Feodalizm: Avrupa Tarihinde Yeni Yaklaşımlar
41
Feodalite Kavramının Kısa Tarihi
Ortaçağdan başlayıp Fransız Devrimi öncesi Modern Avrupa’ya kadar
uzanan ve aslında akademik tarihçiler için tek bir kavramla tanımlanmak için
hayli uzun sayılabilecek bir dönemin kendine özgü sosyo-ekonomik yapısını
betimleyen anlamıyla “feodalizm” veya Fransızca karşılığıyla “feodalite”
terimleri, ortaçağdan günümüze çok çeşitli sosyal ve ekonomik durumu
betimlemek amacıyla kullanılagelmiştir. Feodalite kavramına yüklenen
anlam tarih içerisinde zamanla farklılık göstermiştir: Kavram, kendine özel
ilişki biçimleri olan bir tarih dönemimni tanımlamak amacıyla ilk olarak 18.
yy.’ın ikinci yarısından itibaren Boulainviliers tarafından kullanılmıstır.
2
Bu
kavramdan etkilenen ve İngilizce’de ‘feodal sistem’ olarak adlandırılan terim
ise yaklaşık kırk yıl kadar sonra Adam Smith tarafından önce İngiltere’de
daha sonra da kıta Avrupa’sında yaygınlaştırılmıştır.
3
Montesqui,
onsekizinci yüzyılda ‘feodal kanun’u Fransız politik sisteminin temeli olarak
görmüştür.
4
Tarih yazımı içinde zamanla gelişen bu kavram daha sonra
Avrupalı tarihçiler ve düşünürler tarafından yavaş yavaş değiştirilerek ve
kimi zaman da kasıtlı veya kasıtsız olarak çarpıtılarak bugünkü şeklini
almaya başlamıştır. Diğer taraftan bugün feodalizmden ne kastedildiği de
kimi tarihçiler açısından hiç de açık değildir ve hiçbir dönemde de açık
olmamıştır. Ganshof ve Bloch’un yapıtlarıyla yirminci yüzyılın ortalarına
damgasını vuran feodalite çalışmaları 1980’lerde kavramın yarattığı
açmazların su yüzüne çıkmasıyla bir ölçüde hız kesmiştir. 1990’lardan
itibaren ise, feodalizm üzerine yapılan temel tartışma bu kavramı tarihçilerin
kullanmaya devam etmelerinin mi yoksa tamamen terk etmelerinin mi doğru
olduğu sorusudur. Aşağıda daha ayrıntılı olarak tartışılacak olan Susan
Reynolds’un görüşlerinden önce de bu kavramın ortaçağı açıklamada
yetersizliği ve yarattığı problemler bilinmekteydi.
5
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren feodalite kavramının kökeni,
meşruluğu ve doğası üzerine her ikisi de spekülatif kaynaklı birbirine zıt iki
görüş ortaya çıktı. L'abbé Dubos’nun savunduğu birinci görüşe göre beşinci
yüzyılın başlamasıyla birlikte Frank krallarının Galya ya yerleşip Merovenj
2
Henri (Comte de) Boulainvillier, Histoire des Anciens Parlements de France (1737).
3
Adam Smith, The Wealth of Nations (1776).
4
Charles de Secondat, (Baron de) Montesquieu, De l'Esprit des Lois (Anonim baskı: 1748).
5
Susan Reynolds’dan önce Feodalizm feodalite veya feodal sistem kavramlarının yarattığı
problemleri ve Postan, Bloch, Ganshof, Maitland ve le Patourel gibi modern tarihçilerin içine
düştükleri tanımsal ve kavramsal sorunları ve iç çelişkilerini inceleyen bir çalışma için bknz:
Elizabeth A. R. Brown, ‘The Tyranny of a Construct: Feudalism and Historians of Medieval
Europe’, American Historical Review, 79/4, (Ekim, 1974), s. 1063-1088 özellikle s. 1065-
1070; Bloch, Ganshof ve Duby’in kavramların ötesinde, feodalizmi tariflerinde,
resmetmelerinde ve tarihsel duruma uydurmalarındaki problemler için özellikle s.1070-1080.
T. Tolga Gümüş
42
krallığını kurmaları aslında Roma İmparatorluğu’nun onları oraya resmi
görevli olarak atamalarından kaynaklanmaktaydı: Krallar Universal Roma
Otoritesi tarafından atanmışlardı, güçlerini Roma’dan almaktaydılar ve bu
krallar da kendi otoritelerini krallığın merkezi otoriteye uzak taşra
bölgelerinde devam ettirebilsinler diye aristokratlara bu lordluk haklarını
kendileri vermişlerdi.
6
Diğer taraftan aristokrasi yanlısı bir tutum takınan
Boulainvillier ve daha sonra özellikle Montesquieu, feodal hakkın Dubos’un
iddia eddiği gibi bahşedilmiş değil tersine fetih yoluyla Frank aristokrasisi
tarafından Frank krallarıyla birlikte kazanılmış bir durum olduğunu ve bu
bağlamda aristokratların ilk elden hak sahibi olduklarını düşünmekteydiler.
Boulainvillier’ye göre bütün Fransa, aristokratların öteden beri sahip
oldukları ‘fief’ lerden oluşmaktaydı. Fakat gerçekte fieften sağlanan haklar
ve yasama yetkisi normal toprak mülkiyetinden sağlananlardan pek az
farklıydı. Bütün fiefler için normal toprak mülkiyetinden ayırıcı bir ortak
özellik olarak gösterilebilecek tek durum bu mülklerin daha yüksek statüdeki
insanlar tarafından sahiplenilmeleri ve onlara toplumda herhangi bir
işlevselliği olmayan sembolik bir statü sağlamasıydı.
7
Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren hem Avrupa ulus
kimliğindeki gelişime paralel olarak hem de bütün Avrupa tarihini
açıklayabilecek tek bir feodalizmden söz etmenin imkansızlığının
anlaşılması üzerine ‘Ulusal feodalizm’lerin gelişimi sorunu tarihçileri
meşgul etmiştir. Bu noktada feodalizm, genel batı Avrupa tarihinin gelişim
sürecini açıklamada kullanılmaktan çok Avrupa milletlerinin İngiliz
feodalizmi, Fransız feodalizmi Alman feodalizmi gibi kendine özgü
feodalizmleri, kendi ulusal kimliklerinin gelişimini açıklamada kullanılmaya
başlamıştır.
8
Bu çerçevede üretilen argumanlar aynı zamanda ulusların
birbirinden farklı sosyolojik gelişimlerini de açıklamakta kullanılagelmiştir.
Örneğin yirminci yüzyılın henüz başında Anglo-Sakson feodalizminin kıta
Avrupa’sından herhangi bir farkı olup olmadığı sorusuna cevap arayan bir
çalışma, 15. yy.dan itibaren İngiltere’nin kıta Avrupa’sından farklı, kendine
has hukuksal evrimini açıklamada feodal düzenin bütün bileşenlerinden
6
Jean-Baptiste (L'abbé) Dubos, Histoire Critique de L'établissement de la Monarchie
Françoise dans les Gaules (1734), sivil ve askeri görevlilerin ‘Konstantin tarafından
Fransa’ya gönderilişleri’ ve orada Doğu Roma bürokratik yapısını Fransa’ya birebir
yerleştirdikleri fikrinin ayrıntıları için birinci kitap bölüm 7 ve 8; Merovenj Kralı Clovis’in
otoritesinin meşrutiyetini göstermeyi amaçlayan kısım için altıncı kitap bölüm 16.
7
Paul Latimer’le sözlü görüşme.
8
Benim ulaşabildiğim bazı örnekler için bknz: James Westfall Thompson, ‘German
Feudalism’, American Historical Review, 28/3, (Nisan, 1923), s. 440-474; George
Vernadsky, ‘Feudalism in Russia’, Speculum, 14/3, (Temmuz, 1939), s. 300-323; George
Vernadsky, ‘On Feudalism in Kievan Russia’, American Slavic and East European Review,
7/1, (Şubat, 1948), s. 3-14.