Türk dünyasi iŞletme fakültesi uluslararasi iLİŞKİler böLÜMÜ YÜksek lisans biTİrme tezi


Genel Hatlarıyla Karabağ Bölgesinin Tarihi ve Buna Paralel Etnik Yapının Oluşumu



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə2/9
tarix15.03.2018
ölçüsü0,74 Mb.
#32070
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Genel Hatlarıyla Karabağ Bölgesinin Tarihi ve Buna Paralel Etnik Yapının Oluşumu

Karabağ bölgesi hem tarih hem de etnik yapı açısından bir Türk yurdudur. 17

Ermeni asıllı yazarların aksine, Dağlık Karabağ sorununun tarihi temellerini Rusya’nın bölgeyi işgal ettiği 19. yüzyılda değil, etnik yapının şekillenmeye başlamasıyla doğrudan ilgisi nedeniyle, günümüzde Azerbaycan diye bilinen coğrafi arazide kurulmuş Kafkas Alban Krallığı’nın tarihinde aramak gerekmektedir. Alban Krallığı M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuş ve M.S. 7. yüzyıla kadar bağımsızlığını korumuştur. Krallık, Kuzey Azerbaycan’ı içine almakla Aras Nehri’nden başlayarak Derbent’e kadar uzanan toprakları kapsamıştır. Alban toprakları Arap kaynaklarında “Arran”, Suriye kaynaklarında “Aran”, eski Ermeni yazılarında “Ağvan” olarak geçmektedir. Arnavutluk (Albania) ile karıştırılmamaya dikkat edilmesi gereken ve Kafkas’ların çeşitli halklarının bir arada yaşadığı Alban Krallığı veya Kafkas Albanyası, kendi diline ve kültürüne sahip olmuştur. Farklı etnik grupların birliğinden oluşan Alban Krallığı’nın temel etnik grupları Alban (Alpan), Uti (Udin ), Gargar (Gerger) olmuşlar. Ve bu grupların etnik kökenleri ile ilgili tarihçiler farklı tezler savunmuşlar. Fakat, Albanların etnik kökenleri tartışılabilirse de, en azından Ermeni kökenli olmadıkları bilinen bir gerçektir. Alban Krallığı’nın coğrafi sınırları içerisinde bulunan Karabağ’ın dağlık kısmının da bu anlamda, Ermeni tarafının iddia ettiği gibi Ermenilerin yaşadığı ve Büyük Ermenistan’ın bir eyaleti olduğu fikri doğru değildir. Çünki, belirtildiği üzere, Ermenilerin Kafkas kökenli bir halk olmadığı artık bilinen bir gerçektir.

Alban halkının Ermeni kökenli olmadığı kullanılan dil bakımından da açıkça ortaya çıkmaktadır. Ermeniler Hint-Avrupa dil ailesine, Alban dili ise Altay dil ailesine aittir. Ayrıca, eski Ermeni dili 36 harfden oluşurken, Alban alfabesi 52 sesten ibarettir.18 Bazı Alban kabilelerinin Türk dilinde konuştukları da bilinmektedir.19

Alban Krallığı, M.S. 313 yılında Hıristiyanlığı kabul etmiştir. 8 yüzyıldan itibaren başlayan Arap işgali sonrasında Albanlar İslam dini ile tanışmış, daha önce büyük çoğunluğu Hıristiyan olan bölgede İslamiyyet başat bir din haline gelirken, dağlık kısımlarda yaşayan Albanlar kendi Hıristiyan inançlarını koruya bilmişlerdir. Hilafetin baskısı ile 705 yılında Alban kilsesi Ermeni Gregoryan kilsesine bağlanmıştır. Sonuç olarak bu olay, Ermeni Kilisesine Alban kültürü üzerinde etkinlik sağlama fırsatı vermiş ve Hıristiyan Albanlar Ermeni alfabesini kullanmaya, dini ayinleri yerine yetirmeye mecbur bırakılmışlardır. Böylelikle, devlet ve kilise bakımından bağımsızlığını kaybeden Albanların Gregoryenleştirilme ve Ermenileştirilme süreci bu tarihten itibaren başlamıştır.20

Böylelikle, 8. yüzyılda Kafkas Albanyası’nın mevcudiyyetine son koyulmuş ve onuncu, on birinci yüzyıllarda Dağlık Karabağ, diğer Kafkasya bölgeleri gibi Hilafetin bir parçası olmuştur. 21

XI. yüzyılın ortalarında bölgeye Oğuzlar gelmeye başlamıştır. Türk akınlarının çoğalması ile Karabağ, Azerbaycan’la birlikte Selçuklular’ın kontrolüne geçmiştir. Selçuklular’dan sonra Azerbaycan Atabeyleri’nin hakimiyetine geçen Karabağ, Moğol istilasının ardından İlhanlı Devleti’nin esas karargah merkezine çevrilmiştir. İlhanlı Devleti zamanında, merkez Tebriz olurken, yaz mevsiminde bu maksatla Karabağ’dan faydalanılmıştır. Bu dönemde, Azerbaycan’ın tümüne yakın kısmının Türk unsurların hakimiyeti altında olduğu görülmektedir. Bölge, Türkmen devletleri döneminde önce Karakoyunlu, sonrasında ise Akkoyunlu devletlerinin bir kısmını oluşturmuştur. Safeviler döneminde ise Gence Beylerbeyliği’nin bir vilayeti gibi yine Türklerin kontrolünde olmuştur.

XIII. yüzyılda Moğol işgalleri öncesinde, bölgenin sakinlerinin Türkçe konuşan halklardan oluştuğu belirtilmektedir. Dönemin kaynak kitabı olan “Acayibü’d-Dünya”da, Arran bölgesindeki Türkler, 100 bine yakın süvarisi olan en büyük etnik unsur olarak nitelendirilmektedir. Kitapta Türklerin yanı sıra Azerbaycan bölgesi ve Karabağ’da bazı Moğol-Tatarları grubu ve Haçen Hanlığı bölgesinde de Hıristiyan olan Alban kabilelerin yaşadığı, fakat bu Hıristiyan kabilelerin Ermenilerle hiçbir bir alakasının olmadığı belirtilmektedir.

Bu tarihlerde bölgedeki Ermeni ailelerin dağınık bir şekilde değişik bölgelerde yer aldıkları ve ortada bir Ermeni devletinin olmadığı belirtilmesi gereken esas nüanstır.22

18. yüzyılın başlarında bölgede Penahali beyin önderliğinde Karabağ Hanlığı kurulmuştur. 1727 yılında bölgenin toplam nüfusu 122 bin olmuştur. Bunun 80,3 binini (% 66) Azerbaycan Türkleri, 37,8 binini (% 31) Gregoryenleşmiş Albanlar, 3,7 binini (3,1) Kürtler oluşturmuştur.

1805 yılında Karabağ hanlığı ile Rusya arasında imzalanan anlaşma ile Karabağ bölgesi Müslüman–Azerbaycan toprağı olarak Rusya’ya birleştirilmiştir.23




      1. Dağlık Karabağ Sorununun Ortaya Çıkışı

Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ münakaşasını incelediğimiz zaman sorunun kaynağını daha iyi anlayabilmek için Ermenilerin hangi dönemlerden geçerek devlet kurma fırsatı elde ettiğini belirtmek de gerekir.

Tarihte hiçbir zaman bir devlet kuramamış, hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde “millet-i sadıka” olarak bilinen Ermenilerin bir millet veya bir devlet kurma fikrinin nereden beslendiğini ve bunu adım adım gerçekleştirmek için 19. yüzyılın başlarından itibaren nelere başvurduklarını aydınlatmamız gerekir. Ermenilerin bu fikrini sömürgeci devletler desteklemişlerdir. Bunun esas nedeni Ermenilerin azınlık halinde yerleştikleri Doğu Anadolu ve Kafkasya bölgesinin sağladığı jeopolitik avantajlar olmuştur. Bu bölge, Karadeniz, Hazar Denizi ve Basra Körfezi üçgeni arasında yer almasından ve İran-Kafkasya yoluyla Asya’nın içlerine açılma imkanına sahip olmasından dolayı devletlerin ilgi odağı olmuş ve rekabet alanına dönüşmüştür.24

Belirtilmesi gereken en önemli hüsuslardan biride Ermenilerin Azerbaycan topraklarında ne zamandan beri yerleştikleridir. Mesele şu ki, Ermeniler Azerbaycan’a, Dağlık Karabağ’a çoğunluk halinde sonralar göçürülmüşlerdir.25

Hem Ermeni devletinin kurulması hem de Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yerleştirilmesi gibi iki hüsusu birlikte ele alarak incelediğimizde Dağlık Karabağ sorununun hangi mantık üzerinde ortaya çıkmış olduğunu daha iyi bir şekilde algılamak mümkün olacaktır.




        1. Çarlık Rusyası’nın Ermeni Göçü Politikası, Esas Amaçları ve Sonuçları

Güney Kafkasya 18. yüzyıldan itibaren esasen Osmanlı, İran ve Rus İmperatorluklarının rekabet alanına çevrilmiş, bu devletler dini ve etnik bağlarını kullanarak bölge üzerinde etkinlik sağlamaya çalışmışlardır.

Ruslar, Güney Kafkasya ve Hazar havzasına Hazar Türklerinin varlığından dolayı uzunca bir süre için ilerleyememişlerdir. Rusların Kafkasya bölgesine ilgisi I Petro’nun zamanında artmıştır. Temel amaç güvenlik ve stratejik açıdan önemli buldukları sıcak denizlere çıkış imkanı elde etmekti. II Katerina zamanında ise Rusların Kafkasya’ya yönelik stratejileri daha sistemli hale gelmiştir. 19. yüzyılın başlarından itibaren ise Safevilerin ve Osmanlı İmperatorluğunun zayıflaması, Güney Kafkasya ile ilgili Rusların planlarını gerçekleştirmesine olanak sağlamıştır.26

1804–1813 ve 1826 -1828 yıllarındaki Rusya-İran Savaşlarının ardından Azerbaycan’da o dönemde kiçik devletler halinde mevcut olan hanlıklar Rusya Çarlığı tarafından işgal edilmiştir. Karabağ Hanlığı da 1813 yılında Gacar yönetimi ve Rusya Çarlığı arasında imzalanmış Gülistan Anlaşması ile Rusya Çarlığı’na birleştirilmiştir. Rusya Çarlığı yeni ele geçirdiği topraklarda çoğunluk teşkil eden Türk Müslüman nüfusunu kendine sadık bulmadığından dolayı bölgenin etnik yapısını ve dinini değişme eğilimine gitmiştir. Bu noktada, hem Rusya Çarlığı’nın hem de Ermenilerin Hıristiyan olmasından dolayı bu topluma hedeflerinin gerçekleştirilmesi için bir vasıta olarak yanaşılmıştır.27

Nitekim, Çarlık Rusya’sı, komşu ülke ve bölgelerden topladığı Ermeniler’i, özellikle 1828 Rusya-İran Savaşından sonra ele geçirdiği Azerbaycan topraklarına yerleştirme yolunu seçmiştir. 1828 ve 1829. yıllarda imzalanan Türkmençay (İran’la) ve Edirne (Osmanlı Devleti’yle) anlaşmalarına bu amaca hizmet edecek şekilde, göçlerle alakalı madde de ilave edilmişti. Böylelikle, 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı’dan ve İran’dan toplam bir milyona kadar Ermeni, Azerbaycan’ın Erivan ve Karabağ, kismen de Gence ve Nahçıvan bölgelerine yerleştirilmiştir.28

19. yüzyılın ilk yarısında Ermenilerin bölgeye yerleştirilmesi Karabağ’da demografik yapının değiştirilmesinin birinci aşamasını oluşturmuştur. Bu aşamada Karabağ’ın etnik yapısı ciddi biçimde değişse de, Ermeni nüfusun çoğunluk haline gelmesi tam olarak sağlanamamıştır. Ermenilerin çoğunluk haline gelmesi tedrici bir süreç almış ve Karabağ bölgesi, 1853-1856 Rus-Osmanlı Krım Savaşı sonrasında ikinci bir yoğun Ermeni akımına uğramıştır. 1877-1879 Rus-Osmanlı Savaşından sonra Anadolu’dan göç eden çok sayıda Ermeni de Karabağ topraklarına yerleştirilmiştir.29

Nitekim Ermenilerin Azerbaycan topraklarına göçürülmesi hem Erivan’da ve Karabağ’ın dağlık bölgesinde demografik yapıyı hem de bölgede cereyan eden olayları ciddi şekilde etkilemiş ve Ermenilerin gelecekteki toprak iddialarının baş kaldırmasına neden olmuşdur. Şuanki Ermenistan devletinin bulunduğu, tarihi Azerbaycan toprağı olan Erivan hanlığı 1827 yılında Rusya tarafından işgal olunan zaman nüfusunun % 73,8’i (dörtte üçü) Müslüman türklerden oluşmaktaydı.30

Ayrıca, bölgede bulunan Müslümanlardan da önemli sayıda insan Gacar yönetimi altındaki topraklara göç ettirilmişti. Fakat, bütün bunlara rağmen, 1832 yılındaki Çarlık Rusyası resmi sayımlarında Karabağ bölgesi nüfusunun % 64.8’i Müslüman (Azerbaycan Türkü), % 34.8-i Ermeni olarak kayda geçmiştir.31

XIX yüzyıldan başlayarak Osmanlı topraklarında devlet kurmak için ciddi şekilde faaliyete geçen Ermeniler bunun için gerekli ortamı XX yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’da bulmuşlardı. Osmanlı ve İran’da yaşayan Ermeniler Rusya’nın yardımıyla örgütlenerek, bölgedeki Azerbaycanlıları ve Gürcüleri sıkıştırmaya başlamışlardı.32

Çarlık Rusyası’nın göç politikasını uygulamaktaki amaçları yukarıda belirtildi, fakat tarihi gelişmeler seyrinde Çarlık Rusyası bu politikanın doğurduğu sonuçlardan da çeşitli maksatlar için faydalanmıştır. XIX yüzyılın başlarında işgal ettiği topraklarda milli uyanış ve işçi haraketlerinin karşısını almak ve Çarlığa karşı direnişleri yayındırmak için bölgede bulunan Müslüman ve Ermeni nüfusu bir-birine karşı kışkırtmıştır.33

Karabağ’daki ilk Azerbaycanlı-Ermeni çatışması 1905 Rus ihtilalinden sonra kayda geçmiştir. Şubat 1905 tarihinde Ermenilerin Bakü’de gerçekleştirdikleri kanlı olaylar tez bir zamanda bütün bölgelere olduğu gibi Karabağ’a da sıçramıştır. Bu zaman Ermenilere, Karabağ ve Tiflis’teki Rus garnizonu da yardım etmiştir. Karabağ’da ise en çok zarar gören bölge Şuşa olmuştur. Ahalisinin tümüne yakını Azerbaycanlılardan ibaret olun bu şehirde iki sene içinde binlerce Azerbaycan Türkü katledilmiştir.

Ardından ise 1918 Mart ve sonrasında Azerbaycan’ın Bakü, Şemahi, Kuba, Karabağ, Zengezur, Göyçay, Lenkeran ve diğer yerlerinde 50 binden fazla insan vahşicesine katledilmiştir. Bu dönem Ermenilerin gerçekleştirdikleri katliamların karşısı, yalnız Türk ordusunun Azerbaycan’a yardımıyla alınmıştır. Osmanlı ve Azerbaycan Türklerinden oluşturulan Kafkas İslam Ordusu 15 Eylül 1918’de Bakü’yü ve ardından da Karabağ’ı Ermeni işgalinden kurtarmıştır.34

1918 yılında Azerbaycan ve Ermenistan Cumhuriyyetleri bağımsızlıklarını ilan ettikten hemen sora Karabağ’ın dağlık bölgesinde bulunan Ermeniler Ermenistan’ın milliyetçi dairelerinin teşviki ve baskısıyla Azerbaycan iktidarını tanımaktan vazgeşmişlerdir. Fakat, kendi toprak bütünlüğünü korumayı ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamayı öncelikli hedef olarak belirleyen Azerbaycan Halk Cumhuriyyeti mevcut olduğu dönemde (1918-1920) Ermenistan tarafından Karabağ’ın dağlık bölgesinin diplomatik ve askeri araçlarla ele geçirilmesini önlemiştir. Sonraki yıllarda her üç Güney Kafkasya Cumhuriyyeti’nin bağımsızlığını kaybederek Sovyet Rusyası’na birleştirilmesi arazi-sınır sorunlarının askıya alınmasına neden oldu. Lakin, Güney Kafkasya’da Sovyet hakimiyetinin kurulması da Dağlık Karabağ meselesini bir çok milletçi, separatçı Ermeni teşkilatlarının gündeminden çıkarmadı. Çünki, Sovyet Rusiyası diplomasisinin derinliklerinde Çar Rusyası’nın dış politikasına dönüş, etnik münakaşalar yaratmak ve onlardan yararlanmak gibi eğilimler açıkca fark ediliyordu.35




    1. Sovyetler Birliği Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu

1.2.1. SSCB’nin Kafkasya Politikası ve DKÖB’nin Yaratılması

Yukarıda da belirtildiği üzere, Rus İmperatorluğunun yıkılmasına rağmen Kafkasya, Rusya’nın iç ve dış politikasında etkin rol oynamaya devam etmiştir. 1917 Ekim Devriminden sonra kurulan Bolşevik Hükümeti kısa bir süre sonra Çarlık dönemi politikalarını devam ettirmeye başlamıştır.

Stratejik önemi olan Güney Kafkasya bölgesinde mümkün olduğunca hızlı bir şekilde etkinliğini arttırmaya çalışan Bolşevik Moskova yönetimi, Karabağ kozunu farklı şekillerde kullanmıştır.

20 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Sovyet Rusyası’nın XI Kızıl Ordusu tarafından işgal edilmiş ve Azerbaycan’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edilmiştir.36 O tarihte Karabağ ve şuanki Ermenistan’da yer alan Zengezur bölgesi, yeni kurulan Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde idi. Ermeniler Azerbaycan’da Bolşevik Rusya kontrolünde bir yönetimin kurulmasını bir fırsat bilmiş ve Karabağ’la bağlı toprak iddialarını daha yüksek sesle ortaya koymaya başlamışlardır. Önceleri Ermenistan henüz Sovyet Rusyası’nın kontrolüne geçmediği için Moskova yetkilileri Ermenistan’a baskı yapmaya başlamışlardı.37

Moskova yönetimi, Azerbaycan’da olduğu gibi Ermenistan’da da Sovyet yönetiminin kurulması için Azerbaycan Komünist Partisi ve Kafkas Bürosunun yardımlarına arkalanmış ve Karabağ kozunu kullanmaya çalışmıştır.38

Bu dönemde Rusya’nın esas amacı potansiyel etnik gerginlik merkezleri yaratmak ve bölgede merkeze karşı ortaya çıka bilecek itirazları, bu bölgeleri bir-birine karşı koyarak hall etmekti. Bilindiği üzere, bu siyaset Sovyet Rusyası’na Çarlık döneminden geçmişti. Nitekim, Sovyet Rusyası Ermenistan’da da Sovyet hükümetinin kurulması hedefi doğrultusunda Ermenistan’a Karabağ ve Zengezur bölgelerini vere bileceğini vaat etmişti. Ermenistan’da Sovyet rejimi tesis edildikten sonra dengeler değişmeye başlamıştı. Ermenistan’daki Sovyet yönetimi yetkilileri Azerbaycan’ın Karabağ bölgesiyle ilgili taleplerini hem Moskva’ya iletmiş hem de Komunist (bolşevik) Partisi (K(b)P) Kafkas Bürosu’nda ortaya koymuşlardır.39

Bu dönemde Ermenilerin talebi Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi yönünde olmuştur. Bu konuda bazı tartışmalardan sonra Moskova’ya bağlı Kafkas Bürosu bölgeye özerklik statüsü verilmesini kararlaştırmıştır. Nitekim, 7 Temmuz 1923 tarihinde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti dahilinde Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi kurulmuştur. Böylelikle, Karabağ, tarihte ilk defa olarak Dağlık (Yukarı) ve Ova (Aşağı) Karabağ coğrafi adlarıyla ayrılmıştır. Ardından, Ermeniler Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde bulunan Türkçe yer adlarını Ermenileştirerek medeni asimilasyon siyasetini sürdürmüşlerdir. Dağlık Karabağ’ın merkezi olan Hankendi’nin ismi Stepanakert ve beş ilçeden üçü ise Mardakert, Hadrut ve Martuni olarak Ermenice isimlerle değiştirilmiştir.40


      1. XX Yüzyılın Ortalarında Ermenilerin Dağlık Karabağ’a Yönelik Arazi İddiaları ve Azerbaycanlıların Göçürülmesi

Ermenilerin Güney Kafkasya’ya göçürülmesi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da devam ettirildi. Dünya Savaşı bitdikten sonra Azerbaycan halkı ve Türkiye yeniden esassız Ermeni iddiaları ile karşılaştı. Ermeniler Türk dünyasına karşı Kremlin gösterişi ile bir çok yönlerde haraket ediyorlardı. Öncelikle, yurtdışında faaliyet gösteren Ermeni teşkilatları Sovyet-Türk ilişkilerinin bozulmasından yararlanarak Türkiye’ye karşı arazi iddiaları ile çıkış etmişlerdi. Fakat, Türkiye’den toprak almak istekleri boşa çıkınca bu sefer diğer yola el atmış ve Azerbaycan’a karşı aynı iddilarda bulunmuşlardı.

Nitekim, 1945 yılında dönemin Ermenistan Komünist Partisi Başkanı Arutyunov Moskova’ya mektup yazarak Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a dahil edilmesi meselesini gündeme getirmiştir. Komünist Partisi Merkez Komite Başkanı Malenkov, konuyu Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komite Başkanı Mir Cafer Bağırov’a iletmiştir. Bağırov 10 Aralık 1945’de Malenkov’a göndermiş olduğu mektupta Şuşa dışında Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesine itiraz etmeyeceğini, fakat bu durumda Ermenistan’da Azerbaycan Türklerinin çoğunlukla yaşadığı tarihi Azerbaycan toprakları olan Karabağlar, Vedi ve Azizbeyov ilçelerinin, Gürcistan’daki Borçalı bölgesinin ve Derbent’in Azerbaycan’a verilmesinin de gündeme getirilmesi gerektiğini iddia edince konu kapanmıştır. 41

Sovyetler Birliği döneminde Ermeni faaliyetlerinin diğer bir yönünü Ermenistan sınırları dahilinde yaşamakta olan Türk nüfusun tarihi yurtlarından zorla göç ettirilmeleri olmuştur.42 Nitekim, bu faaliyetler doğrultusunda Stalin SSCB Bakanlar Sovyeti adından 23 Aralık 1947’de “Ermenistan’daki Azerbaycanlı Kolhozçuların Kür-Aras Ovasına Nakledilmesi”ne ilişkin 4083 sayılı kararı onayladı ve 100.000’den fazla Azerbaycan Türkü zorunlu bir şekilde Ermenistan’daki tarihi topraklarından Azerbaycan’ın Kür-Aras Ovasına ve diğer bölgelere dağıtıldı.43 Ayrıca arşiv dökümanlarında belirtildiği üzere, göçürülme sürecinde kararlarda gösterildiği gibi 100.000 değil, neredeyse 145.000 insan göçürülmüştür. Göçürülen Azerbaycan Türklerinin tahmini 1/3’i göç zamanı açlık ve hastalık gibi nedenlerden dolayı hayatlarını kaybetmişlerdi.44

Buna paralel bir şekilde, aynı dönemde Ermenistan, ahalisinin az olduğunu belirterek yurtdışında yaşayan Ermenileri Ermenistan’a getirtmiş, fakat Ermenistandan zorla göçürülün Azerbaycanlılardan daha az sayıda Ermeni kabul edilmiştir. Ermenistan hükümetinin amacı ahalinin sayını artırmak olsaydı, Azerbaycanlıları göçürmeden de yurtdışında yaşayan Ermenileri ülkede barındırmak mümkün ola bilirdi. Fakat, Ermenistan’ın asıl amacı monoetnik Ermenistan kurmak olmuştur.45

Ermenistan hükümeti Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi meselesini 1964 yılında Moskova yönetimi ile olan görüşmede dile getirmiştir. Onlar Krım’ın Ukrayna’ya birleştirilmesini örnek göstererek Dağlık Karabağ’ın da Ermenistan ile birleştirilmesini istemişlerdi. Dönemin SSCB lideri Nikita Huruşşov ise cevabında “Size Dağlık Karabağ’dan Ermenistan’a göçmeniz için 24 saat ve 12 bin kamyon vermeye hazırım” demiştir. Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın birleştirilmesi ile ilgili olumlu sonuç alamasa da, bu meseleden vazgeçmemiş ve ilerleyen dönemlerde fırsat buldukça aynı iddialarda bulunmuştur.46


      1. XX Yüzyılın 80’li Yıllarında Ermenilerin Toprak Talepleri ve Azerbaycanlıların Göçürülmesi

Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparma doğrultusundaki faaliyetlerinin sonuncu aşaması ise 1980’li yılların sonlarında yaşanmıştır. SSCB’de 1985 yılında yönetime Mihail Gorbaçov gelmiş ve “Glastnost” ( Açıklık) ve “Perestroyka” (Yeniden Kurma) politikalarını uygulamaya başlamıştır. Bu politikaların hayata geçirilmesi ile Sovyetler Birliği’ne dahil olan cumhuriyetlerde etnik sorunlar keskin şekilde güçlenmiştir. Fakat, bu sorunların şiddetlenmesinin sebebini sadece “Glastnost” ve “Perestroyka” politiklarında aramak doğru değildir. Bu dönemde etnik kökenli milliyetçi/ayrılıkçı hareketler tarihi, kültürel, dini, politik ve sosyo-ekonomik nedenlerin birleşimi olarak değerlendirilmelidir.47

1984’te “Literaturnaya Gazeta”nın Ermenistan muhabiri Zori Balayan’ın “Ocak” kitabı Rusça basılmıştı. Kitapta Türklere ve özellikle de Azerbaycan Türklerine nefrete ve Azerbaycan’a yönelik toprak iddialarına yer verilmiştir. Azerbaycan aydınları bu konuyla ilgili itirazlarını ifade etseler de, Sovyet hükümeti bunu önemsememiştir.48

1987 yılından itibaren Ermeniler Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması meselesini uluslararası birliyin gündemine çıkarmışlardı. 18 Kasım 1987’de Gorbaçov’un ekonomik danışmanı Abel Aganbekyan Fransa’nın L’Humanite gazetesine verdiği demeçte Karabağ’ın ekonomik ve siyasi “sorunlarından” dolayı Ermenistan’a birleştirilmesinin gerekli olduğunu ileri sürmüştür.49

Bu tarihlerde Ermeni lobisi Moskova’da ve Batı’da Azerbaycan aleyhine propagandalara el atmış ve ilerleyen dönemlerde onların asıl niyetlerinin Karabağ topraklarını ele geçirmek olduğu açıkca farkedilmiştir.50 Böylelikle, 1988 yılında Ermeniler artık Azerbaycan’a karşı açık şekilde eylemler hayata geçirmeye başladılar. Karabağ’da iki Azerbaycanlının katle yetirilmesi, Tophane ormanının mahv edilmesi üzerine daha da şiddetlenen ve sonradan askeri operasyonlar düzleminde devam ettirilen münakaşa sorunun ne kadar ciddi olduğunu bir daha ortaya koydu.

1 Aralık 1989 tarihinde Ermenistan SSC Yüksek Sovyeti Dağlık Karabağ ve Ermenistan SSC’nin birleştirilmesine ilişkin karara varmıştır.51 Fakat, Azerbaycan’ın itirazına esasen ve Sovyetler Birliği Anayasası’nın “Bir Birlik Cumhuriyetinin toprağının kendi rızası olmadan değiştirilemeyeceği” ile ilgili 78. maddesinin hükümleri doğrultusunda bu karar kabul edilmemiştir.52

Ayrıca, toprak talebleri ile paralel şekilde Ermeniler, 170 yıldan fazladır sürdürdükleri Ermenistan’ı Azerbaycan Türklerinden temizleme politikasınını da devam ettiriyorlardı. Bu politika 1988-1989 tarihlerinde nihayete erdi ve 8 Ağustos 1991’de Ermenistan’da Azerbaycan Türklerinin yaşadığı son köy olan Nüvedi Köyü’nden de Azerbaycanlıların kovulmasıyla Ermenistan % 100 Ermenilerin yer aldığı bir ülkeye dönüşdü.53




      1. Sumgayıt Olayları

Sumgayıt olayları Dağlık Karabağ sorunu açısından çok önemlidir. Çünki, bu olaylardan sonra sorun yeni bir aşamaya, askeri çatışma aşamasına geçmiştir.

Nitekim, 1988 yılının 26-29 Şubat tarihlerinde Sumgayıt şehrinde kitlesel ayaklanmalar yaşandı. Sonuçta, 26 Ermeni ve 6 Azerbaycanlı vatandaş katledildi. Bu olayın Ermeni propagandası için en büyük koz olduğunu söyleyebiliriz. Çünki, bu olaylar sonucunda Ermenistan toplumunda Azerbaycan’a ve Azerbaycan Türklerine karşı nefret oluştu. Bundan böyle Dağlık Karabağ’ın “vahşi” Azerbaycan’ın sınırları içinde kalması tehlikeli adım olarak nitelendirilmeye başlandı. Öte yandan, bu olaylara kadar Ermenilerin büyük kısmı tereddüt içerisinde olsalar da, artık bu gelişmelerden sonra Karabağ meselesi etrafında daha da sıkıca bağlanmaya başladılar. 54

Sumgayıt olayları geçmiş SSCB ve Ermenistan özel istihbarat birimlerinin hazırladıkları senaryo sonucunda gerçekleştirilmiştir. Bunu ispatlayan yeterli kadar delil mevcuttur. Olaya tanık olanların ifadelerinde belirtiliyor ki, bu olayı organize edenler Sumgayıt sakinleri olmamışlar. Onlar kendi aralarında Ermeni dilinde konuşuyor, Azerbaycan dilini temiz biliyor ve insanlar arasında propaganda yapıyorlardı. Onlar insanlara alkollü içkiler, güçlü etkiye sahip ilaçlar, demir parçaları vermişlerdi. Bu çeteyi Robertoviç Grigoryan yönetiyordu. Soruşturmalar sonucunda belli olmuştur ki, öldürülen Ermenilerin çoğu Dağlık Karabağ’da faaliyetde bulunan “Krunk” cemiyetine gönüllü olarak para yardımında bulunmaktan vazgeçenler olmuştur. Bununla ilgili R. Grigoryan’a talimat verilmiş ve bu insanlarla ilgili özel bilgiler olan liste yapılarak belirli amaçlar için kullanılmıştır. Soruşturma sonucunda Grigoryan’a 12 yıl hapis cezası kesilmiş, fakat o, Ermenistan’a verildikten sonra serbest bırakılmıştır.55

Acaba bu kanlı olay sadece Ermenilerin mi çıkarına hizmet ediyordu? Elbette yok. Provokasyonu organize ve kontrol eden güçlerin her biri kendi çirkin amaçlarına ulaşmak istiyorlardı. Onları üç bölüme ayırabiliriz. Birinci grup, Ermenilerdir. O Ermeniler ki, başlayacakları savaşta haklı olduklarını kanıtlamak için hatta kendi milletinin Sumgayıt’dan olan temsilcilerini de kurban vermekten çekinmediler. İkinci grup, Gorbaçov’un demokratik reformlarından bıkmış, eski diktatörlük dönemlerine dönmek isteyen muhafazakar komünistler ve güç kuruluşlarının yöneticilerinden teşkil edilmişti. Tek amacı ne yolla olursa olsun SSCB’ni korumak olan bu güce KGB’nin o zamanki Başkanı Vladimir Kryuçkov başkanlık etmekteydi. Üçüncü grup ise kısa sürede SSCB’ni parçalamak isteyen Batılı devletlerin çıkarlarına hizmet ediyordu. Bu grupa ise SSCB’nin o dönem başkanı olan Gorbaçov başkanlık ediyordu. Hiç tesadüf değil ki, Sovyetler Birliği sonradan onun eliyle çökecekti.56




      1. Yüklə 0,74 Mb.

        Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə