünü yaparak birçok önemli 
besteciye örnek olmuştur. Yine, senfonik şiirin de yaratıcısı olarak, müzik sanatına 
yeni bir tür kazandırmış, yapmış olduğu yüzlerce transkripsiyonları ile de piyano 
repertuarını zenginleştirmiştir. Liszt, virtüözlüğü sayesinde, piyano tekniğinin bugünkü 
düzeye gelmesine büyük katkılar sağlamış, uyguladığı tekniklerle piyanoyu orkestral bir 
enstrüman şeklinde kullanan ilk piyanist ve besteci olmuştur.
Liszt’in buluşu olan master class’lar sayesinde, yetişmekte olan genç piyanistler onun 
değerli yorumlarından, eleştirileri ve öğretilerinden faydalanıyor ve topluluk önünde 
icra deneyimi kazanıyorlardı. Bu onların eğitimi ve bir piyanist olarak gelişimleri için 
paha biçilmez bir fırsat sağlıyordu. Liszt’in başlattığı ve günümüzün de vazgeçilmez 
bir eğitim aracı haline gelen master class uygulamaları, çeşitli elektronik gereçlerin 
keşfedildiği günümüzde bile, piyano eğitiminde olduğu gibi müziğin diğer alanlarında da 
halen yaygın olarak kullanılmaktadır. 
Liszt, gerek icra gerekse eğitsel alanda müzik dünyasına kazandırmış olduğu 
birçok ilk ile (master class kavramı, resital, piyanoda yüksek oturuş pozisyonu v.b. 
yenilikler) kendinden sonra gelen piyanistlere yol göstermiş ve gelişmelerine katkıda 
bulunmuştur. Bugün birçok konservatuvar ve müzik okulu Liszt’in metot ve pedagojik 
yaklaşımlarını yaygın olarak uygulamakta ve bu sayede modern piyano eğitimine büyük 
katkılar sağlanmaktadır.
Bu, büyük ve dünyaya mal olmuş müzisyenin doğumunun 200. yılı tüm dünyada çeşitli 
etkinliklerle kutlandı. Bunlardan biri ve belki de en zengin olanı, geçtiğimiz Ekim ayında 
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı tarafından, ünlü sanatçımız 
İdil Biret, Liszt’in büyük torunu Gottfried Wagner ve daha birçok değerli piyanist ve 
müzikologun katılımı ile gerçekleşti. “Doğumunun 200. Yılında Uluslararası Liszt Müzik 
Festivali” adı altında yapılmış olan ve araştırmacının da Düzenleme Kurulu Başkanlığı ile 
Sanat Yönetmenliğini üstlendiği bu festival, sanat çevrelerinde yankılar uyandırmıştır. 
Usta bestecinin ülkemizde layıkıyla anıldığı bu festivalin, içerdiği master class’lar, 
sempozyumlar ve konserler ile ülkemiz müzik çevresi için gerek eğitsel gerekse kültürel 
artılarla sonuçlanmış olması, ülkemiz ve müzik dünyası adına önemli bir katkıdır. 
Piyano icrasına ve eğitimine önemli ve kalıcı yenilikler getirmiş ve besteleri ile piyano 


102
edebiyatına önemli katkılar sağlamış olan ünlü besteciyi doğumunun 200. yılında 
saygıyla anıyoruz.
Kaynakça
Blom, E. (1966). Grove’s Dictionary of Music and Musicians. NY, USA, St. Martin  
Press Inc. 
Brandt,W., E. (1963). The Way of Music. Boston, USA: Washington State University. 
Friedheim, A. (1961). Life and Liszt: The Recollections of a Concert Pianist. NY, USA:  
Taplinger. 
Hamilton, C.,G. (1925). Piyano Music its Composers and Characteristics. Boston,  USA: 
Oliver Ditson Company. 
Lawton, F. (2007). Balzac, Middlesex, UK: Echo Library. 
Mach, E. (1988). Great Pianist Speak For Themselves (1. ed.). NY, USA: Donald Mead  
and Company. 
Machnek, E.,J. (1965). The Pedagogy of Franz Liszt. Ann Arbor, MI, USA: University  
Microfils. 
Scholes, P., A. (1985). The Oxford Companion to Music, New York.
Uszler, Marienne, Gordon, Steward ve Smith, Scott M. M., 1991, 2000 The Well- 
Tempered Keyboard Teacher (2. Ed.). NY, USA: Schirmer Books.
Walker, A. (1996). Franz Liszt, 1861-1886, Vol. III, NY, USA: Alfred A. Knopf. 
Xardel, Dominique, 2007 Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti İDİL BİRET (1. bs.),  
İstanbul: Can Yayınları Ltd. 
Zilberquit, M. (1983). Russia’s Great Modern Pianists. NJ, USA: T.F.H. Publications Inc. 
Ltd. 
 


103
SANAT YAZILARI
22
Güzel Sanatlar Fakültesi 
Yayın Organı Sanat Yazıları Yayın İlkeleri
Sanat Yazıları, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından yılda en az iki kez 
yayınlanır. Sanat Yazıları, hakemli bir yayındır. Sanat Yazıları’nda yayınlanmak üzere gönderilen 
yazılar, Yayın Kurulu tarafından incelendikten sonra konunun uzmanı üç hakem tarafından 
değerlendirilir ve iki hakemden olumlu rapor gelmesi halinde yayınlanır. Sanat Yazıları’na 
gönderilen yazılar daha önce hiç bir yerde yayınlanmamış olmalıdır. Yazılar basılı üç kopya halinde 
ve sayısal ortamda CD’ye kaydedilmiş olarak gönderilmelidir. Makalenin yazarı; adını, soyadını, 
görev yaptığı kurumu ve akademik ünvanını, kendisiyle doğrudan iletişim kurulabilecek açık 
adresini, telefon numarasını ve varsa elektronik posta adresini tam olarak belirtmelidir.
Yazıların başında Türkçe ve İngilizce “başlık / title”; kısa bir Türkçe ve İngilizce özet (en çok 100 
kelime) bulunmalıdır. (İtalik olarak, Times 9 punto ile yazılmalıdır)
Özetin hemen arkasından konuyu tanımlayan Türkçe ve İngilizce uygun anahtar sözcükler 
bulunmalıdır. Yazılarda tablo, şekil ve resimler gerekirse kullanılabilir. Kullanılacak tablo, şekil 
ve resimler ayrı sayfalar halinde gönderilmeli, metin içindeki yerleri belirtilmeli, film almaya 
uygun (120 piksel/cm veya 304 piksel/inch çözünürlükte ve renkli), kısa kenarı 3,5 cm’den küçük 
olmamalı ve çok temiz olmalıdır. Yazılar, Microsoft Word programında Times yazı tipi kullanılarak, 
12 punto ve 1,5 satır aralığıyla yazılmalıdır. Metin içindeki göndermeler ya ad ve tarih ya da sayfa 
olarak parantez içinde belirtilmelidir. 
Örnek: (Turani 1982) veya (Turani 1982: 192), üç satırdan az alıntılar satır arasında ve tırnak içinde, 
üç satırdan uzun alıntılar ise satırın sağından solundan ikişer santimetre içinde, blok halinde, 9 
puntoyla, tek satır aralığıyla verilmelidir. Dipnotlar sayfa altında numaralandırılarak verilmeli ve 
sadece açıklamalar için kullanılmalıdır. Makalenin sonunda yer alacak Kaynakça’da kitaplar ve 
makaleler aşağıdaki örneklere uygun olarak verilmelidir.
Kitap için örnek: Cömert, B. (1991). Sanat-Edebiyat Üzerine. Ankara: Damar Yayınları.
Makale için örnek: Erzen, J. N. (1999). Resimde İç Mekan. Arredamento Mimarlık Dergisi, cilt (sayı), 
sayfa numaraları .
Bir yazarın birden fazla yayını kaynak olarak gösterildiği takdirde yayınlar tarih sırasıyla, aynı 
yazarın aynı yıldaki yayınları ise (1985 a), (1985 b) şeklinde harf sırasıyla verilmelidir.
Yazı ve makalenin içeriğiyle ilgili tüm sorumluluk yazarlarına aittir. Sanat Yazıları’nda yer alan yazı 
ve makaleler için telif ücreti ödenmez. Yayınlanmayan yazı istendiğinde yazara iade edilir. Ayrıca 
yayın tarihinden sonra gelen yazılar, bir sonraki yayında değerlendirilmek üzere saklanır. Yazı ve 
makaleler aşağıdaki adrese ulaştırılmalıdır.
İletişim Bilgileri: Sanat Yazıları Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı Beytepe 
06532 Ankara Tel: 0 312 299 20 62 - 82 Faks: 0 312 299 20 61 
www.gsf.hacettepe.edu.tr / sanatyazilari@hacettepe.edu.tr


104

Yüklə 18,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə