T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   51

sağlığına kavuşmak üzere kendisinden hareket ettiği şeyin adını almaz... Bir şey aynı 
zamanda hem yoksunluğundan hem de maddesi diye adlandırdığımız öznesinden 
çıkar (örneğin sağlığına kavuşan insan aynı zamanda hem “insan” hem “hasta” 
olandır). Ancak onun daha ziyade yoksunluğundan çıktığı söylenir. Örneğin; 
sağlığına kavuşan insan, insandan ziyade hastadan çıkar. Bundan dolayı sağlıklı 
insanın bir “hasta” olduğu söylenemez. Bir “insan”, sağlıklı bir insan” olduğu 
söylenir. Tunçta herhangi bir biçimin, taşlar veya mertekte herhangibir belli evin 
olmaması anlamında yoksunluğun belirsiz ve adsız olduğu durumlara gelince; 
bunlarda da şeyin bu maddi ögelerden çıktığı düşünülür. Böylece nasıl ki birincilerle 
ilgili olarak şeyin, kendisinden çıktığı şey olduğu söylenemezse aynı şekilde burada 
heykelin “tahta” olduğu söylenemez; bir isim değişikliğiyle “tahtadan” söylenir... Ev 
de “tuğla” değil “tuğladan” olacaktır. Çünkü iyice düşünülürse, aslında gerçek 
anlamda heykelin tahtadan veya evin tuğlalardan çıktığı söylenemez. Zira bir şey 
diğer bir şeyden çıktığında, bu diğer şeyin devam etmemesi, değişmesi gerekir”
430
 … 
Düşünür dokuzuncu kitapta; şeylerin göreli olarak belirsiz bir durumdan göreli 
olarak belirli bir duruma geçişi için kullandığı iki terim olan “kuvve” ve “fiil”i 
araştırıyor. Kitabın sekizinci bölümünde diyor ki: “...Fiil, bir erektir ve kuvve bir 
erek için tasarlanmıştır... Bina yapma sanatına, bina yapmak; temaşa etme yetisine, 
temaşa etmek için sahibizdir. Yoksa temaşa etme yetisine sahip olmak için temaşa 
etmeyiz”
431
 … 
Onikinci kitapta; Aristoteles’in töze ilişkin açıklamaları yer alıyor. Kitabın 
üçüncü bölümünde şöyle diyor: “...Her töz, kendisiyle aynı adı taşıyan bir failden 
                                                 
430
 Aristoteles 1996, 332-333 
431
 Aristoteles a.g.e., 409 
 
124


meydana gelir (çünkü gerek doğal nesneler gerekse diğer  şeyler tözlerdir). Çünkü 
varlık ya sanattan ya doğadan ya şanstan veya tesadüften doğar”
432
 … 
Onüçüncü kitap; sonra gelen N ile beraber A ve B kitabına bağlanır ve idealar 
öğretisi ile sayılar teorisini derinlemesine inceler. Kitabın üçüncü bölümünde 
düşünürün şu ifadesi yer alır: “...Matematiksel bilimlerin güzel ve iyi olana hiçbir yer 
vermediğini iddia eden filozoflar, şüphesiz yanılgı içindedirler. Tersine güzel olan; 
bu bilimlerin akıl yürütmeleri ve kanıtlamalarının başlıca nesnesidir... Güzelliğin en 
yüksek biçimleri; düzen, simetri ve belirliliktir ve matematiksel biçimlerin özel bir 
biçimde gösterdikleri de bunlardır ve bu biçimler (yani düzen ve belirlilik) açıkça 
birçok eserin nedenleri olduklarından matematikçilerin bu tür bir nedensellik ilkesini 
yani güzel olanı muayyen bir tarzda bir neden olarak ele almaları gerektiği 
açıktır”
433
... 
Aristoteles’in “Fizik” adlı eseri sekiz kitaptan oluşur. Düşünür, fizik 
kavramlarını irdelediği çalışmasında sanata da değinir. “Fizik”; “Metafizik”’te 
rastladığımız değişim, neden, sahip olma gibi nesneye özgü durumları da açıklar. 
Birinci kitapta Aristoteles diyor ki: “...Bütün doğa düşünürleri karşıtları ilke 
yapıyor. Aslında her uyumlunun uyumlu olmayandan; uyumlu olmayanın da 
uyumludan oluşması zorunlu... Ama burada uyumdan, dizilişten ya da birleştirmeden 
sözetmek arasında bir fark yok... Heykel de biçimsizlikten, biçim verilen birşey 
olarak oluşur”
434
…  
                                                 
432
 Aristoteles 1996, 488 
433
 Aristoteles a.g.e., 539-540 
434
 Aristoteles 2001, 30 
 
125


Üçüncü kitapta; devinim inceleniyor: “...Olanak halinde olan nesnenin 
gerçekleşmesi yani kendisi olarak değil devinebilir birşey olarak gerçeklik halinde 
varolup etkinlikte bulunma süreci, işte devinim bu... Bronz, olanak halinde heykeldir 
ama yine de bronz olarak bronzun gerçekliği devinim değil çünkü bronz olmak ile 
olanak halinde olmak aynı  şey değil, çünkü mutlak anlamda ve kavramsal olarak 
aynı şey olsaydı bronz olarak bronzun gerçekliği devinim olurdu”
435
… 
Sonsuz ise; “...olanak halinde var. Ne ki burada olanak halinde olanı  “şunun 
heykel olması olanaklı öyleyse o heykel olacak” gibi sonsuz da etkinlik halinde 
varolacak diye anlamamalı. Varolmak çok anlamda olduğundan ‘gündüz var’, ‘yarış 
var’ gibi yani hep değişik süreçlerde olan birşey olarak anlamalı (aslında bunlarda 
hem olanaklılık hem etkinlik söz konusu; nitekim “Olimpiyat oyunları var” demek, 
hem ‘olması olanaklı’ demek hem de ‘gerçekten yapılmakta’ demek). O halde 
sonsuzluk bir anlamda zamanda, bir anlamda insanların, bir anlamda da büyüklerin 
bölünmesi açısından, bu açık”
436
… 
Aristoteles’in yazınsal etkinliğinin son döneminde kaleme aldığı 
çalışmalarından olan ve oğlu Nikomakhos’a seslendiği “Nikomakhos’a etik”; on 
kitaptan oluşur. 
Birinci kitap şöyle başlıyor: “Her sanat ve araştırmanın aynı şekilde her eylem 
ve tercihin de bir iyiyi arzuladığı düşünülür”
437
… 
Aristoteles’e göre; insan etkinliklerinin nihai amacı mutluluğa kavuşmaktır. 
“...Mutluluğun en iyi şey olduğunu söylemede anlaşma var gibi görünüyor ama 
                                                 
435
 Aristoteles 2001, 97 
436
 Aristoteles a.g.e., 123 
437
 Aristoteles 1998, 1 
 
126


bundan öte, onun daha açık olarak ne olduğunun söylenmesi arzu ediliyor. Belki 
insanın işinin ne olduğunu kavrarsak bu gerçekleşebilir... Eğer insanın işi, ruhun akla 
uygun ya da akıldan yoksun olmayan etkinliği ise ve belirli bir işin ve bu işte yetkin 
olanın işinin aynı olduğunu söylüyorsak (örneğin gitarcının işi ile erdemli gitarcının 
işinin aynı olduğunu söylüyorsak, bunu da genel olarak her iş konusunda 
söylüyorsak, buna o işteki erdemde üstün olmayı eklemek koşuluyla; çünkü 
gitarcının işi gitar çalmak, erdemli gitarcının ise iyi gitar çalmaktır); eğer bu böyle 
ise [ayrıca insanın işinin belli bir yaşam olduğunu, bu yaşamın da ruhun akla uygun 
etkinliği ve böyle eylemler olduğunu; erdemli insana yakışanın bunları iyi ve güzel 
bir biçimde yapması olduğunu; herşeyin ise kendine özgü erdeme göre iyi yapılırsa, 
iyi gerçekleştirilmiş olduğunu da ileri sürüyoruz]; insansal iyi; ruhun erdeme uygun 
etkinliği olur… En iyinin, erdeme sahip olmada bulunduğunu düşünmek ile onun 
kullanmada bulunduğunu düşünmek yani onun huyda bulunduğunu düşünmek ile 
etkinlikte bulunduğunu düşünmek arasında büyük fark vardır. Nasıl Olimpiyatlarda 
en güzellere ve güçlülere değil, yarışanlara taç giydiriliyorsa aynı şekilde yaşamdaki 
iyi ve güzel insanlardan ancak doğru olarak eylemde bulunanlar başarılı olurlar”
438
… 
İkinci kitapta ise Aristoteles şöyle diyor: “...Erdemleri, öteki sanatlarda olduğu 
gibi daha önce etkinlikte bulunarak ediniriz; çünkü öğrenip yapmamız gereken 
şeyleri biz yapa yapa öğreniriz; örneğin ev yapa yapa mimar, gitar çala çala gitarcı 
oluyorlar... Gitar çalanlar gitar çalmakla iyi gitarcı ve kötü gitarcı olur; mimarlar ile 
öteki bütün sanatçılar için de bu böyledir... Bu böyle olmasaydı, bunları 
öğreteceklere gerek kalmazdı
439
... Sanatlarla ilgili durum ile erdemlerle ilgili durum 
aynı değil; çünkü sanat ürünlerinin iyi olması kendilerinde bulunan bir özelliktir. 
                                                 
438
 Aristoteles 1998, 10-13 
439
 Aristoteles a.g.e., 24 
 
127


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə