4
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
Destanı‟nda, Yafes‟in oğlu Türk değil, Olcay Han‟dır. Hatta doğrudan Yafes‟e bu adın
(Olcay) verildiği dahi söylenirmiĢ.”
3
.
KaĢkarlı Mahmud‟un, “Dîvânü Lugâti‟t-Türk” adlı eserinde ise Türk,
Nuh Peygamber‟in oğlu olarak tanıtılır
4
. Bütün bu bilgiler doğru ise ki, aksini
düĢünmek mümkün görülmemektedir. Ġster istemez Türklerin ilk vatanının
Orta Doğu ve dolayısıyla da Mezopotamya toprakları olduğu gerçeğini kabul
etmek gerekir. Tarihin bir döneminde Yafes oğullarının bir kısmı, Orta
Doğu‟dan bugünkü Türkistan topraklarını da kapsayan Orta Asya‟ya göç
ettiler ve orada çoğaldılar
5
. Ancak anılan coğrafyada yaĢayan Yafes oğulları,
çok çeĢitli sebeplerden dolayı Doğu‟dan ve Güney Doğu‟dan (Doğu
Ģemsiyesi olarak vasıflandırdığımız ve Turan-Ġran coğrafyası Ģeklinde de
tanımlanan, nispeten Kafkaslar ve tamamen Orta Asya, Mâveraünnehr,
Hindu KuĢ Dağları ve bugünkü Ġran toprakları) kitleler halinde hareket
ederek Sibirya üzerinden batıya yani bugünkü Avrupa kıtasına ve güneye yani
bugünkü Ġran toprakları üzerinden sıcak bölge ve denizlere (Irak, Suriye,
Mısır, Basra Körfezi, Akdeniz, Kızıldeniz) yönelmiĢlerdir. Anılan göç
dalgalarının en belirgin kitlesini oluĢturan Sümerlerin de Irak‟a yönelirken
aynı yolu izlediklerini düĢünüyoruz
6
.
I. Eskiçağda Irak‟ı Yöneten Türk Kavimleri
Birçok bilim adamı ve tarihçi tarafından Türk kökenli oldukları
belirtilen Sümerlerin, Türkçe ile akraba bir dil konuĢtukları bilinen bir
gerçektir. Avrupalı otoritelerin büyük bir çoğunluğu, Sümerleri, Hint-Avrupa
kökenli kavimlerden biri olarak göstermeye çalıĢsa da, hem filolojik, hem
antropolojik hem de teolojik açıdan Sümerlerin Orta Asyalı Türklerden
oldukları artık bir tahminden öte kanıtlarıyla ortaya konulmuĢ bilimsel bir
3
Bkz. Tuncer Baykara, “Türklüğün En Eski Zamanları”, Türkler, Ankara, 2002, c. I, s. 375.
(368-421). Yafes‟in oğulları olarak kabul edilen Türkler, Çinliler ve Moğolların akrabalığı ve
iliĢkileri hakkında geniĢ bilgi için bkz. Özkan Ġzgi, “Orta Asya'nın En Eski Kültürleri ve Çin
Medeniyeti Ġle ĠliĢkiler”, Türkler, Ankara, 2002, c. I, s. 678-699.
4
Mahmud KâĢgarî‟, Dîvânü Lugâti‟t-Türk, (Çev. Serap Tuba Yurtsever, Seçkin Erdi),
Ġstanbul, 2007, s. 606.
5
Bkz. Ġbrahim Kafesoğlu, “Tarihte Türk Adı”, Türkler, Ankara, 2002, c. I, s. 427;
Abdulhalik Bakır-Ahmet Altungök, “Klâsik ve ÇağdaĢ Kaynaklar IĢığında Turan ve Ġran
Kavramı ve Tarihsel Coğrafyası”, s. 393.
6
Abdülhaluk Çay-Ġlhami DurmuĢ, “Ġskitler”, Türkler, Ankara, 2002, c. I, s. 861.
Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 5
gerçektir
7
. Eskiçağ tarihçilerimizden Ekrem MemiĢ, Sümerlerden kalan yazılı
tabletler üzerinde yapılan filolojik incelemelere dayanarak, bu kavmin
konuĢtuğu dilin, Türkçe gibi Ural-Altay dil grubu arasında yer aldığını, ayrıca
iskelet kalıntıları ve araĢtırmaların da, Sümerlerin yuvarlak kafalı (brekisefal)
bir kavim olduğunu ortaya çıkardığını söylemektedir
8
. Sümerler, inanç
yönünden de incelendiğinde, Anu, Enlil ve Ea adında tanrılara taptıkları
görülür. Onlar gök yüzünü temsil eden Anu‟ya büyük saygı gösteriyorlardı.
Buna paralel olarak Türkler de Gök Tanrı‟ya tapıyorlardı
9
. Ayrıca, düz bir
arazi yapısına sahip olan Mezopotamya‟da yaĢayan Sümerler, mabetlerini
yığma toprak tepeler üzerine inĢa ediyor, sıcak bir iklimde yaĢamalarına
rağmen, koyun yününden mamul giysiler giyiyorlardı
10
. Dolayısıyla da onların
(Sümerlerin) yaĢam stillerine dair bu iki alıĢkanlığa bakarak, aynı coğrafi
özellikleri ve alıĢkanlıkları taĢıyan Orta Asya coğrafyasından geldiklerini ileri
sürmek doğru bir tespit olsa gerektir
11
.
7
Ekrem MemiĢ, “Orta Doğu‟da Türklerin Varlığı TartıĢmaları”, Türkler, Ankara, 2002, c. I,
s. 639; Gürer Gülsevin, “Sümerce Ġle Türk Dilinin Tarihi ĠliĢkisi”,
Türkler, Ankara, 2002, c. I,
s. 673-677.
8
Aynı eser, c. I, s. 639.
9
Aynı eser, c. I, s. 639. Türkler Ansiklopedisinde Gök-Tanrı inancı Ģöyle tanıtılır: “Tabiat
kuvvetlerine inanma, atalar kültü eski çağlarda birçok kavimlerde mevcut olduğu halde Gök-Tanrı dini
yalnız Türklerde görülür. Bu inanç sisteminde Tanrı en yüksek varlıktı. Göktürklerin bir hakanlık
kurması, O‟nun isteği ile olmuĢ, hakan Türklere O‟nun tarafından gönderilmiĢtir. Tanrı, Türk halkının
istiklali ile ilgilenen bir varlıktır. SavaĢlarda tanrının iradesi üzerine zafere ulaĢılır. Tanrı emreder,
uymayanı cezalandırır, doğum, ölüm onun iradesine bağlıdır. Can veren Tanrı onu istediği an geri alabilir.
Eski Türk inancına göre ebedi ve her Ģeyin yaratıcısı olan Tanrı tektir. Herhangi bir Ģekle sokulamaz.
Dolayısıyla putlar ve putların konduğu tapınaklar yoktur. Eski Türk dini inancında Tanrı bütün vasıfları
ile manevi, büyük tek kudret halindedir, güneĢ, ay, ateĢ ve yer, sular yardımcı kutsallar durumundadır.
Toplu semavi dinlerde Tanrı‟nın yanındaki melekler, peygamberler, kutsal kitaplar gibi.” Bkz. Gülçin
Çandarlıoğlu, “Uygur Devletleri Tarihi ve Kültürü”, Türkler, Ankara, 2002, c. II, s. 365-366.
10
Aynı eser, c. I, s. 639. Anlatılanlara göre, Sümerlerde yüncülük önemli bir üretim ve
ticaret ürünüydü. Ur‟da her yıl binlerce ton yünün iĢlendiğine dair bilgi verilmektedir.
Dolayısıyla bu ülkede hayvancılıkta önemli bir yere sahipti ve bu amaçla da burada yün elde
etmek maksadıyla binlerce keçi, koyun ve kuzu yetiĢtirilmekteydi. Shulgi‟nin kırk sekiz yıllık
yönetimini kapsayan Ġ. Ö. 2.093-2.046 tarihleri arasında 350 bin koyun ve keçinin geçiĢinden
söz edilmektedir. Bir diğer metinde ise Üçüncü ur hanedanının Ġbbi-Sin adındaki kralı
döneminde Ur‟un Krallık Yün Dairesi‟nin 6.435 ton ham yün (yapağı) iĢlemesinden sorumlu
olduğu bildirilmektedir. Anılan daire de 9.000 erkek ve kadın kölenin çalıĢtırılması ise bu
dönemde yün üretiminin ne denli büyük kapsamda olduğunu göstermesi yönünden
önemlidir. Bkz. Abdulhalik Bakır, Ortaçağ Ġslam Dünyasında Tekstil Sanayi, Giyim-KuĢam ve
Moda, Ankara, 2005, s. 23.
11
Ekrem MemiĢ, “Orta Doğu‟da Türklerin Varlığı TartıĢmaları”, c. I, s. 639.