M AKALELER
Kazak Felsefesi ve
Geleneksel Kültürün
Evrensellikleri*
A n ah tar Kelimeler : Kazak felsefesi, Doğu-Batı karşılaştırması,
geleneksel kültür, evrensel değerler.
P ro f. D r. A bdim alik NISANBAYEV
A lm atı-K azakistan
K
azak felsefesi? Daha birkaç sene önce bu terim
çok yapay olarak kabul edilebilirdi. Çok meşhur
olan “Kazakistan Diyalektik Ekolü” , yıllarca
klasik Alman felsefesinin düşünceleri ile M arksizm
ilkelerini geliştirmiş ve ilgi alanında geleneksel kültür
ile bozkır m edeniyetinden hiçbir şey bulunmamıştı.
Norm ve örnek olarak, kurucusu Hegel olan bilimsel ve
sistematik “felsefi yazı”nın Batı şekli kabul edilirdi.
“Hegel ve Marks Kazakistan bozkırlarında ” - Sovyet
döneminin felsefi paradoksları idi. Elbette, bozkırları,
yüzyılların kaderini değiştiren Alman düşünürleri
anlayabilir ve kabul edebilirdi, fakat bu arada onların da
kendi sesleri, kendi çağrılan ve kendi düşünceleri de
mevcuttu. Ancak şimdi, bu ses ve çağn duyulmuş oldu.
B ozkır m edeniyetinin dünyaya bakışıyla ilgili
e v re n s e llik le r in in ve D o ğ u d ü şü n c e ta rz ın ın
ö zelliklerinin yeniden d eğ erlendirilm esi şu anda
Kazakistan’da en aktüel ve önemli bir konudur. Yeni
nesil düşünürlerin farklı yaklaşım daki çalışm aları,
itibarlı üstatlann monografik çalışm alan, tartışmalar,
konferanslar, kongreler, yayınlar v.d. - sanki setin
bozulup taşdığını gösterir. Kendi kültürünü, kendine
özgü niteliklerini, halkın kaderinin şifrelendiği açık ve
gizli simgeleri ile sembollerini, derin mahiyetinin saklı
olduğu simgeleri ve kodlann dillerini, asıl kaynaklannı
ve manalannı araştırmak, öğrenmek, onunla ilgili yazı
yazm ak, onun üzerinde düşünm ek, onun hakkında
konuşmak - kendini tanımak ve kendini anlamak ilk
vazifemiz oldu. Ancak Hermeneutik açısından "kendini
anlam a”, her zaman anlaşm a, beraber hareket etm e,
y ard ım laşm a ve d iy a lo g d u r. B unun için K azak
felsefesinde, bozkır m edeniyeti konusu ele alındığı
zaman Doğuda ve Batıda yaygın olan modern felsefî
düşüncelere, idelere ve fikirlere de dikkat çekilir.
Tabii ki, “a la H egel” akademik felsefesi olarak
bilinen klasik Batı felsefesinin ölçülerine göre Kazak
felsefesinin bu felsefelerden vazgeçm esi gerekirdi,
çünkü onun sistematiği, bilimsellik derecesi yetersizdi.
Ancak Avrupa merkezcilik, Asya merkezcilik felsefede
artık aşılmış bir görüş, tutumdur. Doğu felsefesi, kendi
önemli yerini açıkça vurguladı. Ç ok ilginç olan bir
husus da, K ierkegaard ile N ietzsche’den günüm üz
postm odern düşünürlerin tem sil ettiği çağdaş Batı
felsefesi, Batı geleneğini yeniden düzenlem e, kültür
o n to lo jisin i y eniden d e ğ e rle n d irm e, d o lay ısıy la
antropolojiyi, gnoseoljiyi, metodolojiyi gözden geçirme
yolunda çok çaba harcadı. A ncak 20.yy. bütün Batı
düşünürleri, kültür konusunu ilk sıraya koyarken. Batı
ile Doğu geleneklerinin arasında verimli bir sentez
gerçekleştirmeye çalışıyorlar, teknolojik yeniliklerden
ve uygarlığın getirdiklerinden yorulan Batının insanlan
olarak kalırken, maneviyatın canlı gücünü muhafaza
eden Doğuya umutla bakıyorlar. Örneğin, Heidegger
ile onun existans (varoluşsal) analitiği “D asein” ile
onun “evrensel konsensüs” idesi, A dorno ile onun
“tabii-m ükem m el” (egemen akıldışı) fikri, Gademer
ile onun an lam a ve a n la şm a ile ilg ili ö ğ re tisi.
Dolayısıyla, çağdaş Batı felsefesinin, Doğu zihniyetinin,
felsefesinin idelerini, fikirlerini kendine alarak şeklini
d e ğ iş tird iğ in i ve y e n ile n d iğ in i s ö y le y e b iliriz .
Öyleyse, Doğu felsefesinin, onun içinde Kazak-
T ürk felsefesin in de en b elirgin özelliğ i nedir?
Kanaatimizce, asıl özelliği, kültürel evrensellikleri ile
felsefî evrenselliklerinin birliğidir. Klasik Batı felsefesi,
empiriklerden arınarak belli ölçüde “kanatlandı ” ve
yeni sunî dünyalan ve ideal objeleri oluşturma imkanını
keşfederek “s a f düşünce a fe ti”ni tercih etti. Ancak,
bu kudret zayıflam aya yüz tuttu. M artin Heidegger
bile dünya ile insanın ilk baştan beri birbirinden
bağımsız kategoriler olarak belirlendiği “varlığın ham
ontolojisi”nin açıklannı ortaya koyarak Batı geleneğinin
yanıldığını öne sürmüştür. “Süje” ile “obje” , “ mahiyet
ile o lg u ” “iç ile d ış ” v.b . g ibi “
v a rlığ ın ham
o n to lo jisi”nin k ateg o rileri, existanssal anlam dan
bağımsız olan saf kategorilerdir. Heidegger’in kanaatine
göre bunun gibi ontolojik yapı m odern dünyanın
ihtiyaçlannı karşılamaya yetersizdir. İnsan da, ilim de,
ilk baştan beri insan ile dünyanın birliğini ve “Dasein”
şeklinde var oluşunu ifade eden farklı konseptlere
ihtiyaç duym aktadır. Bu fikirleriyle H eidegger Batı
felsefesinin kategorileri ile kültürün evrensellikleri
arasında kaybolan bağlantıyı yeniden kurmaya çalışarak
D oğu fe lsefesiy le d ire k t d iy alo g a g eçm ek ted ir.
2001 / Güz 30
Bilge 3