T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə35/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   51

Birinci kitapta (A); Aristoteles şöyle diyor: “Bütün insanlar doğal olarak 
bilmek isterler. Duyularımızdan aldığımız zevk bunun bir kanıtıdır. Çünkü onlar, 
özellikle de diğerlerinden fazla olarak görme duyusu, faydaları  dışında bizzat 
kendileri bakımından da bize zevk verirler. Görmeyi, genel olarak bütün diğer 
herşeye tercih ederiz. Bunun nedeni, görmenin, bütün duyularımız içinde bize en 
fazla bilgi kazandırmasıdır…  İnsanın dışındaki hayvanlar, sadece imgeler ve 
hatıralara sahip olarak yaşarlar. Onların deneysel bilgiden çok az bir pay almalarına 
karşılık, insan cinsi sanat ve akıl yürütmeye kadar yükselir… Bilgi ve anlama 
yetisinin deneyden çok sanata ait olduğunu düşünür ve sanat erbabının, deney sahibi 
kişilerden daha bilge olduğunu kabul ederiz (ki bu, bilgeliğin her durumda daha 
ziyade bilgiye bağlı olduğunu gösterir). Bunun nedeni; bu birincilerin nedeni 
bilmeleri, diğerlerinin bilmemeleridir. Çünkü deney sahibi insanların, birşeyin 
olduğunu bilip neden olduğunu bilmemelerine karşılık, diğerleri “niçin”i ve “neden”i 
bilirler... Bazıları hayatın zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya, diğerleri onu zevkli 
kılmaya yönelik sanatlar yaratıldığında, bu sonuncuların yaratıcıları her zaman doğal 
olarak birincileri yaratanlardan daha bilge kişiler olarak görülmüşlerdir. Bunun 
nedeni onların bilimlerinin faydaya yönelik olmaması idi”
423
… 
Onbirinci kitabın (K) yedinci bölümünde; düşünür teolojiden söz ediyor: “...Bir 
doğa bilimi olduğuna göre, o, şüphesiz gerek pratik bir bilimden gerekse prodüktif 
bir bilimden farklı olacaktır. Çünkü prodüktif bilimlerde yaratım ilkesi, fiile 
uğrayanda değil sanatkârda bulunur ve bu ilke ya bir sanattır veya bir başka 
yetenektir”
424
 … 
                                                 
423
 Aristoteles 1996, 76-79 
424
 Aristoteles a.g.e., 462 
 
121


“Metafizik”in, Aristoteles’in yazın faaliyetinin üçüncü dönemine düşen 
kitaplarından beşincisinde, yazar; “neden”i (aition) veya (aitia)’yı  şöyle tanımlıyor: 
“Bir  şeyi, bu şeyin bir parçası olarak meydana getiren içkin madde: Örneğin tunç, 
heykelin; gümüş, bardağın nedenidir. Aynı  şekilde tunç ve gümüşün cinsleri 
nedendirler... Heykelin başka bir bakımdan değil, heykel olması bakımından 
nedenleri; heykeltraşın sanatı ve tunçtur. Ancak bu ikisi, aynı anlamda nedenler 
değildirler. Onlardan biri maddi neden, diğeri hareket ettirici neden anlamında 
nedendir... İliniksel anlamda nedenler ve onları içine alan sınıflar da vardır. Örneğin 
bir anlamda heykelin nedeni, heykeltraştır. Bir başka anlamda ise Polykleitos’tur. 
Çünkü heykeltraşın Polykleitos olması ilineksel birşeydir. Sonra ilineksel şeyleri 
içine alan sınıflar da nedendirler. Örneğin “insan” veya daha genel olarak “hayvan”, 
heykelin nedenidir. Çünkü Polykleitos bir insandır ve insan bir hayvandır. Sonra 
heykelin nedeninin Polykleitos veya insan değil de “beyaz olan” veya “müzisyen” 
olduğunun söylenmesinde olacağı gibi, bu ilineksel anlamda nedenlerin kendilerinin 
de bir kısmı daha uzak, diğerleri daha yakın nedenlerdir... İlineksel anlamda 
nedenlerle asıl anlamda nedenler, bir yandan Polykleitos öte yandan heykeltraş 
demeyip “heykeltraş Polykleitos” dediğimizde olduğu gibi aynı kavramda birleşmiş 
olabilirler”
425
 … 
Beşinci kitabın dördüncü bölümünde doğayı (physis) tanımlarken ise diyor ki: 
“...Doğa, herhangibir yapma nesnenin kendisinden yapıldığı veya kendisinden çıktığı 
ilk madde anlamına gelir... Örneğin; tuncun, heykelin ve tunçtan yapılan  şeylerin; 
tahtanın, tahtadan yapılan şeylerin vb. doğası olduğu söylenir”
426
…  
                                                 
425
 Aristoteles 1996, 236-238 
426
 Aristoteles a.g.e., 241 
 
122


Aynı kitabın yirmiüçüncü bölümünde; “sahip olma, içinde bulundurma, tutma” 
şu şekilde tanımlanır: “...İçinde bir başka şeyin, bir kapta bulunur gibi bulunduğu bir 
şeyin, bu başka şeye “sahip olduğu” söylenir. Örneğin bu anlamda olmak üzere tunç
heykelin formuna; beden, hastalığa sahiptir”
427
… 
Yine, beşinci kitabın yirmidördüncü bölümünde, “birşeyden çıkmak, meydana 
gelmek” tanımlanıyor: “...Birşeyden, maddeden çıkar gibi çıkmak; maddeden 
meydana gelir gibi meydana gelmek anlamına gelir. Bu da, maddenin en uzak cins 
veya en yakın tür olarak gözönüne alımasına bağlı olarak iki biçimde anlaşılabilir: 
Örneğin bütün eriyebilir şeylerin sudan çıkması birinci anlamdadır. Heykelin tunçtan 
çıkması veya meydana gelmesi ise ikinci anlamdadır”
428
… 
Düşünür yedinci kitabın üçüncü bölümünde; “dayanak olarak gözönüne alınan 
töz”ü açıklarken  şöyle diyor: “...Genel kanıya göre; bir şeyin en gerçek anlamda 
tözünü oluşturan  şey, onun ilk öznesidir. Şimdi bu ilk öznenin bir anlamda madde 
olduğu, bir başka anlamda form olduğu, üçüncü bir anlamda ise madde ve formun 
birleşmesinden meydana gelen şey olduğu söylenir (maddeden, örneğin tuncu; 
formdan, onun sahip olduğu biçimi; her ikisinin bileşimininden de, heykeli, somut 
bir bütünü kastediyorum)”
429
 … 
Aristoteles yine yedinci kitabın yedinci bölümünde; “oluşun analizi”ni 
incelerken diyor ki: “...Meydana getirmede madde rolü oynayan ilkeye gelince; bazı 
şeylerin, gerçekleştikten sonra “şu” oldukları değil, “şundan” oldukları söylenir. 
Örneğin heykel “taş”değildir, “taştan”dır. Buna karşılık sağlığına kavuşan insan, 
                                                 
427
 Aristoteles 1996, 279 
428
 Aristoteles a.g.e., 279-280 
429
 Aristoteles a.g.e., 310 
 
123


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə