T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI (cmk'nın 250. Maddesi İle Yetkili)



Yüklə 4,89 Mb.
səhifə211/278
tarix14.09.2018
ölçüsü4,89 Mb.
#68132
1   ...   207   208   209   210   211   212   213   214   ...   278

AKP'nin asıl amacı tasfiyedir. Bu açık ve nettir. Bugüne kadar klasik yöntemlerle Kürtleri tasfiye edemediler, şimdi yeni yöntemler geliştiriyorlar. Bunlar yeni soykırım politikalarıdır. İşte ordunun bir kısmı savaşı istemiyor, savaştan bıkmış, ağır ve hantal bir duruma gelmiş, bunlarla istediği savaşı veremiyor, daha hareketli işte 50 bin kişilik kendisine bağlı özel ordu kuruyor, her birine bir buçuk iki milyar maaş da vereceklermiş. Yine 15 bin kişilik imam ordusunu da bölgeye gönderiyor -ki bunlar da klasik anlamda imam değildir, özel görevlidir- İşte paralı ordu kurmadı mı, özel görevli imamlar atamadı mı, Hizbullah'ı tahliye ederek yedek güçler oluşturmuyor mu? Kürtlerin tasfiyesi çeşitli şekillerde yürütülüyor. Bölgenin birçok yerinde imamları-Hizbullah'ı kullanırken, Dersim'de bunu sol adı altında gerçekleştiriyor, Dersim'i bitirdiler. Ne kaldı? Dersim'in Kürtlüğü mü kaldı, burada bitirilen Kürtlük kimliği oldu. İşte KCK operasyonu, 2000 Kürt siyasetçi tutuklanmadı mı? Bütün bunlar tasfiye, fiziki, siyasi, manevi soykırım değil de nedir? Aydınlığa giden Kürtleri bölmek istediler, AKP de “biz yapmadık” diyor. Peki o zaman kim yaptı? Ne demek ben yapmadım, sen iktidarsın, hükümetsin, sorumluluğun var, bundan kaçamazsın. İşte Hizbullah konusunda da önce bırakıyorlar ve bunu yargıya yüklüyorlar, sonra da sözde arıyorlar. Bunların tümü hükümetsiz olabilir mi? Bir tek direnen Kürtlerdir, onları da etkisizleştirerek tek hakim güç olmaya çalışıyorlar. Kürtler üzerinde tasfiye amaçlı birçok oyun oynanıyor. Kullanılan yöntemler çok ince. Önce bazı Kürt siyasetçilerini güvercin ilan ettiler, bazılarını da şahin ilan ederek parçalamaya çalıştılar. Böyle bir oyun oynadılar. Tabi devlet böyle diyor, onu ifade ediyorum, burada bir tehlikeye işaret ediyorum, bu tehlikeleri görmek gerekir. Tabi bu sorun AKP'yi de aşan bir sorundur. AKP meselesi tek başına bir parti meselesi değildir, komple bir meseledir. AKP Aysberg'in sadece görünen küçük bir yüzüdür. Esas organizasyonun çok küçük bir parçasıdır. Bir ucu ta ABD'ye dayanıyor. Yaşanan tasfiyecilik büyük bir organizasyondur, salt AKP organizasyonu olarak görmek yanıltıcı olur. Arkasındaki büyük organizasyonu görmek gerekir.

Devlet heyetiyle görüşmeler devam ediyor. Mart ayının sürecin olumluya mı evrileceği yoksa bir tıkanmaya mı dönüşeceği konusunda belirleyici bir ay olacaktır. Kürt Sorununun çözümünde güvenlik ve Demokratik çözüm boyutları çok önemlidir. Ben konumum gereği burada müzakere yürütemem. Hatta Beşikçi'nin de bu konuda benzer bir açıklaması vardı. İmkanlarım oldukça sınırlıdır, ağır hükümlülük koşulları altındayım. İmkanlarım oldukça kısıtlı. Bir örnekle açıklayabilirim durumumu; “havuz var su yok, susuz havuzda yüz deniliyor, ben sussuz havuzda nasıl yüzeyim? Daha doğrusu tam susuz da demeyeyim, diz kapaklarıma kadar su var havuzda, bana bu suda yüz deniliyor, ben bu kadarcık suda nasıl yüzeyim? En az çenemin altına kadar su olmalı ki rahat rahat kulaç atayım, yüzebileyim”. Bu denetimli bir şekilde de olabilir. Aksi taktirde böyle olmazsa mevcut koşullarda sorunun çözümü konusunda rolümü oynayamam, kimse de bunu beklemesin, doğru da olmaz. Ben burada ancak sorunun çözümünde kolaylaştırıcı bir rol oynayabilirim. Devlet de bu süreçte üzerine düşen rolü oynamalıdır. Yok eğer bu çabalarımızdan sonuç alamazsak, çözüm gerçekleşmezse bu benim bu durumda rol almamın bir önemi kalmaz ve böylesi bir durumda Mart'la birlikte ortadan çekilebilirim. Böylesi bir durumda Mart'la birlikte nelerin gelişebileceğini daha önce ifade ettim. Mart'a ilişkin yaptığım açıklamalar da bir savaş çağrısı değildir.



Diyarbakır’da milyonlar toplanırsa barış gelir, bundan sonra geliştirilecek olan ÖZ SAVUNMA anlayışı, halkın her türlü örgütlenmesidir, halkın içinde yer aldığı bir özsavunma anlayışı geliştirilmelidir. Bir de ben özsavunma derken hep silah anlaşılıyor. En demokratik toplumların bile kendisini savunmaya ihtiyacı vardır. Bu silah demek değildir. Demokratik kitle gösterileri de bir özsavunma biçimidir. Örneğin Diyarbakır'da halk, Mısır'daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı, işte o zaman Erdoğan'ın kendisi bu sorunun çözümünü talep edecektir. Ayrıca Diyarbakır'da milyonlarca kişiyi bir araya toplayacak güçleri de vardır. Bu yöntem de bir öz savunmadır. Ben burada tahrikçilik yapmıyorum. Kürt sorunun demokratik-barışçıl çözümünün yollarını arıyorum. Yeri gelmişken belirteyim; bu Tunus ve Mısır'daki gelişmeler de şunu gösterdi; Ben yıllar önce ve savunmalarımda 2000'li yılların halkların baharı olacağını belirtmiştim. Gelişmeler bu öngörümü doğruluyor.

Çözüm için demokratik kanlar açılsın; Ortadoğu'daki diktatör rejimlerin demokratik konfederalizm sistemiyle aşılacağını çok önceden beri söylüyoruz. Demokratik konfederalizm çözümü tek çözümdür. Ayrıca Mart değerlendirmem de yanlış anlaşılıyor, Mart başı vurgusu da bir isyan günü ilanı değildir. Tam tersi buradaki amacımız sorunun çözümünü sağlamaktır. Demokratik çözüm kanalları tıkanırsa ister istemez şiddet tırmanacaktır, bu bir durum tespitidir. Demokratik çözüm yolları tıkanırsa bu ne demektir, ayrılmaya kadar giden bir dönemin başlaması demektir. Biz bunun önüne geçmek demokratik çözümü sağlamak istiyoruz. Bütün çabamız bunun içindir. Silahların devreden çıkarılması için demokratik kanalların açılması gerekiyor. Silahsızlanmayı böyle ele almak gerekiyor. Demokratik kanallar açılmadan silahsızlanmadan bahsetmek bir tehlikedir. Bu konuda daha önce Mardin'li mağdure örneğini vermiştim, Bir kıza iki yüz kişi tecavüz etmiş ve bunların hiç biri ceza almamış, üç dört ay sonra hepsi dışarı çıkmış, kimse tutuklanmamış. Bu konuda yargı yok, devlet yok, jandarma yok, yani bu kızı koruyan hiçbir şey yok. Bu kadına yapılan aslında bütün Kürt kadınlarına yapılmış bir şeydir. Bu başka yerlerde de uygulanan bir politikadır.



Zihinsel bir değişim yaşanmıyor deniliyor ancak bunu yapacak olan yine Kürt siyasetçileri-öncüleridir. Halkın beklentilerini boşa çıkarmaya hiçbirisinin hakkı yok. Bunu başarmak zorundalar. Bir zamanlar Öcalan'ın onuru Kürtlerin onurudur deniliyordu. Evet öncülerse, liderlerse, halkın onurunu kendi onurları olarak görebilmelidirler, bu bilinçle hareket etmelidirler. Bunun için de öncelikle Kürtlük bilinçleri sağlam olmalıdırlar. Ancak Kürtlük bilinciniz sağlam temellere dayanmıyor, evet Kürtler, Kürtlüklerini inkar etmiyorlar ama kaba bilinçle de bunlara yanıt olamazlar. Kendi tarihlerini iyi bilmelidirler. Özel onurlu Kürtlerdirler ama bu da yetmiyor. Kendi hakikatlerini iyi bilmelidirler. Bu konuda müthiş bir kirlilik var, kökeni ta Gılgamış'a kadar gidiyor. Bu konuda şu anda ismini hatırlamadığım ünlü bir Osmanlı sadrazamının sözü var. Karşısındakine “saf kirden ibaretsin, bütün kirlerini silsem ortada bir şey kalmayacak” der. Şimdi Kürtlerin durumu da buna yakındır. Bu kirden kurtulmak için kimlik bilincini, anlamını kavramak gerekir. Bu kavrama tek başına siyasetle, bilimle de olmuyor. Bu Kürtlük bilinci bende nasıl gelişti onu anlatayım. Hatırlıyorum Lise'ye gidiyordum, 1966-67'li yıllardı. Elime ilk defa Aram Tigran'ın bir kasedi geçmişti. Onu ilk dinlediğimde “bravo işte bu” demiştim. Benim ilk Kürtlük bilincim Aram'ı dinlediğimde oluştu. Gerek bestesi, gerek sözleri, güftesi verdiği duygu beni çok etkilemişti. Ve gerçek anlamda Kürtlükle bir müzik sayesinde tanıştım. Yine yıllar sonra televizyonumuzun ilk açıldığı yıldı. Telefonla bağlanmıştım. Aram o zaman iki kıtalık “delaldelal” parçasını söylüyordu. Bu parça Dervişe Evdi ile Adule'nin hikayesini anlatıyor. Bu hikayeyi bestelemişti. Bu hikaye genel hikayenin çok küçük bir parçasını ifade ediyordu. Aram bunu dile getirmişti, belki tam vermiyordu ama yine de çok etkileyici olmuştu. İnsanı tarihle buluşturuyordu. Hikayede bundan yüzlerce yıl öncesi anlatılıyor. Osmanlı dönemidir, o dönemde bugünkü anlamda sınır yoktur, yani Suriye ve Irak'ı da içine alan bölgede yaşanan bir aşk hikayesi ama özünde bir tarihi veriyor. Dervişe Evdi Şengal'li bir ezidi Kürdü'dür. Ahmet Türk'ün de bildiğim kadarıyla kökeni Ezidilere, Viranşehir'e dayanıyor. Bir müzik eserini bile dinlerken Kürdün tarihine ait bir şeyi öğreniyorsun. Onun hakikatine varıyorsun. O an o parça bile o kadar etkileyici ve öğretici oluyor ki kendi hakikatinin farkına varıyorsun.

PKK tarihi anlaşılmalı; Hakikate sadece bilimle ulaşılmaz, sanatla, müzikle de hakikate ulaşabilirsin. Bir hikaye bile seni kendi hakikatinle, kimliğinle buluşturabiliyor. Yeri gelmişken söyleyeyim kendi Kürtlük orijinini en saf biçimiyle yaşayanlar, ifade edenler sırasıyla Ezidi Kürtler, Alevi Kürtler ve ovalı Sunni Kürtlerdir. Ezidi Kürtlerin kimlik temsiliyetleri başta geliyor. Biliniyor en çok baskıya maruz kalanlar da onlardır, göçertildiler. Yine Dersim'de Baran vardı, bir sanatçı. Hatırlıyorum onun da güzel eserleri vardı, orijinal, anlamlı eserleri vardı. Güzel keman çalıyordu. Tabi sonraları Dersim'de de kirlenme-yozlaşmalar yaşandı, yaşanıyor. Şimdiki sanatçılar ne kadar bu orijinalliği, anlamı derinliğiyle verebiliyorlar? Şimdiki müziklerde bu etkileyiciliği göremiyorsun, sanatla uğraşanlar bu konular üzerinde durabilmeliler. Bugünlerde bir kitap okuyorum, ikinci defa okuyorum bu kitabı. Kürt hakikati konusunda da bizim PKK'nin deneyimi oldukça çarpıcıdır ve önemlidir. PKK tarihi araştırılmadan, anlaşılmadan bugün Kürtlerin siyasetini yapamazsınız, yapsanız da eksik kalır.

Hıziri'nin hesabı mutlaka sorulur;

İran'da idam edilen Hüseyin Hıziri'nin ailesine ve İran'daki halkımızı çok özel selamlıyorum. Hıziri'nin hesabı mutlaka sorulur.
Kadınlar Ortadoğuda öncülük yapmalıdır;

Kadın sorunu önemlidir. Beş bin yıllık sınıflı uygarlık tarihi kadına sadece doğurma ve emzirme rolünü vermiştir, burada kadın bundan ibarettir. İşte Erdoğan üç çocuk doğurun diyor ya. Kadınlar bu anlayışa karşı mücadele ediyorlar. Kadınlar Ortadoğu'nun çağdaş kadın temsiliyetini gerçekleştirebilirler. Bu temsiliyeti gerçekleştirmek önemlidir. Binlerce yıl sonra kadın tanrıça kültürünün Ortadoğu kadınında temsil edilmesi çok önemli ve değerlidir. Kendisini bu düzeye getiren kadın da sevilir, o kadınla birlikte anlamlı yaşanır. Bu bağlamda mücadelemizdeki kadınlar Ortadoğu kadınlarına öncülük edebilirler, kadınları etkileyebilirler. Bu konuda önemli gelişmeler kat edebilirler. Bu çalışmaları daha ileri aşamalara taşımalıdırlar. Tüm kadın arkadaşlara selamlıyorum, başarılar diliyorum.



Kars, Ağrı, Doğubayazıt, Van, Tatvan, Hakkari, Şırnak, Mardin, İzmir ve diğer kentlerdeki bütün halkımızı selamlıyorum. Ayrıca Dersim'e selamlarımı iletiyorum.

(00.27.08 KATILIMCI GRUP ALKIŞLIYOR… GÖRÜŞME NOTU İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERE GEÇİLİYOR…)
Y3 BAYAN ŞAHIS : (00.27.28) Söz iletmek isteyen arkadaşlar,
MUHSİN YENİSÖZ : (00.27.39) Ben başta bu paravalizm şeyiyle başlamak istiyorum, önderlikle görüşülürken sorunun çözümüne ilişkin zaman zaman devlet çözümler yapılır, Özal döneminde de görüşmeler yapıldı, bence Talabaninin çok dürüst uygulamaları bana şey gelmiyor, yıllardır aynı görüşmeleri aynı yürütme alıyor, burada çok etik olduğunu düşünmüyorum, birde Talabanini şu anda Özal ile ailesi aynı, hani yaşam koşullarında hangi tarafta olduğu da herkesçe malumdur, bu son süreçte de yüzeye çıktı zaten, işte 150.000 ….. Talabaninin harcayacakları ortaklaşma projeleri var, bence Talabaninin burada siyasi rolünün çok olmadığını düşünüyorum,
Y2 BAYAN ŞAHIS : (00.28.52) Yani şundan ziyade biraz özetlemeye çalışacağım aslında, notlarımı aldım ama,

Y3 BAYAN ŞAHIS Devam Ediyor : (00.29.02) Eee, son özet olacaksa bende özet yapmak istiyorum arkadaşlar yorum yapsın,

X11 ERKEK ŞAHIS : (00.29.17) Ben gladyodan bahsetmek istiyorum, özel gladyo ile özerk gladyoya savaş yaptırılıyor,

X12 ERKEK ŞAHIS : (00.29.42) Bende arkadaşları selamlıyorum, gerçekten buradaki açıklamalardan bir şey anlamıyorum, özellikle bu soykırımdan bahsediliyor, yani bu soykırım Kürtlere halen devam ediyor, ama DTK BDP bir araya gelip bunu neden değerlendirebilir, ama birde şu bizim katılımcıların hepsi kafasına göre bir sorun söyledi önderlik mart ayında çekilirsek yeni bir savaş olur, öyle değerlendirebilir, ama eğer gerçekten çözüm olmazsa çekiliriz, şunu da söyleyeyim diyor ki, bir havuz var havuzun içinde su yok bu havuzun içinde yüz yani önderlik şunu söylüyor yani çözüm yoksa ben bu sorunun altından kalkamam, bir de şunu söylüyor bu AKP’nin ….. anlaşılması yani gerçekten doğrudur, yani bugün Kürtlere karşı siyasi zorlanan anlaşma budur, total önderlik bunu söylüyordu, ama gerçekten hani biz önderliğin söylemlerinin üzerinde kendimize bir şey katamıyoruz, yani önderlik bir şey söylerse mesela salt bunun değerlendirmesi yapılıyor, örneğin bu Diyarbakıra Mısırı örnek gösteriyor, yani hareket bunu her zaman söylüyor, bugün bir eylemsellik süreci var ama hak siyasetlerini geliştirmelidir, bunu söyleyebilir, önderlik bunu düşünüyor tarihte de söylüyor, böyle bir teklifimiz var, diyor ki eğer Diyarbakır Filistin gibi olursa, AKP bunun altından kalkamaz, yani belki Diyarbakır’da hani Hakkari’de bir ses var bir duyarlılık var ama (00.31.36 anlaşılmadı) birde bu şey Irakta gerçekten bu arkadaşların idamı cılız bir basın açıklaması ile biz bunu dile getirdik, çok sessiz kaldı, ha bu baştan vekillerimizle bunu halka öncülük etmeliydik, yine yürüyüşle ilçelere bir sahiplenme var, biz önce onları sahiplenmedik, bir bütün olarak önderlik şunu söylüyor, derenin suyu oynamalıdır, yani bunlar bir tesadüf değil, bilinçli olarak Kürtlere karşı bugün, yani bunların maaşını kim veriyor, yani bunu bir tek biz söylemiyoruz, bir çok arkadaşımız söylüyor, yani birkaç tanemiz cezaevinden çıkmış ne yapalım, hiçbir şey yapamazsınız, göreceğiz, gerçi ileride Kürtlerle ilgili bir soykırım daha geliştirebilirler, bunda da gerçekten hepimiz bir arada olmamız gerekir, bunu mesela dine yakın, imamların Kürdistana gidip orada Kürtler üzerinde gerçekten kirli politikalar yine başlıyor devrededir, ama biz bunun yine farkında değiliz, ha bunu nasıl önüne geçebiliriz, bu iki üç aylık kalkış, ama halen sessizlik söz konusudur, mesela o bir kıza 200 kişi tecavüz doğrudur, birinci derecede bizim kadın konusunu sahiplenmemiz gerekir, çokta ötesinde kaldık, önderlik diyor ki kıyameti koparırdınız nasıl 200 kişi bir kıza tecavüz ediyor, hiç kimseden ses çıkmıyor, insanlar gece gündüz dışarıda olmalıdır diyor, bunları açığa çıkarmalıyız, maalesef bunun altında da medya var,

X13 ERKEK ŞAHIS : (00.33.34) Bende arkadaşları selamlıyorum, bu Demokratik yol kat edemedik, yani nasıl olmalıdır, yani eğer bir açılırsa, Demokratik Blok, şimdi ben birazda akademi üzerinden notlardan yaklaşık bir aydır kapsamlı bir süreç içerisinde eğitime geldik ama baktığımızda diğer sınıflar boştu, boş duracağa da benziyor, görünen o ki şu an ki İstanbul siyaseti içerisinde teorik olan düşünsel olarak kendisini yenileyen yada İstanbuldaki buradaki örgütlerden daha fazla kendisini örgütleyen yani bu değişen zihniyeti özgünleşen zihniyeti yakalamaya çalışırsak dedim buradaki eğitim önemsenir, yani bunların buradaki haliyle eksiklikler var yani, istenilen düzeyde olmadı, yani şu anda biz burada sınıfta eğitim görürken, diğer bir sınıfta farklı bir eğitim görülebilir, yani bunun çabası ne derece verilebilir, genel anlamda notlar üzeriden genel siyasetle ilgili herhangi bir yorum falan yapmayacağım ama yerelde İstanbul üzerinde 5 aylık bir süreç var, bu seçim çalışmaları ne derece yapılıyor, muhakkak ki yapılıyor ama ne derece yapılıyor, nasıl örgütleniyor, çok netleşmemiş halen, artı geçen ay bir yerde arkadaşla sohbet ettik bu Hizbullah üzerine, yani bu yapılanmanın eğitimini alan insanlar, hizbullahın hedef yapılanmaları ile ilgili çok fazla bir fikir sahibi değil, yani onların bağımsız adaylar olup, siyasete gireceklerini düşünüyorlar, çünkü üç, beş, on, elli, yüz, kimse hani çok fazla bu insanlara bir şey yapamaz, bir şey bulamaz eğer biz gerçekten siyasete gireceksek siyaseti Kürtler üzerinden yapacaklar, yani yok etmek öldürmek üzerinden tekrar var olmaya çalışıyorlar, yani tarihte Kürtlere hep böyle yakışmış, dolayısıyla itiraz etmemek, önderliği almamak, gaflettir diyorum, yani bireysel olsun örgütsel olsun yani bunun üzerinde ciddi anlamda durulmalıdır, ki bellidir yani bunu herkes biliyor, bu insanlar Batmanda yani ben şey diyebilirim garanti, bugün Van’dan aday olurlarsa çıkabileceklerini düşünüyorum, Batmandan olurlarsa çıkabileceklerini düşünüyorum, mevcut görünen şey o, ancak şeydir yani yanlış bir şey de kullanmak istemiyorum, hareketimize de hitap etmişlerdir, yani bunlar nedir üç beş tane çapulcudur, çıkmışlar daha ne yapacakları belirsizdir, yani biz o üç beş kişinin bu 35 yıllık süreç içinde nerelere geldi, yani bu insanlar bunu yapar yapmaz o kendi problemleridir ama burada bizim demokrasi anlayışımızla özgürlük anlayışımızla bu insanlara ne yapmalıdır, onu üzerine dikkat edilmelidir diye düşünüyorum, sanat boyutuna hakikaten dikkat edilmelidir, mevcut sanat atölyelerimiz yerleri, örneğin açılıyor ama Bağcılarda bir kurs için başvuru yaptım, yani gerekçeli birkaç eleştirimiz oldu, arkadaşlar işte bu kadar ne yapabilirim, yeni şey geldi, sonradan enstitüye döndü, enstitüye de iki ayrı başvuru yapmışım ismimi yazdırmışım, halen olup olmayacağı ile ilgili bir netlik çıkmadı, yani dışarıda dil üzerine bir sürü şeyler yürütüyoruz, hani dedim ya yerelden bahsetmek istedik daha çok, şimdi insanlar Türkiye’de gerçekten dil üzerine çok polemik yapıyor, çok hesap yürütüldü, çok kavgalar edildi, yani birebir sahalara inilmedi ama karşılıklı çok kavgalar edildi, ama bakıyoruz ki enstitünün şu an ki içinde bulunduğu durumu bilmiyorum, yani bir başvuru olarak değerlendirdiğimde, yani çok uygun davranıyorlar gibime geliyor, onları buraya şikayetliyorlar, çünkü İstanbul’un zihniyet anlamında geliştiği noktası burası olduğundan kaynaklanıyor,

X14 ERKEK ŞAHIS : (00.38.38) Bende herkesi selamlıyorum, Diyarbakırdaki bir (00.38.41 anlaşılmadı) yürüyüşü biz daha önce denedik, İstanbuldan Diyarbakıra yada İstanbuldan Ankaraya ciddi anlamda kürt milletvekilleri, belediye başkanları, işte parti yöneticileri ve böyle bir yürüyüşü önermiştik arkadaşlarımızın çoğu işte hep merkezi aydat gelişteyi lanse ediyorlardı, oysaki bu tür eylemler ses getirici eylemlerdir, yerel eylemlerde sadece yerelde 3-5 tane insanın gördüğü eylemlerdir, elbette küçümsemiyorum, belki insanlar yerellerden korkar hale gelmiş, çok fazla katılım sağlanmıyor, yani korkudan kaynaklı bir güdümleme var, ama GERÇEKTEN BÜYÜK EYLEMLER BÜYÜK SES GETİRİR, biz bir gün birleşmiş milletler önünde bir haftalık oturma eylemi yapmadık, yani bir türlü yapamıyoruz, yani işte görüyoruz Tunusta, Mısırda bir hafta on günlük eylemler bütün dünyaya yayılıyor, tüm dünyada ses getiriyor, ki EN GÜÇLÜ ÖRGÜTÜN BİZDE OLMASINA RAĞMEN SES GETİREMİYORUZ, örneğin canlı kalkanlara gittiğimizde ciddi anlamda bir ses görüyoruz, ama ne yazık ki milyonlarca canlı kalkanların yürüyüşünden bahsedilmiyor, İŞTE HER İLÇEDEN 15 KİŞİ EYLEM YAPIYOR, HER 15 KİŞİ DE CİDDİ ANLAMDA TAHRİBAT YARATIYOR ve bu tahribatları da herkes görmezlikten geliyor, örneğin genel greve grubunu milyonlarca insanlarımız alanlara döktü, bir tepki oluştuğuna dair tartışma yaratıldı, biz aslında tepki oluşumu başladı diye davranırken bir takım haklarımızı da bırakmış gibiyiz yani, örneğin seçime doğru gidiyoruz niye İstanbul’dan Diyarbakır’a yada İstanbul’dan Ankara’ya ciddi anlamda bir yürüyüş yapmayalım, örneğin halkın adalet partisi kurulduğu zaman milletvekilleri ile birlikte bir yürüyüş düzenlendi, ciddi anlamda o dönemde Kürtlerin aslında bir reklamı yapıldı, şimdi bugün tarzları bu şekilde bu anlayışları oluşturmadığımız müddetçe VALLA BÖYLE KÜÇÜK KÜÇÜK EYLEMLERLE HER HAFTA BİR EYLEM YAPARSAK ÇOK FAZLA ÇÖZÜME ULAŞACAĞIMIZI SANMIYORUM, sadece ne yapalım, yani o her eyleme giden arkadaşlarımızı azcık bekleyelim, yerimize oturtmaya çalışacağız, bu artık böyle bilinmelidir, yani bu hepimizin eksikleridir, ama öncelikle bu konuları ele alalım,

X15 ERKEK ŞAHIS : (00.41.32) Ben şimdi birçok şeye değinildi arkadaşlar demek istediği eylemler şurada toplanılıyor basın açıklaması değil, ÖNDERLİĞİN AYLARDAN BERİ BAHSETTİĞİ ŞEY, DEVRİMCİ HALK SAVAŞI, buna özellikle Mısır’ı örnek gösteriyor, yani anlayın diyor, ha bizde bu konuda ciddi anlamda bizim kendi açımızda da şehirlerimiz var yani bizim özetle çalışan arkadaşlar, Mart, önderlik çünkü bir tarih verdiği zaman her şey o tarihe kilitleniyor, ha gücümüz yok mu gücümüz var, her zamandan daha güçlüyüz, bunu net bir şekilde söylüyorum, gerek yerel hareket, gerekse genel hareket, her zamankinden daha çok güçlüdür, diğer bir yanda ise AKP ile Hizbullah deniyor ya zaten arkadaşlar daha önce sanırım 2 hafta geçmedi daha Dışişleri bakanı İranla görüşmesi somut bir örnektir yani ne yapmak istedikleri açık net bir şekilde ortadadır, zaten niyetleri ortada yapmak istedikleri ortada ama biz bunları nasıl yalnızlaştırabiliriz, nasıl dışlayabiliriz, gerçekten ciddi anlamda bu şekil olursak, bu şekil devam ederse bunlar milletvekili de olabilirler, kazanabilirler de yani AKP’den aday da olabilirlerdi, çünkü AKP’nin mantığı o örneğin örnek diyorum yani Kürdistanda belki kazanmayabilirdi yani, o riske girmez, belki Kürdistanda o riske girmez ama Rize gibi bir yerde daha da örneğin Çorum gibi bir yerde böyle çok sessiz bir yerde AKP bir bölgesinden çekilir, onları bağımsız gösterir işte doğuda olmadı, Kürdistanda olmadı, ama çok sessiz böyle el altından da yapılabilir, yani bu bir siyasettir, bu ciddi anlamda çünkü sonuç itibari ile bunu neye dayanarak söylüyorum son bir aydan beri yaptıkları gizli görüşmeler ve dışişleri bakanının İrana gitmesinden özellikle ismini bile anmak istemediğim, şahsın Erdoğan’ın çıkıpta adeta savaş açmak istediği yani adeta bu saten sonra ben daha da farklı yapacağım yani tamamen bitireceğim birçok üslubunda son dönemlerde üstü kapalı net bir şekilde ifade ediyor, önderlik ise her zaman bize ben şunu kendi açımdan da söylüyorum beynimize vuruyor vuruyor ama neden anlamıyoruz işimize mi gelmiyor, yoksa yatağımız mı sıcak, ben anlamıyorum, teşekkür ederim,

Y4 BAYAN ŞAHIS : (00.44.41) Aslında şu ifade ediliyor Talabani’nin Kürt sorunun çözümündeki rolünü işliyor, Talabani eğer gerçekten Kürt sorununun çözümünde bir rol ve misyon üstlenirse, sorunun çok daha çabuk çözüleceğini ifade ediyor, aslında komplonun başladığı günden bu yana bu ifade ediliyor bir taraftan ama maalesef bu konuda ne Talabani’nin ne Barzani’nin rolünü anlamadığını hepimiz çok iyi biliyoruz, eee önderliğin seçimlere ilişkin görüşleri var, %10 baraj sistemi ile Kürtlerin barajı aşamayacağını dolayısıyla bağımsız olarak seçimlere girmeleri gerektiğini ifade ediyor, ama adaylar konusunda da birikimli ve yetenekli adaylara dikkat edilmesi gerektiğini ifade ediyor, %10 baraj aşılsa bile bu bir şekilde sistem tarafından engellenecektir diyor, siyaset akademilerine ilişkin görüşleri var, benim ifade ettiğim yada benim tasarladığım, siyaset akademileri bu şekilde olmamalıydı diyor, siyaset akademilerinde sadece tarih değil bunun yanında sanat ve ilimin ve edebiyatında mutlaka işlenmesi gerektiğini ifade ediyor, soykırımdan bahsediyor önderlik 85 yıllık bir soykırım var, bu soykırımın aslında Şeyh Saitin idam edilmesi ile başladığını ifade ediyor, kendisini tutsaklık kontrolüyle Türkiye’nin …. Tarihiyle Şeyh Sait tarihinin aynı güne denk geldiğinin önemle altını çiziyor, gerçi bu örneğin kaç seferdir deniyor önderlik buna dikkat edilmesi gerektiğini, yani soykırımın sadece soykırım olmadığını, soykırımın sosyal, kültürel ve siyasi soykırımında Türkiye’de devam ettiğini ifade etmeye çalışıyor, Kürtlerin soykırımı son dönemde AKP eli ile yapılıyor deniyor ve bu arada gladyonun önemine de dikkat çekiyor, gladyonun da AKP eli ile özelleştirildiğini ifade ediyor ve ergenekona değiniyor, özellikle ergenekondan şu anda tutuklu bulunan Silivri cezaevinde bulunanların özellikle Kürtlerle bu dönem savaşmak istemediklerini ve bunların bir şekilde de bertaraf edileceğini ifade etmeye çalışıyor, hizbullaha değiniyor hizbullahın özellikle bir dönem Kürtlerin kanına giren insanlar olduklarını ama bugün itibari ile tek tek serbest bırakıldıklarını aynı zamanda da Kürtlerin yargılandıklarını ifade ediyor, tabiî ki bu bırakılan Hizbullahçıların ya da serbest bırakılanların değil, bunun arkasındaki güçlere dikkat edilmesi gerektiğini ve bunların araştırılması gerektiğini önemli olan bu arkadaki gücün olduğunu ifade ediyor ve bu konuda da bazı hataları eleştiriyor tabii ki, yine mart ayındaki çekileceğim sözünün savaş anlamına gelmemesi gerektiğini ifade ediyor, mart ayının önemli bir ay olduğunu, bu dönemde özellikle çözümün gelişmesi açısından ya da çözüm olma açısından bir şeylerin yapılması gerektiğini ifade ediyor ve bununda koşullarının ve şartlarının birleşmesi durumunda ancak yapılabileceğini ifade ediyor, şu anda işte kadın örneğini bir daha söylemeyeceğim, bu şarlar altında, bu koşullar altında katkı sunamayacağını, çözüme katkı sunamayacağını, eğer şartların ve koşulların düzeltilirse çözüme katkı sunabileceğini ifade ediyor, yani demokratik çözüm için demokratik kanalların açılması gerektiğini ifade ediyor, eee siyasetçilerin çağrısı var, halkın olguları kendi olguları olarak bilmeleri gerektiğini ifade ediyor, SİYASETÇİLERİN PKK TARİHİNİ MUTLAKA BİLMESİ GEREKTİĞİNİ İFADE EDİYOR, BUNUN İÇİN DE ASLINDA SİYASET AKADEMİLERİNE VURGU YAPIYOR, AKADEMİLERİN ARTIK MUTLAKA İŞLETİLMESİ GEREKTİĞİNİ VE HER SİYASETÇİNİN AKADEMİDE EĞİTİM ALMASI GEREKTİĞİNİ İFADE EDİYOR, PKK TARİHİNİN ANLAŞILMASI GEREKTİĞİNİ, EĞER BU ANLAŞILMAZSA HİÇ KİMSENİN SİYASET YAPAMAYACAĞINI İFADE EDİYOR, birde Hıziri’nin hesabının mutlaka sorulacağını ve konuda herkesin duyarlı olması gerektiğini ifade ediyor, en sonunda kadınların örgütlü güç konumunu tekrar veriyor ve kadınların yapacağı çalışmalarla Ortadoğuda ki kadınları etkileyebileceğini ifade ediyor,

Yüklə 4,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   207   208   209   210   211   212   213   214   ...   278




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə