38
komploları açığa çıkaracak, eyalette eyalete tabi olmayan kimselerin de yerleşmesine
izin vereceği için böylesi bütün önlemlere karşı çıkacak, Hindistan ve Pakistan
arasında iyi ilişkiler kurmak adına yapıcı önerilerini sunacak ve bu anlamda barış
içerisinde bir gelecek inşa etmek için bütün tartışmalarını dostane bir şekilde çözmek
üzere iki ülkeyi de ikna edecek, Jammu ve Kaşmir’i bir refah devleti haline getirme
çalışmalarına devam etmek ve buradaki halkın karakterine ve inancına zarar verecek
bütün önlemlere karşı çıkacak surette iktidara gelinceye kadar Meclis’te güçlü ve
korkusuz bir muhalefet rolüne bağlı kaldığını açığa çıkartır. Jamaat örnek olarak
şarap üretimi ve satışı, radyo, televizyon ve sinemada etik dışı programlar, haşhaş
ekimi, yoz bir eğitim müfredatı, açık saçık edebiyat ve birlikte eğitim ve birlikte
çalışma gibi bütün şeytanlıklara karşı eyalet halkını kendi etrafında örgütleme
vaadinde bulunuyordu (Khan, 1988, s. 469). Bu anlamda, Jamaat-i-İslami Jammu ve
Kaşmir
eyaletinde yeni bir toplumsal, iktisadi ve siyasi yapı kurmak arzusundaydı.
Jammu ve Kaşmir’deki siyasi hayatın en önemli ve ihtilaflı konusu eyaletin
Hindistan Birliği’ne katılımıydı. Eyaletteki toplumsal-dini siyasi bir örgüte dayanan
en büyük kadrolara sahip Jamaat-i-İslami eyaletin gelecekteki statüsünün Hindistan
Hükümeti’nin eyalet halkıyla yapacağı mutabakata ve Birleşmiş Milletler’in ilgili
kararlarına göre çözüleceğini düşünüyordu (Kashmiri, 1982, ss. 281-285). Parti
eyaletin Hindistan’a katılımının geçici ve koşullara bağlı olduğunu ve nihai kararın
uluslararası olarak izlenen bir Plebisit aracılığıyla Jammu ve Kaşmir halkı tarafından
verilmesi gerektiğini savunuyordu. Buna bağlı olarak, Kaşmir halkına Hindistan’la
mı yoluna devam edeceği veya Pakistan’a mı katılacağına karar vereceği bir kendi
kaderini tayin hakkı fırsatını tanımak gerektiğini belirtiyordu ve böylelikle halk nihai
olarak meseleyi çözecekti (Saifu-ud-Din, 1992, ss. 59-62). Bununla birlikte parti,
39
Jammu Kaşmir Özgürlük Cephesi (JKLF) gibi bir diğer örgütün savunduğu şekliyle
‘Tam Bağımsızlık’ seçeneği hususunda sessizdi.
1975 yılında Jamaat-i-İslami Jammu ve Kaşmir (JIJK) Indira-Abdullah
uzlaşmasını kesin bir dille suçladı ve bunun BM kararlarının tümüyle ihlali oluğunu
savundu. Uluslararası hukuka göre Hindistan’ın tek bir kişiyle bir antlaşma
imzalayarak Jammu ve Kaşmir’in ihtilaflı statüsünü çözemeyeceğini iddia etti. Daha
ziyade, tek çözümün eyalet halkının dileklerini dikkate almak olduğunu savundu.
Toplumsal, eğitimle ilgili ve dini alanlarda faaliyet gösteren bir İslamcı örgüt olan
Jamaat, 1975 Uzlaşması’ndan önce Kaşmir siyasetinde aktif bir rol oynamaya
başlamıştı. Dahası Jamaat Hindistan Birliği’nden demokratik yollarla ayrılmaya
çalışıyordu ve dolayısıyla seçimlere katıldı. 1971 yılında yapılan
Meclis seçimlerinde
Jamaat adayları yarıştığı 22 sandalyenin 5’ini kazandı (Mir, 1992, s. 133).
1975’deki olağanüstü durum esnasında, Jamaat-i-İslami yasaklandı. Ofisleri
mühürlendi, liderleri hapse atıldı ve çok sayıdaki okulu (yaklaşık 550 öğretmenin ve
25.000 öğrencinin bulunduğu) toplumda nefret yaymak ve ulus karşıtı eylemlerde
bulunmak gerekçeleriyle zorla kapatıldı ki bu suçlamaları Jamaat şiddetle reddetti ve
karşı çıktı. Jamaat-i-İslami üzerindeki yasak 1977’de Janta Partisi (Siyasi Parti)
Merkez’de iktidara gelince kaldırıldı. Akabinde Jamaat-i-İslami bir kez daha bütün
eyalette büyük mitingler tertipleyerek ve çok sayıda insanı etkisi altına olarak
çabalarını arttırdı.
Jamaat, Kaşmir meselesini vurgulamak için Devlet Meclisi ve Parlamentosu
seçimlerine katılmaya devam etti. Meclis içerisinde ve dışarısındaki üyeleri
Hindistan’ın uluslararası camiaya ve Jammu ve Kaşmir halkında ihtilaflı bölgeler
için plebisit düzenleyeceği yönündeki verdiği sözleri tutmadığını belirterek Jammu