TüRKİye turizm coğrafyasi


Dülük (Doliche) Antik Kenti



Yüklə 108,41 Kb.
səhifə2/4
tarix26.09.2018
ölçüsü108,41 Kb.
#70798
1   2   3   4


Dülük (Doliche) Antik Kenti


Gaziantep kent merkezinin 10 km kadar kuzeyinde bulunan Dülük Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Burası tarihin en eski çağlarından beri kullanılan bir yol ağının düğüm noktasını teşkil etmekte olup, İlk Çağda Germanikopolis (Kahramanmaraş), Samosata (Samsat), Nikopolis (İslahiye), Zeugma (Belkıs) ve Kyrhos (Kilis) arasındaki ana yolların kesiştiği bir kenttir.

Zeugma Antik Kenti


Nizip İlçesi’nin 10 km doğusunda Fırat Nehri kenarında bulunan Belkıs Köyü yakınlarında yaklaşık 20.000 dönümlük bir arazi üzerinde yer almaktadır. Kenti Büyük İskender’in Komutanlarından Selevkos Nikator’un M.Ö. 300’de kurduğu bilinmektedir. Zeugma Kommagene Krallığı’nın dört önemli kentinden bir diğeridir. Helenistik Dönemde “Fırat Seleukası” adıyla anılmış olan kent, Fırat Nehri üzerinde bir iskelesi bulunan ve Antakya’dan Çin’e kadar uzanan İpek Yolu’nun buradan geçmesi münasebetiyle önemli bir ticaret potansiyeline sahip antik bir şehirdir. Roma döneminde buraya Anadolu Askerlerinden oluşturulan “İskit Lejyonu” konuşlandırılmıştır. Zeugma, Roma döneminde biraz da askeri merkez olmanın verdiği canlılıkla oldukça zenginleşmiştir

Karkamış Harabeleri


Karkamış, Mezopotamya, Mısır ve Anadolu yollarının kavşak noktasında bulunması dolayısıyla, ilk çağlardan günümüze kadar kesintisiz bir yerleşim noktası olmuş ve bu nedenle bir çok medeniyeti bünyesinde barındırmış bir antik kenttir

Sakçagözü (Coba Höyük)


Gaziantep- Adana karayolunun 50. kilometresinde yer alan Geç Hitit döneminin önemli merkezlerinden birisidir.

Zincirli Höyük


Nurdağ İlçesi’nin 10 km. güneybatısında bulunan Zincirli Köyü sınırları içinde yer alan höyükte yapılan kazılarda buranın Tunç Çağından Roma Dönemine kadar bir yerleşme yeri olduğu belirlenmiştir.

Mardin

Dara Harabeleri


Mardin’in 30 km güneydoğusunda bulunan Oğuz Köyü’nde yer almaktadır. Eski Mezopotamya'nın en önemli kentlerinden birisi olan Dara, bugün küçük bir köy yerleşmesi haline gelmiştir. Büyük İskender’le Pers İmparatorluğu'nun savaşlarına sahne olmuş bu antik yerleşim birimi, İran Hükümdarı ünlü "Darayuvaşi" tarafından kurulmuş ve çeşitli dönemlerde İranlılarla Romalılar arasında el değiştirmiştir. Kent, VII yy. sonlarına doğru Emevilerin, daha sonra Abbasilerin, XV yy'da da Türklerin hakimiyetine girmiştir

Mardin Kalesi


Miladi 975-976, Hicri 365-366'da Hamdaniler tarafından inşa edilen kale, 1 km uzunluğunda, 30-150 metre genişliğindedir. Çeşitli zamanlarda Mardin’e uğrayan gezginlerin verdikleri bilgilerden kalede 200-300 yapı olduğu anlaşılmaktadır. Mardin'e hakim bir manzaraya sahip kalenin bir başka özelliği de doğal kaya yapısı üzerine çok az eklentilerle müstahkem bir hale getirilmiş yapısıdır.

Zinciriye Medresesi


Medrese Mahallesinin kuzeyinde yer almaktadır. 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmıştır. Timur ve ordusuyla mücadele etmiş olan Melik İsa bir süre bu medresede hapsedilmiştir. Girişindeki taş işlemeler ve dilimli kubbeleriyle dikkat çeken Medrese iki avlulu ve iki katlı olup, avluların dışında kalan mekanlar iyice yayılmıştır. Medresede Sultan İsa Türbesi ve birçok eski kitabe mevcuttur. Medrese aynı zamanda rasathane olarak kullanılması dolayısıyla yüksekte kurulmuştur. Bu yapı geçmişte müze olarak da kullanılmıştır.

Gırnavaz Örenyeri


Nusaybin’in 4 kilometre kuzeyinde, Habur Nehri kollarından biri olan Çağ Deresinin doğusunda takriben 300 metre çapında ve 24 metre yüksekliğinde höyük karakterinde bir yerleşim yeridir. Arkeolojik bir merkez olarak ilk kez 1918 yılında bilim dünyasına tanıtılan Gırnavaz, daha sonraki yıllarda çeşitli araştırmalara konu olmuştur. 1991 yılına kadar yürütülen çalışmalarda Gırnavaz’ın MÖ. 4. binyıldan MÖ.7.yüzyıla kadar sürekli yerleşim yeri olarak kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. Kazılar sonucu bulunan mezarlarda paha biçilmez metal silahlar, süs eşyaları, vazolar, kandiller, mühürler ve tabletlere rastlanılmıştır.

Ulucami (Cami- i Kebir)


Mardin’deki camilerin en eskisidir. Altı paye üzerine oturan kubbe bütün mekana hakimdir. Çapraz tonozlu revaklarda yalnız kuzeyde beş bölüm kalmış, diğerleri kaybolmuştur. Burada revaklar arasında küçük bir eyvan dikkati çeker.Minaresi Artuklu Hükümdarı Kudbeddin İl Gazi zamanında inşa edilmiştir (1176).

Meryemana Kilisesi ve Patrikhanesi


1860 yılında Patrik Antuan Semheri tarafından yaptırılan Kilise 21 sütun üzerine oturtulmuştur. Akustik bir ses düzeniyle inşa edilen kilisede, patriğin oturma yeri ve vaaz yeri ahşap el işçiliği ile süslenmiş olup zarif bir görünüm sergilemektedir. Patrikhane, 1895 yılında Antakya Patriği İgnatios Benham Banni tarafından inşa ettirilmiştir.

Mor Yusuf Kilisesi (Surp Hovsep)


Bir Meclis-i Mebusan üyesi öncülüğünde 1894 yılında ibadete açılmıştır. İçinde 21 sütun bulunan kilisenin koro balkonu akustik olup, çok sayıda değerli ikonası vardır.

Deyruülzaferan Manastırı (Mor Hananya)


Mardin ilinin 5 kilometre doğusunda bulunan Deyruülzaferan Manastırı, Yukarı Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda yer almaktadır. Süryanilerin tarihi ve dini değerleri arasında bugüne kadar ayakta kalabilmiş müstesna bir abide olan manastır, 639 yıl boyunca “Dünya Süryanilerinin Patriklik Merkezliğini” yapmıştır. Manastırın bilinen en eski kısmının Milattan önceki dönemleri ait olduğu bilinmektedir.

Geleneksel Mardin Evleri

Mardin, Orta Anadolu’nun Niğde ve Kayseri şehirlerinde ve daha da yaygın olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde örneklenen, “Kuzey Suriye Yapı Stili” şeklinde tanımlanan taş mimarinin görüldüğü önemli şehirlerden birisidir.Gerçekten de bölgede çok sayıda ocağı olan sarı kalker taşı, yapı üretimine egemen olmuş; kapı, pencere, asma kat gibi zorunlu kullanımları dışında ahşap işçiliğine yer verilmemiştir. Bu mimarinin biçimlenmesindeki en önemli etkenler, bölgenin coğrafi durumu ve iklimidir. Ayrıca mimaride önemli bir yere sahip olan eyvan ve revak gibi yarı açık mekanlar, özellikle batı güneşine karşı gölgede kalabilecek biçimde yapılmaktadır.




Adıyaman

Nemrut Ören Yeri


İl Merkezine 71 km, Kahta İlçesine 51 km uzaklıkta yer alan örenyeri Doğu Toros sıradağları üzerinde 2150 metre yükseklikte, Fırat Nehri geçitlerine ve ovaya hakim bir tepe üzerindedir. Kommagene Kralı I. Antiochos için yapılan anıt mezar üzerine kesme taşlar ve çakıltaşları yığılarak bir tümülüs oluşturulmuş ve tümülüsün etrafındaki teraslar üzerine ateş sunağı ve Greko-Pres üslubunda dev heykel ve kabartma steller yapılmıştır.

Arsameia Ören Yeri (Nymphaios Arsameia’sı)


Adıyaman’a 60 km. uzaklıktadır. Kral I. Antiochos kitabelerinde söz edildiğine göre Arsameia, İ.Ö. 2. yüzyılın başlarında Kommagene’lerin atası Arsemez tarafından Kahta çayının doğusunda Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuş

Perre Antik Kenti


Adıyaman kent merkezine 5 km. uzaklıktaki Pirin köyünde girişleri kabartmalarla süslenmiş, birbirine geçişli, içerisinde lahitler yerleştirilmiş kayaların içine oyulmuş 200 civarında mezar yer almaktadır. Antik çağdan kalan bu nekropol ve çevresi Kommageneliler döneminde önemli bir yerleşim merkezi olmakla birlikte, Romalılar döneminde gelişmiş ve asıl önemini kazanmıştır.

Gerger Kalesi (Fırat Arsameia’sı)


Adıyaman’ın Kahta İlçesine 85 km. uzaklıkta bulunan kale, Fırat nehrinin batı yakasında yer almaktadır. İ.Ö. II. yüzyılda Kommageneliler’in atası Arsames tarafından inşa edilmiştir. Sarp kayalar üzerine, Aşağı ve Yukarı Kale olmak üzere iki bölümde inşa edilen Gerger Kalesi’nin batı surlarında Kral Samos’a ait bir kabartma bulunmaktadır. İslami dönemde de kullanılan kalede cami, dükkanlar ve su sarnıçları bulunmaktadır.

Cendere Köprüsü


Adıyaman’a 55 kilometre uzaklıkta, Karakuş tümülüsünün kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kahta çayının en çok daraldığı kesimde iki ana kaya üzerinde 92 iri kesme taştan yapılan bir büyük kemer ve doğu tarafındaki küçük bir tali kemerden oluşur. Samsat’ta karargah kuran XVI. Roma Lejyonu tarafından İ.S. 200’ün başında inşa edilen köprünün giriş ve çıkışlarında sütunlar bulunmaktadır. Köprü ve yapımı hakkında bilgiler içeren kitabelerden, köprünün Roma hükümdarı Septumus Severus’a ve Romalılar tarafından askerlerin anası olarak anılan eşi Julia Domna adına yaptırıldığı anlaşılmaktadır

Karakuş Tümülüsü (Kadınlar Anıt Mezarı)


Milli Parkın güneybatısında Adıyaman-Kahta girişinde bulunan, Kommagene Kralı II. Mithridates tarafından annesi İsas adına yaptırılan anıt mezar, sütun üzerindeki kartaldan dolayı Karakuş Tümülüsü olarak anılmaktadır. Doğu, batı ve güney yönlerde dörder sütun varken günümüze doğuda iki, batıda ve güneyde birer sütun kalmıştır. Doğudaki sütun üstünde aslan ve kartal heykel kalıntıları, batıdaki sütunun üstünde tokalaşma steli, yerde aslan heykel parçası vardır. Nemrut Dağı giriş noktası olarak belirlenen Karakuş Tümülüsü Milli Park Koruma alanı içindedir.


Çarşı Camii


Diğer adı Hacı Abdulgani Camii olan eser 1557 yılında Hacı Abdulgani Efendi tarafından yaptırılmıştır. 1640 yılında Hacı Mehmet Rızaullah tarafından onarılan camii 1910, 1957 ve 1982 yıllarında tekrar onarım görmüştür. Beyaz Küfeki taşından yapılmıştır.

St.Paul Kilisesi


Adıyaman Merkez Mara Mahallesindedir. 1905 tarihli kilise yazıtlarından binanın bir hayli eski olduğu anlaşılmaktadır. Bugün için kilise küçük bir Süryani cemaati tarafından kullanılmaktadır.

Urfa

Harran


Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen tarihi Harran Kenti, kendi adıyla anılan Harran Ovası merkezinde kurulmuştur.Tevrat'ta Hârân olarak geçen yerin burası olduğu söylenilir. İslam tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh Peygamberin torunlarından Kaynana veya İbrahim Peygamberin kardeşi Aran'a (Haran) bağlarlar. 13.yüzyıl tarihçilerinden İbn Şeddad, Hz. İbrahim'in Filistin'e gitmeden önce bu şehirde oturduğunu yazmaktadır. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmaktadır. Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asur'lu tüccarların da önemli uğrak yerlerinden biri olmuştur.

Nevali Çori


Nevali Çori adıyla tanınan antik yerleşme yeri, Şanlıurfa ili Hilvan ilçesine bağlı Kantara köyünün sınırları içerisinde Fırat nehrinin sağ tarafında ve onun bir kolu olan Katara Deresinin yanında yer almaktadır. Kalıntı alanı uzunluğu 100 m genişliği 50 m olan ve iki kuru dere tarafından sınırlanan terası bir kireç tepesinin altında bulunmaktadır.

Harran Höyüğü


Harran kentinin ortasında yer alan höyükte, ilk arkeolojik araştırmalara 1951 yılında Türk-İngiliz ortak çalışmalarıyla başlanılmıştır. 1983 yılında bir heyetle arkeolojik kazılara yeniden başlanmıştır. Harran Höyüğünde M.Ö. 3000’den M.S. 1300’a kadar çeşitli buluntulara rastlanmıştır

Urfa Kalesi


Kentin güneybatı kesiminde, Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha Göllerinin güneyindeki Damlacık Dağı üzerindedir. Doğu, batı ve güney tarafı kayadan oyma derin savunma hendeği ile çevrili olup, kuzey tarafı ise sarp kayalıktır. 814 yılında (Abbasiler Dönemi) şehir sularının yeniden inşa edilmesi sırasında kalenin de Seleukoslar dönemine ait eski kalıntılar üzerine yeniden inşa edildiği kuvvetle muhtemeldir.

Halil-Ür Rahman Cami


Halil-ür Rahman Gölünün güneybatı köşesinde yer alan bu camii medrese, mezarlık ve Hz. İbrahim'in ateşe atıldığında düştüğü makamdan meydana gelmiş bir külliye halindedir. Caminin güneydoğu köşesine bitişik kare gövdeli kesme taş minarenin batı cephesindeki kitabede, Eyyübilerden Melik Eşref Muzeffereddin Musa'nın emriyle 1211 yılında yaptırıldığı yazılıdır.

İbrahim Peygamber'in Doğduğu Mağara ve Mevlid-İ Halil Cami


İbrahim Peygamberin doğduğu mağara, Halil-ür Rahman ve Aynzeliha göllerinin 100 metre doğusunda yer almaktadır. Mevlid-i Halil Cami avlusu içersine alınmıştır. Hz. İbrahim bu mağarada yedi yaşına kadar kalmıştır. Mağaranın içersinde bulunan şifalı suyun bir çok hastalığı iyileştirdiğine inanılmaktadır.

Eyyüp Peygamber Makamı ve Kuyusu


Eyüp Peygamberin hastalık çektiği mağara ve kutsal suyunda yıkanarak şifa bulduğu kuyu, Urfa şehir merkezinin Eyüp Peygamber semtinde yer almaktadır. Sabrın sembolü Eyüp Peygamber bu mağarada 7 yıl şiddetli bir hastalık çekmiştir.M.S. 460 yılında Piskopos Nona tarafından Eyyüb Peygamber Kuyusunun cüzamlı hastaları iyileştirdiğinin keşfedilmesi üzerine buraya bir cüzam hastanesi yapılmış ve hastalar bu kuyunun suyu ile yıkattırılarak sağlıklarına kavuşmuşlardır.

Nemrud Tahtı (Der Yakup Kilisesi)


Hıristiyanlık Dini'nin doğuşundan sonra yaptırılan ilk kiliselerden olduğu bilinen Der Yakup Kilisesi, Şanlıurfa Kalesi'nin batısında yer almaktadır. M.S. 38 yılında Hıristiyan olan Süryaniler tarafından bir putperest tapınağı üzerine kurulduğu tahmin edilmektedir. Buraya Nemrut Tahtı yada Nemrut'un mezarı diyenler olduğu gibi halk arasında Apgar'ın Dağı da denilmektedir. Süryaniler ise buraya Deyro D'Nafşatho (Ruhların Manastırı) adını vermişlerdir. Bu manastır Türklerin eline geçtikten sonra bir süre karakol ve gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır.
Geleneksel Urfa Evleri

Urfa evleri genellikle “harem” ve "oda" denilen selâmlık kısmı olmak üzere iki bölümden oluşurlar. Bazen bu iki bölüm, aralarından bir duvarla ayrılmış ve sokak tarafından ayrı birer kapıları olan müstakil iki ev görünümünü verdikleri gibi, bazen de tek kapıyla girilen selâmlık bölümünden sonra ikinci bir kapıyla harem bölümüne geçilen bir plan gösterirler. Ev halkının oturduğu evin esas kısmını oluşturan harem bölümü, selamlığa nazaran daha büyükçe ve teşkilatlıdır. "Nahit" denilen düzgün kesme taş döşeli hayatın ortasında, vazgeçilmez bir unsur olan mermer bir havuz, kuyu, "curun" (yalak), içersinde incir, dut, nar, portakal, kebbat, annep, zakkum, asma gibi ağaçlardan biri veya bir kaçının yer aldığı çiçeklik bulunur. Çiçeklik aynı zamanda çöpe atılması günah olan sofradaki ekmek kırıntılarının silkelendiği yerdir. Avlu çevresindeki oda duvarlarının dama yakın kısımlarına yapılmış dikdörtgen niş şeklindeki “kuş takalarında” (kuş evleri) yaşayan kuşlar bu ekmek kırıntılarıyla beslenirler.Harem avlusunun kuzey tarafında cephesi güneye bakan "kışlık eyvan" ve iki yanında "kış oturacağı" denilen birer oda, güney tarafında ise bunun simetrisi durumunda cephesi kuzeye bakan "yazlık eyvan" ve iki yanında "yaz oturacağı" odalar bulunur. Eyvan ve odalar bazen yerden 1-1.5 m. yükseklikte olup alt kısımlarında "zerzembe" denilen kiler odaları yer alır.Yılın 7 ay gibi büyük bir bölümünün sıcak geçtiği Şanlıurfa'da ev halkı tarafından bütün gün boyunca serin bir mekan olarak kullanılan yazlık eyvanlar Urfa evlerinin baş köşesini meydana getirirler. Gerek mekan ferahlığı, gerek taş süsleme ve gerekse hava sirkülasyonunu sağlayarak serinlik veren sistemler ile bölgedeki Artuklu geleneğini sürdüren şadırvanların kullanılmasıyla eyvanlara verilen önem Urfa evinde hiç bir köşeye verilmemiştir.


Küçük Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu Konağı (Vilayet Konukevi)


Şanlı Urfa Merkezinde, Vali Fuat Caddesi'nin (Büyükyol) Balıklıgöl'e yakın kesiminde Selahattin Eyyubi Caminin batısındadır.Bu tarihi konak 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir. Harem ve selamlık bölümleri vardır. Konakta inşaat malzemesi olarak ünlü Urfa Taşı kullanılmıştır. Hayatın güney cephesi revaklı olup bu cephede altta ve üstte olmak üzere birer oda, orta kısımda bir sarnıç bulunmaktadır. Batı cephede

haremliğin sokağa açılan kapısı, iki yanında birer tuvalet ve duvar üzerinde ortadan bir sütunla iki göze ayrılmış kuş takası (kuş evi) bulunmaktadır.



Gümrük Hanı


Haşimiye Meydanı yakınındadır. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1562 yılında Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Avlusundan Halil-ür Rahman suyu geçmektedir. İki katlı bu hanın üst katındaki odalarda terziler çalışmakta, avlusunda çayhaneler bulunmaktadır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde "Yetmiş Hanı" adıyla, bazı kaynaklarda ise iki renkli taşlardan dolayı "Alaca Han" adıyla geçen Gümrük Hanı, Şanlıurfadaki hanların en güzel ve anıtsal örneklerindendir. Doğu cephesinde yer alan eyvan şeklindeki giriş kapısı üzerinde bulunan kitabede 970 (1562) tarihinde yaptırıldığı yazılıdır.

Ayn-Zeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri ( Balıklı Göl )


Urfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Urfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerleridir.

Van

Van Kalesi


Van Kalesi, Van İl merkezi sınırları içerisinde olup, şehir merkezine 5 km. mesafede bulunmaktadır. Urartu  kalelerinin görkemlilerindendir. Kalenin uzunluğu 1800 m., genişliği 120 m. gölden yüksekliği ise 80 m.dir.MÖ. 9. yüzyılda Lutupri'nin oğlu I. Sarduri tarafından yaptırılmıştır.

Çavuştepe Kalesi


Van İl merkezine 25 km. uzaklıkta, Gürpınar İlçesi’ne bağlı Çavuştepe Köyü’nde yer almaktadır. Hakkari-Van karayolu üzerindedir. Bol Dağı silsilesinin batı ucuna kurulmuş olan kale; aşağı ve yukarı kalelerden oluşmaktadır. Kale, II. Sarduri tarafından M.Ö. 764-734 tarihleri arasında yaptırılmıştır.

Ayanis Kalesi :


Van'a 35 km. mesafedeki Ayanış köyündedir. Argişti'nin oğlu Rusa tarafından M.Ö. 645-643 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Urartu tarihinin son safhalarının aydınlatılması açısından çok önemlidir. Van Gölü sahiline yakın bir alanda kuruludur.

Toprakkale :


Van İl merkezinin doğusunda Zimzim Dağları silsilesine bağlı kayalık bir tepe üzerinde yer almaktadır. Kale Urartu Kralı II. Rusa tarafından M.Ö. 685-645 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Urartu Krallığı’nın ikinci başkentliğini yapmıştır. Sarnıç, açık hava tapınağı, kayaya yontulmuş merdivenler bulunmaktadır.

Akdamar Kilisesi


Gevaş İlçesi sınırları dahilinde Van Gölü içersinde bulunan en büyük adaya ismini veren kilisedir. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise sahile 3 km. uzaklıktadır. Günün her saatinde Akdamar Adası'na, sahilde bulunan motorlarla ulaşım sağlanmaktadır. Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından Keşiş Manuel'e yaptırılmıştır. Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki Jamaton 1763 tarihinde; güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir.

Kehrizler


Van'da ilk sulama kanalları ve barajlar M.Ö. 9. ve 6. yüzyıllar arasında Urartular zamanında yapılmıştır. Bunların en önemlisi Menua (Semiramis/Şamran) sulama kanalıdır. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılmıştır. Su kaynağı Gürpınar İlçesi’nin Yukarı Kaymaz Köyü yakınlarında, Başet Dağı'nın Kalkel kayalıklarından doğmaktadır. Van'ın içme suyu bu kaynaktan sağlanmaktadır. Menua/Şamran kanalı dünya mühendisliğinin bir harikası olarak geçtiği yerlere hayat vermiş, işlevini günümüze kadar sürdürmektedir. 51 km. uzunluğundadır. Gürpınar, Edremit ve Van'ı sulayarak güzergahını tamamlar.
Bolu

Bithynıum – Claudiopolis


Arkeolojik verilere göre Bolu Ovası’ndaki ilk yerleşim M.Ö. 3. bine kadar uzanmaktadır. Şehir merkezindeki tepelerde kurulmuş olan Bithynium –Claudiopolis Şehri’nin tarihi ise 1978 yılında Hisartepe kazısında ortaya çıkan bulgulara göre, M.Ö. 7. yüzyıla kadar gitmektedir.

Seben Kaya Evleri ( Eski Yerleşim Bölgesi )


Seben İlçesi’ne bağlı ve birbirlerine çok yakın olan Çeltik Deresi, Hoçaş, Kaşbıyıklar ve Yuva Köyleri’nde derin vadiler boyunca yükselen kaya kitlelerinin yüzeyinde bir kaç katlı kaya evlerine rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda bölgenin iİk Hıristiyanlık Dönemi’nde sık bir yerleşim merkezi olduğu tespit edilmiştir.

Göynük Evleri


Kentsel Sit Alanı ilan edilmiş bulunan Göynük, Eski Türk Evleri bakımından zengindir. Burada bulunan evler 20. yüzyıl başlarına aittir. Evlerin çatıları genellikle kırma çatı türünde olup, üzerleri yerli kiremitle örtülüdür. Bazı evlerin oturma odalarında çeşitli motiflerle süslenmiş tavanlar bulunmaktadır. Evler genellikle zemin katlı bir veya iki katlı olarak inşa edilmiş olup, içten merdivenlidir. Evlerin önünde genellikle "Hayat" adı verilen avlular da yer almaktadır.

Mudurnu Evleri


Kentsel Sit Alanı ilân edilen Mudurnu, Eski Türk Evleri bakımından önemli bir özelliğe sahiptir. Sivil mimari özellikleri açısından Göynük Evleri’ne benzerlik gösteren ilçenin, tarihini ve kültürünü yansıtan bu evler korumaya alınmıştır. İlçede bulunan 165 adet konut ve 8 adet cami, çeşme, hamam olmak üzere toplam 173 adet mimari değeri yüksek yapı bulunmaktadır. Armutçular Konağı ise bu yapılar içinde öne çıkmaktadır.

Büyük Camii (Yıldırım Beyazıt Camii)


Bolu, Büyük Cami Mahallesi’nde bulunan cami, Yıldırım Beyazıt tarafından 1382 yılında yaptırılmış, 1899 yılında yanan caminin yerine şimdiki cami yapılmıştır. Çifte minareli, tek kubbeli olan caminin iç mekanları çok güzel motiflerle süslenmiştir.

Kadı Camii


1499 yılında Demirtaş Paşa’nın oğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen plânlı caminin mihrap bölümü beş kenarlı olarak dışa taşkın inşa edilmiştir. Kesme taştan yapılan caminin dış kapısı ahşap oymadır. İl merkezindedir.

Karabük

Kaymakamlar Müze Evi


Safranbolu’da Çarşı, Hıdırlık Yokuşu Sokağı üzerindedir. 1979 yılında Kültür Bakanlığı’nca “Safranbolu Sağlıklaştırma ve Koruma” Projesi kapsamında kamulaştırılıp, restore edilen görkemli bir Safranbolu Evinin düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. Eğitim Merkezi ve Müze Ev olarak 198l yılında hizmete giren yapı, ilk sahibinin lakabından dolayı Kaymakamlar Evi olarak isimlendirilmiştir.

Müze Köy


Safranbolu’nun küçük bir modeli olan Yörük Köyü’nün Safranbolu’ya uzaklığı 11 km.’dir. 1997 yılında Kültür Bakanlığı tarafından bir Türkmen Köyü olması nedeniyle tamamının Kentsel Sit Alanı içerisine alınarak korunması kararlaştırılmıştır. Bu amaçla 93 adet yapı, korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.

Hadrianapolis


Karabük ilinde arkeolojik anlamda yapılan kazılar sonucunda Eskipazar İlçesi’nin sınırları içinde Roma Dönemi’nden kalma M.Ö. 64 yılında kurulduğu zannedilen Antik Hadrianapolis Kenti’nin harabelerine rastlanılmıştır.


Yüklə 108,41 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə