26
Hükümeti’nin onayı halinde eyalete uygulanabilirdi ve bunlar Kurucu Meclis’in
onayına tabiydiler. 370. madde Hindistan Birliği ile Jammu ve Kaşmir Eyaleti’nin
anayasal ilişkilerini düzenleyen tek maddeydi (Schofield, 2004, ss. 73-78). Böylece
Kaşmir’in kendi anayasasına, bayrağına ve örnek olarak hükümetin seçilmiş başkanı
için Hindistan eyaletlerinde kullanılan İlk Bakan yerine Wazir-i-Azam (Başbakan) ve
eyaletin başı için Vali yerine Sadar-i-Riyasat gibi siyasi unvanlar kullanmasına izin
verilmişti (Behera, 2000, s.76).
380. maddenin Hindistan Anayasası’na girmesinden sonra kısa zaman
içerisinde Hindistan ve eyaletin Jammu kısmının kendisindeki federe topluluklara
dayalı sistem savunusuna, gericilik ve diğer özerklik karşıtı güçler tarafından Jammu
ve Kaşmir’e verilen özel statüye karşı büyük bir bağrış çağrış koptu. Bu güçlerin ana
talepleri 370. maddenin behemehal kaldırılması ve Jammu ve Kaşmir’in Hindistan
Birliği ile olan anayasal ilişkisinde ülkenin geri kalanı ile eşit bir seviyeye
getirilmesiydi. Bu güçler eyaletin Hindistan Birliği ile tümden birleşmesini
istiyorlardı. Kendi çıkarları için savundukları bu siyasi talepler genelde halk üzerinde
ve özelde eyaletin Hindistan Birliği’ne katılımını destekleyen esas kişi olan Şeyh
Mohammad Abdullah’da soğuk duş etkisi yarattı. Şeyh Abdullah asıl dertleri
‘gerçekçi olmayan, çocukca, ve aklını kaybedenlerin zevk sarhoşluğu içerisinde”
eyalete Hindistan Anayasası’nı uygulamaya çalışmak olanları eleştirdi (Khan, 1988,
ss. 38-40). Kendisi eyaletin özerkliğini yok etmek isteyen bütün hareketlere veya
girişimlere direndi. Bu anlamda merkez ve eyelet ilişkileri üzerine olan ihtilaf
vaktiyle çeşitli boyutlar aldı. Bununla birlikte, Hindistan ve Jammu ve Kaşmir
hükümetleri Delhi’de 24 Temmuz 1952 tarihinde merkez-eyalet ilişkilerine dair
farklılıkları gidermek için bir toplantı düzenleme kararı aldılar. Toplantının
27
sonucunda her iki hükümetin temsilcileri de ‘Delhi Antlaşması’ olarak adlandırılan
antlaşmayı imzaladılar (Anand, 1980, ss. 149-150). Bununla birlikte, bu antlaşma
Hindistan hükümetinin eyalet üzerinde daha fazla güç sahibi olmak yönündeki
ihtirasını tatmin etmedi. Hindistan Birliği ile eyalet arasındaki daha sıkı bir anayasal
entegrasyonun önündeki esas engel ve eyaletin özerkliğinin yılmaz bilmeyen
savunucusu olan Şeyh Abdullah nihayetinde görevden alındı ve demir parmaklıklar
arkasına konuldu. Bakhsi Ghulan Mohammad eyaletin Başbakanı olarak tayin edildi.
Bu isim merkezin çizdiği hattı takip ediyordu. Kendisinin zamanında entegrasyon
çok daha hızlandı. 1954 yılında Kurucu Meclis 1947’de Prens Hari Singh tarafından
imzalanan Katılım Belgesi’ni meşrulaştırmak niyetiyle Jammu ve Kaşmir eyaletinin
katılımını resmi olarak onayladı. Bu önlem aynı zamanda plebisit üzerine olan bütün
tartışmaların da sonu anlamına geliyordu (Schofield, 2004, s. 94).
Bu anlamda Delhi Antlaşmasından kısa süre sonra özerklik yok olmaya yüz
tutu; Delhi Antlaşması’nın kendisi daha ziyade özerkliğe büyük bir darbe vuruyordu,
zira 52. Ve 352. madde gibi hükümler, Hindistan Anayasası’nın çeşitli maddeleri
eyalete uygulandı veya Birlik bayrağının bizzat kendisi eyalette kabul edildi.
1954’de Hindistan Cumhurbaşkanı merkezin yetki alanına Birlik altında bütün
bölgeleri ve geri kalan yerleri sokan Anayasa (Jammu ve Kaşmir’e uygulandı)
Emri’ni yayınladı. 1958’de, anayasal bir değişiklik sonucunda Jammu ve Kaşmir
merkezi idareye ait kurumların kapsamına sokuldu. Eyaletin dışından gelen gayri-
Müslimler iktisadi işletmeler ve bankalardaki pozisyonları doldurdu. 1960’da eyalet
Hindistan Seçim Komisyonu ve Yargıtay’ının yetki alanına alındı. 1964-1965’de,
Hindistan Anayasası’nın 356. ve 357. maddeleri Jammu ve Kaşmir için de geçerli
28
kılındı. Bu hükümler merkez hükümete eyalet hükümetini görevden alma ve eyaletin
iç işlerine karışma yetkisi veriyordu (Anand, 1980, s. 133).
1965’deki Altıncı Anayasa Yasa Değişikliği Kanunu’nun damgasını vurduğu
diğer anayasal dönüşümler ‘Sadar-i-Riyasat’ unvanının ‘Vali’ ve ‘Başbakan’
unvanının ‘İlk Başkan’ ile değişmesi ve Jammu ve Kaşmir Yargıtayı’nda görev
yapan hakimlerin Hindistan’daki diğer eyaletlerin Yargıtay hakimleri ile eşit konuma
getirilmesi ile ilgiliydi. Aynı Yasa Değişikliği Kanunu aynı zamanda görevde
yükseltme, bir alt pozisyona getirme, işinden kovma, vd. konular açısından eyaletin
çalışanlarını Hindistan’daki diğer eyaletlerin çalışanları ile de eşit duruma
getiriyordu. Bunların yanı sıra, söz konusu Kanun eyaletteki Lok Sabha’nın (Yasama
Organı Meclisi) üyelerinin doğrudan seçimini mümkün kılıyor ve diğer bölgelerdeki
Merkezi Emek İş Kanunları’nı bu eyelet için de geçerli hale getiriyordu. Bu anlamda,
her ne kadar 370. maddenin, kanun kitabında yer almaya devam etse bile, özünün
gittikçe etkisini yitirdiği söylenebilir. Bütün bunlar yerel siyasi liderlerin/elitlerin
onayı ve katılımıyla yerine getirilmişti.
Her ne kadar özerklik karşıtı güçler eyaletin bu gittikçe daha da artan
entegrasyon sürecini hararetli bir şekilde alkışlasalar ve takdir etseler de, Vadi’de
eyaletin Merkezle anayasal birleşmesine yönelik önlemlere ve hareketlere karşı
gittikçe artan bir hoşnutsuzluk da mevcuttu. Plebisit Cephesi Başkanı, Afzal Beig ve
Awami Eylem Komitesi Başkanı, Molvi Mohammad Farooq ortak bir şekilde,
‘Hindistan’ın Kaşmir’i tamamıyla ele geçirmek için uyguladığı anayasaya ve
demokrasiye aykırı önlemler’e karşı’ 15 Ocak 1965’de bir protesto çağrısı yaptılar
(Puri, 1981, s. 155).
Dostları ilə paylaş: |