Feodalizm: Avrupa Tarihinde Yeni Yaklaşımlar
53
Bastard Feodal dönemde var olan kurumların
niteliksel olarak modern
dönemle birebir örtüşmesi şeklinden alınmamalıdır. Asıl sorun geç ortaçağın
kendine özgü kurumlarının ne ölçüde feodallikle alakalı ve onun bir sonucu
olarak ortaya çıktıkları ya da ne ölçüde ondan bağımsız başka tarihsel şartlar
çerçevesinde açıklanabilir yapılar olduğunun belirlenebilmesidir. Örneğin
15. yüzyılda İngiltere’de orijinal olarak Norman fethinden beri Kralın
otoritesinde bulunan yasama organının belli fonksiyonlarının yerel lordların
eline geçmesi Lord ve merkezi otorite arasında geçen belli bir tarihsel süreç
sonucunda oluşmuş bir durumdur ama bu ne oranda feodalizmle
ilişkilendirilebilir ve hangi ölçüde geç ortaçağ toplumunun kendi iç
dinamiklerinin dolayımsız ürünleridirler? Revizyonist yaklaşım böylesi bir
toplumsal başkalaşmanın klasik feodal düzenden doğrudan türediğini
gösteren net ve açık bir delil olmadığı ve bu durumda bu iki feodal yapının
birbirlerinin öncül veya artcılı olamayacağı şeklindedir.
37
Bu noktada ‘Bastard Feudalism’ denen kavramın örneğin neden
Fransa’da değil de sadece İngiltere’de ortaya çıktığı sorusuna da kısaca
değinmek gerekebilir. Bu özel feodal formun İngiltere’de belli bir hayat
alanı bulabilmesinin en önemli nedeni İngiltere’nin coğrafi sınırlarının özel
durumudur. Bir ada ülkesi olan İngiltere, merkez ile perifer arasındaki
uzaklığın görece olarak kıta Avrupa’sındaki siyasi otoritelere göre çok daha
az olduğu bir coğrafi alana hapsolmuştur. Merkezi otoritenin yerel yönetime
müdahalesi bu açıdan örneğin Fransa’daki krallık otoritesinin siyasi
sınırlarının genişliği düşünüldüğünde çok daha kolaydır. Bu bağlamda
Kraldan bütünüyle bağımsız bir yerel lordun Krallık sınırları içerisindeki
belli bir coğrafi alan içerisinde tüm siyasi yetkiyi kendisinde toplaması ve
Krala sadece teorik bir bağlılık sunması, İngiltere’de Fransa’dan farklı
olarak pek görülmemiştir. Dolayısıyla Kralın görevlendirdiği yetkililer çoğu
zaman yerel lordların işlerine krallık lehine müdahale edebilmişler ve halkın
bir yandan belli ölçü ve sınırlar içerisinde yerel lorda bağlılığı kıta
Avrupa’sından farklı formlarda sürmüş ve diğer yandan da yine kıta
Avrupa’sından niteliksel olarak farklı bir biçimde halk belli yönlerden bu
krallık görevlileri tarafından krala dolaysız olarak bağlı kalabilmişlerdir. Bu
bağlamda toprağa bağlı ilişki biçimiyle şekillenen Lord ile vasal arasındaki
ilişki yerini hizmet karşılığı kontrata bağlı ilişkiye bırakmıştır. Bu ilişki
biçiminde hem lord hem de vasal birbirlerine belli sorumluluklar
çerçevesinde karşılıklı olarak bağlıydılar.
37
Coss, ‘Bastard Feudalism Revised’, s. 39.
T. Tolga Gümüş
54
Yeni Yaklaşımlar
Buraya kadar özetlemeye çalıştığım klasik görüşe 1990’lardan itibaren
revizyonistlerin ne gibi katkıları olduğuna bakalım. Son dönem tarihçilerinin
konuya getirdikleri en önemli yaklaşım farkı 13. yüzyılın aristokratik
sınınfın siyasal erk uygulama biçimi olan veyukarıda özetlemeye çalıştığım
toprak bazlı feodal yapının (Honour) aslında klasik görüşü savunan
tarihçilerin düşündüğü gibi 14 veya 15. yüzyıllarda ortaya çıkan özel Lord-
vasal ilişki biçiminden (Affinity) niteliksel olarak belirleyici bir farkının
bulunmamasıdır.
38
Toprak bazlı feodal yapı 14. yüzyıla doğru çözülmeye
başlamakla beraber ona bağlı bulunan aristokratik yapı çözülmemiştir.
Klasik tarihçilere göre bunun nedeni aristokrasi ve feodalizmin yeniden
yapılanması en azından iki revizyonist tarihçiye göre bu ‘eski sistemin
lastiklerinin değiştirilmesi’nden başka bir şey değildir.
39
Çünkü böyle bir
değişimin olabilmesi için eski sistemin klasik feodalizm tanımıyla birebir
uyuşarak asker toplamak için toprak dağıtımı üzerine kurulmuş bir sistemin
varlığını kabul etmesi gerekir. Ama revizyonistlerin karşı çıktığı başlıca
noktalardan birisi de budur. Klasik feodalizm diye bir şey asla tam olarak var
olmamıştır. Asker toplamak için toprak vermek asker toplama yollarından
sadece biridir. Asker toplamanın klasik dönem olarak görülen 10 ve 11
yüzyıllarda bile başka yolları da vardır. Bu yollardan biri de ‘Bastard
feodalizm’in temel tanımlayıcısından bireysel kontrattır.
40
Bu kontart
toprağa bağlı olmak zorunda değildir. Öyleyse şu soru ortaya çıkmaktadır.
Kontrata bağlı ilişki biçimi her dönemde mevcut idi ise ve kontratın içeriği
de her dönemde değişiklik göstermekteydiyse, niçin ‘Bastard Feudalism’in
klasik feodalizmden sonra gelmesi gerekmektedir? Böyle bir mantıksal
zorunluluk bulunmamaktadır. Bu durumda varılan nokta en azından ‘Bastard
Feudalism’in klasik feodalizmin bozulmuş bir sekli olabileceği görüşünün
geçerliliğini yitirmesi ve buna paralel olarak klasik feodalizmin ‘Bastard
Feudalism’in bir ilkel şekli olabileceği görüşünün de aynı oranda geçerli
olabileceği şeklindedir. Tarihçileri hataya sürükleyen temel problem
görüldüğü üzere, klasik feodalizmin asıl olması gereken feodalizm,
diğerlerinin ise ondan türemiş veya onun bozulmuş birer formu oldukları
yanılgısıdır. Klasik feodalizm yaklaşımını temel yaklaşım olamaktan
çıkarttığımızda bu sorun kendiliğinden çözülmektedir. Dolayısıyla
revizyonist yaklaşımla varılan nokta yine feodalizm terimini hangi terimler
çerçevesinde tanımlamak gerektiği sorusunun anlamsızlaştığı yönündedir.
38
David Crouch; D. A. Carpenter, ‘Bastard Feudalism Revised’, Past and Present, 131,
(Mayıs, 1991), s. 165-189, (s. 167).
39
İbid. s. 168.
40
Bu konunun örneklerle açıklanıp geniş biçimde tartışıldığı çalışma: ibid. s. 168-189.