T c ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ Sİyaset biLMİ



Yüklə 0,94 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə40/47
tarix11.07.2018
ölçüsü0,94 Mb.
#55374
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   47

 
 
117 
 
SAC’ın  raporu  1999’da  kamuya  açıklandı  ve  26  Haziran  2000’de  Devlet 
Yasama  Meclisi’nin  özel  bir  oturumunda  tartışıldı.  Oturum  Birlik  ve  eyalet 
hükümetinin  raporu  uygulamak  için  pozitif  ve  etkili  adımlar  atması  yönünde  bir 
taleple ‘Otonomi Kararı’ ile sonuçlandı. Karar 1953 statüsüne karşı dile getirilen bir 
çok kaygı ile birlikte bir tartışma başlattı. RSS ve BJP gibi güçler raporda meşum bir 
ayrılıkçılık  tasarısı  görürken,  diğerleri  diğer  eyaletlerden  gelebilecek  benzer 
taleplerin  ulusal  birlik  yönünde  uğursuz  sonuçlar  doğabileceği  endişelerini  dile 
getirdiler 
(Chowdhary, 2000, s. 2599). Bu kaygılara cevaben Birlik Kabinesi Raporu 
reddetti.  Ancak  otonomi  yönünde  tartışmalar  halen  sürmektedir.  Ulusal  Konferans 
rapor hakkında ulusal bir farkındalık kampanyası başlatma kararı aldı ve Jammu ve 
Kaşmir hükümeti meseleyi tartışmak için bakanlardan bir grup oluşturdu.
 
  
Otonomiye  en  önemli  karşı  çıkış  Jammu  ve  Kaşmir’den  geldi.  Jammu’da 
yaşayan Hindular ve Ladakh’da yaşayan Budistler eyaletin yetkilerinin çoğalmasının 
Kaşmir’in  Jammu  ve  Ladakh  üzerinde  hakimiyetine  yol  açacağını  düşünüyorlardı 
(Koithara,  2004,  s.  289).  Bu  bölgelerde,  özellikle  Jammu’da  mahrumiyet  ve 
ayrımcılığın ortaya çıkacağına dair insanların endişeleri 1950’lerin ilk yıllarına kadar 
giden  dönemsel  bölgesel  ajitasyonlara  yol  açmıştı.  Yukarıdaki  bağlamda  eyalet 
hükümeti  geçmişte  çatışmalı  bölgesel  meseleleri  analiz  etmek  için  dört  adet 
komisyon  kurmuştu.  Bu  bölgesel  hassasiyetlere  bağlı  olarak  iktidarı  aldıktan  sonra 
Ulusal  Konferans  Bölgesel  Otonomi  Komitesi  (RAC)  ve  Eyalet  Otonomi 
Komitesi’ni (SAC) atamıştı. 
Eyaletin otonomisi meselesi doğası gereği karmaşık bir meseleydi. Bu sadece 
merkez-eyalet  ilişkilerinin  adil  ilkeleri  sorunsalını  içermekle  kalmıyordu,  aynı 


 
 
118 
zamanda  ülke  içindeki  yetkilerin  devri  ve  bölgeler  arası  ilişkiler  meselesiydi. 
Eyaletin otonomisi meselesi ve bölgesel otonomi aslında iç içe geçmişti. Birini göze 
almadan  diğerini  gerçekleştirmek  imkansızdı.  Bununla  birlikte  otonomi  siyaseti  bir 
şekilde bu mantığı içermiyordu. 
Ancak  özellikle  yabancılaşma  sorunsalına  dikkatleri  çektiği  zaman  Kaşmir 
halkı için otonomi söylemini önemsiz olarak devre dışı bırakmak çok kolay değildir. 
Kaşmir’deki  yabancılaşma,  geçtiğimiz  50  yılda  Kaşmir  siyasetinde  bir  bozulmaya 
doğru  giden  sıradan  Kaşmirlilerin  kökleri  derinlerdeki  siyasi  bir  cevabıdır.  Bu 
bozulmanın  büyük  oranda  1953’de  Şeyh  Abdullah’ın  iktidardan  alınması  ile 
başlayan  eyelet  politikasına  merkezi  müdahalenin  bir  sonucuydu.  Peşi  sıra  kurulan 
merkezi  hükümetler  1953’den  itibaren  eyalette  ortaya  çıkan  siyasi  vandalizmden 
doğrudan ya da dolaylı olarak sorumludur (Chowdhary, 2000, ss. 2601-2602). 
Otonomi  söylemi  Kaşmir’deki  siyasi  söylemin  şartlarını  değiştirme 
potansiyeline  sahipti.  Otonomi  Kaşmir’de  yabancılaşmayı  sonlandırmak  için  esaslı 
bir  çekiciliğe  sahipti.  Farooq  Abdullah’a  göre,  ‘otonomi  sağlıklı  bir  merkez-eyalet 
ilişkisi için şarttır.’ Kendisi ayrıca otonominin halkın arzularına karşılık gelecek tek 
olası  seçenek  ve  Kaşmir’deki  yabancılaşmayla  başa  çıkabilecek  ve  bunu  sona 
erdirebilecek  tek  mekanizma  olduğunu  iddia  eder.  Sumit  Ganguly’e  göre,  ‘ulusal 
düzeyde  Yeni  Delhi  Kaşmir’in  feragat  edilmiş  otonomisine  tekrar  inşa  etmek  için 
hamleler  yapmalıdır’  (Ganguly,  1997,  s.  418).  Kaşmir  halkının  şikayetlerinin  çoğu 
eyelet  otoriteleri  tarafından,  çoğunlukla  da  Yeni  Delhi’den  gelenler  tarafından 
düzgün  bir  muamele  görmemekten  kaynaklanır.  Jammu  ve  Kaşmir’de  merkezi 
denetimin azaltılması bölgede pozitif değişikliklere yol açabilir. 
 


 
 
119 
Bağımsızlık 
 
Kaşmir  meselesinin  çözümü  için  önerilen  bir  başka  yol  bağımsızlıktır.  Bu 
öneri  Kaşmir’in  Hindistan  ve  Pakistan  arasındaki  esas  ihtilaf  konusu  olmasından 
dolayı her iki tarafa entegrasyonun gerçekleşmemesinin çıkmazdan en kolay kurtuluş 
yolu  varsayımına  dayanır.  Bu  seçeneğe  göre,  Jammu  ve  Kaşmir’in  parçalanmadan 
önceki statüsü yerine getirilmeli ve bağımsız bir devlet kurulmalıdır. Bu önerinin asıl 
savunucusu  JKLF’dir.  JKLF  eski  prenslik  statüsündeki  devletlerin,  Hindistan  ve 
Pakistan  tarafından  denetlenen  bölgelerini  de  içeren  bir  ‘birleşmiş,  tarafsız,  seküler 
ve federal Jammu ve Kaşmir cumhuriyeti’ peşindedir. JKLF federal, parlamenter ve 
demokratik  bir  siyasi  sisteme  dayalı  bağımsız  bir  devlet  vizyonunu  dile 
getirmektedir. Beş federal birimden her biri, Kaşmir vadisi, Jammu bölgesi, Ladakh, 
Azad  Kaşmir  ve  Gilgit  Baldistan,  seçilmiş  yerel  hükümetlere  sahip  bir  otonomiye 
sahip  olacaktır.  Merkezde  iki  meclisli  bir  parlamento  olacaktır,  avam  kamarası 
üyeleri  yetişkinlerin  oylarıyla  seçilecekler  ve  her  bir  birimdeki  nüfusla  orantılı 
olacaklardır  ve  senato  üyeleri  bütün  birimlerden  seçilmiş  eşit  sayıda  üyeden 
oluşacaktır  (Behera,  2000,  s.  170).  JKLF’ye  göre,  devletin  anayasası  dini  ve  etnik 
azınlıklar için eşit toplumsal, ekonomik ve siyasi haklar tanıyacaktır. İsveç örneğini 
alarak, hem Hindistan, hem de Pakistan’la kardeşçe ilişkiler doğrultusunda bağımsız 
Jammu ve Kaşmir devleti için tarafsız bir dış politika öngörülmüştür (Khan, 1970). 
Dolayısıyla,  JKLF  hem  Pakistan,  hem  de  Hindistan’dan  bağımsız  olunması 
gerektiğini savunur ve Jammu ve Kaşmir halkı için ayrı bir devlet iddiasını sürdürür, 
zira bunlar doğal, siyasi, tarihsel ve etnik açıdan ayrılardır. 
 


Yüklə 0,94 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə