Klasik Çağ Yunanistan’ının “Pythagoras’çı estetiği”, aynı zamanda
Pythagorasçılık’ın anahtar kelimesi de olan “uyum” (armoni) düşüncesinde
temellenmiştir.
“Uyum” sözcüğünün sanatla ilgili kullanımı, Pythagoras’ın takipçileri
tarafından İ.Ö 5. yüzyılın erken dönemlerinde gerçekleşmiştir. Bilinen müziksel
aralıkların sayısal temeli olduğunu keşfetmeleri sonucu, “uyum” kelimesini müziksel
anlamda kullanmışlardır
131
.
Pythagoras’çı felsefede; sayıların, fiziksel görüngüleri açıkladığına
değinmiştik. Yalnız cansız varlıkları değil ama canlı varlıkları da sayısal çerçevede
açıklamaya çalışmaları, şüphesiz; Klasik Çağ’ın heykel sanatında kullanılan sayısal
düzenlemelere örnek teşkil etmiştir. Aristoteles; Metafizik’te, Pythagoras’çı olan
Eurytus’un her şey için bir sayı tespit ettiğini belirtmiştir: “…Örneğin filanca sayı
belli bir insanın, bir diğeri atın sayısı idi. O, bazılarının sayıları üçgen veya kare
şeklinde gösterdikleri gibi çakıl taşlarını kullanarak canlı varlıkların biçimlerini
temsil etmekteydi ”
132
… Eurytus, İ.Ö 5. yüzyılın sonuna doğru yaşamış olmalıdır
133
.
Klasik Çağ Yunanistan’ının tasvir sanatlarında somut izlerini bulduğumuz
Pythagoras’çı felsefi düşüncede; yalnız şekil kazanmış olan tanınabilir. Şekil ise;
ölçüye, kanuna, sayıya dayanır. Her uyarlık (harmonia); sayıca sınırlandırılmış,
belirtilmiştir. Doğada sayı vardır. Bu, şu demektir: Hem algılanan maddeler
131
Guthrie 1992, 220
132
Aristoteles 1996, 602-603 (Yöntemi, bir şekli ona karşılık olan bir sayı ile ifade etmekten ibaretti
(örneğin, insan 250 idi). O, renkli çakıl taşlarıyla tanımlanacak şeyin dış kenarlarını yaklaşık bir
biçimde çözmekte ve böylece onları sayarak bu şeyin özünü oluşturan sayıyı elde etmekteydi.)
133
Guthrie 1992, 258
42
dünyasında, hem de düşünen ruhun dünyasında sayı doğuştan vardır. Doğruluk;
kanuna göredir
134
.
İdealizm, bu çağın sanatsal betimlemelerinde başka bir yönüyle daha belirir.
Bu dönemde; yani Atina’nın, tüm Yunanistan’da lider olduğu İ.Ö 5. yüzyılın ikinci
yarısında inşa edilen Parthenon (İ.Ö 447-432); sanatta idealizmin bu diğer yönünü,
yani yurttaşlık idealini yansıtması bakımından önem taşır. Atina’nın yükselen politik
gücünü temsil eden yapı, Kentaur ve Amazon mücadelelerinin kabartmalarıyla
süslüydü. Bu yanıyla; Atina’nın düşmanları üzerindeki zaferini vurgulamaktaydı.
Panathenaia sahneleriyle süslü kabartmalar ise; kent yaşamının idealize edilmiş
yönünü ifade ediyordu. Yapıya yönelen yurttaşa, demokrasinin idealize edilmiş
mimesisine katılma cesareti vaadediliyordu.
Bu yönüyle Parthenon, Yunan tapınak heykeltraşlığında yurttaşlığın bu
derece vurgulandığı ilk yapıydı.
Stoa Poikile ya da Resimli Stoa da bir yurttaşın politik yapıdaki yerini
sergileyen benzer tarzdaki bir yapıdır. Agora boyunca uzanan bu revak
135
; Troya’nın
istilasını, Atinalı’ların Amazonlar’la mücadelesini ve Marathon savaşını tasvir eden
resimlerle süslüydü
136
.
Parthenon ve Stoa Poikile’de olduğu gibi sanatın öyküleyici tarzda kullanılışı;
sanatların Yunanistan’a borçlu olduğu bir yeniliktir. Bu yenilik, Arkaik Çağ’da
başlamıştı. Ancak başka bir yön de; Yunanlı’ların söylence tarihlerini, çağdaş
134
Kranz 1984, 127
135
Brennan, Jay 1996, 20
136
Seyffert 1957, 603 (Hellenistik Çağ’ın iki büyük felsefe okulundan birini kuran Zenon, derslerini
bu stoada verdiği için, felsefesi; Stoa felsefesi olarak adlandırılmıştır.)
43
ilişkilerini yorumlamak için kullanmalarıdır. Hatta o güne geçmiş açısından ya da
idealleştirilmiş-genellemeler açısından yakaşım, sanatta, İ.Ö. 4. yüzyıla dek, bireyin
portreci ve duygusal tasvirine engel olmaya başlamıştı
137
. İskender’den önce, yalnız
yakın ya da uzak geçmişte ölmüş asker ve devlet adamlarının portreleri yapılıyordu.
İskender’in ölümünden sonra, gerçekçiliğe olan talep -hatta gerçekçiliğin bir ideal
olarak benimsenmesi-, bireyin hayatta iken de kişisellik özelliklerinin vurgulandığı
portrelerinin yapımına giden yolu açtı.
137
Boardman 1993, 5
44
ANTİK YUNAN DÜŞÜNCESİNDE KAHRAMANLIK KÜLTÜ, İNSAN
BEDENİ VE ÇIPLAKLIK
Eski Yunan mitolojisi, kahramanlık öykülerinin süslediği anlatılarla doludur.
Ancak kahramanlık olgusu yalnız mitolojik öykülerde karşılaşılan bir ideal olmakla
kalmamış, Eski Yunan toplumunun günlük yaşamında büyük bir öneme de sahip
olmuştur.
Kahramanlık düşüncesinin beslenmiş olduğu kaynak; şüphesiz, Homeros’un
ürünü olan kahramanlık öyküleridir. Öyle ki; Homeros’un şiirleri ve o şiirlerin
yarattığı kahramanların ya da kahramanın genel tasviri, Yunan kültüründe bin yıldan
uzun bir süre yer işgal etmiştir
138
. Bu sayısız tasvirlerden biri de; İlyada’nın
onüçüncü bölümünde, Hektor’un savaş anındaki halidir:
“…Troyalılar yığın yığın saldırdılar.
Başlarında Hektor vardı, kudurmuş gibi, en önde.
Eriyen karla, sağnak sağnak yağmurla kabaran ırmak,
bir kayanın tepesinde duran yuvarlak taşı nasıl devirirse,
onu kökünden söküp koparırsa nasıl,
ırmak yukarlardan çağlıya çağlıya akar,
gürültüsünden ormanlar öter güm güm,
taş da durmadan yuvarlanır koşar,
138
Brennan, Jay 1996, 17
45
Dostları ilə paylaş: |