T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə37/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   51

Demek ki bunların belirli bir özellik taşıyacak  şekilde ortaya konması yeter. Oysa 
erdemlere uygun yapılanlar, kendileri belirli özelllikleri taşımakla adilce veya ölçülü 
bir  şekilde yapılmış olmazlar. Ancak onları yapanın belirli özellikler taşımasıyla 
adilce ve ölçülü bir şekilde yapılmış olurlar: İlkin yapan bilerek yapıyorsa, sonra 
tercih ederek ve kendileri için tercih ederek yapıyorsa, üçüncü olarak da emin ve 
sarsılmaz bir şekilde yapıyorsa. Bilerek yapma dışında bunlar, öteki sanatlarda 
gerekli sayılmazlar. Erdemlerle ilgili olarak ise; bilmek hiç önemli değil ya da çok az 
önemlidir. Oysa ötekiler, çok az şey değil herşeyi sağlarlar”
440
… 
Üçüncü kitapta ise Aristoteles’in şu ifadesi yer alıyor: “...Biz, elimizde olan ve 
yapılabilecek şeyler üzerinde enine boyuna düşünürüz... Her insan kendi aracılığıyla 
gerçekleştirilebilecek şeyleri enine boyuna düşünür. Kesin, kendi kendine yeter olan 
bilimler konusunda ise enine boyuna düşünülmez; sözgelimi harfler konusunda 
(çünkü bunları nasıl yazmamız gerektiği konusunda tereddüt etmiyoruz). Bilimlerden 
çok sanatlarda enine boyuna düşünürüz, çünkü daha çok bunlarda tereddüt 
ederiz”
441
… 
Dokuzuncu kitapta; Aristoteles, daha önceki kitapta irdelemeye başladığı 
dostluk konusunda devam ediyor: “...İyilik yapanlar dostluk duyar, kendileri için hiç 
yararlı olmasalar bile daha sonra da yararlı olamayacak olsalar bile iyilik görenleri 
sever. Bu, sanatçılarda da böyle olmuştur. Sanatçı kendi eserini, eser canlı olsaydı 
onun tarafından sevileceğinden çok sever... İyilikseverlerinki de buna benziyor. 
Görülen iyilik onların eseri. İmdi bunlar eserin yapıcısını sevdiğinden daha çok onu 
seviyor. Bunun nedeni şu: Herkes için varolma tercih edilecek, sevilecek birşey, biz 
                                                 
440
 Aristoteles 1998 28-29  
441
 Aristoteles a.g.e., 47 
 
128


“etkinlikle” varız (yaşamakla, eylemekle); bir eser ortaya çıkaran kişi bir biçimde 
etkinlik içinde: Eserini sever, çünkü varolmayı sever”
442
… 
Onuncu kitapta ise; yedinci kitapta değinilen haz konusu ele alınır: “...Yaşamı 
mı hazdan ötürü yoksa hazzı mı yaşamdan ötürü tercih ediyoruz sorusunu bir yana 
bırakalım... Etkinlikten bağımsız haz oluşmuyor, haz ise etkinliği tamamlıyor. 
Buradan biçim bakımından farklı oldukları görünüyor, çünkü biçim bakımından 
farklı  şeylerin, biçim bakımından farklı  şeyler tarafından tamamlandığını 
düşünüyoruz (hem doğal olanlar hem de sanata bağlı olanlar böyle görünüyor: 
sözgelişi canlılar, ağaçlar, resimler, heykeller, ev, araç-gereç)... İnsanlar, hazla 
etkinlikte bulunduklarında her bir şeyi daha iyi değerlendirir, daha kesince iş görür... 
Müziği, mimarlığı sevenler, öteki sanatlara düşkün olanların herbiri ondan haz 
aldıkları için alanlarında ilerler. Haz da artar, çünkü birlikte artan şeyler birbirine 
uyar. Öte yandan, bu, etkinliklerin değişik etkinliklere dayanan hazlarca 
engellenmesinden de açıkça görülebilir. Flüte düşkün olanlar, etkinlik halinde iken 
flüt çalan birini işitirlerse dikkatlerini uslamlamaya vermeleri olanaksızlaşır... Daha 
hoş şeylerin etkinliği ötekini azaltır, bu, hazza bağlı farklılık ne denli çoksa o denli 
çok olur... Örneğin tiyatroda yemiş yiyenler, oyuncular kötü oynadıklarında bunu 
daha çok yapar”
443
… 
Düşünürün “Politika” kitabının; 1, 4, 5 ve 6.sı da bu dönemde şekillemişti. 
Birinci kitapta; Aristoteles’in devletin gelişimini incelediğini görüyoruz: “...Şehir ya 
da devletin, aileden de, aramızdaki herhangibir bireyden de önceliği vardır. El ya da 
                                                 
442
 Aristoteles 1998, 189 
443
 Aristoteles a.g.e., 207-208 
 
129


ayağı tüm bedenden ayırın, artık el ya da ayak olmaz (ancak, nasıl taştan yontulmuş 
bir el ya da ayaktan sözedebiliyorsak, öylece adı kalır geriye)”
444
… 
Aristoteles kölelik konusuna da değiniyor. Ona göre; “...Herhangi belirli bir 
sanat açısından uygun araçların varolması o işi yapmak için zorunludur. Araçlar, 
cansız olabilecekleri gibi canlı da olabilir, bir gemi kaptanı cansız bir dümen 
kullanır... Bir sanatta çalışan işçi; sanat açısından, işin araçlarından biridir. Bunun 
gibi, mülkiyet konusu olan herhangibir şey, bir kimsenin yaşamasını olanaklı  kılan 
bir araç sayılabilir. O kimsenin mülkiyeti (malvarlığı) ise, köleleri de içinde olmak 
üzere, bu gibi araçların bir toplamıdır. Köle ise, başka herhangibir uşak gibi canlı bir 
yaratık olduğu için, birçok araçlar değerinde bir araçtır. Çünkü her aracımız, 
Daidalos’un yaptığı heykeller ya da ozanın “kendiliklerinden tanrıların toplantısına 
girerler” dediği Hefaistos’un tekerlekli sehpaları gibi, biz söyleyince ya da 
gerektiğini kendisi görerek işlerini yerine getirebilseydi, o zaman ne yapımcıların 
işçiye gereksinmesi olurdu ne de efendilerin köleye... Doğa, özgür kişilerle kölelerin 
bedenlerini ayrı ayrı yapmayı amaçlamıştır. Köleler, zorunlu kol işleri için yeterince 
güçlü, özgür kişiler ise bu çeşit işlere yarayamayacak biçimde, dimdik, ama bir 
devlet yurttaşının yaşamı için, savaşla barış arasında bölünen bir yaşam için pek 
uygun yaratılmıştır...” Ayrıca, “...Bedensel görünümleri tanrı heykellerinin insanüstü 
büyüklüklerindeki aynı üstünlüğü gösteren insanlar olsaydı, insanlığın geri kalanının 
onların köleleri olması gerekeceğini herkes kabul ederdi”
445
… 
“Retorik”; Aristoteles’in “sözü en yüksek değere ulaştırma yollarını” yani “söz 
sanatlarını inceleyen bilgi dalı” olan retorik üzerine yazdığı üç kitaplık eseridir. 
                                                 
444
 Aristoteles 1993, 10 
445
 Aristoteles a.g.e., 12-14 
 
130


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə