TüRKİye ekonomi kurumu


Eylül, Perşembe Thursday, September 2



Yüklə 1,42 Mb.
səhifə11/18
tarix14.09.2018
ölçüsü1,42 Mb.
#68547
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   18

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 26-Sektörel Analizler: Türkiye Örneği I Workshop 4

Sanayi Kümelerinde İnovasyon Sürecinin Firma Düzeyinde Belirleyicileri Üzerine Ampirik Bir Araştırma ve Bursa Bölgesinde Sektörel Temelli Bir Üniversite-Sanayi İşbirliği Modeli Oluşturulmasına Yönelik Politikalar Üzerine Bir değerlendirme

ÖLMEZOĞULLARI, Nalân (Uludağ Üniversitesi)

TUNCEL, Cem Okan (Uludağ Üniversitesi)

POLAT, Ayda (Uludağ Üniversitesi)

BAKIR, Hasan (Uludağ Üniversitesi)

hasanbakir@uludag.edu.tr

Bu çalışma Bursa bölgesinde imalat sanayinde faaliyet gösteren firmalarda inovasyon sürecinin içsel ve dışsal belirleyicilerini araştırırken buna ek olarak bölgesel gelişme sürecinde üniversite-sanayi işbirliğinin katkılarını sektörel yenilik sistemi yaklaşımı bağlamında incelemektedir. Günümüz bilgi çağı ekonomisinde bölgesel gelişme, bölge kaynaklarını rekabetçi üstünlükler sağlayacak teknoloji geliştirme faaliyetlerine yönlendirmek suretiyle olanaklı hale gelmektedir. Özellikle sanayinin Ar-Ge yapma olanağının sınırlı olduğu gelişmekte olan ülkelerde üniversite sanayi işbirliği ulusal ekonomiye rekabetçi üstünlükler kazandıran, bölgesel gelişmeyi teşvik eden yenilik yeteneğinin geliştirilmesinin en önemli kaynağı haline gelmektedir. Üniversite-sanayi işbirliği, Ar-Ge olanaklarını artırmak ve bu amaçla özellikle ileri teknoloji alanlarında üniversitenin insan gücü ile araç-gereç olanaklarından sanayinin yararlanmasını sağlayacak ortak araştırmalara girişmek olarak tanımlanabilir. Yeni fikirlerin yaratılması ve ekonomik faaliyetlere uygulanması olarak tanımlanabilecek “yenilik” ise, iktisadi büyümenin uzun dönemli performansının temel belirleyicisi olmaktadır. Doğrusal model olarak tanımlanan birinci kuşak yenilik kuramları yeniliği firmaların bünyesinde bilimin uygulanmasının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan süreçler olarak ele alırken, sistem yaklaşımını öne çıkaran ikinci kuşak modeller yeniliğin meydana geldiği işbirliği ağlarına odaklanmaktadır. Üniversite ve sanayi işbirliğinin başarılı ile sağlanması bölgenin gelişimi açısından belirleyici olmaktadır. İstanbul ve çevresi ile Güney Marmara bölgesi arasında bir köprü olan, güçlü sanayi altyapısı, farklı sektörlerde kümeleşen rekabetçi firmaları ile yenilikçi ve bir “öğrenen bölge olma potansiyeline sahip Bursa’nın ekonomisi için üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi son derece önemlidir. Bu çalışma kapsamında inovasyonun firma düzeyindeki belirleyicilerini araştırmaya yönelik olarak Bursa bölgesi imalat sanayinde faaliyet gösteren firmalardan kota örneklem yöntemi kullanılarak inovasyon anket ölçeği yardımıyla veri toplanmıştır. Veriler bölgede yer alan sanayi kümeleri olan tekstil, otomotiv, mobilya ve makine imalat sektörlerinden toplamıştır. Veriler farklı ekonometrik modeller yardımıyla analiz edilmiş ve araştırma sonucunda elde edilen bulgular kullanılarak, mevcut kümelerde rekabetçiliği arttıracak üniversite-sanayi işbirliğini modellerine yönelik politika alternatifleri tartışılmıştır.

JEL kodları:O31,O32

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 26-Sektörel Analizler: Türkiye Örneği I Workshop 4

Global Kriz Sonrasında Türk Lojistik Sektörüne bir Bakış

SEZER, Sevgi (Uludağ Üniversitesi)



sevgis700@hotmail.com

Son ekonomik krizde yükselen ekonomiler tanımlamasında; BRIC ülkeleri (Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya) krizden etkilenmedikleri gibi büyüyerek çıktılar. Dünyanın motor gücü ve en büyük gelişmekte olan ülkeleri olarak dikkati çeken bu ülkelerin nüfusu dünya nüfusunun % 40’ını oluşturmaktadır. Farklı kıtalarda bile olsa bu ülkelerin farklı bir oluşuma gidebilecekleri düşüncesi hâkim olmaya başlamıştır. Belli başlı sanayi girdilerini üreten Çin ve Hindistan, bu girdileri de kullanarak sanayi malları üretip ihraç eden Brezilya ve Rusya’nın BRIC modeliyle giderek gelişmiş ülkelere bağımlı olmaktan çıkma istekleri dikkatle takip edilmeli ve bu yapıya entegre olmak için çaba sarf edilmelidir. Türkiye alternatif olarak kurulabilecek dünyadaki ekonomik birliklere liderlik etme potansiyele sahiptir. Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika gibi üç büyük kıtanın tam ortasında yer almaktadır. Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz ve Ortadoğu gibi stratejik öneme sahip bölgelere, deniz, kara, hava ve demiryolu ile ulaşım sağlanabilen dünyada sayılı ülkelerden biridir. Ayrıca, Türkiye dünyanın kuzey-güney ve doğu-batı arasındaki ender kavşaklarından bir tanesidir. Ancak Türkiye, hep söylene gelen ve dünyada eşi benzeri olmayan coğrafi avantajını ekonomik gelişmeye ve ticaret hacmine yeterince yansıtamamaktadır. Bunun elbette birçok nedeni vardır fakat lojistik açıdan deniz ve hava limanlarının gücünü arzu edilen seviyede kullanamaması da büyük bir etkendir. Türkiye bölgesinde birçok açıdan lider ülke konumundadır. Dış ticaret hacmi, yatırımları, ekonomisinin dinamizmi, genç nüfusu, üniversiteleri, hukuksal ve demokratik süreçleri, lojistik ve taşımacılık sektörü ile sürekli atılım ve sürekli kalkınma içindedir. Türkiye’nin bölgesinde ihracatı ile daha atak bir pozisyonda olması ulaştırma sistemlerinden geçmektedir. Türkiye insan kaynakları, girişimcisi, şirketleri, altyapısı ve coğrafyası açısından küresel bir güç olmayı hak eden ve kullanamadığı birçok avantaja sahip bir ülke konumundadır. Avrupalı yatırımcılar; 10 Milyar Euro’luk lojistik yatırımını jeopolitik konumları gereğince Türkiye, Rusya ve Ukrayna’ya yapma isteğindedirler. Ayrıca Avrupalı yatırımcılar; yatırım riski ve yatırımın getirisi dengeli olan ülkeler olarak Slovakya ve Polonya’yı değerlendirmektedirler. Daha küçük yatırım ise; riski sevmeyen yatırımcılar tarafından Batı Avrupa ülkelerine yapılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’yi lojistikte fırsat ülkesi olarak gören iç ve dış yatırımcılar, risklere rağmen Türkiye’deki denizcilik, liman işletmeleri, nakliye ve lojistik firmalarını bu anlamda yoğun talep etmektedirler. Diğer yandan, Türkiye’nin lojistik piyasasında irili ufaklı 1400 civarında firmanın 40.000’i aşkın bir araç parkıyla faaliyet göstermektedir. Lojistik piyasasında ağırlık karayolu ile faaliyet yapılmaktadır. Dünyadaki her 5 tır karnesinden biri Türk lojistik filosundaki araçlar tarafından taşınmaktadır. Kısacası, Türkiye’nin lojistikte bulunan avantajını kullanmalı ve lojistik sektörünü geliştirmeli ve artık kendine dünyada lojistik üs olma vizyonu edinmelidir.Araştırmada, Türkiye’deki lojistik işletmelerinin son ekonomik krizdeki sorunları tespit edilerek, Türkiye’nin lojistik sektörünün geliştirilmesi ve rekabet üstünlüğüne kavuşturulması için yapılması gerekenlerin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Amacımıza uygun olarak, Türkiye’nin lojistik sektörünün gelişimi tarihsel süreçte incelenecek, lojistik sektörünün avantaj ve dezavantajları ortaya çıkarılacak ve Türkiye’nin lojistik sektöründe faaliyet gösteren lojistik işletmelerine anket uygulanarak anketten elde edilecek bulgular doğrultusunda yorumlar ve önerilerde bulunulacaktır. JEL kodları: G01, N70

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 26-Sektörel Analizler: Türkiye Örneği I Workshop 4

Krizlere Sektörel Tepkiler: Türkiye Örneği (İSO 500 Kuruluşu)

YILMAZ, Ferimah Yusufi (Haliç Üniversitesi)

TEZCAN, Nuray (Haliç Üniversitesi)

ferimahyilmaz@halic.edu.tr

Ekonomik krizler ülke ekonomilerinde tahribata yol açarak, sanayinin küçülmesine ve sektör formasyonlarının değişimine sebep olmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde kendini daha çok hissettiren krizlerin etkileri büyük firmalarda da görülmektedir. İstanbul Sanayi Odasının her yıl düzenli olarak açıkladığı 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Türkiye ekonomisi içinde önemli paya sahip kuruluşlarından oluşmaktadır. Türkiye ekonomisi açısından gösterge niteliğindeki bu kuruluşların gelişimini takip etmek, ekonomik kalkınma sürecinin gelişim aşamaları hakkında da fikir verebilmektedir. Son yıllarda Türkiye ekonomisi incelendiğinde, özellikle yeni sanayi politikalarından hareketle, öne çıkan sektörler net bir şekilde görülmektedir. Bu politikalar çerçevesinden yapılan analizler, sektörlerin yaşanan krizlerden hangi düzeyde etkilendiğini-etkileyeceğini değerlendirmeyi mümkün kılmaktadır. Çalışmanın uygulama bölümünde Türkiye’de yaşanan kriz dönemlerine ait veriler sektörel olarak karşılaştırılacaktır. Bu amaçla İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl açıklanan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu”na ait veriler kullanılacaktır. İSO 500 listesinde yer alan firmalar 12 sektöre ayrılmıştır. Sektör sayısının az olmasından dolayı, sektörel ortalamaların karşılaştırılmasında parametrik olmayan yöntemler kullanılacaktır. Parametrik olmayan yöntemler, özellikle gözlem sayısının az olduğu durumlarda yararlanılan ve ana kütle dağılımı hakkında herhangi bir varsayımda bulunmayan yöntemlerdir. Bu özelliklerinden dolayı parametrik olmayan yöntemlere sıklıkla başvurulmaktadır. Analizler SPSS 13.00 paket programında yapılacaktır. Analizler sonucunda, Türkiye ekonomisinin kriz dönemlerinde sektörlerin krizden etkilenme düzeyi belirlenebilir. Bu çalışmada son yıllarda yaşanan yerel ve küresel krizlerin Türkiye ekonomisini nasıl etkilediği, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu içinde sınıflandırılan sektörler çerçevesinde değerlendirilecektir. Yaşanan krizlerin sektörler üzerindeki etkileri verilerle değerlendirilmekle birlikte, ekonomik kalkınma süreci açısından da krizlerin yarattığı fırsat ve tahribatlar ifade edilecek ve kriz dönemleri arasında sektörlerin nasıl biçimlendiği gösterilmeye çalışılacaktır.

JEL kodları: O14, O40

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Contributed Session 27- Growth Issues II Workshop 5

Financial Capital Flows and Economic Growth: The Turkish Case

AKBOSTANCI, Elif (Middle East Technical University)

KÖMÜRCÜOĞLU, Muammer (Middle East Technical University and World Bank)

elifa@metu.edu.tr

Turkey has been exposed to large capital inflows since the beginning of 2002 accompanied with a high growth performance. The recent global crisis on the other hand, a sharp fall in capital inflows and Turkish economy contracted. These developments and the literature on sudden stops which links the capital inflows with financial crisis raise the question what is the relationship between capital inflows and growth performance of the Turkish economy. In the empirical literature there are ample evidences on the contractionary impact of capital outflows (or slowdown in capital inflows) on the economic activity. The aim of this paper is to examine the effect of capital outflows on economic growth though the channels described in sudden stop literature. Using the autoregressive distributed lag (ARDL) bound testing approach, the existence of long run equilibrium relationship between capital inflows and economic growth was tested with the quarterly data between 1998 and 2009. The initial findings suggest that there is a significant positive long-run relation between capital inflows and growth. Moreover in order to capture the dynamic responses, a vector autoregressive (VAR) methodology has been employed. Preliminary results show that a negative innovation in capital inflows causes real exchange rate depreciation and output contraction.

JEL codes: F32, F43

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Contributed Session 27- Growth Issues II Workshop 5

Does Public Investment Matter for Economic Growth?: Evidence from Turkey

FINDIKÇIOĞLU, Gündüz (Industrial Development Bank of Turkey)

ÇAKIROĞLU, Ali (Industrial Development Bank of Turkey)

findikciog@tskb.com.tr

The relationship between public investment and output (GDP) is analysed by means of a set of vector autoregressions and impulse responses are displayed. Specifically, the following questions are posed. (1) Does higher public investment increase output? (2) Does output Granger-cause public investment? (3) Is it true that cutting government consumption and increasing government spending by the same amount –so the budget constraint is respected- fuel economic growth?(4) Does higher public investment increase the variance of output?(5) Does the variance of public investment have any bearing on the mean and the variance of output? The paper ends with a discussion of the “Old” versus “New” Keynesian government spending multiplier debate as applied to Turkey.

JEL codes: H54, E62

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Contributed Session 27- Growth Issues II Workshop 5

Public Debt and Productivity in Turkey

AKDOĞAN GEDİK, Melek (Çukurova University)

BALCILAR, Mehmet (Eastern Mediterranean University)

makdogan@cu.edu.tr

The paper analyzes the relationship between public debt and productivity in Turkey. Cross-country analysis provides evidence of a significant and negative relationship between total public debt and productivity growth. This paper examines Turkey’s experience using time series data. The analysis is based on the autoregressive distributed lag approach (ARDL), fully modified OLS, and dynamic OLS methods. Looking at the specific channels through which high debt affects productivity growth and the allocation of resources in Turkey, the study finds that high public debt has been associated with macroeconomic uncertainty and an output structure that relied excessively on a few maturing sectors with limited scope for productivity growth. Furthermore, public investment has been crowded out by debt service, further adversely affecting productivity growth.

JEL codes: O47;H63

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Contributed Session 27- Growth Issues II Workshop 5

Growth without Employment but with Imports: an Input-output Analysis of the Turkish Economy

ŞENESEN, Ümit (Istanbul Technical University)

GÜNLÜK ŞENESEN, Gülay (Istanbul University)

YILMAZ, Zeynep (Istanbul Technical University)



senesen@itu.edu.tr

The Turkish economy is characterized by growth without employment in the post-1980 liberalisation era, with a switch from import-substitution to export-led development policy. In parallel with the the export boom, increased penetration of imports (both intermediate and final) in the favorable environment of foreign portfolio flows and overvalued exchange rate, from 1990s on, contributed towards a persistent high rate (around 10 % until the recent crises and above 14% since then) of unemployment. The hypothesis to be tested in this paper is developed to gain insight into a root cause of this outcome: As there is an increasing trend of substitution of domestic intermediate inputs with imported ones in the Turkish production sectors, and since employment is generated only through production of domestic intermediate and final goods, the same GDP growth rate can be reached at a lower employment level. Several hypothetical scenarios (e.g. substitution of 1% of domestic intermediate input use of all the sectors, of major exporting sectors, of highly import dependent sectors, etc.) will be calibrated using input-output (I-O) data to see the effects on employment of both genders. A recently developed I-O model will be the main tool of the analysis.

JEL codes: C67, J16

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 28- Küreselleşme ve Ekonomik Krizler I Workshop 6

Ekonomik Krizler Bağlamında Türkiye’de Dış Ticaret Hadleri-Ekonomik Büyüme İlişkisinin Analizi

GACANER ATIŞ, Aydanur (Ege Üniversitesi)

ÇOLPAN NART, Ela (Yaşar Üniversitesi)

ela.nart@yasar.edu.tr

Bu çalışmada, 1995-2010 döneminde Türkiye’de yaşanan ve etkisi hissedilen ekonomik krizler (2000 Kasım, 2001 Şubat ve 2007 küresel krizi) bağlamında, dış ticaret hadleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Bu amaçla kullanılan veriler aylık bazda olduğundan, gayri safi yurt içi hasıla yerine sanayi üretim endeksi kullanılmıştır. Yapılan analiz sonucunda, aynı dereceden bütünleşik oldukları tespit edilen dış ticaret hadleri ve gayri safi yurt içi hasıla değişkenleri arasındaki uzun dönemli ilişkiler Johansen eşbütünleşme analizi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Test edilen uzun dönemli ilişkinin varlığına bağlı hata düzeltme modeli (VECM) tahmin edilerek, bu değişkenler arasındaki ilişkinin yönünü belirlemek amacıyla Granger nedensellik testi uygulanmış ve ekonomik büyüme ile dış ticaret hadleri arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi belirlenmiştir.

JEL kodları: F14; F43

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 28- Küreselleşme ve Ekonomik Krizler I Workshop 6

Küreselleşen İşgücünün Krizi ve Küresel Eşitsizlik

ÇAŞKURLU, Sibel (Gazi Üniversitesi)



since@gazi.edu.tr

1980’lerden başlayarak, ticaret ve sermaye akımlarının giderek serbestleştiği bir “küreselleşme” süreci yaşanmaktadır. Bu süreç uluslararası kurumsal yapılarda, ulus devletlerin hareket alanlarında(policy space), üretim yapılarında, mal, sermaye ve emek piyasalarının işleyişlerinde önemli dönüşümlere yol açmış, sık sık krizlerle de kesintiye uğramıştır. Küreselleşme ve kriz denildiğinde, ilk akla gelen sorunlu bölge finans alanı olmaktadır. Oysa işgücü piyasalarında küreselleşmenin bir parçası olarak yaşanan deregülasyon ve üretimin küreselleşmesi sonucunda gelişen işsizlikteki artış, istihdamın güvencesiz biçimlerine kayış, reel ücretlerde düşüş, iş güvencesi vb. sosyal hakların erozyonu, sendikasızlaşma gibi güçlenen eğilimler işgücünün derinleşen krizine işaret etmektedir. Hatta bir finansal kriz atlatılsa bile, işgücü piyasalarındaki toparlanma çok uzun sürmektedir. Bu çalışmada, temel olarak küreselleşmenin uluslararası üretim ve ticaret kanalları yoluyla uluslararası işgücü üzerinde yol açtığı etkiler üzerinde durulacak ve bu etkilerin küresel eşitsizliğin derinleşmesinde oynadığı rol tartışılacaktır. Öte yandan bu çalışmada, gelişmiş ülkelerin çokuluslu şirketlerinin dünyanın dört bir yanında kendilerini çekmek için birbirleriyle rekabet etmekte olan gelişmiş ülkelerin küçük firma ve üreticileriyle kurdukları ilişkinin eşitsiz doğası da göz önüne alınacaktır. O nedenle, küresel eşitsizliğin tüm dünyada sermaye lehinde ve emek aleyhinde, küresel işgücünün kendi içinde ise, özellikle gelişmekte olan ülkelerin emek kesimleri aleyhinde bir seyir izlediği vurgulanacaktır. Böylelikle, küresel eşitsizliğin Merkez-Çevre ya da Kuzey-Güney olarak ifade edilebilecek olan coğrafi boyutunun altı çizilecektir.Çalışmanın ilk bölümünde, üretimin küreselleşmesi küresel mal zincirleri çerçevesinde ele alınacaktır. Bu çerçevede, mal zincirlerinin hiyerarşisi içinde en yukarıda çokuluslu oligopolistik firmaların, en altta ise birbirleriyle kıyasıya rekabet eden küçük firmaların bulunması sonucu uluslararası piyasalarda gelişen asimetrik yapı ve güç ilişkileri üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, geleneksel ticaret kuramlarının beklentilerinin aksine, küreselleşme sürecinde işgücünün nasıl giderek savunmasızlaştığı ele alınacaktır. Bu çerçevede ilk olarak, küreselleşme ile birlikte işgücü piyasalarında yaşanan dönüşüm, hakların erozyonu, ücretlerin düşüşü ve ortaya çıkan çalışan yoksulluğu ve istihdam yaratmayan büyüme gibi kavramlar ortaya konacaktır. Uluslararası piyasaların söz konusu asimetrik yapısı nedeniyle, işgücünün kayıplarının Çevre ya da Güney olarak tanımlanabilecek olan gelir ve gelişmişlik düzeyi düşük ülkelerde daha ciddi bir sömürüye vardığının altı çizilecektir. Daha sonra, küreselleşmenin hükümetlerin istihdam ve sosyal güvenlik konularında politika alanlarında meydana getirdiği daralma ele alınacaktır. Bu durumun, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma çabaları üzerinde son derece yıkıcı sonuçları olduğu belirtilecektir. Bu bölümde son olarak, yaşanan finansal krizlerin işgücü piyasalarına etkileri ele alınacaktır. Finansal krizlerin işgücü piyasalarını vurmasının, milyonların gelir ve talep koşullarını etkileyerek dünya ekonomisinin deflasyonist eğilimlerini şiddetlendirmesi ve yeni krizlere davetiye çıkartması üzerinde de durulacaktır.Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, küreselleşen işgücünün krizine ilişkin küresel çözüm arayışları ele alınacak, bu çerçevede “küresel emek standartları” getirilmesine ilişkin tartışmalara değinilecektir.

JEL kodları: F16, J80



2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 28- Küreselleşme ve Ekonomik Krizler I Workshop 6

Küresel Kriz Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinde Büyüyen Ekonomi, Artan İşsizlik

GÜREL, Gülçin (Ege Üniversitesi)

DANIŞ, Emin Emrah (Dokuz Eylül Üniversitesi)

gulcin.gurel@ege.edu.tr

Dünya ekonomisi 1970’li yıllardan itibaren neoliberal politikaların etkisi altına girmiş ve bu yönde bir gelişim süreci izlemiştir. Piyasa ekonomisinin önemli bir zayıflığı olan kriz yaratmaya müsait yapısı özellikle neoliberal politikaların hakim olduğu son 40 yılda önemli krizleri de beraberinde getirmiştir. 1974-1975 petrol krizi, 1984 Latin Amerika borç krizi, 1987 Newyork Borsasının çöküşü, 1994 Meksika krizi, 1998 Asya krizi, 1999 Rusya krizleri piyasa sisteminin kriz yaratan mekanizmasına örnek olarak verilebilir. Bu aksaklıkların nedeni kimi zaman ise merkez ve çevre ülkeler arasındaki adaletsiz gelir dağılımı, kimi zaman piyasa sisteminin denetim ve düzenleme eksikliklerinin neden olduğu finansal krizlerdir. 2008 krizine geldiğimizde ise, Kriz, merkez ülke olan ABD’de başlamış ve kısa sürede çevre ekonomilerinde hissedilmiştir. Bunun sonucu büyümelerini sıcak para girişi ile gerçekleştiren çevre ekonomileri, kendi ekonomilerinde çıkmaza girmişler ve büyümelerini sağlayan sıcak para akımları, aralarında Türkiye’nin de olduğu düşük kur ve yüksek faiz politikası uygulayan çevre ülkelerden çıkma eğilimi göstermiştir. Oysa Türkiye geçmişinde yaşamış olduğu 1994 ve 2001 krizlerinde, bu durumun aksine, özelleştirme, sendikasızlaştırma ve serbestleştirme politikaları ile işçi ücretlerini düşüren ve bunun yanında sermaye girişlerine dayalı istihdamsız bir büyüme yaratan bir yol izleyerek krizlerden çıkmıştır. Yani her kriz sonrası, sıcak para akımı ile büyüme trendine giren Türkiye, yeni istihdam yaratma konusunda başarılı olamamıştır. Küresel 2008 krizinde ise, yaşanan daralma sonucu işsizlik % 14,5 seviyelerini aşmıştır. Çalışmada 2008 krizi sonrası beklenen büyümenin, beklentilerin aksine istihdam yaratma konusunda neden başarısız olduğu araştırılmaktadır. Araştırmada makroekonomik zaman serileri ile 1994-2009 yılları arasında büyüme ve istihdam arasındaki ilişki engle-granger eşbütünleşme yöntemi ile analiz edilecektir. Çalışmanın sonucunda, büyüme ve istihdam arasında literatürde bilinen Okkun Kanunu aksine ters yönlü ilişki çıkması beklenmektedir.

JEL kodları: E24; N10

2 Eylül, Perşembe Thursday, September 2

Seçilmiş Oturum 28- Küreselleşme ve Ekonomik Krizler I Workshop 6

Türkiye’de 1990-2009 yılları arasında Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye Etkisi: Yapısal Kırılma ve Nedensellik Analizi

TURAN KOYUNCU, Fatma (Anadolu Üniversitesi)

TEKELİ, Seda (Anadolu Üniversitesi)

faturan@anadolu.edu.tr

Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanabilmesi için yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ülkelere yapılacak yabancı sermaye yatırımları, gidilen ülkedeki büyüme oranlarından etkilenmektedir. Ampirik çalışmalara göre, sermaye hareketleri bazı ülkelerde oldukça yüksek ekonomik büyümeye sebep olurken, bazı ülkelerde de ekonomik krizlerin çıkmasına neden olmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye hareketlerinin ekonomik büyüme üzerinde bir etkisinin olup olmadığını araştırmaktır. Bu amaçla 1990–2009 yılları arasındaki GSMH ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına ilişkin veriler kullanılarak Türkiye’de uluslararası doğrudan sermaye hareketleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki test edilmiştir. Ayrıca yapısal kırılmanın varlığı tespit edilerek, doğrudan yabancı yatırımlar ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin yönü nedensellik analizi ile ortaya konulmuştur.

JEL kodları: F43, C10


Yüklə 1,42 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə