330
kaybetmemek için din değiştirmeyi kabul etmiş ve bunlara eski Kreşen adı verilmiştir.
Ancak eski Kreşenler hiçbir zaman samimi hıristiyan olmamışlar, eski örf ve âdetleri
üzere yaşamaya devam etmişlerdir. Yine Rus devleti istilâ ettiği yeni toprakların
merkezî şehirlerindeki müslümanların güç olmasından korkarak dağıtılmasını istemiş ve
bu amaçla Kazan’da bulunan müslümanlar şehirden sürülüp yeni bir yere
yerleştirilmiştir. Rusların acımasız hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma siyaseti animist
Çeremiş, Umdurt, Mari ve Çuvaşların Müslüman Tatarlarla birlikte defalarca
ayaklanmasına sebep olmuş ancak bu ayaklanmalar her seferinde kanlı bir şekilde Rus
orduları tarafından bastırılmıştır.
3. Rus devleti XVIII. yüzyılın başında bir imparatorluk haline gelmiştir.
Özellikle I. Petro’nun yaptığı yeni düzenlemeler, Rus imparatorluğunu siyasal anlamda
daha da güçlendirmiştir. Bu yüzyılda Rus devletinin istilâ ettiği topraklarda
uygulamaya öncelik verdiği strateji; kuzeydeki Rus köylülerini verimli İdil ve
çevresindeki arazilere yerleştirmektir. Bu amaçla devletin bütünlüğünü temin etmekte
yegane yol, Rus olmayan kavimlerin hıristiyanlaştırırlıp Ruslaştırılmasıdır. Böylece
İdil-Ural Bölgesine özgü Yeni Vaftizliler Dairesi adıyla yeni bir teşkilat kurulmuştur.
Rus devleti bu döneme kadar, hıristiyanlaştırma stratejisini kilise ve manastırlar
üzerinden yürütmüş, bu amaca yönelik ayrı bir birim oluşturmamıştır. Bu değişiklik Rus
devletinin XVIII. yüzyılda en önemli siyasal sorununun Rusya’daki yabancı kavimler
meselesi olduğunu göstermektedir. Yeni Vaftizliler Dairesinin çalışmaları ve Rus
devletinin aldığı sert ve acımasız tedbirlerle yaklaşık 550.000 Çeremiş, Çuvaş, Votyak
ve Tatar, hıristiyan nüfusuna geçirilmiştir. Yeni Kreşen Dairesi bölge halkını
hıristiyanlaştırmak için devletin kanun gücünü kullanmış, peş peşe hıristiyanlığa
geçenler için teşvik kanunları düzenlemiş, kabul etmeyenlerin ellerinden mal ve
mülklerini alarak köleleştirmiştir. Bu nedenle İdil-Ural bölgesi bu yüzyılda büyük bir
Türk göçüne sahne olmuş, ancak bu göçün ayrıntıları yakılan arşiv ve yok edilen tarihî
malzeme nedeniyle hiç bir tarihçi tarafından tam olarak ortaya konulamamıştır.
Rus devletinin ve Yeni Vaftizliler Dairesinin acımasız tutumu müslüman ve
animist Türklerin beraberce baş kaldırmasına sebep olmuş, husursuzluğun artmasından
endişe eden devlet de halkın hafızasında derin izler bırakan Yeni Vaftizliler Dairesini
331
kapatmak zorunda kalmıştır. Dairenin kapatılması halkı teskin etmemiş, 1773 yılında
İdil bölgesi kavimleri topluca Rus devletine karşı ayaklanmış, ayaklanma ancak iki
yılda bastırılabilmiştir (Pugaçev İsyanı). Rus devleti istilâ ettiği topraklardaki
yaklaşımının yanlışlığını bu ayaklanmayla anlamış ve yüzyılın sonunda Bölgede
yaşayan Rus olmayan kavimlere serbestlik tanımış, zorla hıristiyanlaştırma-Ruslaştırma
politikasının artık uygulanmayacağını ilan etmiş, müslümanlara cami yapma ve din
adamı bulundurma hakkı vermiştir.
4. XIX. yüzyıl hıristiyanlaştıma ve Ruslaştırma stratejileri açından önceki
yüzyıllara göre farklılık gösterir, zira bu yüzyılda Rus devletinin birinci önceliği daha
önce cebrî yöntemle hıristiyanlaştırdığı Kreşenleri hıristiyanlıkta tutabilmektir. Bu
amaçla devlet kiliseye bağlı bir birim kurarak, bu birimde misyoner ve keşişler
görevlendirmiştir. Rus devleti XIX. yüzyılın başında misyon faaliyetlerini sadece
hıristiyanlığı gönüllü olarak kabul edenlere uygulayacağını ilan etmiştir. Bu zorunlu
strateji değişikliği müslüman ve animist Türkler arasında yeniden eskiye dönüşe bir
kapı açmış ve Yeni Vaftizliler Dairesinin zorla hıristiyanlaştırdığı 550.000’e yakın yeni
Kreşenin geri dönüş yolları aramasına sebep olmuştur.
XIX.
yüzyıl Türklerin Rus devletine karşı kimliklerine sahip çıkmak maksadıyla
yürüttükleri mücadeleyle geçmiştir. Nitekim 1801 yılından başlayarak hemen hemen
her 5 yılda bir toplu müracaatlarla, Rus devleti birimlerine başvurarak, Yeni Vaftizliler
Dairesinin kendilerini zorla Rus nüfusuna geçirdiğini, atalarının dini olan islamiyete
geri dönmek istediklerini dile getirmişlerdir. Zaten bütün kaynakların ortak kaydına
göre Kreşenler hıristiyan nüfusundan sayılsa da müslaman gibi yaşamış ve yaşamaya
devam etmiştir. Onlar devletten sadece yaşadıkları dinlerine geri dönmek için izin
istemişlerdir. Ancak Rus devleti Kreşenlerin bu isteklerini kabul etmemiş, ihtidâ
hareketini devlete karşı müslümanların tertip ettiği organize bir karşı hareket olarak
görmüştür. Bu doğrultuda dilekçelerden yola çıkarak takibat başlatmış, özellikle
dilekçeleri halk arasında dağıtan ve geri dönüşü sistemleştiren ihtidâ liderlerini tespit
etmiş ve haklarında dava açmıştır. Bu doğrultuda misyonerlerine özel görevler vererek
Kreşen bölgelerine iknâ gezileri düzenletmiş, resmî kolluk güçlerini de ihtidâcıları geri
döndürmek için baskı unsuru olarak kullanmıştır. İhtidâcılar arasından vaz geçmeyenler
332
sürgüne gönderilmekle tehdit edilmiş, manastırlara hapsedilmiş ancak, yine de beklenen
olumlu sonuç alınamamıştır. İhtidâ liderleri ise takibattan kurtulamamış, içlerinden
islamda kalmak için ısrarcı olanları ya hapiste ölmüş veya Sibirya’ya sürgüne
gönderilmiştir.
Rus Ortodoks misyon açısından XIX. yüzyılın bir diğer önemli yanı, eğitim
yoluyla hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma metodunun denenmiş olmasıdır. Bu amaçla
Çuvaş, Tatar, Çeremiş lehçeleriyle din eğitimi veren sınıflar açılmış, yerel dillerde
misyonerlik yapabilecek yerel misyonerler yetiştirmek istenmiş, ancak ders verecek
tecrübeli misyoner eksikliği bu çalışmaları başarısız yapmıştır. Ayrıca bu misyoner
birim Kreşen nüfusu hıristiyanlıkta tutabilmek için din eğitimini Türk dillerinde vermek
amacıyla hıristiyanlığın önemli eserlerini Tatar, Çuvaş ve Çeremiş lehçesine çevirmeyi
denemiştir.
Devletin
Kreşenleri hıristiyanlıkta tutma amacıyla oluşturduğu misyoner
teşkilatı, başarısız olunca özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kazan
İlâhiyat Akademisinin Misyonerlik Bölümünde görevli misyoner hocalar arasında yeni
arayışlar başlamıştır.
5. XIX. yüzyılın ikinci yarısının başı Kazan İlâhiyat Akademisinde misyonun
yeni metodu tartışmalarının yapldığı yıllardır. Misyonerler, Rusya’nın geleceği için
gayri Rusların Ortodokslaştırılıp Ruslaştırılmasında hemfikirdirler, ancak
Ortodokslaştırma-Ruslaştırma yöntemleri farklıdır. İlminskiy ve onu takip edenler, din
eğitiminin özellikle ilköğretimde ana dilde verilmesini, böylece hıristiyanlığın kalplere
işleneceğini ve Rus olmayan toplulukların gönüllü olarak Ruslaşacağını ileri
sürmüşlerdir. Diğer grubun temsilcileri ise ana dilde yapılacak eğitimin Rusya için
tehlikeli olacağını, Türk kökenli bölge kavimlerini birleştirip güç oluşturacağını
savunmaktadır.
Rus Devleti özellikle 1870 yılından sonra İlminskiy’nin misyon düşüncesi olan
ana dil vasıtasıyla Ortodokslaştırma ve Ruslaştırma projesine destek vermiş, bu amaçla
da devletin idari birimlerinde yetkili kişilerin üyesi olduğu Kutsal Guriy Kardeşlik
Cemiyeti adıyla bir teşkilât kurmuştur. İlminskiy sistemine Kazan Merkezî Kreşen Tatar
Dostları ilə paylaş: |