325
dışı davranışların özel durumlarda olduğu söylenerek geçiştirilmiştir.
Hatta rapor, bu tür
hıristiyanlaştırma örneklerine yer vermeden misyonun olması gereken ideal yapısı
anlatılmıştır. Hıristiyanlığın kucaklayıcı şefkati, sevgiye olan gereksinimi anlatılarak
bölüm geçiştirilmiştir.
6.4. Rapor Üzerine Yapılan Değerlendirmeler ve Alınan Kararlar
Kurultayın islam Karşıtı Misyonerlik Bölümünün toplantısında okunan
Maşanov raporunun değerlendirilmesi, 17 Haziran 1910 saat 9. 30’da Samara
Başpiskoposu Konstantin başkanlığında yapılmıştır. Toplantıya yine müslüman karşıtı
misyonun ileri gelen yöneticileri katılmıştır.
1134
6.4.1. Rapora Yapılan Ek Teklifler
Rapora karşı düşünceleri ilk olarak Mamadış Başpiskoposu
Andrey ifade
etmiştir. Andrey, Prof. Maşanov’un raporuyla müslümanlar arasında kutsal Ortodoks
kilisesine karşı birçok düşmanın olduğunu bir kez daha gördüklerini, müslümanların
ellerindeki tüm imkânları kutsal kilisenin etkisini azaltmak için ve üyelerini kiliseden
koparmak için kullandıklarını söylemiştir.
1135
Andrey teklif olarak misyon ve
misyonerlerin güçlendirilmesini, kilisenin desteklenmesini kurultaya sunmuştur. Bu
teklif üzerine Ostroumov söz almış ve bütün diyanet teşkilatı, iç işleri bakanlığı,
cemiyet ve okulların tümünün bu iş için hazırlanması gerektiğini bu meselenin devlet
için var oluş maeselesi olduğunu dile getirmiştir. Konuşmasında
diyanet işlerinin
misyon işinde ne kadar bilgisizce hareket ettiğini örnekle kurultaya sunmuştur.
1136
Yine
1134
Toplantıda bulunan idareci misyoner ve din adamları şunlardır. Omsk piskoposu Gavrill, Perm piskoposu
Palladi, Ufa piskoposu Nafanail, Mamadış piskoposu Andrey, protopresvitel V. S. Markov, Kazan bölge valisi M. V.
Strijevski, Akademi profesörü başrahip Y. A. Malov, mülki müşavirler V. M. Skvarçov, N. P. Ostroumov ve
Brizgalov, İç İşleri Bakanlığından, görevlendirilmiş, Malov ve Bondar. Bunlara ilaveten dinleyici 118 kişi vardır.
Bildiriyi Prof. Maşanov okumuş, Genel sekreterliği Dalmatov yapmıştır.
1135
“Mesela Votski köyünde idim. Köyün sakinleri bana 5 verst uzaklıkta müslüman köyünde yaşayan bir yaşlı
kadının Votyaklar arasında gezerek islamı anlattığını ve hıristiyanlığı kötülediğini anlattılar. Sadece
mollalar değil
her müslüman inancına öyle bağlı ki, hepsi gittikleri yerde gönüllü misyonerlik yapmaktadır. Tuganski bozkırında
yolculuk yaparken beni götüren arabacı her konakladığı yerde misyonerlik yapıyordu, göçebelere dualar öğretiyor,
boş vakitlerini böylece değerlendiriyordu. Bundan başka kurnaz bazı müslüman zenginler kiliseler yapmaya
başlamışlar böylece gayrı islamın saygısını kazanmaya çalışıyorlar sonra da halkı etkiliyorlar. Kazan’da şöyle bir
hadise oldu. Çeremişler arasında vuku bulan aynı zamanda anlaşılmazlığa ve utanca neden olan bir hadise. Kilise
yapmak için o bölgede halkın parası yetişmemiş, bir müslüman 1000 ruble vermeyi teklif etmiş: “ Yarın yanıma gelin
ve bu parayı vereyim” demiş.”(s. 318)
1136
“İzin verin şimdi de müdüriyetle (Ortodoks dinî idare) ilgili düşüncelerimi ifade edeyim. Müdüriyete bakınca,
durumun burada da iyi olmadığını görüyoruz. Bizim müdüriyetin herkese bakışı aynıdır, herkese kendi işçisi gibi
bakar. O, gayrı Rus halktan olanlara da Ruslara baktığı gibi bakıyor. Onların dinî durumları ile hiç ilgilenmiyor.
326
Ostroumov, misyoner ve genel eğitimin planlamasının eksikliği üzerinde durmuş bunun
düzeltilmesini istemiştir. Okullarda okutulan kitapların içeriklerinin kontrolden
geçirilmesini ve Rus milli düşüncesine göre yeniden yazılmasını talep etmiştir.
1137
Müslümanlara ait okulların denetlenmesinin ciddi yapılmasını, kapatılmasının çözüm
olmayacağını ancak Rus sevgisini ve Rus bilincini bu okullarda sağlanmasının
önemini
belirtmiştir. Kilise disiplininin gerekliliğiyle sözünü bitirmiş ve disiplin ve çalışma
olmazsa müslümanlar karşısında başarının olamayacağını ifade etmiştir.
1138
Kurultayın bu oturumunda Maşanov’un raporunun bütün azalarca
onaylanmasıyla son bulmuştur. Rapora ek tespit yine Ostroumov tarafından yapılmıştır.
Ayrıca müdüriyetin gayrı Rus halklarla ilgili hukukî yöntemi de yok, parça parça faaliyet gösteriyor. Bir bölgenin
müdüriyeti gayrı Rus halklarla ilişkili bir tür davranış sergiliyor, başka bir bölgenin müdüriyet aynı durumda farklı
davranıyor. Bu nedenle de, iki karışık bölgede gayrı halklara yönelik davranışlar farklılık gösteriyor. Beraber
çalışmak için çaba gösterenler oluyorsa da, bu çabuk bitiyor, çünkü bir müdüriyetin çözdüğü mesele diğerleri
tarafından çözülemiyor. Ben örnekler verebilirim: Tugan vilayetinde Vali (gubernator) Barabaş vardı. O, Rus
alfabesinin gayrı Rus halklar için yararlı olduğunu duymuş ve bunu Kırgızların müdüriyetiyle yazışmalarında resmî
şekilde kullanmayı düşünmüş. Bu yazışmanın
bir örneğini, Taşkent’e Sır Derya valisine göndermiş ve ondan bu
faydalı metodu kullanmasını rica etmiş. Sır Derya valisi komşusunun deneyimine dikkat etmiş ve kendi bölgesinde
uygulamak istemiş. Bu maksatla bana iki alfabedeki fark cetvelini yapmak görevi verildi. Arap ve Rus dilindeki;
fakat bu iş buradan ileriye gitmedi. İhtimal ki, komşu bölgeler Tugan ve Türkmenistan arasında beraber yapılmış aynı
karakterli program yoktur. Müdüriyetler arasında birlik yok ve bu talep de olunmuyor.” (s. 220)
1137
“Şimdi okullara bakalım. Gayrı Rus halkların eğitimine Rusya’nın çeşitli yerlerinde farklı şekilde yaklaşıyorlar.
Kazan topraklarında İlminskiy’nin etkisi ile bir sistem kabul edilmiş, Kırım’da başka bir sistem kullanılıyor ve bu
sistem de Gaspirinski’nin anti-Rus fikirlerinden ilham almıştır. Kafkasya’da ise gayrı rus halklar farklı kabilelerden
oldukları için çeşitli sistemler kullanılıyor. Türkistan’da General Kaufmann zamanında gayrı Rus halkların eğitim
sistemi defalarca farklı şekillerde değiştirilmiştir. Böyle önemli bir işte bu dalgalanmalar söz konusu bile
olmamalıdır. Tatarlarda kendi okul sistemini terk etmeden uyguluyorlar. Bunu Rus müdüriyetinin
bilmesi gerekiyor
ve onları örnek almaları gerekiyor. Çünkü bu sistem, kendinî kanıtlamıştır. Benim fikrimce Tatarlara müdahale etmek
gerekmiyor, onların kendi özel ödevleri ve maksatları var, bizim ise kendimizin. Devletin müslüman okullarını
izlemesi gerekir ve onların faaliyetlerini devletin umumi maksatlarına yönlendirmesi gerekir. Ben kendim şahsen
Tatarlara iyi ve güzel hususiyetleri olması nedeniyle beğenerek bakıyorum. Fakat onların bir müslüman, panislam
fikriyle dolu fikirleri olduğunu unutmamız gerekir ve bu yönleri farklıdır. Tatar okullarında hangi kitapların
okutulduğuna dikkat etmek gerekir. (s.221)
1138
Bildiğimiz gibi müslüman okulları her yerde ve çok sayıda mevcuttur. Ve müslüman çocuklar orada çok iyi bir
şekilde dinlerini öğreniyorlar. Son zamanlar müslümanlar arasında özel yeni metotlu okullar yayılmaya başladı. Bu
okullarda din derslerinin yanında tarih, coğrafya ve diğer derslerden kısa
bilgiler veriyorlar, ancak Rus kilisesinin
istikameti bu derslerde bulunmamaktadır. Mesela, Taşkent’de 15 kadar böyle okul var. İkisinde ben sınavlarda
bulundum. Çok az kişi bu okulların ne okulu olduğunu biliyor; bu arada onlar görülmemiş bir şey yapıyorlar.
Okullardan birinde 150 kadar erkek çocuk var, onlarla 4 öğretmen ilgileniyor. Öğrencilerin devamlılığı ve disiplini
örnek alınabilecek bir durumdadır. Değerli misafirleri karşılamak için özel selamlaşma tertiplenmiş ve kantata
notalarla (şarkılar) öğrenilmiş. Fakat bu okullar tamamen milliyetçi yapıda değil, zira Rusya sevgisini öğretmiyorlar.
Dinîn esasları kısa ve net şekilde öğretilmiş, öğrenciler hemen bütün sorulara cevap verebiliyorlar.
Fakat Rus tarihi
ve Rus coğrafyasını hiç bilmiyorlar. Mesela, öğrencilerden biri hükümranlık yapan Rus halkını başkası bir halkla
karıştırdı, bunun olmaması gerekiyordu; -bu nedenle ben yeniden tekrarlıyorum- profesyonel Rus okullarını
kapatmak gerekmiyor, ancak onları gözaltında bulundurmak gerekiyor. Bu bakımdan Japonları ve Türkleri örnek
almalıyız. Japonlar Kore’yi alınca devletin izni olmadan açılan okulların hepsini kapattılar. Japonya’da çocukların
milliyetçilik ruhu ile yetişmesi için özel edebiyat kitapları yazıldı, bu kitaplar bizim gayrı Rus halk okullarına örnek
olabilir. Burada söylemem gerekiyor ki, Tatar ve Kırgız çocukları ile Rus çocuklarının beraber okudukları okullarda
Rus kilise tarihi ile ilgili sorulara Tatar ve Kırgız çocuklar Rus çocuklarından daha iyi cevap veriyorlar. Bu da iyi bir
sonuç değil, hatta üzücü bir olaydır. P. V. Znamenski Kreşen okulundaki çocukların katehizis (hıristiyanlık kitabı) ve
kilisede İsa Mesih’e ibâdetle ilgili sorulara verdikleri cevaplardan çok memnun olduğunu bana ifade etti. (s. 222-23)