Soru: Gece baskınlarında, kafirler toptan kılıçtan geçirildiğinde, evler yakılıp yıkıldığında öldürülenler arasında "kadınlar ve çocuklar" da bulunuyordu. (Bkz. Ebu davud, Cihad/102) Bu baskınların sebebi neydi intikam mı alınıyordu?



Yüklə 34,16 Kb.
tarix19.10.2018
ölçüsü34,16 Kb.
#75104

Soru:

Gece baskınlarında, kafirler toptan kılıçtan geçirildiğinde, evler


yakılıp yıkıldığında öldürülenler arasında "kadınlar ve çocuklar" da
bulunuyordu. (Bkz. Ebu davud, Cihad/102) Bu baskınların sebebi neydi
intikam mı alınıyordu?


Cevap:

Bedir’de mağlup olup Uhud’da bunun rövanşını alan Mekke müşrikleri,Medineli müslümanlarını tamamen bitirmek üzere bu sefer on bin kişilik bir ordu hazırlayarak Medine üzerine yürüdü.

Bu sefer Medinenin civarında bulunan hristiyan,yahudi,mecusi gibi farklı kabileleri de yanına almıştı.

Müslümanlarla savaşmamak üzere bir karar alan Hayber yahudileri yani Nadiroğullarının ısrarı üzerine sözleşmeyi bozmuş ve müslümanları arkadan hançerlemek üzere tehdit etmişti.

Müşrikler önlerinde hendek olduğundan bir netice alamıyordu ancak müslümanlar arkadan bir tehdit ile karşı karşıya idiler.

İşte böyle bir durumda iken müslümanlar Beni Kureyza’lıları cezalandırmak üzere üç haftalık bir muhasara altına aldılar.Polattan kalenin fethi güç idi.

Üç hafta süren muhasara sonunda,”Kendileri hakkındaki hükmü Medineli müttefikleri Sa’d bin Muaz’ın vermesi şartıyla böylece kendi rıza ve kararlarıyla kabul etmiş oldular.1

Böylece Hendek savaşında Beni Kureyza’ya ,Tevrat-Tesniye XX/10-14’teki 2yahudi yasası uygulanmıştır.3

Buna göre:”Bir şehre karşı cenketmek için ona yaklaştığın zaman,onu barışıklığa çağıracaksın.Ve vaki olacak ki,eğer sana sulh cevabı verirse,ve kapılarını sana açarsa,o vakit vaki olacak ki,içinde bulunan bütün kavim sana angaryacı olacaklar.ve sana kulluk edecekler.Ve eğer seninle musalaha etmeyip cenketmek isterse,o zaman onu muhasara edeceksin;ve Allah’ın Rab onu senin eline verdiği zaman,onun her erkeğinikılıçtan geçireceksin;ancak kadınları ve çocukları ve hayvanları ve şehirde olan her şeyi,bütün malını kendin için çapul edeceksin ve Allagh’ın Rabbin sana verdiği düşmanlarının malını yiyeceksin.Bu milletlerin şehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün şehirlere böyle yapacaksınAncak Allah’ın Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nwfes alan kimseyi sağ bırakmıyacaksın;fakat onları,Hittileri ve Amorileri ve Kenanlıları ve Perizzileri ve Hivilerive Yebusileri,Allah’ın Rabbin sanaemrettiği gibi tamamen yok edeceksin;ta ki,kendi ilahlarına yaptıkları bütün mekruh şeylerine göre yapmağı size öğretmesinler;yoksa Allah’ınız Rabbe karşı suç edersiniz.

Sa'b b. Cessâme (r.a.)'dan: "Hz. Peygamber (s.a.v.), bize(Mekke İle Medine arasında yerleşim merkezleri olan) Ebvâ veya Veddân'da uğramıştı.



Kendisine gece baskını yapılan müşriklerin, ev halkı soruldu. Çünkü bu baskınlarda onların kadın ve çocukları da isabet alıyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Onlar da onlardandır" buyurdu, yine kendisini: "Dokunulmaz bölge, yalnız Allah ve Rasûlü içindir" diye buyururken işittim. demiştir.

(Aslında savaşta kadın, çocuk ve yaşlılara saldırmak yasaklanmıştır. Ancak, bazı askeri operasyonlarda bunlar doğrudan hedef yapılmadığı halde elde olmayan nedenlerle kasıtsız olarak söz konusu grup zarar görürse bunlar da bulundukları kimselerin arasında sayılmıştır. Ancak bunları operasyondan ayırma imkanı varsa ayırmak, hedef yapmamak genel bir esastır.)
Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.

Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”4

Buradaki durumun hususiyeti şudur:

Hendek savaşında Beni Kureyza’ya ,Tevrat-Tesniye XX/10-14’teki yahudi yasası uygulanmıştır.5
Müşriklerin Medineye saldırmalarından önce anlaşma gereği birbirleriyle yıllarca beraber yaşamış bu insanlar savaşmama kararı almışken, Nadiroğullarının ve Ka’b bin Eşref ve Hayy-ibni Ahtab ve arkadaşlarının6 israrları üzerine,7birden bire müşriklerin saldırmasını adeta ganimet bilip müslümanların sırtından vurarak anlaşmayı bozmuşlardı.20-25 gün sonra teslim oldular. Rasulullah’da bu şartı kabul etti.Sa’d onlar hakkında kendi kitaplarıyla hükmetti.8

Hz.Peygamber hükmün Tevrat kaynaklı oluşunu şöyle dile getirdi:’Onlar hakkında yedi kat göğün ötesindeki hükümle hükmettin.”9

Üç hafta süren muhasara sonunda,”Kendileri hakkındaki hükmü Medineli müttefikleri Sa’d bin Muaz’ın vermesi şartıyla böylece kendi rıza ve kararlarıyla kabul etmiş oldular.10
Cihad, dini de olsa, kafirlerin çoluk çocuklarının vaziyetleri aynıdır. Ganimet olabilir; Müslümanlar, onları kendi malikiyetine dahil edebilir.

kafirin çocukları, gerçi ehl-i necattırlar; fakat hukukta, hayatta pederlerine tabi ve alakadar olmasından, cihad harbinde o masumlar memluk ve esir olabilirler.”11


*”kâfir ve münafıkların Cehennemde yanmalarını ve azap ve cihad gibi hadiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve tevile sapmak, Kur'an'ın ve edyân-ı semâviyenin bir kısm-ı azimini inkâr ve tekzip olduğu gibi, bir zulm-ü azim ve gayet derecede bir merhametsizliktir.
Çünkü masum hayvanları parçalayan canavarlara himayetkârâne şefkat etmek, o biçare hayvanlara şedit bir gadr ve vahşi bir vicdansızlıktır. ve binler Müslümanların hayat-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i imanın su-i âkıbetine ve müthiş günahlara sevk eden adamlara şefkatkârâne taraftar olmak ve merhametkârâne cezadan kurtulmalarına dua etmek, elbette o mazlum ehl-i imana dehşetli bir merhametsizlik ve şenî bir gadirdir.


Risale-i Nur'da kat'iyetle ispat edilmiş ki, küfür ve dalâlet, kâinata büyük bir tahkir ve mevcudata bir zulm-ü azimdir ve rahmetin ref'ine ve âfâtın nüzulüne vesiledir. Hatta, deniz dibinde balıklar, cânilerden şekva ederler ki, "İstirahatimizin selbine sebep oldular" diye rivayet-i sahiha vardır.
O halde kâfirin azap çekmesine acıyıp şefkat eden adam, şefkata lâyık hadsiz masumlara acımıyor ve şefkat etmeyip ve hadsiz merhametsizlik ediyor demektir. Yalnız bu var ki, müstehaklara âfât geldiği zaman masumlar da yanarlar; onlara acımak olmuyor. Fakat, cânilerin cezalarından zarar gören mazlumların hakkında gizli bir merhamet var.
Bir zaman, eski Harb-i Umumîde, düşmanların ehl-i İslama ve bilhassa çoluk ve çocuklara ettikleri katl ve zulümlerinden pek çok müteellim oluyordum. Fıtratımda şefkat ve rikkat ziyade olduğundan, tahammülüm haricinde azap çekerdim.
Birden kalbime geldi ki, o maktul masumlar şehîd olup veli olurlar; fâni hayatları, bâki bir hayata tebdil ediliyor. Ve zâyi olan malları sadaka hükmünde olup bâki bir malla mübadele olur. Hatta o mazlumlar kâfir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil rahmet-i İlahiyenin hazinesinden öyle mükâfâtları var ki, eğer perde-i gayb açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tezahür-ü rahmet görüp, "Ya Rabbi, şükür elhamdü lillâh" diyeceklerini bildim ve kat'î bir surette kanaat getirdim. Ve ifrat-ı şefkatten gelen şiddetli teessür ve elemden kurtuldum.”
12
*İslamda cihad13 farz-ı ayın değil yani herkese aid bir görev değil,farzı kifayedir.Yani birilerinin yapmasıyla diğerlerinin üzerinden sakıt olan bir vazifedir.

Eski zamandan beri istiklâl-i İslâmın bekâsı, hem kelimetullâhın i'lâsı için, farz-ı kifâye-i cihadı, o lâzıme-i diyânet,



Deruhte ile, kendini yekvücud-u vahdânî, İslâmın âlemine fedaya vazifedar, hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet…”14

Cihada asker sevk etmekte, elbette bazı cüz'i ve maddi ve bedeni zarar ve şer olur. fakat o cihadda hayr-ı kesir var ki, islam, küffarın istilasından kurtulur. eğer o şerr-i kalil için cihad terk edilse, o vakit hayr-ı kesir gittikten sonra, şerr-i kesir gelir. o ayn-ı zulümdür.”15



Savaşta esas olan şerrin defidir..kötülüklerin engellenmesi ve yayılmasının durdurulmasıdır.

İlk üç büyük savaş olan Bedir,Uhut ve Hendekte hep müdafaa da bulunan, saldırmayan taraf müslümanlar olmuştur.

Savaşta esas olan düşmanın öldürülmesi ve cezalandırılması değil,mazlum ve masumların korunarak,haklarının alınmasıdır.
*”Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın, aşırı gitmeyin; doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.

Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescidi Haram'ın yanında, onlar savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İnkar edenlerin cezası böyledir.”16

Burada mana gereği;İslam hukukuna göre sulh hukuku işlediğinde kişi yaptığı herşeyden sorumludur.Ğayrı müslimi haksız yere öldürse,öldürülür,zarar verse tazmin edilir.

Yukarıdaki ayet ise savaş halinde uygulanan hükümdür ki,bizlerde herhalde bir savaş olsa ölmeyi değil,öldürmeyi düşüneceğiz nitekim bunu 1.dünya ve çanakkale,kıbrıs vs,gibi savaşlarda yaptık.
Vazgeçerlerse onları bağışlayın; şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.

Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.”17
Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. ”18
Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.”19
Ve andolsun ki Allah Teâlâ'nın yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz Allah Teâlâ'dan bir mağfiret ve rahmet, onların topladıkları şeylerden hayırlıdır.”20

Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Düşmanla karşılaşmayı istemeyiniz, ama karşılaştığınızda da sabrediniz"buyurmuştur”21
Abdullah b. Ömer (r.a.) anlatır: "Gazvelerin birisinde bir kadın öldürülmüş olarak bulundu, bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.),kadın ve çocukların öldürülmesini uygun görmedi (ve yasakladı.)"

(Savaşta kadın, çocuk ve yaşlılara saldınlmaması genel bir esastırr. Ancak, bunlar Müslümanlann karşısında yer alır, savaşa katılırsa öldürülmelerinde bir beis yoktur.)22
Bu zamanda en büyük cihad,kişinin nefsiyle olan cihadıdır.

Herkes kendi aleminde bir kumandan olduğundan, alem-i asgarında cihad-ı ekber ile mükelleftir ve ahlak-ı ahmediye ile tahalluk ve sünnet-i nebeviyeyi ihya ile muvazzaftır.”23



Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de Tebük Harbi’nden gelirken bir hutbe irat ediyor ve: “Ey sahabelerim, dikkat edin! Biz şimdi cihattan geliyoruz; ama cihad-ı asğardan (küçük cihattan) geldik, şimdi ise cihad-ı ekberin (büyük cihadın) içindeyiz.” buyuruyor.
*“Hicretin ikinci senesinde başlayıp dokuzuncu senesine kadar devam eden bütün Gazve, Seriyye ve çatışmalarda ölenlerin sayısı 1018’i geçmemektedir. 259 Müslüman şehit olmuş, 759 kafir ölmüştür. Ne var ki 1914-1918 yıllarında patlak veren Birinci Dünya Savaşında yaralanan 21.000.000 kişiden 7.000.000’u ölmüştür.”

*” Buna mukabil bir başkasını öldürmek çok sık rastlanan bir şeydi. Genel yasa olarak bu gibi durumda kısas kanunu tatbik ediliyordu. Ama katl kasıtlı ve taammüden değilse, kan parası ödenmesi gerekiyordu ki, bu bedel bir hayli yüksek idi. Maktulün yakınlarına 100 deve verilmesi gerekiyordu. Hz. Peygamber'in sözlerinden biliyoruz ki, bir deve bir günde 100 kişiyi besleyebiliyordu; 100 deve ise, demek ki, bir günde 100 x 100: 10.000 kişiyi veya bir kişiyi 10.000 gün, yani kameri yirmi yıl kadar müddetle besleyebilirdi. Adı geçen zararı telafi etmenin önemini göstermek için diğer bir hesap sekli de şudur: Hz. Peygamber zamanında bir devenin en aşağı değeri 40 dirhem, en fazla değeri ise 500 dirhem idi. Alım gücünden dolayı Hz. Peygamber Mekke valisine aylık 30 dirhem veriyordu.Bir dirhem ise, hali vakti yerinde bir ailenin bir günlük bütün masrafları için yeterliydi. 4000 ile 5000 dirhem arasında (veya mukabilinde -S.S,) bir kan parası ödemek, değil halktan suçlu bir kimse için, bir yönetici için bile mümkün değildi.”24

Hz. Peygamber'in vefatından sadece 75 yıl sonra üç kıtada hüküm sürüyorlardı: Asya, Avrupa ve Afrika. Şaşırtıcı olan şudur ki, bu büyük toprak parçalarında hiçbir isyan vuku bulmamıştır.”25



İslâmın hayatların alınmaması için hayattan aldığı değil,hayata kazandırdığını göz önüne aldığımızda kıyasa girmeyecek fark görürüz.

*” Ferazdak'ın dedesi de öldürülecek kız çocuklarını fidye vererek kurtaranlar arasındaydı. Taberâni'nin rivayetine göre bu kişi Peygamberimize:

"Yâ Resûlallah! Ben, cahiliyye döneminde gömülecek olan 360 kız çocuğunu herbiri için fidye vererek kurtardım. Acaba bu yaptığım işten bana sevap var mı?" diye sordu. Peygamberimiz de: "Onun sevabını alırsın. İşte Allah, sana İslâm nimetini nasip etti" diye cevap verdi.

Ferazdak aşağıdaki şiiriyle dedesinin bu yaptığı işten dolayı övünmüştür.

"Dedem ki kız çocuğunu gömenleri men ederek çocukları yaşattı, o zavallılar gömülmediler."26

*Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.”27

MEHMET ÖZÇELİK



1 Büyük Kur’an Tefsiri.Konyalı Mehmet Vehbi.11/12.cilt/4415-4417,Bak.Kur’an Yolu.Heyet.IV/378, Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 365,Bak.Sahih-i Buhari.Zebidi.Tercüme.Kamil Miras.10/217-221.

2 Tevrat-Tesniye XX/10-14,sh.197.

3 İnsanlığa Son Çağrı.Prof.Hamdi Döndüren.2/659.

4 Ahzab.26-27.

5 İnsanlığa Son Çağrı.Prof.Hamdi Döndüren.2/659.

6 Mecmuatün minet Tefâsir.Arapça.Kadı Beyzavi-Nesefi-Hazin-İbni Abbas.5/103,Bak.Muhtasar Tefsir-i İbni Kesir.Arapça.Sadeleştiren.M.Ali Sabuni.3/90-91.

7 Hak Dini Kur’an Dili.Sadeleştiren-Heyet.Elmalı Hamdi Yazır.6/306.

8 Tesniye.20/10-14.

9 Hayat Kitabı.Mustafa İslamoğlu.872.

10 Büyük Kur’an Tefsiri.Konyalı Mehmet Vehbi.11/12.cilt/4415-4417,Bak.Kur’an Yolu.Heyet.IV/378, Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 365.

11 Emirdağ Lâhikası.Bediüzzaman Said Nursi.sh.38.

12 Bediüzzaman Said Nursi. Kastamonu Lâhikası.49.

13 CİHAD: 2.190,194,216,218,246, 3.157,195,200,4.071,74-77,84,89,95,101,102,104,8.15-16,39,45,60,65-67,9.014,16,19-20,24-26,29,38,39,41,42,46-47,22.039-40,78,029.069,047.004,7,20,35,[048.016,17,22,25,[049.009, [060.008-9,11,[061.004,11,[066.009]

14 Sözler. Bediüzzaman Said Nursi. Lemeat.651

15 Mektubat. Bediüzzaman Said Nursi.On İkinci Mektup.47

16 Bakara.190-191.

17 Bakara.192-194

18 Bakara.218.

19 Âli ımrân suresi 147. Ayet.

20 Âli ımrân suresi 195. Ayet.

21 Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 364.

22 Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 364.

23 Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım : İlk Hayatı | 51

24 Hz. Peygamber  gayri müslimlere nasıl davrandı?Prof Dr. Muhammed Hamidullah-(Çeviren: Suphi Seyf)

25 Age.

26 Cahiliyede Kız Çocukları-Adil Öksüz.

27 Maide.32.

Yüklə 34,16 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə