nitelikleri de atomların biçim, düzen, konumuyla veriyor. Ayrıca bu sonuncuların
gerçekte nesnede bulunan nitelikler olmadıklarını öne sürmüştür
239
.
Demokritos çok yönlü bir filozoftu. Doğa felsefesi ile doğa bilimleri, onun
kapsamlı bilimsel düşüncesinin sadece bir tek yanıdır
240
. Fizik eserleri yanında;
matematik eserleri, edebiyat üzerine incelemeleri, teknik-tıp eserleri ve ahlâk
eserleri
241
kaleme almıştı.
Onun etik ve estetik -edebiyat- üzerine yazılarında konumuzla ilgili ifadeleri
de yer alır. Örneğin: “Bir zamanlar olduğu gibi, şimdi de tanrılar insanlara iyi şeyler
bahşederler. Kötü, zararlı ve yararsız şeyleri onlara tanrılar bahşetmedi ve etmez,
insanlar kendi aymazlıkları ve akılsızlıkları yüzünden bunların eline düşer”
242
. Ya da
“İnsanlar, düşüncesizliklerini gizlemek için kendilerine bir kader heykeli
yapmışlardır. Çünkü kader pek nadir olarak düşüncelilikle savaşır”
243
.
Şunu da vurgulamak gerekir ki; Demokritos’a göre Yunan tanrıları, doğa
olaylarının ya da insanın özelliklerinin kişileştirilmesidir. Örneğin; Athena, insan
aklının kişileştirilmesidir
244
.
Demokritos’un estetik üzerine ifadeleri ise şöyle: “Büyük hazlar, güzel
eserlerin temaşasından doğarlar”
245
. Ya da “Her hazzı değil, yalnız iyiden ve
güzelden alınan hazzı seçmek gerek.” “Tanrısal bir ruhun belirtisi, insanın
düşüncelerini her zaman güzele yöneltmesidir.” Ya da “İyiyi ve güzeli idrak etmek,
239
Denkel 1998, 62
240
Capelle 1995, 146
241
Kranz 1984, 169
242
Capelle 1995, 73
243
Kranz 1984, 172
244
Cogniot 1992, 63
245
Kranz 1984, 174
68
elde etmeye çalışmak yalnız doğal yetenekleri nedeniyle buna ehil olanlar için söz
konusudur”
246
.
Ona göre; “En önemli şeylerde hayvanların öğrencisi olmuşuzdur. Dokuma
ve örmede örümceği; eş yapmada kırlangıcı; şarkı söylemede ötücü kuşları, kuğuyu
ve bülbülü taklit etmişizdir”
247
.
Demokritos’la birlikte, Eski Yunan felsefesinin ilk dönemi sona eriyor.
Sokrates’le başlayacak yeni dönemde felsefe yeni bir çehre kazanacak; felsefe ile
sanatın ilişkisi -insanın, sanatın yanı sıra felsefenin de konusu olmasıyla- farklı bir
boyuta taşınacaktı.
246
Capelle 1995, 198-212
247
Kranz 1984, 172
69
KLASİK ÇAĞ (İ.Ö. 480 – 323)
a.
Sokrates Ve Sanat
Antik Çağ felsefesinin modern tarihçileri, haklı olarak İ.Ö 5.yüzyılda bir Grek
aydınlanma çağından bahsederler
248
. Başka bir ifadeye göre ise; İ.Ö 5.yüzyıl
ortasından İ.Ö 4.yüzyılın ortasına dek, birçoklarının Yunan felsefesinin zirvesi diye
adlandırdığı bir dönem yaşanır. Bu çağda temel sorular; evren yerine insan,
evrenbilim ve varlıkbilim yerine insan hayatı ve yapısı ile ilgili sorulardır. Bu yeni
ruhun kendini ilk gösterdiği filozofun Sokrates olduğu söylenebilir. Üç yüz yıl sonra,
Cicero; Sokrates’in “felsefeyi gökyüzünden indirip insanların kentlerine ve evlerine
soktuğunu” söylemiştir. Ancak, bu dış görünüm değişikliğinden yalnızca Sokrates’in
sorumlu olduğu söylenemez
249
. Bu çağda kendilerini “sofist” olarak nitelendiren bir
grup düşünürü de öncelikle insan ve insanın evreni ilgilendirir
250
.
Klasik Çağ sanatını da etkisi altına alan –sanatta ideal insanı betimleme
arayışları– felsefi düşüncedeki bu yeni görünüm; şüphesiz, dönemin Atina’sındaki
toplumsal ve siyasal gelişmelerle ilişkilidir. Bu çağda, Atina siyasi gücünün
zirvesindeydi. Pers savaşları sonrası Yunanistan’ın liderliğine soyunmuş ve Attik-
Delos birliği kurulmuştu. Kurulan demokratik hükümet, her yurttaşa yalnızca
yöneticilerini seçme hakkını tanımakla kalmamış; toplum politikasında da söz sahibi
olma hakkını vermişti. Yurttaşlar, yüksek memurluklara seçilebilirdi
251
. İşte bu
noktada, tamamen yeni bir eğitim sistemi ihtiyacı doğmuş; bu gereksinimi
karşılayan, bu ideali öğretileriyle daha doğrusu “paideia” larıyla yani kurama dayalı
248
Capelle 1995, 77
249
Guthrie 1992, 8
250
Von Aster 1999, 104
251
Guthrie 1992, 8
70
öğretileriyle, manevi eğitimle aklı temel alarak gerçekleştirmek isteyen insanlar
sahneye çıkmakta gecikmemiştir. “Arete” yi (seçkin yurttaşları) yeni, yani etiksel –
siyasal anlamda bilinçli olarak yetiştirme sorumluluğu üstlenen bu insanlar,
kendilerine “ sofistler” yani “bilgelik öğretmenleri” adını vermişlerdi
252
.
Sofistlerle çağdaş ve temelde benzer sorunlarla meşgul olsa da Sokrates her
zaman bir sofist olduğunu inkâr etmişti
253
. Bu gerçek, bizi çalışmamızda sofist
hareket ve sofizm olgusunu irdelemeye mecbur kılıyor. Aslında yalnız Sokrates
değil, Platon ve Aristoteles de sofizm düşüncesini şiddetle eleştirmişlerdi.
Sofist, basitçe bilge demektir. Herodot’ ta sofistler; Solon, Pythagoras ve
Orfikler’dir. Aiskhilos, Prometheus’u bir sofist yani “tini güçlü” olarak görür. Platon,
sofistin zengin delikanlıları avlamaya çalışan bir avcı -sofistler ücretle ders
veriyorlardı-, bilgi ticareti yapan bir hırdavatçı olduğunu söyler. Aristoteles ise
sofizm için “ sudan işler bilimi, sözde bilgelik” der
254
.
Aslında sofistler, hem pedagojinin kurucusu –ki; bu onların tarihsel etkileri
önceden kestirilemeyen en büyük hizmetlerinden biridir– hem de bilinçli manevi
eğitim olarak paideia kavramının yaratıcısıdırlar. Onlar, bu kavrama ustalıkla yerine
getirdikleri pratiklerinde insanın manevi dünyasının iki yönüne (hem “konuya
ilişkin” organ hem de “ bilimsel ilke” olarak ) uygun sırf biçimsel ve ansiklopedik bir
manevi eğitim sistemi yaratarak -bir yandan dilbilgisi, retorik ve diyalektik öte
252
Capelle 1995, 78
253
Colaiaco 2001, 7
254
Friedell 1999, 229
71
Dostları ilə paylaş: |