Tbmm tutanak Hizmetleri Başkanlığı



Yüklə 205,33 Kb.
səhifə4/4
tarix04.02.2018
ölçüsü205,33 Kb.
#23823
növüYazı
1   2   3   4

OĞUZ TURHAN – Onu diyor zaten, “Canlılara aittir” patentlenemez.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Canlılara aittir” diyor zaten.

TAYLAN BARIN – Mülkiyeti farklı, benim şeyim var, bütün canlılara…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sizin şeyinizin bütün canlılara ait olmasının da bir karşılığı yok. Şimdi mesela ifade etsek, neye tekabül eder o?

TAYLAN BARIN – Ama gen bankasına tekabül eder. Gen bankası kendi şahsına ait işte bu donduktan sonra plasentalar falan…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “İşte canlılara aittir” diyor zaten.

OĞUZ TURHAN – Şimdi, genetikle ilgili çalışma yapıp yapmamasına kadar… Gen deyip geçmemek lazım.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, böyle kalsın bu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Kalsın.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bunu geçelim.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, toprak mülkiyeti.

Kamulaştırma konusu, zaten onda mutabıkız, onu yazacağız bir yere. Kamulaştırma dursun bence şimdilik.

Toprak mülkiyetine ne diyorsunuz?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Topraksız çiftçiye, toprak sağlanması.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Topraklandırma politikası.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Altan Bey, biraz önce dedi ya: “Herkese toprak verilir mi?”

ALTAN TAN (Diyarbakır) –Yani, bunun bir karşılığı da yok. Adam dedi ki: “Ben çiftçilik yapacağım bana toprak verin.” Baş edemezsin ki bununla. Hadi, toprak ver, ne kadar ver? 5 dönüm mü, 1 dönüm mü, 10 dönüm mü, 1 avuç mu?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, tabii, topraksız çiftçiye toprak sağlamak başka bir şey, toprağın bölünmemesi için tedbir almak başka bir şey. Yani, ikisi birlikte pekâlâ olabilir. Hem topraksız çiftçiye toprak sağlarsın.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi, Sayın Başkan, bu toprak reformuyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, buyurun.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi, tabii yakın döneme kadar -yakın dediğim işte 10-15-20 sene öncesine kadar- toprak reformunu savunmamak, neredeyse aydın olmamakla veya insan olmamakla, solcu olmamakla, vicdanlı olmamakla eşti.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Zannediliyordu.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Zannediliyordu eskiden, bu da değişti.

Değerli arkadaşlar, bu tarım ve hayvancılık politikaları bütün dünyada değişti, yani insan emeğine dayalı “Buna bir toprak verelim, 5 dönüm 10 dönüm bu da toprağını eksin, biçsin ve geçinsin.” anlayışı üretim açısından da tüketim alışkanlıkları açısından da bütün dünyada değişti. Dolayısıyla, bugün artık toprakların 1 dönüm, 3 dönüm, 5 dönüm bir şahısa verilip de onun keyfine göre işlemesinden ziyade daha büyük tarım işletmeleri, toplulaştırma, işte sulama faaliyetleri hatta belli devletlerde, belli bölgelerde bizzat ekilecek ürünün bile planlanması, yani bir zor ve cebir açısından değil. Mesela, herkes mercimek ekiyorsa diyor ki: “Bu sene mercimek ekme, dünya rekoltesi bu kadar. Sen bu sene pamuk ek, bu sene soya ek, bu sene buğday ek veya şu kadar buğday ek bu kadar pamuk ek.” Uzaydan bunlar kontrol ediliyor. Şu an çok farklı bir noktaya geldi bu şeyler. Yani bence bu ifadeler de biraz bugünkü ihtiyaçların ve mevcut durumun gerisinde kaldı. Yani, devlet, bugün “Ben tarımla uğraşacağım.” diyen her kişiye toprak temin etmeye kalkarsa bugün reel bir karşılığı yok. Yani onun için tekrar bir gözden geçirilip daha bugüne uygun yazılmasının yararlı olacağı kanaatindeyim.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Teşekkür ederim.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Biraz da böyle ayaklarımız yere basarak konuştuğumuz vakit, hak veriyorum ben size.

Şimdi, köylere gidin yani “Benim toprağım yok, toprak işlemek istiyorum.” diyen vatandaş yalan söylüyor. Köylerde o kadar boş toprak var ki zaten yaşlı nüfus var, herkes şehre de gitmiş. Topraklar artık…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Kıraçlaşmış.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – …kıraçlaşmış, işleyen yok. Büyük işletmelerde zaten onlar böyle bir talepte bulunmuyor. Onların talebi daha farklı bir üslupla…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tarım işletmeleri…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Doğru yani bir zamanlar çok önemliydi. Şimdi, önemsiz mi? Hayır, şimdi de hangi hâli aldıysa ona göre düşünüyor.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Perspektif farklı.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Biraz da böyle gerçekçi hatta ve hatta eğer anayasalar, Sayın İyimaya’nın dediği gibi: “Gelecek on yıllara aşkın zamanlı metinler.” Biz gelecek on yılları da hesaba katarak öyle bir madde üzerinde duralım. Bu da, buradaki bize danışmanlık yapan sevgili hocalarımızın, diğer arkadaşlarımızın mührü olsun.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Topraklar da ufaldı zaten. Yani bundan 20-30-40-50-100 yıl önceki gibi 10 bin dönüm, 20 bin dönüm, 50 bin dönüm sahibi insanlar ve ailelerde neredeyse kalmadı yani, çok çok azaldı, miras yoluyla bölündü gitti topraklar.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Altan Bey, tam da bu noktada diyoruz ki: -Çok kısa olarak- “Devlet toprağın verimli işletilmesi, tarım ve hayvancılığın korunması ile geliştirilmesine yönelik gerekli tedbirleri alır, bu tedbirlere ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Topraksız köylüye, toprak sağlamayı” çıkarıyorsunuz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Zaten var toprak, işlemiyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Önce toprağı olacak ki sizin söylediklerinizi yapsın.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Köylüde de belki kalmasın, belki tarım işletmeleri olsun, sosyal güvencesi olsun, farklı şeyler olsun.

PROF.DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, efendim gerçekten de bu toprak reformu ve tarım reformu, tabii bunlar birlikte de düşünülen şeylerdir. Sadece toprak reformu yetmez, tarım reformu da uygulanmalıdır çünkü bu topraklarda on bin senedir aynı usulle tarım yapılıyor, modern usuller getirilmelidir falan. Bunlar 60’lı yılların, 70’li yılların çok önemli konularıydı ve doğruydu da. Çünkü Türkiye arazisinin, Türkiye’nin demografik yapısının 60’larda yüzde 80’i kadarı bu işlerle ilgiliydi ama şimdi bu süratle değişti. Mesela, ben hatırlıyorum işte o milliyetçi cephe hükûmetleri falan denilen bir dönemde toprak reformuyla ilgili Urfa’da bir uygulama yapılmıştı. Gazetenin manşeti şöyleydi, onu hatırlıyorum -Urfalının sözüyle- “Türkeş babuğu toprak dağuto, gurbanın olum.” falan şeklinde böyle. Bunlar o günlerde uygulanabilseydi iyiydi ama yeterince uygulanamadı da. Onun için günümüzde artık böyle bir konunun anayasal ihtiyaç olmaktan ben de çıktığı kanaatindeyim. Ama bu konu Sayın Vekilimin biraz önce okuduğu bir kısalıkta, yine de gündeme getirilebilinir.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben yeri gelmişken bir iki şey daha izniniz olursa söyleyeyim yani benzer şeyler söylüyoruz. Şimdi, Türkiye’nin ciddi bir tarım ve hayvancılık reformuna ihtiyacı var aslında yani üretim mantalitesinin, tüketim mantalitesinin şeklinin her ikisinin de değişeceği bir ciddi reform. Bunu dünyada en iyi yapan ülkeler var. Mesela, Fransa mesela, İsrail mesela, Hollanda ve kısmen de Almanya yani tarım olmasa da hayvancılıkta Almanya. Ben şahsen böyle çok profesyonel şekillerde olmasa bile, daha amatörce bu şimdi bahsettiğim bu dört ülkede de bunları gözlemleme imkânım oldu. Bir rakam vereyim yani kayda geçmesi açısından: Şu an Türkiye’nin toprakları yaklaşık 780 bin kilometrekare -776 bin vesaire- nüfusu ise 75 milyon. Hollanda’nın toprakları Konya vilayetinden küçük ama 75 milyonluk koskoca Türkiye’nin tarım ve hayvancılık ihracatı yıllık 12 milyar dolar, Hollanda’nın 80 milyar dolar. Yani dolayısıyla, bugün artık biz bu toprak mülkiyeti, tarım, hayvancılık meselesine de biraz bu noktadan bakıp nasıl yapabiliriz, bu işletmeleri nasıl, işte hem halkın gelir seviyesini artırarak, mağdur etmeyerek köyde oturan vatandaşlarımızı da, hem de bugünkü dünyada doğru düzgün üreten ve o ürettiği malı da doğru düzgün satabilen o işte karı, artık değeri halka, üreten kesime aktarabilen bir sistemi nasıl kurabiliriz bence onun üzerinde yoğunlaşmalıyız diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani burada tabii bir garabet de var. Biz şimdi topraklar boş kaldı falan diyoruz, sanki o toprakları terk edenler geldi şehirlerde aliyyülâlâ şartlarda yaşıyorlar, iş güç sahipleri vesaire falan.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Olmadı tabii, o da olmadı, tarımsal üretimimiz de artmadı.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Şimdi, Rıza Bey’le tabii, paralelliğe düşüyorum. Bir şekliyle bizim topraktan kopardığımız insanları, istihdam edebileceğimiz geniş sahalarımız yok, bu kadar imkânlara sahip değiliz. Yani bu insanlar topraklarından kopmak suretiyle daha refah içerisinde yaşayabilecekleri şartlara ulaşmadılar. Geldiler şehirlerin varoşlarında problemli topluluklar oluşturdular, yokluk içerisinde bir kısmı sefalet hayatını yaşıyor. Yani bunu çok geniş bir zamanda tartışmak lazım, bilemiyorum bu anayasanın da konusu mudur diye bakmak lazım? Burada gözden kaçırmadığımızı ifade edebilecek, yeri geldiği vakit herhangi bir tedbire yönelmemiz gerektiğinde onu da mündemiç olan içerisine alabilecek cümlelerle bu işi bağlasak diye düşünüyorum.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi, burada, ben de benzer şeyler söyleyeceğim de. Mesele şu: Tarım ve hayvancılık veya toprak reformu veya toprak mülkiyeti konusu. Konuşmalarımız içerisinde aslında eğer bunu anayasaya koyarsak ileride ne derece bazen ayak bağı olacağını, bazen de ne derece anlamsız bir hüküm olacağını da göreceğiz. Öyle bir durumla da karşı karşıyayız. Bunlar aslında uygulamada iktidarların icraatlarıyla ilgili konular. Dolayısıyla, iktidar, birisi tarım-hayvancılığa belki konjonktür olarak aynı iktidar, başka bir zamanda başka bir şeye daha fazla öncelik verebilir ama zamanla bu reformlardaki öncelikler de değişebilir. Anayasaya bunlarla ilgili hüküm koymaya bence gerek yok ama toprak mülkiyeti konusu, bir mülkiyet konusudur. Mülkiyet hakkı zaten bize verilmiştir, mülkiyet hakkının sınırlandırılmasında kamu yararı zannedersem sınırlama nedeni olarak vardır. Kamu yararı gerekçesiyle birlikte eğer hükûmet tarım alanında veya işte hayvancılık alanında bir şeyler yapmak istiyorsa ona dayanabilir. Eğer birilerini mülkiyet hakkını sınırlandıracaksa ve kamu yararıyla da izah edilebiliyorsa zaten bunda anayasaya aykırılık yok.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Zaten istimlak vesaire bunlar kamulaştırma yani.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tabii, yani, dolayısıyla aslında bunlar anayasanın konusu değil, siyasi iktidarların icraatlarıyla ilgili konulardır ve kanun koyucu olarak zaten parlamento çoğunluğu anayasaya uygun tasarruflarda bulunur ve zamanla da esneklik sağlar, eğer anayasada bunu düzenlemezseniz. Kanun koyucu iktidarlara esneklik sağlar ama anayasaya hüküm koyarsanız bazen ayak bağı olabilir, bazen de anlamsızlaşabilir, ayak bağı olmaz belki ama hiçbir anlamı da olmayabilir. Toprak reformunun günümüzde anayasada olsa da bir anlamı olmayacağı örneğinde olduğu gibi.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bunun kişi hakları boyutu var mı, kamu hakları boyutu var mı? Onlara bir bakıp…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Mülkiyet hakkı Oktay Bey.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet, yani, işte, “Mülkiyet hakkı” deriz biraz daha dikkatlice bakıp hepimiz hemen hemen aynı şeyi düşünüyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Biz biraz daha farklı düşünüyoruz galiba.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ona hiç şaşmıyorum da Rıza Bey, mutlaka olacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizim bu maddemizde hem toprak reformu hem tarım reformu birlikte ele alınıyor. Yani Oktay Bey’in söylediği doğru tabii. Köyden kente büyük bir göç var. Köyden kente topraklarını boşaltıp kente gelenler aslında sefalet içinde yani üretime katkısı varken toprakta, şimdi üretime hiçbir katkısı olmuyor ve kendisi bakımından da hayat düzeyi de yükselmiyor üstelik. Yani onun için eğer o çiftçiyi, toprakta tutacak birtakım çözümler gerekiyor, nedir o? İşte hem toprağının olması hem de tarımın verimli bir hâle getirilmesi. Yani Hollanda örneği işte söylediğiniz çok önemli tabii. Yani tarımda verimin artırılmasını sağlayacak tedbirlerin toprak reformuyla birlikte ele alınması yani herkesin toprağı olsun -toprağı işlemek isteyen, çiftçilik yapmak isteyen herkesin toprağı olsun- ama o toprağı en verimli şekilde kendisine, hayat düzeyini, yaşam düzeyini yükseltecek biçimde işleyebilsin aynı zamanda. Bunu nasıl sağlayacağız? Onun için bu ikisini birden biz bu maddeye koyduk, hem toprak reformunu hem tarım reformunu düzenleyelim diye koyduk. Yani ikisi aslında birbirinin içine geçmiş bir durumda, yani toprağı bulunmayan çiftçiye toprağı sağlayıp aynı zamanda verimi arttırma pek böyle anakronik, modası geçmiş bir şey olduğunu zannetmiyorum.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, efendim, tabii, bunlar ideal durumlar yani insanlarımızın toprakları olsa bunları işleseler bunu da verimli bir şekilde işleseler, modern usullerle işleseler. Tabii bunu 60’lı yıllarda yaparken bir sistem içerisinde düşünülmüştü. Tarım reformu, toprak reformu. Bir de kooperatifçilik diye bir kavram geliştiriliyordu; mesela 100 dönüm toprağı olan 50 dönüm toprağı olan, kuru veya sulu toprak olmasına göre onların ölçüleri değişiyordu.

Şimdi, bir traktör alamayabilir insan, o zaman işte kooperatif olacaktı, traktör olacaktı onlar sulayacaktı, onlar süreceklerdi falan. Sonra kooperatiflerimiz ne işe yaradılar? Onu çok iyi uygulayamadık, TRT özellikle bunu çok destekledi yayınlarıyla ama en son tahlilde, tarım kooperatiflerimizin, tarım birliklerimizin asıl fonksiyonu -biraz trajikomik- Almanya’ya işçi göndermede öncelik oldu, öncelik tanındı onlara. Sonra kooperatif üyeleri Almanya’ya gitti, kooperatifler de kaldı falan, böyle bir durum. Şimdi, tabii, kooperatifler yine var ama genellikle yapı kooperatifleri falan var yani bu tarımla falan ilgili, o kadar, bu manada bir kooperatif işi de kalmadı. Ama yine de devletin bu hususa dikkatinin çekilmesi lazım çünkü günümüzde tarımcılığın geldiği nokta belli. “Avrupa Birliği politikalarıyla uyumlaştırma” adı altında vesaire yapılan birtakım olumsuz uygulamaların tarımı çok gerilettiği, hayvancılığı çok gerilettiği, et fiyatlarının çok arttığı, et ithalatının yapıldığı, her şeyin ithal edilmeye başlandığı vesaire bir ortamda da yaşıyoruz yani bunlar konuşuluyor. Tabii, bunların uzmanı da olmadığımız için çok da net şeyler söylemek çok mümkün görünmüyor ama kamuoyundaki tartışmalardan bunları biliyoruz.

Onun için, biz bu konunun ne 60’lı yıllarda olduğu gibi detaylandırılmasını ne de temelli gözden uzak tutulmasını uygun görmedik. Tekrar önerimizi… Bir cümlelik bir öneri bu. “Devlet, toprağın verimli işletilmesi, tarım ve hayvancılığın korunması ile geliştirilmesine yönelik gerekli tedbirleri alır.” şeklinde bir cümleyle dikkati çekmek istiyoruz anayasada böyle bir konuda.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Biz buna katılırız mesela. AK PARTİ de katılır.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Biz katılmayalım yok.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Niye?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Biz bu tür maddelerin hiçbirisine katılmıyoruz esasında.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ha, yani “Olmasın.” diyorsunuz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Olmasın yani. Biz, çevre hakkıyla ilgili bölümde birkaçını fıkra olarak yazarız.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onlar “Olmasın.” diyor, biz yetersiz buluyoruz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Olsun mu üçümüzün ki?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, biz, topraksız köylüye toprak sağlanmasını…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yahu, nasıl vereceksiniz?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani “solculuğumuzun gereği olarak” diyorsunuz.

Peki, nasıl yapıyoruz o zaman?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, neyse yani, ısrar ediliyorsa yazılacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman biz maddeyi koruyalım böyle, biz üzerinde tartışırız tekrar.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tamam, kalsın. “CHP önerisi” diye yazalım.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben de biraz takılayım Rıza Bey’e bari yani bu eski bir sol fantezi yani başka bir şeyi yok, bunun bugünkü bir karşılığı yok.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sol fantezi olur mu, sol ölmedi bir kere, sol yaşıyor.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ölmedi, ayakta, yaşıyor.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Dediğim gibi, latife olarak alın yani.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hayır, sol da değişecek tabii günümüz şartlarına uygun…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Mesela “Her öğrenciye bir bilgisayar vermek zorundadır devlet.” diyebiliriz. Bu daha gerçekçi yani.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Rıza Bey, bitti mi, taksici esnafını falan yazacak mıyız?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Taksici esnafı nereden çıktı?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır yani yazacaksak buraya yazalım da yeri gelmişken, sorun yaşamayalım sonra. Bunları da talep edebilirler, orman köylüsü, toprak köylüsü…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Dolayısıyla mülkiyet konularını bitirmiş olduk.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, bitti mi Rıza Bey?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Kamulaştırma var.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok yok, kamulaştırmayı ben ayrı bir… Yeri gelince konuşalım kamulaştırmayı.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Neresidir yeri?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Orada işte, vergi, kamulaştırma, vatan hizmeti, bunları bir yere yazacağız tabii ki. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili değil ya bunlar, o bakımdan yani.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman bitti.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sizinkiler bitti. Bir daha getirmeyeceksiniz değil mi ilave?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hiç belli olmaz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Son fikrinizse söyleyin de…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Mustafa Bey de zorla tahrik ediyor yani.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, kayda geçsin diye söylüyorum: Bitmiş.

Peki, şimdi BDP’nin önerileri vardı. Aslında ilk önerileri görüşmüştük değil mi?

YUSUF UYGAR – Onlar parantez içinde.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Parantezde olanlarla ilgili vardı.

YUSUF UYGAR – Ama herhâlde diğer partilerin de mesela engelli hakları…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Engellilerin hakları” diye bir şeyimiz var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O bizde de var.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Var mı? Varsa o zaman beraber görüşülecek.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ya bu toplumsal dışlanmayı filan konuştuk mu acaba? Madde yazdık mı?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani o konuda bir şey konuşmuştuk ama onunla ilgili…

TAYLAN BARIN – Hayır, maddede yer alıyor zaten bunlar. “Devlet, gençlerin, engellilerin ve tüm dezavantajlı kesimlerin kendilerini ilgilendiren kararlarda görüşlerini…” Beş yerde “engelli” geçmiş zaten kabul ettiğimiz metinde.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hatta toplumsal dışlanmayla ilgili…

TAYLAN BARIN – O da var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada sosyal güvenlik haklarıyla ilgili birkaç madde var yani bu BDP’yle birlikte mi bilmiyorum.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – 2 numaralı Komisyonda görüşülmedi mi bunlar?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Görüşüldü. Bu toplumsal dışlanma ve yoksulluğa karşı koruma hakkı konuşuldu ve dendi ki: CHP’yle BDP ortak madde hazırlasınlar, ikisinde de var çünkü bu. O hâlâ o aşamada.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hazırladınız mı?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, hazırlanmadı.

YUSUF UYGAR – Biz o zaman bir şey yazmıştık. Akıbeti belli olmadı onun. Sonra onu bulamadık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sizinkini mi bulamadınız?

YUSUF UYGAR – Tutanaklarda da çıkmadı, yok, o tartışmalar kayboldu yani onları bulamadık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama ben hatırlıyorum, ona ben katılmıştım.

YUSUF UYGAR – Evet, ben de vardım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Dendi ki: BDP’yle CHP ortak madde hazırlasınlar. Orada kaldı, onu şimdi yapmak lazım. Özgür Hanım vardı, Özgür Hanım burada dalgaya geldi, bizimkiler de dalgaya geldi ve o öyle hazırlanmadı.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, o zaman siz hazırlayın onu, hemen görüşelim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hazırlayalım evet. Yarın…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Başka bir şey var mı Rıza Bey? Yok herhâlde değil mi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Engelli hakları var hem BDP hem CHP önerisi olarak. Bizim, sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı var. Ondan sonra, gençlik hakları hem BDP hem CHP’de var. Yaşlı hakları…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bunların hepsi katalog dışı değil mi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Rıza Bey, isterseniz, şöyle bir şey önerebilir miyim: Siz bunların hepsini yazın buraya. “CHP önerisi” diye yazalım, geçelim bunları, olur mu?

YUSUF UYGAR – Bizim de önerimiz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Siz istemiyor musunuz?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Biz bunu koyduk, eşitlikle pozitif ayrımcılık maddesinde bu var yani o kâfi.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onunla hiç ilgisi yok bunun.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Detaylandırmak istemiyoruz biz şeyleri çok fazla.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani bu anayasa acayip bir şey olacak o zaman.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ekonomik, sosyal haklar önemli şeyler.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Görüşecek miyiz onu?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Belki ek bir madde olur mu bilmiyorum.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hayır, yani biz bunların içerisinde belki bazı cümlelere katılabiliriz. Onları da ayrı madde değil, eşitlikle ilgili olan maddelere eğer kabul edersek koyabiliriz, öyle bir öneride bulunabiliriz ama sizin önerilerinize bakarak tabii önce.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizim önerilerimiz yani BDP’yle CHP’nin önerileri hiç olmazsa başlık olarak aynı. Engelliler, toplumsal dışlanma, yaşlılık, sosyal hizmet…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – E, konuşalım onları.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onları konuşup belki böyle bir maddeye indirebiliriz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, ne yapalım?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, öyle yapıyoruz. Bir kere, BDP ve CHP bu maddeleri konsolide etsinler.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bütünleştirsin bu maddelerini.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, bunları bütünleştirmeye çalışsınlar, ondan sonra size satmaya çalışsınlar.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, ne yapıyoruz o zaman?

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – O zaman bitiriyoruz yani.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman bitti.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, yarın kaçta toplanacağız?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yarın sabah belki biz bir araya gelebiliriz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yarın uzmanlar sabah bir araya gelsinler, biz öğleden sonra toplanalım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O kadar uzun sürmez ama yazarlar.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bence toplantıyı öyle çok öğleden sonraya atmaya gerek yok. Bugün de niye atıldı onu da bilmiyorum ben ama yarınkini 11.00’de başlatabiliriz, 10.00-11.00’de falan.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – 11.00’e kadar halledin yani bir iki madde zaten.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Olabilir.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Oktay Bey, 11.00 uygun mudur?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – 11.00 olur yani.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sabah çalışırlar CHP, BDP.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Biz de 11.00’de başlayalım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – 11.00’de başlayalım yarın, olur mu?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Biz 11.00’de, onlar ne zaman toplansınlar?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – 9.00’da filan.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – 9.00’da, tamam.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Zaten sizin madde önerileriniz var, onları…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hatta yarına kalmasın, vaktiniz varsa şimdi değerlendirin.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Danışmanların da olması lazım.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Doğru.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, arkadaşlar, yarın saat 11.00’de toplanmak üzere bugünkü oturumu kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.41




Yüklə 205,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə