21
Protestan kiliseler yoğun bir misyonerlik faaliyeti göstermiştir. İngiltere merkezli
Anglikanlara, Amerika Birleşik Devletleri merkezli Kongregasyoneller ve
Presbiteryenler’e zamanla Amerika Birleşik Devletleri kökenli Reform Presbiteryenleri,
Adventistler vb. diğer gruplarla Almanya, İskoçya, İsveç ve daha birçok Avrupa
ülkesinden gelen çeşitli gruplar eklenmiştir. Bunların çalışmaları sonuncunda kısa
zamanda Ortadoğu’daki yerleşim merkezlerinde dil veya milliyet ayrımına dayalı yeni
kiliseler teşekkül etmiştir.
Misyoner teşkilatları, önceleri islam ülkelerinde temel hedef olarak müslüman
çoğunluk da dahil buradaki bütün halkları almışlardır. Ancak müslümanlar üzerine
yapılan ve yapılması planlanan çalışmaların gerek müslüman halk, gerekse mahalli
idariciler tarafından ciddi bir itirazla karşılanması misyonerlerin çalışmalarını
Ermeniler, Süryaniler, Ortodokslar, Nesturiler, Kiptiler gibi yöredeki azınlıklar ve
özellikle doğu kilise mensupları üzerinde yoğunlaştırmalarına sebep olmuştur. Bu arada
bilhassa Filistin’deki Yahudilerle ilgili bazı çalışmalarda yapılmış, ancak ciddi bir
başarı sağlanamamıştır. “Misyonerlerin çalışmalarında daha çok açtıkları eğitim
kurumları etkili olmuş, Ortadoğu genelinde binlerce eğitim kurumunda yöredeki
insanlar, Protestanlar veya Katolikler eğitimden geçirilmiş böylece yöre hıristiyanlarının
Protestan ya da Katolik kiliseye bağlanması sağlanmıştır. Bu eğitim kurumlarının bir
diğer işlevi de Osmanlı idaresi altında bulunan bölgelerde yaşayan gayrı müslim halk
arasında Amerikan, İngiliz ve diğer batı ülkelerinin siyasal amaçlarına paralel biçimde
etnik- ayırımcı bir anlayışın oluşu gelişmesini sağlamak olmuştur. Nitekim
Anadolu’nun her tarafına açılan misyoner teşkilatı destekli yüzlerce kolejde Ermeniler,
Ortodoks Rumlar ve Süryaniler gibi gruplar örgütlenmeye çalışmıştır. Bu çalışmalar
özellikle Ermeni, Rum ve Bulgar milliyetçiliğinin teşekkülünde etkili olmuştur. 1914’de
yalnızca Osmanlı Devleti’nin kuzeydeki bölgelerinde yer alan misyoner okullarında
yaklaşık 25.000 öğrenci eğitim görmektedir.”
52
altında oldukları dönemde yaptıkları faaliyetlerle birçok müslümanı hıristiyanlaştırmış, sonraları Katolik hıristiyanlığı
Afrika’nın güney ve güneybatı bölgelerine yayılmasında çok etkili olmuşlardır. (Geniş bilgi için bakınız; Ahmet
Kavas; “Fransa Laik Oldu, Kara Afrika’yı hıristiyan Yaptı”, Hürriyet Tarih, İstanbul 2 Haziran 2004, s. 13-17.)
52
Bıyık, a.g.e., s. 297; “20. Yüzyıl başlarında sadece Amerikan Misyoner Teşkilatlarına bağlı olarak, Anadolu’da
faaliyet gösteren okul sayısı 400’ü aşmaktadır.” (Geniş bilgi için bakınız; Uygur Kocabaşağlu, Kendi Belgeleriyle
Anadolu’daki Amerika: 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğundaki Amerikan Misyoner Okulları, İstanbul 1989.)
22
İslam ülkelerinde çalışmalarda bulunan misyonerlerin, azınlıkları Protestan
veya Katolik öğretilere çekme ve onlar arasında etnik bilincin uyanmasını sağlama
çabalarını islam ülkelerindeki müslüman halkı hıristiyanlaştırma faaliyetleri izledi.
Müslüman ülkelerin sömürgecilere karşı verdikleri bağımsızlık mücadeleleri esnasında
halk tarafından sömürgeci amaçlarla özdeşleştirilen ve etnik ayırımcı hareketlerin
kışkırtıcısı olarak değerlendirilen misyonerler islam ülkelerindeki faaliyetlerine büyük
ölçüde ara vermek durumunda kaldılar. Ancak bağımsızlık mücadelesini kazanan
müslüman milletlerin kültürel ve teknolojik ilerleme için Batı’ya yönelmeleri ve bu
bağlamda dışa açılma politikaları misyonerlere yeni imkânlar sağladı. Kapanan
misyoner okulları tekrar açılmaya, misyonerlerce organize edilip yöneltilen sağlık ve
sosyal yardım kuruluşları yeniden çatışmaya başladı; misyonerler değişen şartlara ve
yeni duruma göre yeni birtakım yöntemler geliştirdiler. Bölgeden bölgeye yahut
milletten millete farklı tutum ve tavırlar uygulamış olsalar da misyonerlerin
müslümanlara yönelik son iki yüzyıllık çalışmalarında, hıristiyanlığın anlatılması
yanında müslümanlara yönelik son iki yüzyıllık çalışmalarında, müslümanlarda islamî
inanç ve değerlerine yabancılaştırmaya yönelik çalışmalar da dikkati çekmektedir.
53
İdil-Ural Bölgesinde Ortodoks Misyon Olgusu
Ortodoks kilisesi, kendini İsa ve on iki havarisinin orijinal hıristiyan
toplumunun devamı olarak gören, IV ve VIII. yüzyıllar arasında toplanmış ekümenik
konseylerin kanonik
54
olduğunu kabul eden en eski hıristiyan mezhebidir. Dünyada
yaklaşık 170 milyon cemaati vardır. Bu yönüyle sayı bakımından Roma Katolik kilisesi
ve Protestan kilisesinden sonra üçüncü büyük hıristiyan mezhebidir. Ortodoks kilisesi
genellikle Doğu Ortodoks kilisesi olarak anılır ve Yunanistan, Rusya, Bulgaristan,
Romanya ve Sırbistan kiliselerini ihâta eder. Bununla birlikte Suriye, Koptik ve
Habeşistan kiliseleri gibi bazı Asya ve Afrika kiliseleri de Doğu Ortodoks kilisesi
sınıflamasına dâhil edilebilir.
53
Bıyık, a.g.e., s. 298-9
54
Kanonik kelimesi, Yunanca kanon "yasa, kanun, kural" kökünden türemiş bir sıfattır, "genel olarak kabul edilen"
veya "otoritelerce doğrulanmış" anlamlarında kullanılır. Teolojiden matematiğe kadar çok geniş bir kullanım alanı
vardır.
23
Ortodoks kelimesi Yunanca (ορθός) doğru, düzgün ve (δόξα,δοξασία) şeref,
inanç anlamlarına gelir. Meşru kilisenin resmî kararlarına uygun öğreti ve düşüncelerin
bütünü veya Doğu Hıristiyan kiliselerince sürdürülen, Yunan ve Slavların çoğunun
benimsediği mezhep olarak anlamlandırılabilir. Katoliklik gibi Ortodokslukta IV.
Ekümenik Konsil olan Kadıköy konsilinin kararlarını tanıyan bir kilisedir, ancak
Ortodoks kilisesi sadece ilk yedi konsili tanımış, bundan sonra yapılanları geçersiz
saymıştır.
Ortodoks Kilisesi, Katoliklerin tersine merkeziyetçi bir kilise olmayıp, her
ülkede ayrı örgütlenmişlerdir. Her bağımsız Ortodoks kilisenin bir başpiskoposu ve ona
bağlı piskoposları bulunur. Başpiskopos kendi piskoposlarını seçer ve piskoposlarından
oluşturduğu meclis ile (Sen Sinod) şehirlerin veya bölgelerin başında bulunan piskopos
ya da metropolitleri vasıtasıyla tüm ülkedeki kiliselerin dinî reisi olur.
Patrik,
55
Katoliklikteki gibi devlet başkanı statüsünde değildir, diğer kendisi de
bir başpiskopos olup sadece saygınlık bakımından diğerlerinden üst seviyededir ancak
diğer başpiskoposların yönetim bölgelerine müdahale yetkisi yoktur. Ortodokslukta
patriklerin ya da piskoposların yanılmazlık özellikleri yoktur, bunun ifadesi dahi şirk
kabul edilir. Katolik kilisesi ile Kutsal Ruh'un kaynağı ile ilgili bir tartışma sonucu
görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Ortodoksluğa göre Kutsal Ruh, Baba'dan çıkmışken,
Katoliklere göre Baba ile Oğul'dan çıkmıştır. Bu ayrım sonucu Roma kilisesi 1054
yılında Ayasofya'ya gönderdiği bir belge ile Ortodoksluktan tamamen ayrılmıştır ve iki
kilise karşılıklı birbirlerini aforoz etmişlerdir. 1204 yılında IV. Haçlı seferleri sırasında,
Haçlı ordusunun İstanbul'u yağmalayıp, Ortodoks kiliselerini basıp Ortodoks rahiplerini
öldürmesi üzerine nefret daha da artmıştır. 1964 yılında dönemin Papa'sı Papa VI. Paul
ile İstanbul Patriği Athenagoras karşılıklı olarak aforozları kaldırmışlardır. Ancak iki
55
Ortodoks kiliseleri, Oriental Ortodoks Kiliseleri, Süryani Kilisesi ve diğer Doğu kiliselerinde kilisenin başında
bulunan en yüksek rütbeli piskopos.Yunancası Πατριάρχης (Patriarhis) olan patrik kelimesi πάτερ pater (Peder) ve
άρχων achon (lider) kelimelerinden türemiştir.Patriğin yetkileri sadece kendi patriklik bölgesiyle sınırlıdır. Papa'nın
tersine kendi patriklik bölgesi dışında ve bağımsız kiliseler üzerinde karar yetkisi yoktur. Bu bakımdan her ülkenin
Ortodoks kilisesi kendi Sinod'unu seçer ve kendi başpiskoposunca idare edilir. Ortodoksluk bu yönüyle Katoliklikten
farklıdır.
Dostları ilə paylaş: |