T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə31/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   51

bütün sanat alanlarındaki her eser konusunda işinin ehli bir hakem olacak kişinin, üç 
noktayı bilmesi zorunlu: İlkin, eserin ne olduğunu, sonra ne kadar doğru, üçüncü 
olarak da betimlemelerin söz, ezgi ve ritimle ne kadar iyi canlandırıldığını 
bilmeli”
385
… 
Dördüncü kitapta; Atina’lı, Kleinias’a diyor ki: “...Doğru ölçüde olduğunda; bir 
şey benzeri için hoştur, ölçüsüz olanlarsa; ne birbirlerine ne de ölçülü olanlara 
hoştur... Biz diyoruz ki; ilkin Olympos tanrılarından ve kenti koruyan tanrılardan 
sonra yeraltı tanrıları onurlandırılmalı... Aklı başında adam, bu tanrılardan sonra 
daimonlara, onlardan sonra da kahramanlara sunular sunacaktır. Bunların ardından, 
töresince onurlandırılan ata tanrılarının heykelleri gelecektir”
386
… 
Onbirinci kitapta; Atina’lı, Megillos ve Kleinias’la sohbete devam etmektedir. 
Ona göre; “...Tanrılar üzerine yasalar her yerde iki türlü konmuştur. Bazı tanrıları 
açık seçik gördüğümüz için onurlandırırız; bazılarının da heykellerini dikerek 
imgelerini onurlandırırız ve cansız oldukları halde bunları onurlandırdığımız için 
canlı tanrıların iyi niyetini ve lütfunu kazandığımızı düşünürüz. Yaşlılıktan eli ayağı 
tutmaz halde çok değerli varlıklar olarak evinde anası, babası ya da bunların anasıyla 
babası bulunan hiç kimse, evinde böyle bir aile tapınağı varken eğer gerçekten 
hakkıyla buna saygı gösteriyorsa bundan daha değerli bir heykele sahip olacağını 
düşünmesin”
387

Atina’lı, onikinci kitapta ise diyor ki: “...Ölçülü bir insanın tanrılara sunduğu 
armağanlar da ölçülü olmalıdır. Zaten yeryüzü ve evlerin ocakları bütün tanrılar için 
                                                 
385
 Platon 1998a, 56-58 
386
 Platon a.g.e., 119 
387
 Platon 1998b, 178 
 
108


kutsaldır. Onun için hiç kimse tanrılara ikinci kez sunuda bulunmasın. Başka 
devletlerdeki tapınak ve evlerde bulunan altın ve gümüş kıskançlık uyandırır. Cansız 
bir bedenden alınan fildişi temiz bir adak değildir. Demir ve tunç da savaş 
malzemesidir. Devlet tapınaklarına tek parça halinde tahtadan ya da taştan yapılmış, 
istenen  şey sunulabilir; dokuma ise, bir kadının bir ayda üretebileceğinden fazla 
olmamalıdır. Dokuma ya da başka eşyalarda tanrılara yakışan renk beyazdır, savaş 
süsleri dışında boya kullanılmamalıdır. Tanrıların en çok hoşlandıkları armağanlar; 
kuş ve bir ressamın bir günde bitirebileceği resimlerdir. Başka adaklar konusunda da 
bu aynı ölçüler örnek alınmalıdır”
388
… 
Gerçekliklerin yalnızca idealar evreninde bulunduğunu dolayısıyla üzerinde 
yaşadığımız dünyanın -içinde yer alan tüm nesnelerle-, ideaların sadece 
görüntülerinden (eidola) ibaret olduğunu savunan Platon, bu anlayışa göre; örneğin 
bir sedir yapan marangozun, sedir ideasının görünümünü (eidola) şekillendirmiş 
olduğunu söyler. Bu sedirin resmini yapan bir ressam ise görüntünün görüntüsünü 
çizmiş olacağından, gerçekliğin ikinci derecede görünümünü şekillendirmiş olur
389

Böyle düşünmüş olsa da; Platon’un sanata yalnızca eleştirel bir tavırla 
yaklaştığı fikri savunulabilir. Zira hemen tüm eserlerinde sanata değinen, öğretilerini 
daha kolay anlaşılır kılıp desteklemek için sanat yaratılarından örnekler veren ve 
Atina’daki felsefe okuluna bir de sanat okulu ekleyen
390
 düşünürün, sanatı 
mahkumettiği düşünülemez. 
 
                                                 
388
 Platon 1998b, 207 
389
 Tunalı 1976, 65 
390
 Laertios 2003, 176 
 
109


c. Aristoteles. Evren Görüngüsünü İrdeleyen Bir Doğa Filozofunun Sanata 
Dair Düşünceleri 
Makedonya’da, Stageira’da doğan Aristoteles (İ.Ö 384-322) onsekiz yaşında 
Platon’un Akademi’sine girdi ve düşünürün ölümüne dek orada kaldı. Daha sonra 
Troas bölgesindeki Assos kentine gelerek bir grup Platon’cu düşünüre katıldı. Üç yıl 
sonra ise Lesbos’taki Mytilene kentine geldi ve burada daha sonra ardılı olacak 
Theofrastos’la bazı zooloji çalışmaları yaptı.  İ.Ö 343-342’de, Philip tarafından 
İskender’e eğitmenlik yapması için Pella’ya davet edildi. İ.Ö 335’te Atina’ya 
dönerek “Apollon Lykeius ve Musalar”a adanmış kutsal koruda okulunu kurdu. 
Okulu da “Lykeium” adını buradan almıştır. Ancak, Aristoteles’in okuluna 
“Peripatos okulu” da denir ve bir görüşe göre; bu, düşünürün ders verdiği yapılardan 
birinin üstü kapalı bir avlu olmasıyla (peripatos) ilişkiliyken; başka bir görüşe göre 
ise; filozofun, derslerini yürüyerek anlatmasıyla bağlantılıdır. İskender’in ölümünden 
kısa bir süre sonraya dek Atina’da kalan Aristoteles, Makedonya karşıtı düşüncelerin 
arttığı bir dönemde Khalkis’e gitti ve İ.Ö 322’de burada öldü
391

Aristoteles, felsefeyi dizgeselleştirmeyi başarmış bir düşünür olarak karşımıza 
çıkar. O, kendisinden önce bilinmeyen birçok çalışma kolunun yaratıcısı olmuştur: 
Mantık, gramer, retorik, edebiyat eleştirisi, doğal tarih, fizyoloji, psikoloji, felsefe 
tarihi gibi
392

Aristoteles’in yazıları üç ana döneme denk düşerler: Platon ile ilişki dönemi, 
Assos ve Mytilene’deki etkinlik yılları ve Atina’da Lykeium başkanlığı yılları. 
                                                 
391
 Speake 1994, 70 
392
 Seyffert 1957, 69-70 
 
110


Aristoteles’in yazınsal etkinliğinin ilk döneminde hem içerikte ve hem de en 
azından genel olarak biçimde Platon’a sıkıca sarılmış olduğu söylenebilir. Eudemos 
ya da Ruh Üzerine başlıklı diyalog, bu döneme düşer. Protreptikus da Aristoteles’in 
gelişiminin bu dönemine aittir. Bu, Kıbrıs kralı Themison’a bir mektup olarak 
görünür. Olasıdır ki; Mantıksal Çalışmaların, Fizik’in ve belki de ayrıca De 
Anima’nın (kitap R) en eski parçaları geriye bu döneme düşerler. 
İkinci döneminde; Aristoteles, önceki ağırlıklı olarak Platonik konumundan 
uzaklaşmaya ve Akademi’nin öğretisine karşı daha eleştirel bir tutum almaya başladı. 
Dönem, Felsefe Üzerine adını taşıyan diyalog ile temsil edilir. Metafizik’in bir ilk 
taslağı Aristoteles’in gelişimindeki bu ikinci döneme, geçiş dönemine düşer. 
Eudemos’a Etik kimi zaman bu döneme ait ve Aristoteles’in Assos’ta kalışı sırasında 
yazılmış olarak düşünülür. Politika’nın 2, 3, 7 ve 8.kitapları ile De Caelo ve De 
Generatione et Corruptione yazıları da bu döneme düşerler.  
Aristoteles’in üçüncü dönemi (İ.Ö 335-322) onun Lykeium’daki etkinlik 
dönemidir. Bu dönemde, görgül gözlemci ve bilimci Aristoteles ortaya çıkar. O, doğa 
ve tarih alanlarında ayrıntılı araştırmaları bu dönemde yapmıştır. Gerçekte 
Akademi’de de başlıca mantıksal amaçlar için, belli bir düzeyde görgül gözleme 
dayanan bir sınıflama uygulaması olmuştu ama bu; Aristoteles’in yönlendirişi altında 
Lykeium’da yerine getirilen ve doğa ve tarihin ayrıntılarına giren sürekli ve dizgesel 
araştırmanın yanında önemsiz kalır. Doğa ve tarih olaylarına yönelik bu sağın 
araştırma tini gerçekte Yunan dünyasında yeni birşeyi temsil eder. 
Aristoteles’in bu dönem yapıtları arasında; Kategoriler, Önerme Ve Yargı 
Üzerine, Birinci Çözümlem, İkinci Çözümlem, Konular, Sofistik Aldatılar, 
 
111


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə