Feodalizm: Avrupa Tarihinde Yeni Yaklaşımlar
57
bilinmektedir. Hatta durum Almanya için daha da belirgindir.
47
Bu durumda,
feodalite tarihine son yirmi yılda gelen yeni yaklaşım 20. yüzyılın
ikinci
yarısından itibaren tarih çevrelerine egemen olmuş klasik feodalizm teorisini
yeniden sorgulamaya açmış ve yükselen Fransız burjuvazisinin bir sosyal
güç olarak aristokratik kurumların yıkılmasına ve kendi egemenliğini ilan
etmesi tezini bir ölçüde çürütmüştür. Son yıllarda yapılan tarih
çalışmalarıyla anlaşılmıştır ki Fransız ihtilali dönemi Fransız toplum yapısı
klasik feodalite teorisyenlerinin düşündüğünden çok daha karışıktır.
48
O
dönem Fransa’sında önemli siyasi oluşumları ve genel sosyal tabloyu
belirleyen tek bir burjuva toplumu yoktur. Toplumda değişik sosyal güçler
farklı oranlarda rol oynamaktadırlar. Fransız devrimine yol açan da daha çok
bu karmaşık ve kaotik durumdur. Ayrıca feodalizm denen o dönem Fransa’sı
için geçerli bir sistemden söz etmek mümkün olsa bile bu tüm Fransız
toplumunu ilgilendiren bir durum olmayıp sadece üst sınıf aristokrasinin
kendi arasındaki bir takım formel ilişki biçimlerini düzenleyen bir yapıdır.
49
Feodalizm çalışmalarını Reynolds öncesi ve sonrası olmak üzere iki
bölüme ayırmak belkide o kadar yanlış olmaz. Reynolds, feodalizm
tarihçiliğinde varolan birçok ön kabülü yıkan çalışmasında feodalizmi önce
vassal sonra da fief kavramı çerçevesinde açıklamanın mümkün olup
olamayacağını sorgulamış ve bu zamana kadar tarihçilerinin geliştirdikleri
teorilerin gerçekte ortaçağ arşiv belgeleriyle örtüşüp örtüşmediğini görmeye
çalışmıştır. Birçok argümanın iç içe girdiği bu karmaşık çalışmanın ortaya
çıkardığı gerçek feodal düzen diye birşeyin ortaçağ toplumunda mevcut
olmadığı ya da en azından böyle bir düzenin varolması için geçerli arşiv
delilinin aslında pek de mevcut olmadığıdır. Reynolds ilk olarak vasal
kavramının feodalizm denen sistemle bir bağlantısının olmadığını; vasalın,
feodal düzen diye bir şey eğer varsa merkezinde olmadığını göstermiştir.
Daha sonra çalışmasının uzun bir bölümünü fief kavramı ile feodalizm
arasındaki var olduğu düşünülen ilişkinin gerçekte var olup olmadığını
sorgulamakla geçirmiştir. Ona göre bu ilişki son derece zorlama bir ilişkidir.
Ona göre fief, vassal toprak, lorda karşı yükümlülükler gibi kavramların
arşivlerde bulunmaları ortaçağ toplumunun feodal bir düzen içinde
yaşadığını göstermez. Arşiv belgeleri bize eğer zihnimizde feodal düzene
dair bir ön kabul varsa feodalizmi gösterirler. Klasik feodalizm tarihçilerinin
geliştirdikleri klasik feodalizm teorisi arşiv belgelerinin satır aralarında belli
47
Stephen J. Tonsor, ‘Feudalism, Revolution and Neo-Feudalism: A Review Article’,
Comparative Studies in Society and History, 21/1. (Ocak, 1979), s. 131-38, (s. 137).
48
Fransız Devrimi ve feodalizm kavramının tarih içindeki gelişim sürecinin değerlendirildiği
görece yeni tarihli ayrıntılı bir literatür değerlendirmesi: Thomas E. Kaiser, ‘Feudalism and
the French Revolution’, History Teacher, 12/2. (Şubat, 1979), s. 203-216, (s. 205).
49
İbid. s. 206.
T. Tolga Gümüş
58
belirsiz okunur. Ayrıca belgeler zorunlu olarak o şekilde yorumlanmak
durumunda da değildirler. Dolayısıyla feodalizm terimi terkedilmesi gereken
açıkça yanlış bir terimdir.
50
Çalışmasının ortaçağ tarihçiliği üzerine etkisi o
kadar büyük olmuştur ki Bachrach aşağıdaki sözleri sarfetmiştir:
Reynolds has made a heroic effort to cut the feudal cancer out of
medieval history, and at least in regard to pre-Crusade Europe she has been
successful…. No more feudal castles, feudal armies, feudal knights or feudal
warfare.
51
Dolayısıyla en azından Reynolds’un çalışmalarından etkilenen bir grup
tarihçi için ortaçağ feodal bir çağ olmaktan çıkmıştır. O zaman gerçekten
feodalizm diye bir şey var mıdır varsa nedir ve ne zaman başlamıştır soruları
hala geçerliliklerini korumaktadırlar. Şurası kesindir ki Reynolds’a göre
feodalizm denen şey varsa bile ortaçağda başlamamıştır.
Feodalizm terimini teknik olarak tanımlamanın zorluğu ve Avrupa’nın
değişik dönemlerine uygulanabilmesinde karşılaşılan zorluklar, Batı Avrupa
siyasi tarihini feodalizmin yerine geçebilecek ama ondan yapısal ve içerik
olarak farklı kavramların gelişmesine neden olmuştur. Avrupa’nın değişik
coğrafyalarında ve farklı dönemlerinde birbirleriyle hemen hemen hiçbir
ortak yönü bulunamayan ‘devlet’ sistemlerinin ve ‘hükümet’ biçimlerinin
feodal bir yapılanmanın nüvesi olduğu fikri yerine ‘bireysel gücün
kullanımı’ olarak görmek belki de bizi feodalizm tanımının yarattığı
problemlerin bazılarından kurtarabilir.
52
Bu da bizi toplumsal değişimi
açıklamada feodalizm kavramından ‘Lordluk Tarihi’ kavramına
taşımaktadır.
53
Bu sayede Batı Avrupa’nın hangi bölgesinde hangi dönemde
ve hangi lordun kullandığı otoritenin ‘gerçek’ lord-vasal ilişkisi yani gerçek
feodalizm olduğuna karar verme problemi de ortadan kalkmaktadır. Bu yeni
tanımlamayla ortaçağ ve erken modern dönemin ilk yüzyılı için Avrupa
siyasi yapılanmasının coğrafi ve yapısal analizi, ‘fief ve vasal’ veya ‘lord ile
vasal’ arasındaki teknik ve organik olduğu varsayılan ilişkinin devinimi ve
tarihsel gelişiminin analizi olmaktan sıyrılmakta ve belki de ortaçağın özel
durumuna uygun olarak daha genel bir başlık altında ve daha kuralsız bir
50
Susan Reynolds, Fiefs and Vassals: The Medieval Evidence Reinterpreted (New York:
Oxford
University Press, 1994).
51
Bernard S. Bachrach, eleştiri: Susan Reynolds, Fiefs and Vassals: The Medieval Evidence
Reinterpreted (New York: Oxford University Press, 1994),
Albion: A Quarterly Journal
Concerned with British Studies, 27/3, (Sonbahar, 1995), s. 466-67.
52
Thomas N. Bisson, ‘Medieval Lordship’, Speculum, 70/4, (Ekim, 1995), s. 743-59, ( s.
774).
53
Lordluk kavramının feodalizmle ilişkisi ve kısa bir historiografya analizi için bknz: ibid. s.
774-76.