Hepsini tanrılara yüklediler Homeros ile Hesiodos
Ne kadar ayıp ve kusur varsa insanlar yanında:
Çalma, zina etme ve birbirini kandırma.
Fakat ölümlüler doğduğunu sanıyorlar tanrıların.
Ve kendileri gibi giyimleri, sesleri ve şekilleri olduğunu…
Elleri olsaydı öküzlerin, atların ve arslanların
Yahut resim ve iş yapabilselerdi elle insan gibi
Atlar atlara, öküzler öküzlere benzer
Tanrı tasvirleri çizerler ve vücutlar yaparlardı
Herbiri kendinin şekli nasıl ise ona göre.
Habeşler kendi tanrılarının basık burunlu ve kara,
Thrakialı’lar da gök gözlü ve kızıl saçlı olduklarını sanmakta
196
.
Efesos’lu Herakleitos’ta da (İ.Ö 540-480)
197
“herşeye hükmeden bir tek
tanrısal dünya kanunu, logos” vardır. Heraklietos, bu dünya kanununu sezgi yolu ile
evrenin derinliklerine dalarak buluyor ve sonsuz logosun dili olarak polariteyi
(kutupluluk) ortaya koyuyor. Bu karşıtlıklar arkasında “bir olan” hep hazır durmakta
olup tanrı adıyla anılır ve tanrıdır”
198
. Tanrı, gündüz ve gecedir. Kış ve yaz, savaş ve
barış, tokluk ve açlık. Bütün zıtlar. Anlamı budur”
199
. Tanrı; onda duyular üstü, insan
üstü evrensel bir ilkedir”
200
. Evrene mantıksal düzenini veren tanrısal güç, İ.Ö 5.
196
Kranz 1984, 53
197
Cevizci 1998, 34
198
Kranz 1984, 58
199
Guthrie 1992, 444
200
Kranz 1984, 58
60
yüzyılın düşünce ortamından bekleyebileceğimiz fiziksel ve maddesel bir varlık
anlamına da gelir
201
. Herakleitos da, tüm şeylerin özü ateştir demişti
202
. Ona göre;
bizim dünyamız sonsuz canlı ateşten değişmeyle meydana gelmiştir ve bir vakit
gelecek sonunda tüm-ateşe girecektir. Böylece bu akış yeniden başlayacaktır
203
.
Herakleitos din, ahlâk ve ruhun kaderi gibi konularla ilgileniyordu
204
. Ona
göre; insan ruhunda tanrısal logos ateşinden bir parça bulunmaktadır
205
. Duyular,
(solumak v.b.) insanı logosla ilişkilendiren esas yollardır
206
.
Herakleitos’a göre; ruhlar suya dönüşerek ölüyordu ve su da toprağa
dönüşüyordu. Yani ateşle başlayan bir element dönüşüm zinciri; ruh, su ve toprağın
katıldığı bir dönüşüm olayını anlatıyordu. Kişi, ruhunu korumak istiyorsa onu kuru
tutmalıydı. Yani içki ve seksten uzak olmalıydı. Ölüm sırasında, ruhlar havaya
yükselir, ıslak olanları ay seviyesine ulaşarak kış, gece ve yağmura katkıda
bulunurlarken; kuru olan ruhlar güneş ve yıldızların bölgesine ulaşır; kimisi, özellikle
de sevilenleri, insanların kahraman olarak niteledikleri ruhlar olarak yaşayanlarla
ölüleri izlerlerdi.
Herakleitos, zekânın -logos- Zeus olarak adlandırılmak istemediğini
belirtirken
207
şöyle diyor: “Ve şu tanrı heykellerine yalvarıyorlar, tıpkı biri yapılarla
konuşuyormuş gibi, tanrıları ve herosları nasılsalar öyle tanımadıklarından”. Başka
201
Guthrie 1992, 429
202
Copleston 1997a, 35
203
Kranz 1984, 59
204
Boardman, Griffin, Murray 1997, 112
205
Kranz 1984, 59
206
Guthrie 1992, 429
207
Boardman, Griffin, Murray 1997, 112
61
bir ifadesinde ise; “insanların en bilgesi tanrı karşısında maymun; maymunların en
güzeli insan soyuyla karşılaştırıldıkta çirkindir”
208
diyor.
Herakleitos’la ilgili ilginç bir gerçek de; onun Antik Çağ’daki isimlerinden
birinin “bilmececi” olmasıdır. İfadelerinden kimisi çocukların bilmecelerine benzer
ve yakın bir yolla çözülür. Örneğin; “hem düz hem eğri olan şey nedir?” “Bir sıra
yazı”
209
.
Onun bu adla anılmasının belki de en önemli sebebi; düşüncelerini bilerek
kısa ve anlaşılmaz yazmış olmasıdır. Diogenes Laertios da, onun “...kimilerine göre
özellikle anlaşılmaz yazarak Artemis tapınağına adadığını...”
210
söyler.
Bir hikâyeye göre ise; Euripides, Herakleitos’un yazısını Sokrates’e vererek;
“Ne dersin?” diye sormuş. Öteki: “Anladıklarım pek mükemmel. Öyle sanırım ki
anlamadıklarım da. Yalnız Delos’lu bir dalgıç gerek!”diye yanıtlamış. Antik Çağ’da
Delos’lu dalgıçlar derine dalmada çok ustaydılar
211
.
Öğretisini yazdığı şiir yoluyla bildirmeyi seçen başka bir filozof da Elea’lı
Parmenides’tir (İ.Ö 515)
212
. Herakleitos’un çağdaşı Parmenides, Herakleitos için
araştırmanın doğal ve kuşkusuz çıkış noktası olan ve onun sadece temellerine inmek
istediği duyularla yapılan algının, asla doğrunun esası olamayacağını düşünüyor
213
.
Gerçekliğin, algılanan dünyanın dışındaki bir varlık alanı olduğu, bu alanın da algıda
kavranan fiziksellik ve özdekselliğin dışında kalan bir ulamı oluşturduğu savındaki
208
Kranz 1984, 66
209
Guthrie 1992, 443
210
Laertios 2003, 423-424
211
Kranz 1984, 71
212
Speake 1994, 466
213
Kranz 1984, 75
62
idealist düşüncenin temelini atıyor. Parmenides, bu düşüncesiyle Platon’u öncelemiş
oluyor.
Parmenides’in heksametron ölçüsünde yazdığı şiir iki ana bölümdedir.
“Doğrunun yolu” ve “sanının yolu”
214
. Şiir, büyük ölçüde dini ve mistik niteliklidir.
“Görünen”e giden yolda herşey birbirine zıt iki öge olan ateş (ya da aydınlık) ve
geceden başlar. Şairin yolculuğu, gecenin evinden ışığa doğrudur ve güneş
tanrıçalarının rehberliğinde olur. Bu anlatım, cehaletten bilgiye ya da yanlıştan
doğruya olan ilerlemenin bilinen bir allegorisidir. Görünen dünyada ateş, var olana
en yakın şeydir. Ateşin bu üstünlüğü, ölümlü akılları, varlığın algısına, tanrısal
açıklama olmaksızın yakınlaştırır.
Parmenides’in şiirini ilginç kılan; benimsemiş olduğu anlatım şeklidir.
Doğruya olan yolculuğunda ona iki tanrıçanın -Dike (adalet) yahut Ananke
(gereklilik) ile Themis- eşlik etmesi
215
şüphesiz, soyut kavramların şekillendirdiği
öğretisini anlaşılır kılma çabasından kaynaklanır.
Parmenides’in karanlıktan aydınlığa güneş arabasında yaptığı yolculuk,
dünyasal kölelikten kurtuluşa, sonsuza bakışa neden olur. Böyle bir kurtuluş
düşüncesine (ekstasis) kendisinden önceki bazı kâhinler ulaşmışsa da; dini nitelikli
bu deneyimi felsefi bir devrime dönüştürmeyi Parmenides başarmıştır
216
.
214
Denkel 1998, 26-27
215
Guthrie 1993a, 72
216
Guthrie a.g.e., 76
63
Dostları ilə paylaş: |