mıyor olmasıydı. Kuramsal yönden, Marksizmin ve sosyaliz
min yapı ile özne, determinizm ile volontarizm arasındaki geri-
limlerinin ifadesini bulabiliriz burada. Dewey ve benzerlerinin
-evet, ‘romantik’ bir iyim serlikle- ‘Ûzne’ diye bağıran pragma
tizmi, kaderini ‘Yapı’ya bağlayan, daha doğrusu öznelliği bir
otomatizm içinde Yapı’dan türetmeye meyleden reel sosyaliz-
min/Marksizmin mekanik bir sınıf mücadelesi ‘aritmetiğine’
hapsedilmesine, çelişkiyi ve teori-pratik ilişkisini kavrayışın
daki düzçizgiselliğe karşı uyarıcı olabilirdi. Ne var ki zaten dö
nem, resmî Marksizm ideolojilerinin sair sol ve sosyalizm yo
rumlarına kapandığı bir dönemdi. Trajik olan, sol-liberal prag
matizmi tahkir eden reel sosyalist rejimlerin ve partilerin, bir
yandan da düpedüz yararcı-oportünist, başka deyişle ‘kötü’
pragmatist bir rotaya girmiş olmalarıdır. Nitekim o dönemde
eleştirel sosyalist literatürde pejoratif anlamıyla pragmatizm te
rimi, örneğin Stalinizmi kınamak üzere kullanılabilmiştir. Be
ri yandan, “yazgıcı ekonomizme” karşı uyaran, “önceden verili
çıkarlar olmadığını” telkin eden10 ve mekanik, determinist bir
sınıf mücadelesi anlayışına karşı teori-pratik ilişkisinin ‘özerk’
diyalektiğini savunan Gramsci’nin Prcvds kavramını, pragma
tist eylemin yaratıcılığı mefhumuyla tartışma içinde düşünmek,
onunla ‘sağlamasını yapmak’ pekâlâ verimli olabilirdi. Mamâ-
fih Gramsci de pragmatizmi sadece onu “yararcılık”la damga
lamak üzere not etm işti.” Gramscigil Praxis felsefesinin, J a
mes ve Dewey’in pragmatizminin tarihsel-toplumsal diyalektik
aracılığıyla ‘ayakları üzerine oturtulması’ olarak düşünülebile
ceğini ileri süren Wolfgang Fritz Haug;12 bu kuramsal yöneli
min bir başka kaynağı olarak, Bertolt Brecht’in ‘aşın’ nesnelcili
ğe burun kıvıran ve toplumsal öznelliğin bizatihî nesnellik olu
şunu vurgulayan oyunlarına ve aforizmalanna dikkat çeker.
Son yirmi-otuz yılda, liberal-sol olarak tavsif edilen ‘alanda’,
10 Örneğin bkz. Stuart Hail vd., “Siyaset ve İdeoloji: Gramsci”, çev. Sadun Emre-
alp, Birey ve Toplum Yayınlan, Ankara 1985, s. 23 vd.
11 Antonio Gramsci, Felsefe ve Politika Sorunları, çev. Adnan Cemgil, Payel Ya
yınlan, İstanbul 1975, s. 82.
12 Wolfgang Fritz Haug, Philosophieren mit Gramsci und Brecht, Argument, Ham
burg 1996.
Deweygil pragmatizmin yeniden keşfedildiğini biliyoruz. Jür-
gen Habermas’ın, G.H. Mead’den beslenmesi, bu ilginin en bi
linen mecrasıdır. Keza, Bourdieu’nun, Hardt&Negri’nin vb.
globalleşme sürecine cevap arayan yeni sol rota arayışlarının
da pragmatizmle damgalanabildiğini biliyoruz. Fakat şimdi bu
mecraya girmeyelim, konuyu liberal-solla veya sözkonusu dü
şünürlerle ilgili tartışmalara hasretmeyelim. (Devvey’in ve ‘etra
fının’ ne derece salih bir kaynak addedilebileceği hususuna dal
mayacağımız gibi...)13 Az evvel belirttiğim gibi, özü itibarıyla
solun, sosyalizmin, Marksizmin, Yapı-Özne gerilimiyle baş et
me (veya edememe!) meselesidir bu; pragmatizmin mirası, bu
temel önemdeki meseleyi düşünmenin zeminlerinden veya ve
silelerinden biridir. En azından ben, böyle bir maksatla bu kay
nağa başvuruyorum. Onun yanı sıra, esas olarak, sinizm zehri
nin panzehirini
arama saikiyle...
Böyle bir panzehir olarak ‘iyi’ pragmatizmi, öznelik kapasite
sinin
geliştirilmesi bağlamında düşünüyorum. Yapabilme kap a
sitesinin
gelişmesine mecra açma; yapılabilir olanı arama ve ya
pılabilir olanın sınırlarını genişletme hedefiyle... (“İktidar ol
madan dünyayı değiştirme” perspektifiyle de bağdaştırabiliriz
bunu.) Bu arayış, eyleyicinin tatbikatçıdan, insanların sayısal
olarak anlamlandırılmış ‘kitle’den ibaret kalmadığı bir politika
anlayışını gerektirir. Öznenin kimliğe indirgenmekten çıkma
sını gerektirir; ve bununla beraber, politikayı “hak sahibi”nin
-veya “tarihsel olarak haklı olan”ın - çıkarını takip etmesine
indirgeyen anlayışın da aşılmasını gerektirir (tam da işte Yapı-
Özne meselesi!).
13 Bilimci rasyonalizmi, materyalizmi, ampirisizmi, pozitivizmi radikal biçim
de sorgulayarak olumsallığı/zorunsuzluğu (contingency) vurgulayan rea
list Peirce’in hilâfına; Dewey’in deneyciliği/deneyimi mutlaklaştırarak aslın
da fiilen ampirisizmi, materyalizmi, pozitivizmi arka kapıdan geri soktuğu
nu, böylece ‘otantik’ pragmatizmi ‘yozlaştırdığını’ ileri süren bir eleştiri de var:
H.O.Mounce, Two Pragmatisms [İki Pragmatizm], Routledge, Londra ve New
York, 1997. (Bu kitaptan haber veren Hüseyin Baytürk’e teşekkür ederim.) Ya
zımın başlığındaki ve içeriğindeki “iki pragmatizm”, tabii bu kitaptakinden
farklı iki pragmatizme işaret ediyor. ‘Hince’ bir soru: Dewey’i ‘otantik’ sayılan
anti-materyalist pragmatizm açısından mahkûm eden bu eleştiri, onun Praxis
felsefesine elverirliği bakımından bir referans olarak da okunabilir mi?
Globalleşmeye reaksiyoner olmayan bir sol cevap arayan dü
şünürlere - ‘soldan’- yöneltilen eleştiriler arasında pragmatist-
lik ithamının da yer aldığını belirtmiştim. Alternatif veya kar-
şı-globalleşme hareketinin birçok bileşeni, ‘kemiksiz’ bir anti-
kapitalizm ve sosyalist devrim perspektifine sahip olmamakla,
kısmî reformlara, telâfilere, tesellilere rıza göstermekle itham
ediliyor. Böylesi eleştirilerin cazip hedeflerinden birisi, bunları
cepheden göğüsleyen ve ‘açıkça’ pragmatist davranmanın erde
mini savunan Susan George’dur. Susan George’un bu tartışma
daki tutumunu özetleyen şu sözlerinin öğretici olduğunu dü
şünüyorum:
Nerede faaliyet gösteriyor olursak olalım, yaptıklarımızı tam
olarak aynı çerçeve içinde görsek de görmesek de, hepimizin
ortak am acı insanların ve doğanın beraberce yaşayabileceği
alanlar yaratmak, mevcut sistemden taleplerde bulunup onu
çözüm bulmaya zorlamak, sistemin çelişkilerini bulup onla
rı derinleştirmek, gevşeyinceye ya da kınlıncaya kadar siste
mi bükmek. Bunlar somut, gerçekçi ve gündelik mücadelele
rimiz, ama, binlerce görünmez elin taş üstüne taş koyarak be
raberce inşa ettiği görkemli bir yapı olarak anlaşıldıkları sü
rece bir o kadar da hayallerimize giden yolu oluşturuyorlar.14
‘Katıksızlığını’ korumaya dönük bir kasılmayla enerjisini tü
ketmeyen, ‘esas mesele’ye ve esas hasma odaklanan, ‘derdini
herkese anlatma’ azmiyle davranan, fikrine/davasına güvene
rek (‘abdestinden emin’!) ittifaklara, ilişkilere girmekten çekin
meyen, ‘olurunu bulmaya’ bakan, ‘küçük işler’den erinmeyen,
politik deneyim ve beşerî münasebetlerdeki ‘canlı em eğe’
güvenen
bir tür sol-pragmatizmin ipuçlarını bulabiliriz bu iyimser, ‘ta
ze’ tutumda. Bu pragmatizmin gerçekçiliği, reel-politik tavrın
gerçekçiliğinden farklı bir şeydir. Reel politik faydacılık, ‘he
def olarak yalıttığı netice uğruna yapılanları araçsallaştırır. Su
san George’un sözlerinde işaretlerini gördüğümüz sol-pragma-
tizm ise, abartarak söyleyelim: neredeyse hedefi araçsallaştıra-
14 Susan George, B aşka Bir Dünya Mümkün, Eğer..., çev. Ali Tonak, Metis, 2005,
s. 95.
Dostları ilə paylaş: |