ama gelince ovaya, kesilir hızı, durur.
Ben de böyle yapacağım diyordu işte Hektor”
139
…
Karanlık Çağ’dan doğan yeni Yunan dünyası, Miken krallarının dünyasından
farklı olsa da, o geçmişin efsanelerini bağrına basmıştı. Yunanlı’lar bu kayıp
toplumda insanoğlunun olması ve yapması gereken ideali biçimlendiren kahramansı
ve insanüstü birşeyler gördü. Bundan, insanın onur ve şöhret içinde, bu onura layık
olarak kendi gibi kişiler arasında yaşaması gerektiği sonucunu çıkardı.
Kahramanlık görüntüsünün özü, onurun hareketle aranmasıdır
140
.
Kahramanca davranışlar; ister savaşta ister spor müsabakalarında olsun talep edilen
temel davranış biçimidir
141
.
Homeros zamanında; asil ailelere mensup olan kahramanların arasındaki
çekişmeler, rakiplerin kendilerine olduğu kadar ailelerine ve yakınlarına onur
getirmek için de gerçekleşiyordu. Ancak sonraları, yani Yunanistan’da toplum
ilkesinin egemen olduğu sonraki dönemlerde
142
, zaferi kazananın gururu tüm
topluma ait olacaktı. Böylelikle, spor müsabakalarında zafer kazanmış atletlerin
yahut savaşlarda başarı göstermiş askerlerin heykelleri, kamusal alanları dolduracak;
başka bir deyişle, kahramanların topluma kazandırdığı onur daimi kılınacaktı.
Toplumda saygı görmüş ve görsel sanatlara hatırı sayılır ölçüde malzeme
sağlamış olan kahramanlık ideali, Eski Yunan’lı filozofların kimisinden ağır
139
Homeros 1960, 12
140
Bowra 1994, 20
141
Freeman 2000, 57
142
Finley 2003, 144
46
eleştiriler almıştı. Bazı düşünürler ise; toplumun düşüncesini yankılayan bir tutum
sergiliyordu.
Sokrates öncesi filozoflardan olan Kolofon’lu Ksenofanes’e (İ.Ö 570-478)
143
göre: “Geleneksel spor müsabakalarında başarıdan başarıya koşan ve yurttaşları
tarafından saygı gören bir kimse yine de benden değerli değildir. Çünkü benim
bilgeliğim erkeklerin kaba gücünden ve atlardan daha yararlıdır. Bu kült, her çeşit
manevi esastan yoksundur. Bu nedenle; kaba güce, yetkin bilgelikten daha çok değer
vermek büyük haksızlıktır. Halk arasında yetenekli bir yumrukçu olarak temayüz
eden, müsabakalarda özel bir güç belirtisi sayılan ayağına tez olmasıyla ya da
pentatlonda, güreşte kendini gösteren bir kimse, bu yüzden kentin refahına herhangi
bir katkıda bulunmuş sayılmaz”
144
.
Pythagoras ise; konuya farklı bir açıdan yaklaşıyordu. O, insanları üç sınıfa
ayırmıştı: Bilgi arayanlar, onur arayanlar, kazanç arayanlar. Hayatı Olimpik
oyunlarla kıyaslayarak ilk sınıfı izleyicilerle, ikinciyi atletlerle, üçüncüyü
çığırtkanlarla eşleştirmiştir
145
.
Kinik filozof Sinope’li Diogenes (İ.Ö 400-325)
146
ise; Yunanistan’ın en hızlı
atleti olmakla övünen bir gence demiş ki: “Fakat, bir tavşan ya da geyikten daha hızlı
değilsin. Onlar da zaten hayvanların en hızlılarıdır lakin en korkaklarıdır”
147
.
143
Speake 1994, 679
144
Capelle 1994, 104
145
Bowra 1994, 21
146
Speake 1994, 209
147
Finley 1974, 91
47
Ancak; bir tiran, ona heykel için hangi tuncun daha iyi olduğunu sorunca;
Harmodios ile Aristogeiton’un heykellerinde kullanılmış olan! diye yanıtlamıştı”
148
.
Diogenes’in de bir üyesi olduğu Kinik’ler Okulu, Sokrates’in öğrencilerinden
Antisthenes (İ.Ö 445-365) tarafından kurulmuştu. “Kinikler” ya da “köpeğin
öğrencileri”; adlarını, geleneksel olmayan yaşam yollarından ya da okulun kurucusu
olan Antisthenes’in “Kinosarges” olarak bilinen gymnasionda dersler vermiş olması
olgusundan almış olabilirler. Bu gymnasion, arı Atina kanından olmayanlar içindi ve
Herakles’in anısına kurulmuştu
149
. Diogenes Laertios, Antisthenes’le ilgili ilginç bir
öykü anlatır. Buna göre; Antisthenes, heykeltraşın önünde modellik yapan bir
delikanlıya: “Söyle bakalım, bronzun dili olsaydı sence nesiyle övünürdü?” demiş.
Delikanlı ise; “güzelliğiyle” deyince, “cansız bir nesneyle aynı şeyden sevinç
duymaya utanmıyor musun”
150
diye sormuş.
Antik Yunan’ın kahramanlık ideali, toplumun algıladığı biçimiyle Platon ve
Aristoteles felsefelerince benimsenmiştir.
Platon’un “Yasalar”ında da belirtildiği gibi: “…Eğer biri peşinde düşmanlar
varken, silahları olduğu halde, arkasına dönüp kendini savunacak yerde, çirkin ve
onursuz bir yaşamı bir kahramanın güzel ve mutlu ölümüne tercih ederek silahlarını
atıp kaçarsa, silahlarını bu şekilde atıp kaçan için bir ceza olmalı”
151
…
Aristoteles’e göre ise; “...güzellik, güç, boy pos, atletik güç gibi bedence
üstünlükler...” mutluluğu oluşturan parçalardandır.
148
Laertios 2003, 274
149
Cevizci 1998, 78
150
Laertios 2003, 259
151
Platon 1998b, 192
48
Yine, Aristoteles için “güzellik, yaşam dönemine göre değişir. Genç bir
insanda güzellik; koşma ve kuvvet yarışmaları gibi çabalara uygun bir bedene sahip
olmak demektir. Seyretmesi insana zevk veren biri demektir o. Bu yüzden de komple
atletler, hem kuvvet yarışmalarında hem de sürate doğal olarak kendilerini
uydurdukları için en güzelleridir. Yaşamının en güzel dönemindeki bir insan için
güzellik, hoş fakat aynı zamanda heybetli bir dış görünüşle birlikte savaşıma
elverişliliktir”
152
…
Diogenes Laertios, Aristoteles’in ardılı Theofrastos’un öğrencisi olan Atina’lı
politikacı -Phaleron’lu- Demetrios (İ.Ö 350-280)
153
hakkında şöyle yazmış:
“...Atinalı’ların meclisinde yaptığı konuşmaların yarattığı etkiyle on yıl boyunca
kentin başında bulundu, üçyüzaltmış bronz heykelle onurlandırıldı. Bunların çoğu at
üzerinde, araba sürerken ve çift koşumlu araba üstünde canlandırılmıştır ve
heykellerin bitirilmesi üçyüz gün sürmedi bile. Bu kadar çok sevgi ve saygı
görüyordu... Birileri tarafından tuzağa düşürülüp gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı.
Onun bedenini ele geçiremeyince zehirlerini bronza kustular. Heykellerini kırdılar;
kimini sattılar, kimini denize attılar, kimini de parçalayıp oturak yaptılar. Bir tek
Akropol’deki heykeli kaldı...” “...Atinalı’ların onun heykellerini kırdığını duyunca; -
Evet ama bu heykellerin dikilmesini sağlayan erdemi yok edemezler! dedi”
154
…
Kahramanlığın, mücadeleye elverişlilikle bir tutulması sonucu, erkeklerdeki
güzellik; eylemde bulunabilirliği
155
akla getiriyordu.
152
Aristoteles 2000, 51
153
Speake 1994, 198
154
Laertios 2003, 241-244
155
Bowra 1994, 93
49
Dostları ilə paylaş: |