T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə27/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   51

Anytos’la konuşurken ise şöyle söylüyor: “...Bildiğim birşey varsa o da 
Protagoras’ın tek başına bunca güzel eserin yaratıcısı meşhur Phidias’la birlikte daha 
on heykeltraşın kazanabileceğinden fazla zenginlik elde etmiş olduğudur”
338
… 
Bu diyalogta; Platon’un Devlet ve Phaidros diyaloglarında ayrıntılı olarak 
anlatılacak idealar kuramının izlerini görmek de mümkün oluyor. Menon’un kölesi 
daha önce geometri öğrenmediği halde Sokrates’in bir sorusunu çözüverince, 
düşünür bu eylemi, hatırlayış kuramıyla açıklıyor. Başka bir örnek de sanat 
bağlamında veriliyor. Sokrates, diyaloğun ilerleyen bölümlerinde Menon’a şöyle 
diyor: “Sen Daidalos’un heykellerine dikkat etmemişsin. Bu heykellerden biri 
bağlanmadığı zaman, kaçak bir köleden daha değerli değildir. Bu da onun gibi 
yerinde durmaz kaçar. Ama bağlı olduğu zaman değeri büyüktür. Bunlar gerçekten 
güzel eserlerdir”
339
… 
Platon’un “Devlet” adlı eseri; diyaloglar halinde yazılmış on kitaptan oluşur. 
Pire’de Kefalos’un evinde yapılan konuşmalara üç grup katılır: Sokrates, Glaukon ve 
Adeimantos; Kefalos, Polemarkhos ve Lysias ile Thrasymakhos, Kleitofon ve 
Kharmantides
340

Bu eserinde Platon, ideal devlet anlayışını vurgular. Onun ideal devletinde 
sanata da yer vardır. Ancak belli şartları yerine getirmesi koşuluyla. 
Devlet’in birinci kitabında; Sokrates, sofist Thrasymakhos’la konuşurken şöyle 
der: “Sanatın kusursuz olmaktan başka işine gelen birşey var mıdır? Sanatta hiçbir 
                                                                                                                                          
337
 Platon 1996a, 173 
338
 Platon a.g.e., 177 
339
 Platon a.g.e, 184-185 
340
 Platon 1995, 1 
 
93


yetersizlik, hiçbir kusur olamaz. Bir sanat sağlam oldukça yani kendi bütünlüğü 
içinde kaldıkça hiçbir kusura, hiçbir bozukluğa yer vermez... Bütün sanatların ayrıca 
sağladıkları ortak bir fayda vardır. Sanat adamlarının para kazanarak sanatlarından 
faydalanmaları, kendilerinin ayrıca para kazanma sanatıyla uğraşmalarından ileri 
geliyor. Hekimlik sanatı, bize sağlık; ev yapma sanatı, ev; para kazanma sanatı da 
para getirir. Her biri kendi işinin işçisidir. Neyin hizmetindeyse onun işine yarar. 
Ama sanat sahibine ayrıca bir ücret verilmeyecek olursa, o, sanatından 
faydalanamaz”
341

İkinci kitapta ise; Sokrates, Glaukon ve Adeimantos’a sorar: “Bir insan, birçok 
sanatla uğraştığı zaman mı daha güzel iş görür yoksa tek sanatla mı?” “Tek sanatla 
tabii.” 
Sokrates’e göre; resim, nakış, altın, fildişi ve buna benzer şeyler yeni doğmuş 
bir toplumda değil fakat bolluğa kavuşmuş bir toplumda bulunur
342

Sokrates Adeimantos’la konuşurken  şöyle diyor: “Yapısı en sağlam olan şey, 
başka bir şeyin en az dokunabileceği, en az değiştirebileceği  şeydir. Tabiat veya 
sanat ya da tabiat ve sanat bakımından güzel olan şeyler bir başkasının etkisi altında 
çok az değişirler”
343

Üçüncü kitapta; Sokrates, sağlam bir toplumu oluşturacak sağlam gençlerin 
nasıl bir eğitim almaları gerektiğini Glaukon’a anlatıyor. Sanattan ve sanat 
eğitiminden de söz ediyor. Ona göre; “Bir biçimin güzelliği ya da çirkinliği ritmin 
yerinde olup olmamasına bağlıdır... Sözün, müziğin,  şeklin güzelliği, ritmin 
                                                 
341
 Platon 1995, 34-38 
342
 Platon a.g.e., 60-63 
343
 Platon a.g.e., 72 
 
94


yerindeliği; bütün bunlar, insanın saflığına bağlıdır. Saflık derken de budalalık 
demek istemiyorum. İnsan tabiatını gerçekten iyilik ve güzellikle süsleyen bir 
düşünce olgunluğu demek istiyorum... Bu ülkü; resimle, benzeri bütün sanatlarda da 
görülür. Dokumacılıkta, nakışçılıkta, mimarlıkta ve her türlü eşya yapan sanatlarda 
hatta canlıların ve öbür bütkilerin tabiatında da görülür. Çünkü hepsinde çirkinlik ya 
da güzellik diye birşey vardır. Biçim çirkinliği ki; buna ritmsizlik, ahenksizlik 
diyoruz, insanın özünün ve sözünün çirkinliğiyle kardeştir. Karşıtlarıysa, iyi öz ve 
sözün kardeşleri, benzerleridir.” 
Platon’a göre; başta  şiir olmak üzere tüm sanatların kötü huyları, 
ölçüsüzlükleri, bayağılığı, çirkinliği göstermelerine engel olunmalıdır. 
“...Bekçilerimiz, kötülük tasvirleri içinde tıpkı kötü yiyeceklerle beslenir gibi mi 
yetişsinler? Onları beden, öz ve biçim güzelliğine doğru götürecek sanat ustalarını 
aramamız gerekmez mi? Gençlerimiz, sağlam bir iklimin insanları gibi 
çevrelerindeki herşeyden faydalansınlar, güzel ülkelerden bir meltemin kanadında 
gelen sağlık gibi, sanat eserleri de onların gözlerine, kulaklarına mutlu etkiler 
sağlayan birer kaynak olsun. Gençlerimiz, ta çocukluktan güzelliği sevmeye, güzele 
benzemeye, onunla bir olmaya, kaynaşmaya özensinler. Kendini iyi bir insan olarak 
yetiştirmek isteyen, güzeli över, ondan hoşlanır ve onunla beslenir”
344

Dördüncü kitapta; Sokrates, Adeimantos’a ideal bir devlet düzeninde 
mutluluğun, toplumun bütünü tarafından paylaşılması gerektiğini belirtiyor. Bu 
düşüncesini, heykel sanatından verdiği bir örnekle pekiştiriyor: “Bir heykeli 
boyarken, biri çıkar da vücudun en güzel yerlerine en güzel renkleri koymadığımızı; 
örneğin yüzün en güzel yerleri olan gözleri ne diye erguvana değil de karaya 
                                                 
344
 Platon 1995, 90-92 
 
95


boyadığımızı sorarsa ona şöyle diyebiliriz: Ne tuhaf adamsın, sence güzel boyamak 
için gözü göz olmaktan çıkarmak mı gerek? Sen, heykelin her yerine en yakışan 
rengi koymaya, heykelin bütünüyle güzel olmasına bak”
345
… 
Beşinci kitapta; Sokrates, Glaukon’a şöyle diyor: “...Her zaman için doğru olan 
birşey varsa; o da faydalının güzel, zararlının çirkin olduğudur”
346

Platon, buradaki ifadelerinde güzel ideasının ipuçlarını veriyor. Görünen 
varlıklardaki güzelliğin ötesinde bir güzellik arıyor: “Tiyatro, koro meraklıları; güzel 
seslere, güzel renklere, güzel biçimlere, kısaca güzelliğin belirdiği herşeye 
hayrandırlar. Ama güzelin kendini görmeye ve sevmeye varmaz düşünceleri.” Ona 
göre; “güzel şeyleri seven ama güzelliğin kendine inanmayan, onu öğretmek 
isteyenin ardından gitmeyen adamın ömrü bir rüya içinde geçiyordur. Oysa ki 
güzelliğin kendi varlığına inanan, hem onu hem de katıldığı  şeyleri gören, güzeli 
güzel  şeylerle, güzel şeyleri güzelle karıştırmayan adam”
347
 gerçek içinde 
yaşamaktadır. 
Yine Sokrates’in ağzından, Platon’un düşüncelerine tanık oluyoruz: “Bilgi adı, 
bu bilen adamın düşüncesine yaraşır. Görünüşe bakan öteki adamın düşüncesiyse bir 
sanıdır… Sanının bir konusu, bilimin de kendine göre bir başka konusu vardır… 
Bilimin konusu; varlığın kendisi, özü, sanının konusuysa; görünüşlerdir
348
... 
Birçoklarının güzellik ve daha başka değerler üstüne besledikleri değişik düşünceler, 
yoklukla varlık arasındaki bir boşlukta dönüp duruyor gibidir... Bir sürü güzel 
şeylere bakıp da yalın güzelliği görmeyen, onun görenin ardından gidemeyen, bir 
                                                 
345
 Platon 1995, 110 
346
 Platon a.g.e., 145 
347
 Platon a.g.e., 165-166 
348
 Platon a.g.e., 166 
 
96


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə