Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   71

Sorunu  ve  Annan  Planı  konusunda  yönelttiği  eleştiri  de,  si- 
nizmi  sorunsallaştırmaya  müsait  bir  tartışmaya  tekabül  edi­
yor.6 Ahmet Çakmak,  orada  ÛDP yönetimini  “politikasızlıkla” 
eleştiriyordu:  Ona  göre  ÖDP,  soyut ilkeleri  duruma  uyarlayan 
sözler  sarfediyor,  fakat somut  durumu  gözeten  somut bir  ter­
cih ortaya koymuyordu.  Bu  aynı zamanda,  somut durumla so­
yut ilkeler arasındaki uyumsuzluklar üzerine düşünmekten de 
kaçınmak  anlamına  geliyordu.  Foti  Benlisoy,  ÖDP’nin  konuy­
la  ilgili  ayrıntılı  politika  belgelerine  atıfta  bulunarak  itiraz  et­
ti;  ÖDP’nin sözü  edilen bütün sorunlarla etraflıca hesaplaştığı­
nı  ve  özgül  tezler  geliştirdiğini  anlattı.  Çakmak  da  buna,  söz- 
konusu  politika  belgelerinin,  olayların  gelişmesi  öncesinde  il­
gililerin haberdar olması sağlanan somut, güncel önerilere tah­
vil  edil(e)memiş  ham  malzeme  niteliği  taşıdığı,  bunun  politi­
ka yapmak sayılamayacağı eleştirisini yöneltti.  Ona göre, zaten 
ÖDP’nin  “katıl değiştirelim”  sloganı da,  politik  çözüm ve  öne­
ri üretiminden imtina  etmesi itibarıyla  bir sinizmdir.  (Son  kez 
tekrarlayayım:  Aktardığım  tartışmanın  yürütücüleri,  “sinizm” 
kavramına müracaat etmiş değil.  Ben, sinizmi bir mesele olarak 
gündeme  getirmek  için  bu  tartışmalara  atıfta  bulunuyorum.) 
Foti  Benlisoy ise,  bu  eleştiriyi bir -yin e,  m eâlen!- sinizm  ola­
rak  yorumluyor:  Zira  “katıl  değiştirelim”  sloganını  küçümse­
mek,  sosyalizmin bir  ereği  olarak emekçilerin-ezilenlerin ken­
di kurtuluşlarının özneleri olmaları hedefini küçümsemek, bu­
na bağlı olarak da böyle bir katılımı sağlamaya dönük uzun so­
luklu  politik  emekten  kaçınmak  demektir.  Pozisyonlardan  ve 
haklılık-haksızlık üleşiminden tamamen bağımsız olarak, orta­
daki bu  tartışmanın ortak paydasının,  solun içinde bulunduğu 
sinizm olduğunu göstermeye çalışıyorum.  (Tartışmanın kendi­
sine bakacak olursak,  Çakmak’ın Kıbrıs politikasıyla ilgili eleş­
tirisinin isabetli bir sinizm tespiti içerdiğini düşünüyorum.)

Ahmet  Çakmak,  “Kıbrıs  turnusolunda  ÖDP'nin  rengi”,  Birikim   181,  Mayıs 
2004, s.  24-6; Foti Benlisoy,  “'Kıbrıs turnusolunda’ çözüm üreten proje sosya­
lizmi”, Birikim  183, Temmuz 2004, s.  42-6 ve Ahmet Çakmak,  “Benlisoy’a ce­
vap", a.g.y., s. 47-8.


Güçsüzleşme, öznelik kaybı
Soldaki  12  Eylül  sonrası  post-travmatik  politik  aczin bir veç­
hesi  olduğunu  düşündüğüm  bu  sinizmin  kaynağında  ne  var? 
Çok derin bir güçsüzlük duygusu var;  muhalefetin,  itirazın  te­
sir  edemeyeceği  bir  güç  karşısında  olunduğu  duygusu  var ve 
bu,  muhalefeti  şinikleştiriyor.  Güçsüzlük  duygusu  dediğimiz 
şeyi, muhafazakâr-sosyalist muhitlerde zevkle ve ucuz imâlarla 
işlenen iktidarsızlıkla, iktidarı ele geçirmeye odaklanmayan bir 
sosyalizm anlayışını alaya alan tutumla karıştırmayalım!  Özne­
lik kapasitesi kaybından,  ‘yapabilme’, eyleme,  etkinlik potansi­
yelinin daralmasından söz ediyorum.
Bunun,  tahsilli  orta  sınıfların  genel  güvensizleşmesiyle  ba­
ğıntısını  gözden  kaçırmamalıyız.  Kapitalizmin  global  ölçekte­
ki yeni modernleşme dalgasının,  Keynesyen çağda  tahsille  edi- 
nilebilen toplumsal konumları, saygınlıkları, bunların sağladığı 
güven ve etkinliği aşındırdığı, istikrarsızlaştırdığı bir dönemde­
yiz.  Toplumsal  konum ve  itibarları aşman  tahsilli orta sınıflar, 
yaşanan bu değişimi kapsamlı bir yenilgi olarak yaşıyorlar:  top­
lam  toplumsal  sonuçlarının  ötesinde,  kendi  gibilere,  taşıyıcısı 
olduklarını düşündükleri vasıf ve  değerlere yönelik bir haksız­
lık
  olarak algılıyorlar.  Böylesi bir gerileme,  haksızlığa  uğrama, 
mağduriyet  duygusunun  yeniden  üretiminde,  ağırlıkla  sözko- 
nusu sınıfsal tabana dayanan sol entelijansiyanm dönemler/ku­
şaklar arası bir zümrev! süreklilik bilincini temsil ettiğini söyle­
yebiliriz.  Zaten bu zümrede sınıfsal etkinlik ve itibar kaybı, ge­
nel anlamıyla solculuğun  etkinlik ve  itibar kaybıyla içiçe  geçi­
yor -  öyle algılanıyor.  Geri döndürülmesi zor görünen güçsüz- 
leşmeyi,  öznelik  kapasitesi  kaybı  sürecini  deneyimlerken  ‘na­
mus  belâsına’  itirazda bulunmak ve  bu  itirazların  nafile  oldu­
ğunu hissetmek... ve bu güçsüzlüğün,  12 Eylül döneminin ‘çıp­
lak’ korkusunu başka bir zeminde yeniden üreterek yerleştirdi­
ği korku...  bu ruh haleti, sinizmin kaynağıdır.
Bu  tablonun,  12  Eylül  öncesini -e n   azından  ‘bir  ucundan’-  
tecrübe  etmiş  kuşak(lar)la ve  solun  “kanaat önderi”  zümresiy­
le  sınırlı  olduğuna  şüphe yok.  Ancak bu  kuşakların,  solculuk


ortam(lar)ında  geçerli  bir  (eski-yeni)  mukayese bilincini yeni­
den ürettiklerini, dolayısıyla bir gerilemenin, bir bastınlışın ha­
fıza  kaydını  çoğalttıklarını ve  naklettiklerini gözardı etmemeli­
yiz.  Hatta belki  şu  sorulabilir:  Bu  kuşakların,  “eski”  ile  “yeni” 
arasındaki  mukayeseyi  tasarlama biçimleri,  gerilemeye/bastırıl­
maya ilişkin bilinci kuruş tarzları, ‘verimsiz’ bir tarz mıydı? Böy­
lelikle, sinizmin ‘sünmesinde’ bilhassa etken olmuşlar mıdır?
Yukarıdaki  paragrafla  açılan  parantezi,  başka  bir  parante­
ze  bağlayalım...  Sözkonusu  sinizmin,  yerleşikleştikçe,  ‘revnak- 
landıkça’,  deyim yerindeyse sürdürülebilir sinizme dönüştükçe, 
bir  tür  “dertleri zevk  edinme”  tatmini sağladığını  da  eklemez­
sek  eksik  kalır.  Sinik  söylemin  hususi  estetiğini yaratmasının, 
bir cemaat bağı ve ortamı yaratan, kendi üzerinde bir aura/hâle 
oluşturmasının temin ettiği bir konfor, vardır. Böylece, -yukar­
da da  değindiğimiz ayrımla-,  özne-lik  kaybı,  özne  olma potan­
siyelinin kaybı, öznelliğe -so n  kertede: ‘kendiliğe- şefkat göste­
rerek telâfi ediliyordur. Bu konforla sağlanan barışıklık düzeyi­
ne bağlı olarak, başka deyişle bir konformizme dönüşmesi ora­
nında, bu  sinizmin bizzat bir telâfi edici güç kaynağına dönüş­
tüğünü söyleyebiliriz.
Soldaki  güçsüzleşme  deneyimleriyle  ilgili  smıf farkı,  kendi­
ni  gösteriyor  burada.  1990’ların  dünyasında  alt  sınıfların  ya­
şadığı  güçsüzlük  ve  korku,  tahsilli  orta  sınıflarınkinden  fark­
lıdır.  Yoksulluk ve  mâduniyet  içinde  deneyimlenen  öznelik- 
yokluğu,  özne-liğin bir imkân  olarak görünmemesi;  orta  sınıf­
ların ‘mukayeseli’ ve  göreli öznelik kaybından farklıdır:  çıplak­
tır ve  telâfisizdir.
Başka  bir noktayı  açarak  devam  edelim.  Öznelik  kapasitesi 
kaybını  çarpıcı bir biçimde  tecrübe  edenlerin,  80-öncesini  ‘bi­
lenler’ olduğunu ve bu kayıp duygusunun onlar aracılığıyla ye­
niden üretildiğini söyledik.  Sinizmi doğuran güçsüzlük duygu­
sunun ve öznelik kaybının, güçlü bir öznelik konumunu tecrü­
be etmiş olanlarda daha belirgin bir travmatik etkiye yol açaca­
ğı aşikâr olmakla birlikte; bu duygu ve öznelik potansiyelinde­
ki baskılanma,  mutlaka böyle bir mukayese zeminini gerektir­
mez.  12 Eylül 1980 sonrası sürecin koşullarının, sol ortam için­


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə