Uluğ nutku’nun felsefesi



Yüklə 287,31 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/11
tarix06.02.2018
ölçüsü287,31 Kb.
#26069
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

                                                                              Çetin VEYSAL

Günümüzde insanın “ben varım”ının bilek gücü, “sen de varsın”ın 

yürek   gücüne   baskındır

61

  diyen   Nutku



62

,   öte   dünyalara   daima   bu 

dünyadan   gidildiğini,   öte   dünyanın   bu   dünya   gibi   kendi   başına 

olmadığını, insana bağlandığını, insansız varolabilen bu dünya ile insan 

için   olması   gereklerin   öte   dünyası   arasındaki   gerilimin   hayatımız 

olduğunu savlar. Felsefi basamakların soruları da şöyle yükselmektedir: 

Ne var? Bizim için ne var? Bizim için olması gereken ne var? Eğer son 

üst   basamaktan   aşağıya   baktığımızda   bir   şey   göremezsek,   gelecekten 

umudumuz kesilir; çünkü bu dünyadaki öte dünya oradan görülür. Tek 

bir bilginin bile bir kuşaktan sonrakine aktarılması, daha özgür bir dünya 

içindir. Kaynağı buradadır, yaşadığımız berideki dünyada.

İnsan, ruh - beden ikileştirmesinde ölüm bilincinin gölge oyununu 

oynar.   Nutku’ya   göre

63

:   “Oyunların   oyunu,   ölüm   bilincinin   gölge 



oyunudur. Amacı ölümsüzlük kazanmak; gösterimi, üç boyutlu cismi iki 

boyutlu gölgeye çevirmek; kuralı, iki boyutluyu üç boyutlunun üstünden 

bir solukta ve ona değmeden atlatmak. Oyunda sonsuz çeşitlemeleri olan 

tuzak,   düşünülemez   olan   boyutsuzluğun,   düşünülemezliğine   karşın 

söylenebilirliğini kurmak, gölgeyi  gizlemek, görünemez  kılmak. Sonra 

söylenebilirliği varolabilirlikle eşleştirmek. Bütün diğer oyunların tersine 

bu   oyunda   tuzağa   düşen,   oyunu   kazanır,   ölümsüzlük   amacına   ulaşır. 

Ayrıca, tuzağı kuran ve tuzağa düşen aynı kimsedir, çünkü oyun herkes 

için tek kişiliktir”.

64

Nutku’ya  bir itiraz Özbek’ten gelmektedir.  Felsefe Logos’un  19. 



sayısında   yayımlanan,   Nutku’nun   “Marx   ve   Feuerbach”   hakkındaki 

düşüncelerini   tartışmaya   başlarken   Özbek;   Marx’ın   “din   halkın 

afyonudur”

65

  düşüncesinin   Nutku   tarafından   kavranışının   sorunlu 



61

  Burada tartışmalı bir ifadeyle  karşı karşıyayız. Öncelikle belirtilmelidir ki, 

Nutku’nun   önermesinin   tersi   olan;   “sen   de   varsın”ın   yürek   gücünün 

toplumsallığının (toplumsallığa dayalı elbirliği ve özgeciliğin), “ben varım”ın 

(bencilce bireyciliğin) bilek gücüne baskınlığı, toplumsallığın ve onun dayandığı 

temellerin ve onu desteleyen yan sonuçlarının gelecek için insana umut olması 

bakımından   daha   belirleyici   ve   onaylanabilir   görünmektedir.   Bu   bağlam 

Nutku’nun   yukarıda   dile   gelen   düşüncelerinde   ve   bu   yazı   boyunca 

içerilmektedir.

62

 NUTKU, Uluğ., Felsefe ve Güncellik, s. 27, 28, 29.



63

 a.g.e., s. 67-76.

64

 a.g.e., s. 67.



65

  Söz konusu düşüncenin bütünü; “Dinsel sefillik bir yandan gerçek sefilliğin 

anlatımıdır,   öte   yandan   gerçek   sefilliğe   karşı   bir   protesto/karşı   çıkıştır.   Din, 

baskı   altındaki   yaratığın   inlemesi,   kalpsiz   bir   dünyanın   duygusudur,   tinden 



99


  Uluğ Nutku’nun Felsefesi

olduğunu ileri sürer. Çünkü Nutku, “dinin aslı, afyonlayanla afyonlanan 

arasındaki   ilişki   değildir”,   demekte   ve   eklemektedir;   “böyle   olsaydı, 

sınıfların   bulunmadığı   ilksel   toplumlarda   totemler   bulunmazdı”.   Bu 

düşünceye   karşı   çıkan   Özbek:   Dinin   insanları   rahatlatan   yanıyla, 

hoşgörüyle karşılanıyor gibi olduğunu vurgular, oysa yarattığı rahatlığın 

bir   tür   yanılsama   aldatmacası   olduğunu   belirtir   ve   dünyanın   “gerçek 

sertliklerini”   ortadan   kaldırmadığını   düşünür.

66

  Özbek,   Nutku’nun 



‘aşmacalar’ düşüncesini, Feuerbach’ın ‘insanın dine inanması ve dinin 

kaynağını da insan fantezisinde görmesi’ne benzeterek eşleştirir. Her iki 

yaklaşımın   da   insanın   özünü   benzer   ‘fantazma   gücüne’   bağlıyor 

olmalarını   ve   insanın  biricikliği   bakımından   ele   alınmasını   bir   açmaz 

olarak görür. Böylesi bir yaklaşımın, günümüz ekolojik problemlerine 

yaklaşımın temel tartışma noktalarından biri olduğunu da vurgular

67



Sonuç Olarak: 



Dünya ve Güncellik Anlayışı 

“Kafayı vücut üstünde tutmak da marifet değil. 

Doğaca yeni olan,

 başını büktürmek için 

üstüne ne kadar ağırlık konulsa da, 

gene de onu dik tutmaktır”

Uluğ Nutku

yoksun durumların tinidir. O, halkın afyonudur” (MEW. 1, sy. 378), şeklindedir.

66

  ÖZBEK, Sinan.,  Felsefe Logos, İstanbul: Bulut Yayınları, Sayı:2003/20, sy. 



139-143. s. 140-142.

67

 Burada, inanma tartışması bağlamında denebilir ki, hem Uluğ Nutku’nun hem 



de Sinan Özbek’in yaklaşımları  olumlanabilir. Öncelikle Nutku’nun getirdiği 

“ilksel (yerli) insanların da inancı olması” hakkındaki temellendirme, inanmanın 

bilgi eksikliğine vurgu yapar. Buradan hareketle bir gereksinimin karşılanması 

olarak   doğduğu   düşünülebilir.   Öte   yandan   Özbek’in   “dinin   halkın   afyonu” 

olduğu şeklindeki günümüz din ya da inanç sistemlerinin (Nutku’nun tartışmasız 

katılacağı)   Marx’ın   ileri   sürdüğü   düşünce,   günümüz   toplumsal   ilişkilerini 

egemenin kendi denetimi altında tutma, yönlendirip şekillendirme isteği olarak 

görülen, iktidar sürekliliği sağlayan bir politika olarak belirlemek olanaklıdır. 

Böylelikle  her  iki  tartışma  argümanının  kendi  içinde  tutarlı  ve  olumlanabilir 

olduğu düşünülebilir. 



100


                                                                              Çetin VEYSAL

Değerler bağlamında, göreli değerlerin birbiriyle çatıştıklarını ama 

göresiz değerler karşısında ortadan kalktıklarını, görelilik (değişken) ve 

göresizliğin   (temel)   iç   içe   bir   ilişkiyi   betimlediklerini,   birbirlerini 

dışlamadıklarını,   bunların   birbirlerini   gerektirdiklerini,   tüm   zaman   ve 

mekanlar için geçerli olan göresiz değerin, şimdi ve burada olan göreli 

değer   içerisinde   taşındığını   ve   çekilip   çıkarılmayı   beklediğini 

vurgulayarak

68

 Nutku, günümüz postmodern yaklaşımlarının genel kural 



olarak ileri sürdükleri göreliliği göresize, yani temel ya da değişmeyen 

evrensel değerlere bağlar. Böylelikle felsefi hareket noktası bakımından 

evrensel  ve  temel   olan  ilkelerle  hareket  edilebileceği  düşüncesini  öne 

çıkarır. 

Buyruk   ve   gereklilik   kipinin   dile   geldiği   “haddini   bilmek”   ile 

“kendini   bilme”nin   nerede   karşıt   olduklarını   gösterirken   Nutku; 

“birisince önceden bilinen, onu bilmek isteyene sonuç olarak dayatılırsa 

ve bilmenin yönü araştırmadan öğrenmeye çevrilirse haddini bilmek ile 

kendini   bilmek   karşıt   olurlar”   demektedir.   “Kendini   bil”,   bir   buyruk 

değil,   çağrıdır.   “Kendini   bilesin”   ile   “kendin   bilesin”   eşanlamlıdır. 

“Haddini   bil”,   egemenliği   içerir,   buyrukçuluktur   ve   buyrukçuluk 

felsefenin özüne aykırıdır. Oysa  çağrı içerikli “kendini bil” ifadesinde 

özne   felsefedir.   Buyrukçuluk   din   ve   hukukta   ortaya   çıkar.   İkisi   de 

yasakçıdır.

69

  “Haddini bil” buyruğu, yaşamın her alanında olduğu gibi 



bilim alanında da egemendir. 

“Filozofun   doğuştan   siyasetçi”   olduğunu   söyleyen   Farabi’nin 

görüşüne katılan Nutku’ya göre

70

, filozofun siyasetçiliği, kendi güncelliği 



içinden insanlığa bir çağrı iletmektir. Farabi’nin yukarıda dile getirilen 

kavrayışının   “felsefenin   dünyayı   yalnızca   yorumlamak   olduğunu” 

söyleyenlerin kulaklarına küpe olmasını ister. 

Günümüz   filozofu,   ona   göre   aşağıdaki  pseudo  (yalan-sahte) 

özdeşleştirmelerin örtüsünü kaldıracaktır: Toplumun çıkarlarının devletin 

çıkarlarıyla   özdeşleştirilmesi   ve   bunun   türevi   olarak   devlet   sırlarıyla 

özdeşleştirilmesi;   komşu   halklarla   birlikte   barışçıl   yaşamanın   stratejik 

ortaklıklarla   özdeşleştirilmesi;   eğitim   idesinin   yararcılıkla,   bilimin 

teknolojik   üstünlükle   özdeşleştirilmesi;   kültür   ve   sanatın   seyircilikle, 

koleksiyonculukla   özdeşleştirilmesi;   tarihsel   iktisadi   dokunun 

68

 NUTKU, Uluğ., İnsan Felsefesi Çalışmaları, s. 48.



69

 NUTKU, Uluğ., Felsefe ve Güncellik, s. 32, 33, 34.

70

 a.g.e., s. 35.



101


  Uluğ Nutku’nun Felsefesi

küreselleşmeyle   özdeşleştirilmesi;   ve   hepsinden   önemlisi,   gençliğin 

geleceğe   atılımının   itaatçilikle   özdeşleştirilmesi.

71

  Nutku’ya   göre   en 



büyük   suçlu,   eğitimi   gençlere   “istendik   davranışlar   verme”   olarak 

tanımlayan eğitimcidir. Bu çeşitten eğitimci hiçbir zaman eğitici olamaz; 

yeniden   eğitilmesi   gerekir.   Üstelik   “istendik”   kelimesinin   Türkçe’yi 

yanlış kullanmak olduğunu da bilmez. 

Nutku

72

, 21. yüzyılın, sermaye odaklarının çıkarlarını temsil eden 



hükümetlerin halklarına ve buna uymayan halklara silahla bile “kendini 

bil” buyruğunu veremeyeceği bir yüzyıl olarak şekillenmeye başladığını, 

küresel sömürü mekanizmalarının karşısına asıl anlamda demokrasinin 

çıktığını   düşünmektedir.   Bu   ‘en   geniş   kitlelerin   demokrasisidir’. 

“Birleşik   insanlık   idesi”ni   nihai   çözüm   olarak   öne   sürerek,   bütün 

dünyada   ham  madde,   gıda   ve   enerji   kaynaklarının  tüm  halklarca   adil 

paylaşımının zorunlu olduğunu da savunmaktadır.

   Dünyanın geleceğiyle ilgili gidişte, her aydınlanmış insan gibi 

kendiliğinden   karamsarlığını   gördüğümüz   Nutku

73

,   insan   hakları 



bilincinin   yaygınlaştığı   günümüzde   köleleştirmenin   de   bu   gelişmeye 

eşlik   etmesinin   kökten   çelişikliği   üzerinde   durarak,   günümüzdeki 

süreçten yeni bir sosyalizmden çok yeni türden vandalizmin çıkmasının 

daha   olası  olduğunu belirtmektedir.   Sanayide   doğan  ve  tüm  insanlığa 

egemen   olan   sürecin,   yeni-kölecilik   denebilecek   bir   ilişkiye 

sürüklenebileceğini   varsaymaktadır.   Günümüz   insanının,   varolan 

sorunları   aşma   amacıyla   felsefi   yanıtının;   “eğer   insanlar   çatışmasız 

yaşamayı,   yapıcı   işbirliğine   ve   dayanışmaya   gerek   duymadıkları   bir 

biçimde gerçekleştirebilirlerse, insanlık sorununu bir paradoksla çözmeyi 

başarabilirler” düşüncesindedir.

Güncel   demokrasi   anlayışlarına   eleştirel   yaklaşımda   bulunan 

Nutku


74

, Batı demokrasileri, Amerikan demokrasisi, sosyalist demokrasi, 

halk demokrasisi gibi adlandırmaların halkların bilgeliğini gözler önüne 

sermediğini,   olması   gerekenin;   siyasal   hayatın   genel   irade   tarafından 

sürekli   özyönetimi   olduğunu   ve   ancak   bu   tarzda   bir   faziletin 

gerçekleşebileceğini belirtmektedir

75



71



 a.g.e., s. 36.

72

 a.g.e., s. 37.



73

 a.g.e., s. 99.

74

 a.g.e., s. 109.



75

  Burada   hemen   belirtilmelidir   ki,   Nutku,   sosyalist   demokrasi   ya   da   halk 

demokrasileri   yaklaşımlarını   burjuva   demokrasileri   ve   diğer   de   egemenlik 

102



                                                                              Çetin VEYSAL

Dünyada   egemen   devletlerin   üstün   teknolojiler   aracılığıyla   geri 

kalan toplumları küreselleşme adıyla kendilerine bağımlı bir ekonomik 

pazar   haline   getirdikleri   görüşünde   olan   Nutku

76

,   söz   konusu   güçlü 



devletlerin gerek silahlı gerek silahsız yöntemlerle kendi sosyal, politik 

ve ekonomik egemenliklerini dikte ederek her alanı belirlediklerini dile 

getirmektedir. Günümüzde savaşların genellikle silahlarla yapılmadığını, 

ancak   hegemonyanın   sürdürülmesi   amacıyla   teknolojilerini   bir   tehdit 

olarak ve gerektiği yerde terör boyutunda uyguladıklarını savlamaktadır. 

Söz  konusu  kapitalizmin  dünya   ölçeğinde   küresel   hiyerarşisi  ve 

egemenliğine karşı mücadeleyi ancak sınıf bilinci aşılayacak bir partinin 

yönlendireceği   savı   bir   önyargıdır

77

  ona   göre.



78

  Çünkü   her   iktidar 

gaspçısının çabucak bürokrasiye dönüşmesi söz konusudur. Bu nedenle 

doğrudan   yönetim   anlayışının   tutarlı   demokratik   yaklaşım   olduğunu, 

böyle   bir   düzenlemede   ‘yöneticiler’in   temsilci   değil,   ancak   ‘sözcü’ 

olabileceklerini   daha   önceki   yazılarında   belirtmiştir.   Bu   düşüncesinin 

yakın   tarihteki   örneklerinin

79

:   Kongo’daki   Lumumba   hareketi, 



Papua’lıların   mücadelesi   ve   nihayet   şimdiye   (2000’li   yılların   başına 

damgasını vuran) Zapatistler olduğunu haklı bir biçemde savlamaktadır.

Ona göre

80

, ancak dünya halklarının demokrasi cephesi bir karşıt-



küreselleşmeyi   gerçekleştirebilir.   İletişim,   kitlelerin   kısa   sürede 

milyonları bulan örgütlülüğüne şahit olmuştur. Bu gelişme, küresel bir 

umut   olduğunu   göstermektedir.   Ona   göre,   Birleşmiş   Milletler   örgütü 

dünyanın   tüm   kaynaklarının   adil   paylaşımını   gerçekleştirdiğinde, 

Güvenlik   Konseyi   de   dünyayı   silahsızlandırma   konseyi   olarak   görev 

yaptığında anlam kazanırlar.

Marx’ın,   ‘insanlığın   önüne   çözebileceği   sorunlar   koyacağı’ 

düşüncesinden hareket eden Nutku

81

, aşılabilir bir sorun olarak görünen 



küresel smog’un şimdilik etkisi görünmeyen ama ilerleyen, zaman içinde 

insanlığın  üzerine   çökecek  bir   kabus   olduğu   görüşünü,   ekolojiyi   hiçe 

demokrasileriyle benzeştirerek genelleme eğilimindedir ki burada Nutku’nun da 

bilgi ve bilinci dahilinde olan ayrımlar yapılarak değerlendirilmeler yapılması 

önemlidir.

76

 a.g.e., s. 157-160.



77

  Nutku, diğer bazı savlarında olduğu gibi genellemelere ve temellendirmeye 

gitmeksizin savsözler ileri sürmektedir.

78

 a.g.e., s. 159.



79

 a.g.e., s. 160.

80

 NUTKU, Uluğ., … Daha Güncel Felsefe, s. 46.



81

 a.g.e., s. 49, 50, 51.



103


  Uluğ Nutku’nun Felsefesi

sayan   sanayi   güçlerinin   doğal   yaşamı   kirletmesi   bağlamında   dile 

getirmektedir.   Aynı   şekilde,   adaletsiz   dünya   kaynakları   dağıtımının 

dengelenmesi   ve   adalet   ölçülerine   uygun   olması   gerektiğini 

savunmaktadır.   Çünkü   dünya   nüfusunun   %   15’i   tüm   hammadde 

kaynaklarının   %   70’ine   sahiptir.   Bu   %   15’in   başını   da   1000   aile 

çekmektedir.   Bu   durumun   yeniden   adil   biçimde   düzenlenmesi 

olanaklıdır. Bu, karşı-küreselleşmeyle olanaklıdır. Bergama köylüsünün 

kendini savunma eylemleri ve Zapatistler karşı-küreselleşme amacında 

buluşan iki büyük örnektir. 

Günümüze ve geleceğe ilişkin sorunların çözümüne ilişkin olarak 

dile   getirdiği   temel   kavrayışlarından   birini,  Dünya   Bireyi-Hakları   ve 



Sorumlulukları  başlığıyla ele aldığı bir sempozyum bildirisinde işleyen 

Nutku’nun

82

  bu   konudaki   temel   düşüncelerini   olduğu   gibi   aktarmak, 



okuyucunun onu anlaması bakımından önemlidir. Bu düşüncelerinin tüm 

dünya   insanlığına   yönelik   olması   da   onun   felsefesinin   evrenselliği 

kucaklama çabasında olduğunun göstergesidir.

“Tarihi onu nereye, nasıl yerleştirmiş olursa olsun, birey tarihiyle 

sınırlanmış   değildir   ve   bu   tarihi   sırtında   yük   olarak   hissederse,   onu 

atmakta özgürdür. Herkes kendi tarihiyle, kendi diliyle başlar; hiç kimse 

bunlarla bitmez. Bu anlayış dünya bireyinin niteliklerini ortaya koymada 

ilk   adım   sayılabilir.   Atılabilecek   sonraki   adımlar   için   şu   öngörüşler 

ilkeselleştirilebilir:

1.Yarın,   ertesi   yarınlara   ertelenecek   bir   gün   değildir.   Yarın 

bugünden   kurulmuyorsa   güvensizdir.   Yarının   bugünden   daha   iyi 

olacağına dair bütün söz vermeler güvensizdir.  Bireyin bugünü yarınını 

da taşımıyorsa, söz vermelere güvenmemekte haklıdır.

2.Birey  kendini-yönlendirme  etkinliğini  gösterebileceği   girişimlere 

katılır.   Katılım   özgürlüğüne   engel   olacak   örgütlenme   biçimlerini 

reddeder.  Ne  devletin  kanunları  ne  de  toplumun   gelenekleri  kendisini 

yönlendirmesini   kısıtlayamaz.     Bunların   dışında   eylemek   bireyin 

hakkıdır. 

3.Kendisinin   ve   bir   başkasının   vicdanına   yaptırımda   bulunacak 

bütün   müdahalelere,   zorlamalara   baş   kaldırmak   bireyin   hakkıdır. 

Sorumluluğu, düzeni korumak değil, aşmaktır. Bir tek dayanağı vardır: 

Kişilik onuru. Bu dayanakta tüm tarihsel önyargıları geride bırakır.

82

 a.g.e., s. 53.



104


                                                                              Çetin VEYSAL

4.Eğitiminde, içinde yetiştiği kültürü, kültürler arası bir kültür olarak 

anlar, merkeze koymaz. Düşüncesini kültürler bireşimine doğru yoğurur. 

Düşmanlıklar tarihini yazan ‘biz-onlar’ ayrımını dışlar.”

Savaş   ve   saldırganlıkla   ilgili   düşüncelerinin   köktenci   felsefi   bir 

kavrayışa   denk   düştüğü   görülen   Nutku

83

,   örgütlü   öldürmeye   karşı   bir 



bilinç akımının dünyayı dolaştığını ileri sürer. Bu yüksek bilinç düzeyi 

ona göre, şu ilkeden hareket etmektedir: İnsan eliyle bozulan, insan eliyle 

düzeltilebilir. Her örgütlenme, silahlı örgütlenme  de dahil insan eliyle 

yapılır.   Üstelik   silahlı   örgütlenme   insanın   toplumsallık   özünün   bir 

görünümü   değildir.   O   halde   bu   örgütler,   kurumlar,   kuruldukları   gibi 

lağvedilebilirler. Bu bir görevdir ve dünya bireyinin sorumluluğundadır. 

Bu nedenle insan bu sorumluluğunu taşımalıdır. Nutku, “kafayı  vücut 

üstünde tutmak da marifet değil. Doğaca yeni olan, başını büktürmek için 

üstüne   ne   kadar   ağırlık   konulsa   da,   gene   de   onu   dik   tutmaktır”, 

demektedir. 

Genellikle   yerel   sorunlar   bağlamında   evrenseli   içeren  sorunlarla 

uğraşan,   yerelde   evrenseli   ve   evrenseli   yerelde   olgusallığı   kavrama 

taşıyarak   değerlendiren  Nutku,   felsefi   olduğu  denli   yaşamın   şimdi   ve 

buradası   bağlamlarında   yaptığı   düşünsel   çalışmalarıyla   birçok   konuda 

geleceğe ve insanlığa ışık tutacaktır. 

83

 a.g.e., s. 54, 55.



105


  Uluğ Nutku’nun Felsefesi

KAYNAKÇA

ELGİN, Mehmet., / VEYSAL, Çetin,. Uluğ Nutku’ya Armağan, İstanbul: 

İnkılap Yayınevi, 2006.

KANIT, Deniz., “İnsanoluş Paradoksu”,  Uluğ Nutku'ya Armağan 

(içinde),   Editörler:   Mehmet   Elgin,   Çetin   Veysal,   İstanbul: 

İnkılap Yay. 2006, s.66-78.

NUTKU, Uluğ.,  İnsan Felsefesi Çalışmaları,  İstanbul: Bulut Yayınları, 

1998


NUTKU, Uluğ., Felsefe ve Güncellik, İstanbul: Bulut Yayınları, 2005

NUTKU, Uluğ., … Daha Güncel Felsefe, Ankara: Anı Yayıncılık, 2006

ENGELS, Friedrich.,  Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin  

Sonu, Ankara:Sol Yayınları, 1979 

ÖZBEK, Sinan., Felsefe Logos, İstanbul: Bulut Yayınları, Sayı:2003/20, 



sy. 139-143.

106

Yüklə 287,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə