Susan kurtulmuştur



Yüklə 47,5 Kb.
tarix08.09.2018
ölçüsü47,5 Kb.
#67619

SUSAN KURTULMUŞTUR (Mutlu Evlilik Okulu Ders 30)

Susmak huyların efendisidir.” buyuruyor sevgili peygambe­rimiz. Susmanın iletişimde ne kadar kıymetli olduğunun farkında değiliz.

Ağzımıza geleni söylemeyi özgürlük zannediyoruz. Birey ol­mayı ağzımıza geleni söylemek diye algılıyoruz. "Düşündüklerimi söyleyemeyeceksem nasıl birey olacağım?" diyenler var. Susmayı eziklik, konuşmayı zekâ alameti zannedenler var. Oysa ağzı olan zaten konuşabilir; nerede susacağını bilmek kişinin aklını gösterir. Dilimize dikkat etmezsek, önce kendi kalbimizi kırdırırız.

Diline dikkat et, dişini kırmasın.” demiş Yusuf Has Hacib.île-tişimde dilimiz başımıza çok dertler açıyor. Allah resulü her sa­bah kalkınca “Dilimin şerrinden sana sığınırım Allah'ım.” diye dua ediyor ki peygamber dili şer üretmeyeceğine göre dua bizlere mi­sal olmalı.

Şeyh Sadi “Ağızda dil nedir, a akıl sahibi? Hünerli kimsenin ha­zine anahtarı değil mi?” diye sormuş.

Dil şerrin anahtarı da hazinenin anahtarı da olabilir. Gurur ve kibrimize kapılıp bir şer anahtarı olarak kullanmak yerine, sev­diklerimizin gönlüne girecek bir gönül anahtarı olarak kullanmak daha akıllıca değil mi? îki dünyamız için de...

Sözcükler kılıç yarasından daha da derine girerek can yakarlar. Dil doğru kullanılmazsa doğal bir felakete dönüşür. Bu dünyada en kötü tahrik unsuru sözcüklerdir.

Yuttuğumuz hiçbir sözden dolayı pişman olmayız. Fakat söyle­diğimiz pek çok sözden dolayı pişman olmuşuzdur. Bazen susmak söyleyeceğimiz sözden çok daha fazlasını anlatır karşımızdakine.

Karı koca ilişkisinde de muhabbeti kaybetmemek için susma­yı bilmek lazım. Çok konuşmak aşkın düşmanıdır. Pek çok sevgi gereksiz ve boş konuşmak yüzünden bitmiştir.

Konuşmak da susmak da bir sanattır aslında, kadın-erkek he­pimizin en çok bilmesi gereken. En çok da biz kadınların. Konuş­mayı seviyoruz ve çoğu zaman ölçüyü kaçırıyoruz. “Çok konu­şan çok hata yapar.” diye bir söz kalmış zihnimde. Ağzımızdan çı­kan her sözünde diğer tarafta hesabını vereceğimizi de düşünür­sek, susmanın dünya ve ahiret hayatı için ne kadar kıymetli oldu­ğu daha da iyi ortaya çıkıyor.

Teknoloji yüzünden çok gürültülü bir dünyada yaşıyoruz. Ak­şamları bir süreliğine de olsa televizyonu bilgisayarı kapatıp karı koca sessizliği paylaşabilmeli. Çay içerken göz göze bakışmanın, sevdiğinin omzuna başını koyup onda dinlenmenin tadını han­gi sözcükte bulabiliriz? Gözün anlattığı dilin söylediğinden daha önemlidir. Dilimiz o kadar gevezelik ediyor ki gözlerimiz konuş­mayı unuttu. Her akşam eşinizle beş dakika da olsa gözlerinizle sohbet edin. Dakika tutun ve beş dakika boyunca birbirinizden gözlerinizi ayırmayın, ona duygularınızı, sevginizi gözlerinizle anlatın, bu arada konuşmayın. Dudaklarınızı konuşmak için de­ğil gülümsemek için kullanın.

Allah Rasulü “Susan kurtulmuştur.” buyuruyor. Susmak sizi eşinizle yaşayacağı-nız pek çok tatsızlıktan korur. Üç dakika çene­yi tutmak bizi üç günlük üzüntüden korur.

Aşk saadetini kim elde eder? Susan kimse.” diyor Cervantes. Âşık olmak kolay da dilimiz yüzünden aşkımız uzun sürmüyor, aşkımızın saadetini, mürüvvetini göremiyoruz. Dil sussa gönül konuşacak, ikisi bir arada olmuyor. Hele telefon şirketlerinin şu bedavaları yüzünden gençler daha sözlüyken, nişanlıyken konuşa konuşa birbirinden bıkıyor.

Evliliğinde problem yaşayan hanımlara sabrı ve sükûneti tavsi­ye ettiğim zaman hanımlar genellikle annelerini ninelerini örnek gösteriyorlar. “Annelerimiz sustu, sabretti de ne oldu, kıymetle­ri bilinmedi, dert sahibi oldular.” diyorlar. Oysa anneleri aslında sabretmemiştir; gerçekten sabredebilselerdi, dert sahibi olmaz­lardı. Onlar görünüşte susmuşlar fakat içten içe büyük bir kızgın­lık duydukları için gözleri ile kocalarına kızgınlık ve öfke kusmuşlardı. Öyle susmanın bir değeri yoktur.

Mesela erkek bir şeye sinirlendi kızdı, kadın sustu. İçinden “Beş dakika susar-sam, eşimin öfkesi geçer.” deyip kadın gözleri ile ateş püskürmeden, nezaketle susarsa kazanır. Erkek az sonra karısının gönlünü nasıl alacağını bilmez. Fakat biz genellikle sus­mak yerine eşimizi susturmaya çalışıyoruz, kendi haklı olduğu­muzu ispat etmeye uğraşıyoruz.

Haklı çıksak sanki bir ödül var. Adam tartışma bitsin diye “Ta­mam haklısın.” dese içinden de “Allah belanı versin, sus artık.” dese mutlu mu olacağız? Hiçbir tartışmada kimse kimsenin hak­lı olduğunu kabul etmez. Çünkü kızgınlık gerçeğin önünde per­dedir. Aynı zamanda kızgınlık, gerginlik pek çok hastalığın sebe­bidir. Konuşarak hem kendimizi yoruyoruz hem de eşimizi. Sev­diğinle sessizliği paylaşmak güzeldir. Tabii eşler sinir bozucu bir sessizliği değil, sessizliğin sükûnetini paylaşmalılar.

Kızdığımız, üzüldüğümüz zaman Rabbimizin “Allah sabreden­lerle beraberdir ve Allah sabredenleri sever.” ayetlerini hatırlayalım. Susmak sabır işidir.

Bir avuç sabır, bir kova beyinden üstündür.” der bir Hollanda atasözü. Zekâmıza ve dilimizin keskinliğine güvenip herkese laf yetiştirebiliriz ama bu bizi iyi bir insan, iyi bir mümin yapmaz. Tam aksine, çıkacak arızalardan dolayı bu davranışımız bizi daha mutsuz ve agresif yapar. Oysa sabırla maddi ve manevi pek çok kazanım elde ederiz.

Kadınlar susmayı, erkekler konuşmayı öğrense (erkekler çok konuşsunlar anla-mında söylemiyorum, eşlerine iltifat etmeyi, tatlı sözler söylemeyi öğrenseler) pek çok evlilik kurtulur.

Susmak asla eziklik değildir. Kadınlar sustukları zaman ezile­ceklerini zannediyorlar bunun için bir gayret kendileri erken dav­ranıp kocalarını dilleri ile ezmeye çalışıyorlar. Kadın kızgınlıkla o lafı oraya oturturken kocanın gönlünden kaç fersah aşağı düştü­ğünün farkında olmuyor çoğu zaman.

O söze de cevap verme, eşinin ailesi hakkında kötü konuşma, her kavgaya annesinin, kardeşinin adını karıştırma, sürekli soru­lar sorup bunaltma, her şeyi de öğrenmeye çalışma ya da her şeyi kocandan fazla bildiğini ispat etmeye uğraşma, her tartışmada eski defterleri ortaya dökme... Ne sen yorul ne de eşini yor. Dün­yaya böyle küçük şeyleri problem yapmak için gelmedik, bunla­rın bir de diğer tarafta hesabı var. Kızgınlık anında söylediğimiz sözlerin çoğu nefis tatmininden başka bir şey değil.

Misalleri daha çok kadınlar üzerinden verme sebebimi açıkla­maya gerek yok herhalde. Biz kadınlar erkeklerden daha fazla ko­nuşuyoruz ve susmayı pek sevmiyoruz. Erkekler daha kolay su­sabiliyorlar. Erkeğe de gereksiz yere çok konuşmak, küçük şeyle­ri dert etmek hiç yakışmıyor. Tabii ki yazıda susmanın kıymetini anlatırken zaten az konuşan erkekleri tümden susturmayalım. Er­keğin eşine ile sohbet etmek için zaman ayırması gerekir. Kadın­ların konuşma ihtiyaçları vardır.


Kibar Susmak

Güzel susmayı mutlaka öğrenmemiz lazım. Suratımızı asma­dan, tavır almadan, yüz ifademizle aşağılamadan, hakaret etme­den. Kadın eşine kırıldığında yüzünde mazlum bir “kırıldım, üzüldüm” ifadesi olsa, masumiyetini anlatmak için bir torba laf­tan çok daha etkili olur kocası üzerinde.

Erkek de kırıldığında küçümseyici bakışlar atmadan, ağırbaşlılığını koruyarak susarsa, bu pek çok sözden daha etkilidir

Bir beyefendi “Karım hoşu­ma gitmeyen şekilde konuşmaya başladığında susarım. O sus­tuktan sonra başka odaya gider şükür namazı kılarım. ‘Allah’ım, bana susmayı nasip ettiğin için sana şükürler olsun.’ derim.” de­mişti. Susmak öyle böyle değil, zor iş. Şükür namazı kılacak ka­dar hem de.

Siz kibar susabildiğiniz için şükür namazı kıldınız mı hiç? Sinirlendiğiniz zaman gidin aynada yüz ifadenize bakın. Bü­yük ihtimal kendi yüzünüzü bile görmek istemeyeceksiniz. Bu eziyeti eşinize yapmayın. Yüz ifadenizi kontrol ederek kibar susmayı öğrenin.



Bir anlaşmazlıkta hemen dilinizle eşinize saldırmaya ve kendi­nizi savunmaya geçmeyin. O çok konuşuyor ve devamlı sizi suçluyorsa cevap yetiştirmeye uğraşmayın, söylenmesi gerekli bir söz varsa onu söyledikten sonra güzelce susun ve gidin şükür na­mazı kılın.





Yüklə 47,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə