ANKARA ÜNİVERSİTESİ
D İ L VE T A R İ H - COĞRAFYA FAKÜLTESİ : 361
DERGİSİ
CİLT : XXXIII
SAYI : 1 - 2
• •
FAKÜLTE DERGİSİ
ANKARA - 1990
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
DİL VE TARİH-COĞRAFYA F A K Ü L T E S İ : 361
DERGİSİ
CİLT : XXXIII SAYI : 1 - 2
• •
FAKÜLTE DERGİSİ
ANKARA - 1990
Yayın Komisyonu
Prof. Dr. Rüçhan A R I K
Prof. Dr. Sevim T E K E L İ
Prof. Dr. Özdoğan SÜR
Prof. Dr. Hasan K Ö N Î
Doç. Dr. Kenan GÜRSOY
Doç. Dr. Ayşegül Y Ü K S E L
Y. Doç. Dr. A. Fuat D O Ğ U
A N K A R A Ü N İ V E R S İ T E S İ B A S I M E V İ , A N K A R A - 1 9 9 0
İÇİNDEKİLER
A Y K U T , A l t a n : "Rus Edebiyatında Karamzin ve Duygusal
Hikayeler" 1
AYTAÇ, Bedrettin: " H a y y I b n Yaqzan" E i n E n t wicklungsroman
in der Arabischen Literatür des 12. Jh. 9
B E N L İ , Selma: " İ k b a l : Kişiliği Felsefesi ve Eserleri Hakkında
Düşünceler" 15
B İ L G E N , Abdülselam: "İngiliz Devletinin İ r a n Politikasına
İlişkin Tarihi Belgeler" 31
BOGENÇ, A. P A L A B I Y I K O Ğ L U , R. SAMURÇAY, N . : "Sağ
lıklı Ergenlerde Roschach Bulguları" 37
B A Y P I N A R , Yüksel: " T ü r k ve Alman Yığın Edebiyatı Edebiyat
Tarihine Alınmayanlar" 47
ÇAPAR, Ömer: "Homeros Destanları Işığında Anadolu Hellas
Ölü Gömme Âdetleri" 65
DOSAY, Melek: "e Sayısı" 77
D O R U K , Seyhan: "Aphrodisias'taki Aphrodit Tapınağı Teme-
nosu" 89
D Ö N M E Z , A l i : "Kadınlar Kadınlara Karşı Önyargılımıdır" .. 105
ER, Rahmi: "Modern Mısır Tiyatrosu (1)" 123
U Z U N , Ergin N . : "Atasözlerinin Kısalığı ya da Dilbilsel Eksilti
Sorunu" 141
E R T E M , Tuna: "Rumuz'un Yapıtlarında Doğa Üstü Teması ve
Kollektif K o r k u " 151
E N G İ N , İsmail: "Süpürge Zanaatçısı Örneğinde İ k i Kültürel
Süreç Kültürleme ve Kültürlenme" 165
E N G İ N İsmail: K ü l t ü r - K i ş i l i k İlişkisi 171
GÜLEÇ, Erksin: "Arkeolojik Kayıtlardaki Ateş İzleri B i r Milyon
Yıldan Daha Eskimidir" 177
GÜNGÖRMÜŞ, Naciye: "İstanbul Yazıtı" . . . . 193
G Ö Z A Y D I N , Nevzat: "Şiddet ve K i t l e İletişim Araçları" 199
G Ü V E N , Rasih: " İ n d o Islamic Relations" 207
H O V A R D A O G L U , Selim: "Öğrenilmiş Çaresizlik ve Deprasyon" 221
İ L D E M , Arzu Etensel: " L a Reine Morte: Theâtre de Contrastes" 231
İ N A N D I , Battal: "Mandelreiss: Türkler Geliyor" 243
K A S A P O Ğ L U , A y t ü l : "Osgood'un Semantik Ayrımı ve Tıp
Öğrencileri" . 261
K A Y A , Korhan: "Kahta-Saritsağara'dan Üç Masal" 273
K A Y A , Korhan: "Vedaların Bilinmeyen Tanrısı K A " 281
K I Ş L A K , Şennur: "Kaçındırma Tedavisi" 293
K O C A K U Ş A K , Süha: "Köroğlu Dağı Güneyinde Nüfus ve Yer
leşme Özellikleri" 303
K U L A O G L U , Meliha: " M . Porcius Cato" 321
K U R A Y , Gülbende: "İtalya'da Yenigerçekçilik Akımı ve İzle
yicileri" 331
M A C U N , İ n c i : "Hindistan'da Türk Müsliman Mimarî" 347
M A D E N , H. Ahmet: "Geleneksel Sağlık Sisteminin Yapısal Özel
likleri ve Modern Sağlık Hizmetlerinin Kabulünde veya Red-
dinde E t k i l i Olan Sosyo-Kültürel Faktörler" 361
Ö K T E M , Filiz: "Libertas'ın Ciceronu" 365
Ö N D Ü L , Selda: "Man and his Place in the World in Haraold
Pinter's Plâys'* 375
ÖZÇAĞLAR, A l i : "Bahçebaşı Kapması" 389
ÖZGÜR, E. Murat: "Gölpazarı Ovası ve Çevresinde Coğrafi Göz
lemler" ..... 397
Ö Z K A Y A , Tüten: "Rus Edebiyatmda Sembolizm" 411
S O K U L L U , Sevinç: "Tiyatroda Bitmeyen B i r Tartışma Çağdaş
Sahne Biçimi Sorunu" 427
SÜEL, Aygül: " H i t i t Gramerinde Bazı Konular" 439
SÜER, Aydın: "1915 Ermeni Ayaklanmalarında Çarlık Rusya'
sının R o l ü " 459
ŞENER, Sevda: "Tiyatro Eserlerimizde Kadın î m a j ı " 467
T O P D E M I R , H. Gazi: "Kemaluddin El Farisi'nin Gökkuşağı
Açıklaması" 477
T U R K , Hüseyin: "Güneyevler Köyünde Yardımlaşma Gelenekleri" 493
U Y S A L , A. Osman: "Anadolu Selçuklularından Erken Osmanlı
Dönemine Kadar Minare Biçimindeki Gelişmeler" 505
Y İ Ğ İ T B A Ş O Ğ L U , Hakan: "Burdur-Yassıgüme Köyünün, Fiziki
Coğrafya Açısından Çevre Sorunları" 535
Y U R D A D O G , U. Berrin: "Enformasyon Çağında Kütüphaneler
ve Kütüphanecilik" 539
Y Ü K S E L , Ayşegül: " A n t i k Yunan Tiyatrosunda Komedyenin
Evreleri 1915" 557
Y I L M A Z , Gönül: "Paul Valery'nin Defterleıine Göre Sanat Yapıtı 571
RUS EDEBiYATINDA K A R A M Z İ N VE
DUYGUSAL H i K A Y E L E R İ
Doç. Dr. Altan A Y K U T
Avrupa'da 18. yüzyılın ikinci yarısında gelişmeye başlayan roman
t i z m öncesi duygusal akım, I I . Katerina'nın saltanatının (1762—1796)
son yıllarında Rus edebiyatında da etkisini göstermişti. Rus edebiyatın
da sentimentalizmin gelişmesiyle 18. yüzyılın "akılcı" dünya görüşü ve
klasisizm akımı büsbütün kaybolmuş değildi. Fakat Karamzin'le birlik
te, edebî türlerde ve dil alanında büyük bir değişim gerçekleşmeye baş
lamıştı.
T ü r k asıllı Nikolay Mihayloviç Karamzin (1766—1826) 1790 yılla
rında Rus edebiyatındaki duygusal akımın öncüsü olmuştur. 19. yüzyılın
ünlü eleştirmeni Belinskiy, 1790 yılı başlarından Puşkin'e kadar geçen
yaklaşık otuz yılı Karamzin dönemi olarak adlandırır
1
. Gençlik yılla
rında Avrupa kültürünün hayranı olan Karamzin, Çar I. Petro ve " i l k
Rus şairi" Lomonosov gibi, batıdaki gelişmeleri yakından izlemişti. I I .
Katerina'yla edebî tartışmalara girişen ünlü gazeteci-yazar N. Novikov'
un dergilerinde yazı hayatına başlayan Karamzin, o dönemde Thom-
son'un "Seasons" adlı eserini de Rusçaya çevirmişti. 1789 yılında bir
buçuk y ı l süreyle Almanya, İsviçre, Fransa ve İngiltere'yi dolaştıktan
sonra ülkesine dönen Karamzin "Moskova Dergisi"nde (Moskovskiy
jurnal) " B i r Rus Seyyahının Mektupları" (Pisma russkogo puteşestven-
nika, 1791—92) adlı eserini yayımlamaya başladı. Karamzin bu eserin
de Avrupa'nın geniş bir panoramasını vermekle kalmıyor, aynı zamanda
yeni bir dünya görüşü sunuyordu. Fransız İhtilâline tanık olan yazar,
materyalist felsefeye karşı duygusal akım çerçevesinde dinî ve ahlâkî
ilkeleri savunuyordu. Eser Rus edebiyatında olay yaratmıştı. Tasvir-
lerdeki lirizm, ince alaylar, konuşma diline yakınlığı, gözlemlerin keskin-
1 Belinskiy'in 1843 yılında Puşkin üzerine yayımlamaya başladığı on bir makalenin
ikincisi: Bkz. Belinskiy, V.G., a.g.e., İzbranme soçineniya, gos. izd. hud. üt., Moskova,
1947, s. 303.
2 ALTAN AYKUT
ligi o güne kadar Rus edebiyatında görülmeyen anlatım özellikleriydi.
L i r i k anlatım biçimiyle duygularını dile getirmesi, yazarın klasisizmin
"gösterişli" üslûbundan ayrıldığını gösteriyordu.
Karamzin yazı diline büyük bir yenilik getirmiş, Lomonosov döne
minin kilise Slavcası ve Lâtince-Almanca sentaksı yerine Rusya'da
Fransızcanm etkisiyle, soylu tabakanın konuşmaya başladığı deyim ve
sözcükleri yazı diline aktarmıştı. B u yazı dili kısa sürede birçok yazar
tarafından benimsendi. Bu bir bakıma Lomonosov'un "yüksek, orta
ve alt düzey" olmak üzere üç gruba ayırdığı yazı dilinin "orta"smı oluş
turuyordu. Bu gelişme yazarlar arasında bölünmelere sebep oldu. Der-
javin, Krdov, Griboyedov, Katenin ve Kühelbeker gibi yazarlar, A.S.
Şişkov'un çevresinde toplanarak eski dili savunurken, Dmitriev,
Neledinskiy-Meletskiy gibi şair ve yazarlar Karamzin'in yolunu izli
yorlardı. Karamzin grubunun şairleri 18. yüzyılın "ode"larmı terkederek
Fransızların "poesie legere" türünü ve buna uygun üslûbu benimsedüer.
Belinskiy, 1843 ydmda, Karamzin'in yenilikleri konusunda şöyle
demiştir: "Karamzin Rus edebiyatında yeni bir dönem başlatmıştır.
Pek çoklarının düşündüklerinin aksine, bu dönem yalnızca dildeki de
ğişimlerle sınırlı kalmamıştır. Bir kimse tarafından geliştirilen ya da
kendiliğinden ortaya çıkan d i l reformu önemli sayılamaz... Fakat dilde,
düşüncelerin sonucu olarak ortaya çıkan değişim önemlidir. Karam
zin'in reformunun önemi buradadır. Onun yeni Rus edebiyatının
kurucusu sayılmasının sebebi de budur."
2
Aynı makalede Belinskiy,
Kaıamzin'in "Zavallı Liza", "Boyar Kızı Natalya", "Bornholm Adası"
ve "Zamanımızın Şövalyesi" gibi hikâyelerinin hayatın gerçeklerini yan
sıtmaktan uzak olduğunu belirtmekle birlikte, bunları o dönem insan
larının duygu dünyasının bir aynası olarak değerlendirmiştir
3
.
Karamzin'in 1789 yılında "Gerçek Bir Rus Hikâyesi" başlığı altın
da yayımladığı "Yevgeniy ve Y u l i y a " da genç kahraman Yevgeniy'in
ölümüyle sonuçlanan dramatik son, edebî geleneğe ters düşüyordu. Bu
hikayesiyle Karamzin, Rus edebiyatında daima " i y i l i ğ i n " zaferiyle
sonuçlanan roman ve hikâyelerin saltanatına son vermişti. "Yevgeniy
ve Yuliya"da i k i genç kahramanın evlenecekleri sırada "kader insan
ların anlayamadığı bir sırrın hikmetiyle" etkisini göstermiş, Yevgeniy
hastalanmıştı. Dokuzuncu günü " r u h u fanî bedeninden ayrıldı". Ya
zar, okuyucuyu kendi dünya görüşü ve inancı doğrultusunda teselli et-
2 Belinskiy, V.G., a.g.e., ss. 303—304.
3 Belinskiy, V.G.. a.g.e., s. 304.
RUS EDEBİYATINDA KARAMZÎN 3
meye çalışıyordu: " İ y i l i k sembolü, güzel ahlâklı sevimli genç dünyamızı
terk etti. Fanî bedeni toprağın kucağında yatıyor, ama gerçek varlığı
olan ruhu sonsuzluğun mutluluğunu tadarak sevgiliye kavuşacağı anı
bekliyor. Elveda!"
4
Karamzin'i üne kavuşturan en önemli hikâyesi "Zavallı L i z a "
(Bednaya Liza, 1972) dır. Goethe'nin "Werth©r" romanından etkilene
rek kaleme alınan bu eserin karmaşık olmayan bir içeriği vardır. Hikâ
yede soylu tabakadan Erast'la köylü kızı Liza'nın mutsuz aşkı anla
tılmaktadır.
Hikâyede Karanızin, J.J. Rousseau'nun etkisiyle, doğayı ve doğal
yaşamı yüceltmek için i d i l ve pastoral türe özgü tasvirler veriyordu
(çiçekler, güller, serin esen batı rüzgârı, güzel sözler, t a t l ı bakışlar,
t a t l ı mutluluklar...). Soylu ve bencil Erast i d i l tarzında tablolar hayal
ediyordu: "Erast durmadan romanlar ve i d i l eserler okuyordu. Sık sık
hayalinle -şairlerin tasvirlerine inanılacak olursa- insanların, kaygısızca
dolaştıkları çimenleri, gölgesinde dinlendikleri gül ve mersin ağaçlarını,
tertemiz pınarları ve mutluluk içinde yaşanan günleri canlandırıyordu.
Yüreğinin çoktan beri özlediği kimseyi Liza'da bulmuştu. Erast 'doğa
beni kucaklamak istiyor, bana mutluluk vaad ediyor!' diyerek hiç de
ğilse bir süre için, içinde yaşadığı yüksek tabakadan ayrılmak istiyordu."
5
Liza da benzer duygulan yaşıyordu. Sabahın erken vaktinde Moskova
ırmağının kenarında kavalıyla sürüleri otlatan çobanı seyrederek hayale
dalıyordu: "Erast şimdi sürüsünü otlatarak buradan geçseydi, ona 'gü
naydın çoban! Sürünüzü nereye götürüyorsunuz?' diye sorardım. O
da t a t l ı bir gülümsemeyle bana bakardı..."
6
Fakat hayatın katı gerçek
leri idil'e benzemiyordu. Yazar, hikâyesinde duygusallığı artırmak ama
cıyla i d i l tarzındaki tabloları, bunların zıddı olan dram unsuruyla karış
tırmıştı. Erast, Liza'ya vaadlerde bulunarak onunla birlikte köyde mut
luluk içinde yaşayacağım söylemesine rağmen onu aldatmıştı. Bu acıya
dayanamayan Liza, kendini yaşlı meşe ağaçlarının gölgelediği derin ha
vuza atarak hayatına son verir. Böylelikle, "zarif duygular" acı ger
çeklere boyun eğmişti.
"Zavallı Liza" hikâyesi o dönemde gerçek bir olay izlenimi yarat
mıştı. Şüphesiz bunda Karamzin'in gerçek bir mekân seçmiş olmasının
4 Sakalin, P.N., Dvoryanskie stili. Sentimentaüzm. Rusşkaya Jiteratura G A H N , Mosko
va, 1929, b. I I . , ss. 293—294.
5 Karamam, N . M . , İzbranme soçineniya, izd. "Hudojestvennaya Hteratura", Moskova-
Leningrad, 1964, c. 1, ss. 610—611.
6 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 611.
4 ALTAN AYKUT
payı büyüktü. Halk olayın geçtiği izlenimi verilen Simonov Manastırı
civarını ziyaret ediyordu. Hikâyeye gerçek süsü veren bir başka unsur
da yazarın Erast'la, ölümünden bir y ı l önce tanıştığını belirterek, bu
olayı ondan dinlemiş olduğunu söylemesiydi. Hatta yazar, Erast'm
onu Liza'nın mezarına götürdüğünü söylüyordu. Karamzin duygusal
akımın geleneklerine uygun olarak olaylara doğrudan katılıyordu. Ya
zar, "Zavallı Liza"da, gizemli bir gücün onu Liza'nın mezarının bulun
duğu Simonov manastırının duvarlarına doğru cezbettiğini söylüyordu.
0, Liza'nın mezarı başında uzun süre düşüncelere dalmayı seviyordu.
Onun acısını paylaşan manastır duvarları ve mezarlık hikâyenin en
önemli doğa tasvirlerini oluşturuyordu.
Karamzin 1792 yılında yayımladığı "Boyar Kızı Natalya" adlı
duygusal hikâyede tarihî bir olayı aktaracakmış izlenimi yaratarak
Moskova'nın özelliklerini, o günlerin yaşam biçimini, halkın gelenekle
r i n i , duygu ve düşüncelerini aktarır. Hatta o günün eğlencelerini ve oyun
larını da tasvir eder. Eserde boyar Matvey gençlere Rusya'ya Hristiyan-
lığı getiren prens Vladimir'in serüvenlerini anlatır
7
. Fakat Moskova'nın
tarihî yaşam biçimi ve eserin kahramanları duygusal yönden idealize
edilmişlerdir. Eserin bütün kahramanları gibi, adı belirtilmeyen çar da
" i y i yürekli ve duyguludur". Duygusal akımın bütün olumlu karakter
özellikleri boyar Matvey'de toplanmıştır. O, çarın sadık hizmetkârı,
insanlığın sadık dostudur. Hikâyenin genç kahramanı Aleksey Lyubos-
lavskiy "çara sadakatte örnek alınacak" duygulu bir kimsedir. Boyar
kızı Natalya da övgülerle anlatılır: "O ince ruhlu, dişi kartal kadar zarif,
melekler kadar masum ve güzeldir..."
8
Yazar, Natalya'nın güzelliğini
çeşitli benzetmelerle aktardıktan sonra, kendi eserleri dahil olmak üzere
döneminin edebiyat anlayışını hivcederek şöyle der: "Ben okuyucuların
bildikleri bütün benzetmeleri sıralayarak, onların canını sıkmak iste
miyorum. Çünkü yaşadığımız bu parlak dönemde artık güzelliği tanım
layan şiirsel benzetmeler hazinesi tükendi. Hatta şimdi pek çok yazar
yeni arayışlar içinde sıkıntıdan kalemlerini ısırıyorlar."
9
Karamzin'in öteki duygusal hikâyelerinden farklı olarak "Boyar
Kızı Natalya" m u t l u bir sonla tamamlanır. Savaşa katdan Aleksey or
duyla birlikte "kahraman" olarak Moskova'ya döner. Natalya'yla bir
likte çarın huzuruna çıkar. Çar onu kucaklar ve ödüllendirir. Karamzin,
7 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 622.
8 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 626.
9 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 626.
RUS EDEBİYATINDA KARAMZİN 5
bu hikâyesinde Fyodor Emin'in ve Mihail Çulkov'un eğitici özellikteki
uzun macera romanlarını ince alaylarla hicvediyordu. Hikâyesinin bir
bölümünde Natalya'yla birlikte çarm gazabından kaçarak ormanlık
bir bölgede saklanan Aleksey'in bu davranışını yorumlayan yazar, has
sas ve duygulu kimselerin bu sahnelere acı göz yaşı dökmelerine gönlü
nün razı olmadığını söyler: "Ben burada okuyucuya, kandırılıp aldatı
larak barbarlarla katillerin yuvasına düşen, korkunç kötülüklere tanık
olan ve acı bir yaşamdan sonra zavallı babasının gözleri önünde ay bal
tayla idam edilen bir genç kızı canlandırabilirdim... Fakat o zaman hi
kâyem tarihî gerçekleri yansıtmazdı. Hayır, saygıdeğer okuyucum,
sakin ol, göz yaşlarını dökme! Natalya haydutların eline düşmedi."
1 0
Kısacası, duygusal yazar için "serüven" önemli değildir.
Karamzin'in "Boyar Kızı Natalya" hikâyesi, Fyodor Emin'in
"Femistokl'un Serüvenleri" ya da M . M . Heraskov'un "Numa Pompiliy"
adlı felsefî ve didaktik alegorilerinden farklı olarak, Rus edebiyatında
tarihî konuların işlendiği eserlerin öncüsü sayılmaktadır
1 1
.
Karamzin " F r o l S i l i n " (1791) adlı hikâyesinde, toprağını herkesten
i y i işleyen, çalışkan ve yardımsever bir çiftçinin hayatını tasvir ediyordu.
Frol Silin kıtlık zamanında komşularına tahıl vererek yardım etmiş,
i k i serf kızı kölelikten kurtararak evlendirmişti. Rus edebiyatında aziz
lerin hayat hikâyelerini andıran bir yaklaşımla ele alınan bu eserde yaza-
rın amacı, toplumun farklı kesimleri arasındaki tehlikeli düşmanlıkları
i y i l i k ve yardımlaşma kavramlarıyla uzlaştırmaktı. A y n ı zamanda sıra
dan bir insanın yüceltilerek eserin kahramanı yapılmış olması da bir yeni
l i k t i . Yazar. Frol Silin'in kulübesini büyük bir saygı içinde ziyaret ede
ceğini, eğer ölmüşse mezarında göz yaşları akıtacağını söylüyordu.
Hikâyelerinde duygusal bir kimse olduğunu açıkça vurgulayarak,
" A h ! Acıklı olayları, bana göz yaşı döktüren hikâyeleri seviyorum"
1 2
diyerek haykıran yazar, "Tristram Shandy"de olduğu gibi, sık sık konu
dışına çıkmasını seviyordu: "Saygıdeğer okuyucum, konu dışına çıktı
ğım için beni bağışla! Kaleminin tutsağı olan yalnızca Stern değildir..."
1 3
Karamzin, "Duygusuz İle D u y g u l u " (Holodnıy i çuvstvitelnıy)
adlı eserinde antitez yaratarak karakter analizine girişirse de, duygusal
10 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 644.
11 İstoriya russkoy literaturı, Akad. Nauk SSSR, l i t . X - X V t I I vekov, glav. rsd.
D.D. Blagoy, izd. Akad. NauJ. SSSR, Moskova-Leningrad, 1958, c. 1, s, 636.
12 Karamzin, N . M . . a.g.e., s. 607.
13 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 632.
6 ALTAN AYKUT
hikâyelerinin çoğunda psikolojik analizlere dalmaz. Duygulu kahraman
larının iç dünyalarını derinlemesine incelemek istemez. Örneğin, "Zaval
lı Liza"da Erast'ın " t a t l ı sözlerinin büyüleyici bir ezgi gibi Liza'nın
ruhunun derinliklerinde yankılandığını" anlattığı sırada kelemini elin
den bıraktığını söyler.
Karamzin'in Rus edebiyatına getirdiği en önemli yeniliklerden biri
onun okuyucuyla içten bir diyalog kurarak, dostça sohbete dalmak iste
mesiydi. Yazar, İskandinavya doğasındaki gotik bir şatonun tasviriyle
süslediği, romantik alam geleneğine yaklaşan "Bornholın Adası" (Ost-
fov Borngolm, 1793) adlı hikâyesini şu sözlerle başlatır: "Dostlarım,
güzel yaz sona erdi; altın renkli sonbahar solgunîaştı; yapraklar soldu;
ağaçlar yapraksız ve meyvesiz kaldı. Dumanlı gökyüzü kasvetli bir
deniz gibi dalgalanıyor. Soğuk toprağa kış çöküyor. Baharı karşılayaca
ğımız m u t l u güne kadar doğadan ayrılıyoruz. K a r fırtınalarından korun
mak için evlerimize, sakin odalarımıza kapanıyoruz. Fakat canımız
sıkılmıyor. Çünkü can sıkıntısını giderecek çarelerimiz var. Dostlarım,
şimdi şöminelerimizde meşe ve kayınların alevi parlıyor. Varsın rüzgâr
uğuldasın, pencerelerimiz bembeyaz karla kaplansın! Biz ateşin çevre
sinde toplanalım, birbirimize efsaneler, masallar anlatalım; geçmiş gün
leri yâd edelim."
1 4
Karamzin'in hikâyelerindeki anlatım tekniği ve özellikle "Zavallı
L i z a " adlı eseri, yazıldığı dönemde büyük yankı uyandırmıştı. O dönem
de aynı türde pek çok hikâyeler yayımlanmaya başlamıştı. Bunlar ara
sında A . İ . Kluşin'in "Zavallı M-v" (Nesçastnıy M-v, 1793) adlı hikâye
sinde bu kez yoksul bir delikanlının soylu ve zengin bir kıza aşkı konu
ediliyordu. M-v (Maslov) adlı kahramanın intiharıyla sonuçlanan bu
hikâye gerçek hayattan alınmıştı
1 5
. Kluşin, Rus edebiyatının ünlü fabl
yazarı K r ı l o v ' u n grubundan, yani Karamzin'e karşı çıkan yazarlardan
olmasına rağmen, çağın yeni akımına uyarak Karamzin'in anlatım biçi
mini kullanmıştı. Fakat Kluşin'in Karamzin'den farklı yönü, hikâye
sinde toplum içinde bireylerin eşitsizliği konusuna değinmesiydi. Oysa
Karamzin bu konuyu hiç bir şekilde ele almadığı gibi, bunu ima etmek
ten dahi kaçınmıştı. Örneğin yazar, "Zavallı L i z a " da köylü kızını al
datarak ona para veren soylu Erast'ı yargılamak istemez: "Şu anda yü
reğim kan ağlıyor. Erast'm nasıl bir insan olduğunu anlayamıyorum.
Onu lanetlemek istiyorum, fakat dilim varmıyor. Başımı göğe kaldırı-
14 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 611.
15 Blagoy, D.D., İstoriya russkoy literaturı X V I I I veka, Moskova, 1951, s. 280.
RUS EDEBİYATINDA KARAMZİN 7
yorum; yanağıma yaşlar süzülüyor..."
1 6
Yazara göre, Erast da i y i kalp
lidir, fakat zayıf iradeli ve hoppadır. Yazar onu affeder. Çünkü o, L i -
za'nın ölümünden sonra bir t ü r l ü teselli bulamamıştır ve kendini onun
k a t i l i gibi görerek acı çekmiştir. Hatta yazar, Erast'm öldüğünü belirt
tikten sonra "onlar belki şimdi barışmışlardır" diyerek teselli bulur.
N. E m i n " G ü l " (Roza) ve M. Suşköv
17
"Rusya'nın Werther'i"
(Rossiyskiy Verter) adlı hikâyelerinde Karamzm gibi, karşılıksız aşk ko
nusunu işlemişlerdi. P. Makarov, V. İzmaylov ve P. Şalikov gibi yazarlar
da Karaınzin'in anlatım biçimini ve dil özelliklerini benimseyerek roman
ve hikâyeler yazdılar.
"Dalgınlık İçinde Geçen Saatler" (Çası zadumçivosti, 1799) adlı
hikâyenin yazarı Yakov Galinskiy, Karaınzin'in anlatım tekniğini ola
ğanüstü ölçülere vardırmıştı. Yazar, eserin önsözünde, düşünmeden
yalnızca duygularının sesini dinleyerek plânsız bir hikâye yazdığını
belirtiyordu. Ayrıca, önsözden sonraki "içerik" bölümünde, hikâyesinde
geçen olayları kısaca anlatıyordu. Yazar, olayın geçtiği yerlerin adlarını
önceden bildirmeyi de uygun görmüştü: "Olay P... şehrinde geçer. Genç
kız T... şatosunda yaşamaktadır. Delikanlının düşüncelere dalarak do
laştığı yerler E... K.... kıyılarıdır..."
1 8
Bununla hikâyede duyguların
aktarılmasında bölünme olmaması amaçlanıyordu.
Ü n l ü eleştirmen Relinskiy, Karamzin'in Rus edebiyatındaki rolünü
değerlendirdiği makalesinde şöyle demiştir: "Rusya'da yazı sanatı
Karamzin'den başlayarak edebiyat oldu. Çünkü yetenekli Karamzin
okuyucu kütlesi oluşturmayı başarmıştı. Onun edebiyata gösterdiği
yön sentimentalizmdi. Bu akım çağın ruhuna uygun düştüğü için top
l u m içindeki davranışları da etkilemişti. Duygulu kimseler akın akın
Liza'nın boğulduğu havuzun etrafında dolaşmaya geliyorlardı. Erast,
Leon, Leonid, Melodor. Filalet, Nina, Lila, Emilia ve Yulia'larm sayıları
olağanüstü artmıştı. En sakin günlerde dahi hava, iç çekmelerin etkisiy
le rüzgârlanıyordu. I r m a k gibi göz yaşı akıyordu. Bugün bize gülünç
geliyor, fakat o zaman bütün bunların derin bir anlamı vardı. Edebiyat
i l k kez toplumun duygu ve düşüncelerini dile getirerek derin bir ahlâkî
etki yaratmıştı."
1 9
16 Karamzin, N . M . , a.g.e., s. 619.
17, 1792 yılında on yedi yaşında "Rusya'nın Werther'i"ni yazan M. Suşkov bir süre sonra
intihar etmişti.
18 Skipina, K.A., O çustvitclnoy povesti, Sbornik "Russkaya proza" pod redaktsiey B.M.
Eyhenbauma i Y U . N. Tınyanova, Moskova, 1964 ss. 41—42.
19 îstoriya russkoy literaturı, a.g.e., s. 638.
8 ALTAN AYKUT
Karamzin'in hikâyeleıinde duygu ve düşüncelerini özgürce aktar
ması, dili büyük ölçüde kilise Slavcasmdan arındırması, r i t m i k ve lirik
üslûbu, macera romanlarına özgü karmaşık ve didaktik anlatım biçimin
den kaçınması, psikolojiye önem vermesi, kahramanlarının ruh halini-
yancitan doğa tasvirleri sunması ve özellikle, insanı ahlâkî yönden
yücelterek ele alması 19. yüzyıl Rus edebiyatının gelişmesini etkileyen
yeniliklerdi.
Dostları ilə paylaş: |