zorunlu”
513
. Ama Epiküros’çu bilgelik kavramına göre; “…Bilge, heykeller
adayacaktır. Durumunun (iyi) olup olmaması onun için fark etmeyecektir”
514
…Yine
Diogenes Laertios’a göre; “Yurdu onu bronz heykellerle onurlandırdı”
515
.
Hellenistik Çağ’ın Atina’sından İskenderiye’sine uzandığımızda; bu kez,
sanatta bir yenilik ile karşılaşıyoruz. Burada, sanata çok farklı bir gözle bakıldığını
farkediyoruz. Öyle ki; Hellenistik İskenderiye’de müze, sanat
eseri biriktirme pratiği
(ikisi de özel veya kraliyet hamiliği altında) ve geçmiş (Klasik) dönemin sanat
eserleri üzerinde yorum yapma uygulaması, izlemenin imtiyazlı deneyimi olarak
görülüyordu. İ.Ö 5. yüzyılın polisinde, izleyici yalnızca katılımcı yurttaşlar arasında
yer alırken; Hellenistik izleyici, geçmişin büyük sanat eserleri
önünde kendi bireysel
tavrını yansıtan, felsefe ve retorik eğitimi almış bir uzmandı
516
. Bu yeni bakış açısını,
devrin edebiyatında da -şiirde- fark ediyoruz. Epigramma adı verilen şiirlerin
kimisinde, sanat eserlerinin tanıtıldığına ve eleştirildiğine şahit oluyoruz. Aslında
epigramma şiirleri, İ.Ö 7.yüzyıldan başlayarak Bizans Çağı’na kadar süregelen bir
geleneğe sahiptir. Çeşitli yapılar, mezarlar, adaklar, anıtlar ve onurlandırmalar için
vezinli yazıtlara duyulan gereksinmelerden kaynaklanmaktadır. Zamanla, belirli
durumlardaki ihtiyaçlar sonucunda kaleme alınan epigrammaların yanı sıra
sadece
edebi amaçlı epigrammalar da yazılmaya başlamıştır ( edebi bir form olarak özellikle
İskenderiye döneminde büyük bir popülarite kazanmıştır). Gerçek epigrammada
kullanılan, mezar ve adakla ilgili konuların yanı sıra günlük yaşamdan seçilmiş
konular, insanların çok çeşitli duygu ve düşünceleri ele alınıyordu. Aşk, kıskançlık,
ölüm,
doğa sevgisi, hayvanlar, sanat eserlerinin betimlenmesi, adaklar, övgüler,
513
Laertios 2003, 525
514
Laertios a.g.e., 516
515
Laertios a.g.e., 479
516
Brennan, Jay 1996, 22
151
felsefi düşünceler ve akla gelebilecek her türlü konu. Epigrammalar kısadır ama
etkileyicidir. Zamanla epigrammalar en iyi örneklerin
seçildiği derlemeler halinde
birleştirilmiştir. Bu antolojilerden biri de; İ.S 980’lerde meydana getirilmiş olan
“Anthologia Palatina”dır. Eser; İ.Ö 4.-İ.S 6. yüzyıllar arasında yaşamış ozanların
birçok epigrammasını içermektedir
517
.
Bu eserde yer alan ve sanat eserlerinin betimlendiği örneklerden bazıları
şunlardır:
Eutychides’in bronz Eurotas heykeli üzerine Philippus’un yazdığı epigramma;
“Sanatçı kendi ateş banyosunda kalıba döktü Eurotas’ı, sanki hâlâ ıslak ve
dereye yeni daldırılmış gibi. Tüm uzuvları esnek, su gibi duru ve baştan aşağı akıcı
bir harekete sahip. Sanat nehirle yarışmış. Bu heykeli sudan daha akıcı olmaya ikna
eden kimdi acaba?”
Aşağıdaki
örnekler ise; Myron’un ünlü “inek” heykeli üzerine yazılmış
epigrammalardandır:
Anonim;
“Myron, neden beni bu altarların yanına yerleştirdin? Beni eve götürmeyecek
misin”
518
?
Anakreon;
“Hey çoban, sürünü buradan uzakta otlat. Yoksa Myron’un ineğini de canlı
diye onlarla beraber götürürsün.”
517
Çelgin 2000, 47-48
518
Gr. Anth. 1983, 393
152
Aynı şair;
“Myron bu ineği eliyle yapmış gibi davrandı ama o asla kalıpta biçimlenmedi.
Zamanla bronza dönüştü.”
Evenus;
“Burada ya gerçek bir ineği saklayan bronz bir örtü var ya da bronzun içinde
bir ruh.”
Aynı şair;
“Belki de Myron şunu söyleyecektir: Bu ineği değil ama görünümünü kalıba
döktüm.”
Leonidas;
“Myron beni kalıba dökmedi;
yalan söyledi; ama beni otladığım sürüden ayırıp
taş bir kaideye oturttu.”
Sidon’lu Antipatros;
“Myron beni ayaklarımdan bu taşa sabitlemiş olmasaydı diğer ineklerle
otlamaya giderdim.”
Aynı şair;
“Buzağı, neden böğrüme yaklaşıyor ve neden eğiliyorsun? Sanatçı memelerime
süt koymadı ki”
519
.
519
Gr. Anth. 1983, 395
153
Antipatros;
“Sanırım inek eğilecek. Gerçek şu ki canlı varlıkları biçimlendiren yalnızca
Prometheus değildi, ama sensin de Myron.”
Aynı şair;
“Kurşun ve taş beni sıkıca tutuyor ama sana teşekkür ederim heykeltraş Myron,
yoksa nilüfer ve sazları kemiriyor olurdum.”
Anonim;
“Myron kendi ineğini diğerleri arasında arıyordu
ve onu ancak diğerlerini
uzaklaştırarak bulabildi”
520
.
Bithynia’lı Demetrius;
“Bir buzağı beni görürse eğilecek, boğa ise üzerime çıkacaktır. Çoban ise
sürüsüne götürecektir.”
Anonim;
“Myron beni buraya yerleştirdi ama çobanlar sürüden kaçtığımı sanarak bana
taş atıyorlar.”
Dioskurides;
“Boşu boşuna bu ineğe doğru koşma boğa çünkü o cansız. İneklerin heykeltraşı
Myron seni aldattı”
521
.
520
Gr. Anth. 1983, 397
154
Mücevher taşları -yüzük- üzerine yazılmış epigrammalar da var:
Bir yüzükteki tasvir üzerine kral Polemo’nun yazdığı epigramma;
“Bu küçük yeşim taşı üzerindeki mühürde sanki bir
taneymiş gibi görünen yedi
inek var ve sanki hepsi de canlı. Belki de kaçıp giderlerdi ama şimdilik bu küçük
sürü, altın kümeste tutsak.”
Üstüne Diyonizos tasviri yapılmış amethist bir yüzük taşı üzerine genç
Platon’un yazdığı epigramma;
“Taş; amethist ama ben ayyaş Diyonizos’um. Ya bana ayık olmayı öğretin ya
da ona sarhoş olmayı”
522
.
Eros betimlemesiyle süslü bir içki kabı üzerine Oinomaos’un yazdığı
epigramma;
“Neden kap üzerinde aşk? Şarap kalbi kışkırtmaya yetiyor. Ateşe ateş
katmayın.”
Üzeri Diyonizos tasviriyle süslü bir amethist yüzük taşı üzerine Selanik’li
Asklepiades ya da Antipatros’un yazdığı epigramma;
“Ben sarhoşluğum, yetenekli bir elden çıkma. Ama ılımlı amethist taşı üzerine
oyulmuşum. Taş, bu iş için tuhaf. Ama ben Kleopatra’nın kutsal malıyım. Kraliçenin
elinde sarhoş tanrı bile ağırbaşlı olsa gerek”
523
.
521
Gr. Anth. 1983, 399
522
Gr. Anth. a.g.e., 405
523
Gr. Anth. a.g.e., 407
155