14
1962’den itibaren Avrupa’da her türlü Happening
sergilenmeye başladı. Happening görsel sanatlarla
sahne sanatları arasında bir girişim sağlamıştır. Living
Theater ve Julian Beck’in tiyatro alanında bu konularda
çalışan ve Happeningi benimseyen sanatçılara önemli
katkıları olmuştur.
1960 yıllarının sonunda Happeningden etkilenen (esinlenen)
iki eğilim ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri sanatçının kendi
vücudunu sanat malzemesi olarak kullandığı Vücut sanatı
(Body Art) diğeri ise, bünyesinde küçük anlatım parçalarına
da yer veren Action- Performance’dir. (1960 Sonrası Sanat,
S.Germener, s.22-23)
Oluşumların ve çevresel sanatın yaratıcılarından olan
Kaprow, izleyiciyi etkin kılan tek kezlik düzenlemeleriyle
20 yüzyıl sanatına yeni boyutlar katmıştır.
ABD’li Allan Kaprow (d.1927) sanat tarihi eğitimi gör-
müş, 1957’den başlayarak iki yıl kadar John Cage’in
New York Yeni Toplumsal Araştırmalar okulundaki
deneysel müzik dersleri izlemiştir.
Sanatçı, Cage’den estetik bir düzenlemedeki rastlantı ve
belirsizlik kavramını öğrenmiş, onun müzik konusunda-
ki oluşumlarından yararlanmış, izleyici kitlesinin etkin
katılım olanaklarını fark etmiştir. 1958’de Art News
dergisinde yayınlan bir yazıda, güzel sanatlarda usta
işçiliğin ve kalıcılığın bırakılarak, bozulabilir dayanıksız
malzemeye yönelinmesini savunmuştur.
Kaprow’a göre birleştirme “dokunabilir ve çevresinde
dolaşabilir”, çevresel sanat ise “içinde dolaşabilir” et-
kinlikleridir. Oysa “oluşum” izleyicinin gerçekten katıla-
cağı ve artık herhangi bir müze yada galeriye bağlanma
zorunluluğu olmayan tek özgün “olay”dır.
ABD’li Allan Kaprow (1927-2006), ressam, assemblage
sanatçısı, eğitmen, sanat teorisyeni, Performans Sanatı
kavramının oluşumunda öncü, Happening’in gelişmesi-
ne ve teorisine katkıda bulunmuş bir sanatçıdır.
1958’de Kaprow “Jackson Pollock’un Mirası” başlıklı
makaleyi yayınlamıştır. Bu makalede Kaprow boya, san-
dalye, yiyecek, neon ışıkları, duman, su, eski çoraplar,
bir köpek, filmler gibi nesnelerden yapılan, kalıcı olma-
yan bir sanat talep eder. Bu metinde Kaprow, Happening
(Etkinlik/Oluşum) terimini ilk defa kullanır.
Kaprow’un yaptığı işe dair bir diğer tanım en can alıcı
ifadelerden birini de barındırır:
“gerçek, büyük olasılıkla küresel çevre, bizi giderek daha
katılımcı bir biçimde işin içine dahil olmaya zorlayacak...
gökyüzü, okyanus tabanı, kışlık tatil yerleri, moteller,
arabaların hareketleri, kamu hizmetleri ve iletişim araçları
gibi verili doğal ve kentsel çevrelere tepki vermek adına
hareket edeceğiz.” (www.kaprow.org, 2015)
Ünlü sanatçı ve kuramcı Allan Kaprow’un bu tanımla-
masına ve yaklaşımına göre, happening yeni bir boyuta
ulaşmaktadır. Sanatının sistem kırıcı ve eleştirel bir
yönü olduğunun altını çizmektedir. Bu yaklaşım happe-
ningi alımlayıcısı bakımından, hem cazip bir aktivizm ve
adrenalin hem de çevreci ve provakatif kılacak sonuçlar
doğurabilecektir. Sanat ve hayat rekabet halindedir. Bir
zamanlar yaşamdan üstün gibi görünen sanat, modern
dönemde hayata yenilir. Hayat, bu yarışı kazandığı için
de sanat, hayata katılmaktadır. Ya da hayat tarafından
sömürgeleştirilmektedir.
Kaprow’un sayıları 200’ü aşan Happening’leri zaman
içinde değişime uğramıştır. En sonunda Kaprow çalış-
malarını “Etkinlikler” diye adlandırdığı, gündelik hayatla
uyum içindeki normal insan etkinliğinin araştırılmasına
adanmış, bir ya da birkaç oyuncu için yazılmış parçalara
çevirmiştir. Kaprow ayrıca sanat-olmayan-sanat kavra-
mıyla da bilinmektedir. Red Grooms, Jim Dine, Robert
Whitman, David Tudor ve Yves Klein o dönemin Happe-
ning sanatçılarından bazılarıdır. Happening sanatçısı
olan ve adı Pop Art ile de anılan Claes Oldenburg gibi
çok sayıda ünlü sanatçı Kaprow’u kendilerini etkileyen
kaynaklardan birisi olarak anar. Allan Kaprow sırasıyla
Fluxus, Performans Sanatı ve Yerleştirme Sanatı’nı
(Enstalasyon) etkilemiştir. Kaprow’un Happening’leri
Fluxus’u; geç 60’larda ve 70’lerde Performans Sana-
tını; Çağdaş Sanat’a çok büyük etkisi olan çoklu ortam
(multimedia) ve günlük hayatın sanatını önemli ölçüde
yönlendirmiştir.
Türkiye’de happening
Türkiye’de 1988 yılında happening sanatı ile ilgilenmeye
başlayan Tönel, Oluşumlarının kurgularını, düzenlenmiş
olmaktan çok farklı olguların birleştirilmiş olmasına
bağlar. Bu bakımdan aşağıda örneklerini göreceğimiz
happeninglerinde, 20. Yüzyılın temel sorunu iletişim-
sizlikten çokça beslenmiş, gerçeküstücü mekanlar
sahnelemelerinde onu oldukça etkilemiştir.
İlk happening : Haykırma Happeningi
Adnan Tönel ilk happeningini 1988’de İstanbul Üniver-
sitesi Devlet Konservatuvarı’nda öğrenciyken, Konser-
vatuvar müdürü Ergen Korkmaz’a bir mektup yazarak
başlatır. Kadıköy’de bulunan Konservatuvarın Konser ve
Bale Salonu olarak kullanılan mekanını “Haykırma” adlı
bir happening için kullanmak izni istemektedir. Tiyatro
bölümü öğrencileri rutin klasik tiradlarını çalışırken
Tönel, bale bölümü, vurmalı, nefesli ve yaylı sazlar
bölümlerinde okuyan arkadaşlarına böyle bir oluşuma
katılmaları için baskılı bir davetiye yollamış, ardından
çağrılanlardan bazılarına, içinde kağıt parçaları, tahta,
fotoğraf kesilip oyulmuş figürler, baretler, tulumlar, bo-
yalı parçalar ve olayın yapılacağı yerin krokisini içeren
gizemli bir paket iletmiştir.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Bale ve
Konser Salonu tarihi bir güne tanıklık edecektir, Dadacı
mizansenlerin, pantomim kolajların ve hareketli soyut
ve atonal müziğin devindiği nefesli saz beşlisi Pink
Panter’i seslendirmektedir. Işıkların söndüğü an-
lık bir bölümde tıka basa dolu salonda herkes çığlık
çığlığa bağırmaya haykırmaya başlamış, 2 oluşumda