TüRKİye diyanet vakfi 4 İSLÂm ansiklopediSİ (28) 4



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə8/38
tarix22.10.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#75385
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   38

HILE-i ŞER'İYYE 218




HİLF

Câhîlîye döneminde Araplar arasında yapılan İttifak; dostluk ve dayanışma yemini.

Sözlükte "antlaşma, akid ve yemin" an­lamlarına gelen hilf (çoğulu ahlâf), terim olarak Câhiliye Araplan'nda kabilelerin veya şahısların yardımlaşma, dayanışma ve himaye amacıyla yaptıkları antlaşma ve ittifakları ifade eder. Hilf yapan kişile­re halîf 219 denir.

İslâm'dan önce Araplar arasında çok yaygın olan hilf müessesesi çeşitli şekil­lerde uygulanmıştır. İki veya daha fazla kabile arasında yapıldığı gibi bir kabile ile o kabileye mensup olmayan bir fert ve­ya aile arasında yahut iki kişi arasında da yapılabiliyordu. İlk defa Kureyş adına ya­bancılarla hilf yapanlar Abdümenâf'ın oğulları Hâşim, Abdüşems, Muttalib ve Nevfel'dir. Bunlar sırasıyla Bizans, Ha­beşistan, Himyerî ve Sâsânî devletleriyle yaptıkları hilfler sayesinde Kureyş'in tica­ri faaliyetlerini huzur ve emniyet içinde yürütmesini sağlamış, bundan dolayı da "mücebbirûn 220 diye meşhur olmuşlardı.221

Hilflerin iki amaçla yapıldığı anlaşılmak­tadır: Savunma ve mazlumun hakkını al­mak için mücadele etme. Savunma amaçlı hilfler, öncelikle kabileler arasında çıkabi­lecek savaşları önlemeye yönelikti ve cay­dırıcılık Özelliğiyle bugünkü askerî pakt­lara, her türlü yardımlaşma ve dayanış­mayı hedeflemesiyle de siyasî, ekonomik, kültürel vb. iş birliği antlaşmalarına ben­ziyordu. Hilf yapmak isteyen kabileler bir araya gelerek bir tören düzenlerler ve yaktıkları ateşin etrafında, genellikle içi­ne kan akıtılmış şarap veya zemzem su­yu içerek birbirlerinin her konuda yardı­mına koşacaklarına dair yemin ederler­di. Yeminleşen iki veya daha fazla kabile artık bir tek kabile gibi olur ve birine ya­pılacak saldırı diğerinde de yapılmış sayı­lır, sevinç ve yaslar paylaşılırken herhan­gi birinin üçüncü bir tarafa verdiği eman da kabul edilirdi. Ancak bu tür hilfler, da­ha çok küçük ve zayıf kabilelerle kalaba­lık ve kuvvetli kabileler arasında yapılır, böylece zayıflar güçlülerin himayesine gi­rerdi. Küçük kabilelerin büyüklere ilhak edilmesi şeklinde yapılan hilfler de vardı.

Daha yaygın olan ikinci hilf şekli, Arap olsun veya olmasın zulme uğrayan ve mağdur edilen kişilerin yanında yer atıp onların hak ve hukukunu zalimlere karşı korumak amacıyla kurulan ittifaklardır. Bu amaçla bir araya gelen kabileler, maz­lumun hakkını zalimden alıncaya kadar mücadele edeceklerine dair yemin eder­lerdi. Bu tür hilflerin örnekleri Câhiliye dö­neminde oldukça çoktur. Meselâ Hz. Muhammed'in bi'setten önce içinde bulun­duğu ve İslâm'dan sonra da böyle bir hil-fe katılmaktan mutluluk duyacağını söy­lediği Hilfü'l-fudûl bunlardan biridir. Câ­hiliye Arapları arasındaki hilflerin en meş­hurları şunlardır: Hilfü'l-fudûl; bazı Ku-reyş kabilelerinin karşılıklı kurdukları Hil-fü'l-mutayyebîn ve Hilfü'l-ahlâf 222 Dabbe, Sevr. Ukl, Teym ve Adî arasında yapılan Hilfü'r-ribâb 223 Abs ve Âmir b. Sa'saa'nın Züb-yân, Teym ve Esed'e karşı yaptığı hilf; Ku-reyş. Kinâne ve Huzâa arasındaki Hilfü hums; Kureyş ile Ehâbiş arasındaki hilf. Aynı şekilde Medine'deki yahudi kabile­lerinin bir kısmı Hazrec ile, bir kısmı da Evs ile ittifak kurmuşlardı. Hz. Peygam­ber de hem yahudilerle hem de Medine civarında ve Mekke - Medine arasında ya­şayan Arap kabileleriyle antlaşmalar ak­detmişti.

Kabilelerin şahıslarla ve ailelerle yaptık­ları hilfler ise daha çok çeşitli sebeplerle kendi kabilesinden ayrılan bir şahıs veya ailenin başka bir kabileye iltihak ederek himayesi altına girmesi ve o kabilenin mensubu gibi davranması şeklinde olur­du. Bu tarz hilf ile bir kabileye sonradan katılanlar o kabile fertlerinin bütün hak­larına sahip olurlar, fakat artık asıl kabi­lelerinin adıyla değil sonradan katıldık­larının "mevlâ"sı olarak anılırlardı. Arap toplumunda yine zayıfların himaye altı­na girdiği bir hilf şekli de fertler arasında uygulanıyordu. Bu hilf Arap tarihinde iki türlü uygulama alanı bulmuştur. Birinci­si belli bir süre ile sınırlı kalan türdü ve daha çok mazlumun bir müddet güçlü bir şahsın himayesinde kalması şeklinde olu­yordu. İkincisinde ise güçsüz halîf hima­yesine girdiği şahsın "mevlâ"sı olarak anılırdı. Himayeci, himayesine aldığı kişi­yi isterse kardeşliğe veya evlâtlığa kabul edip nesebine dahil edebilirdi. Bu durum­da güçsüz halîf hamisinin ölümü halinde mirasından altıda bir oranında pay alırdı. Hilf konusunda bilgi veren İbn Manzûr. Hz. Peygamber'in hicretten sonra mu­hacirlerle ensar arasında kardeşlik bağı kurarken (muâhât) onları hilf üzere kar­deş ilân ettiğini bildirmektedir.224 Resûlullah'ın yaptığı bu işleme göre taraflar kazançlarında ortak

oldukları gibi birbirlerinin mirasçısı da olabiliyorlardı; bu hususa Nisa sûresinin 33. âyetinde işaret edilmiştir. Ancak bu durum uzun sürmemiş ve Enfâl sûresi­nin 75. âyetinde sözleşmeyle kardeş olan­ların birbirlerinin mirasından pay alma­ları yasaklanırken Ahzâb sûresinin 6. âye­tinde de sadece hibe şeklinde yardımda bulunabilecekleri bildirilmiştir.

Hz. Peygamber, Câhiliye devrinde ada­let ve yardımlaşma amacıyla yapılan bü­tün hilfleri doğrulamakla birlikte 225 muhacirlerle ensar arasında uzlaşma sağladığı ve bütün müslüman-ları kardeş ilân ettiği için, "İslâm'da hilf yoktur 226 sözüyle müs-lümanlar arasında ayrı bir ittifaka gerek olmadığını vurgulamıştır. Ancak Hilfü'l-fudûl münasebetiyle, "Ben böyle bir ant­laşmaya İslâmî dönemde de çağrılsam yine katılırım 227 diye­rek müslümanların iyilik ve hayır üzere yardımlaşmak için başka din mensupla­rıyla hilf teşkilâtı 228 kurabilecek­lerine işaret etmiştir.229

Bibliyografya :

Lisânü'tMrab, "hlf" md.; Müsned, I, 190, 317; Buharı. "Edeb", 67; İbn Hişâm. es-Sîre, I, 140 vd., 196-197; İbn Sa'd. el-Tabakât, 1, 75, 78, 128,129; İbn Habîb. et-Münemmak, s. 229-281; Taberi. Tarih (Ebü'1-Fazl). 11, 252; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, M, 41; Kalkaşendî. Şubhu'l-a'-şâ, Kahire 1963,1, 409; A. P. Caussin de Perceval, Essai sur l'histoire des arabes, Graz 1967, I, 330 vd.; II, 254 vd.; Cevâd Ali. el-Mufaşşal, İV, 370-391; I. Goldziher, MüslimStudıes(trc. C. R. Barber - S. M. Stern), Mew York 1977, I, 65-69; Harnîdullah, İslâm Peygamberi, I, 55-59, 194-197;a.mlf., İslâm'da Devlet İdaresi (trc. Kemal Kuşçu], Ankara 1979, s, 110-111, 116-118; Zâ-fir el-Kâsımî, Nizâmü'l-hükm ft'ş-şerfa oe't-tâ-rihı'l-İslÂmî, Beyrut 1985, I, 20-23; Ahmed İb­rahim eş-Şerif, Mekke üe'l-Medîne fı'l-Câhiliy-ye ve 'ahdi'r-Resûl, Kahire 1985, s. 55-56, 72-75;C.van Arendonk. "Hilf, M, V/l, s. 486-487; E. Tyan, -Hilf, El2 (İng.), 111, 388-389.




Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə