Uluğ Nutku’nun Felsefesi
de inceliyor olduğu ama dinsel aşmacanın söylemini anlamadan
ideolojinin söylemini anlamanın olanaksız olduğudur.
Bu konu bağlamında Nutku
6
, evrensel bilim aşmacasının, yeryüzü
egemenliğinin mülkiyetine çekilmesinin ölümcül bir paradigma
olduğunu vurgular: Hiçbir insan, acından ölse dahi, baldırından bir
parça et kesip yemez. Çağımız için yeni bilgelikler oluşturulabilir: ‘Doğa
tüketim aracı değildir’; ‘insan, verimine göre ölçülemez’; ‘küresel ticaret
değil, tüm kaynakların hakça paylaşımı’; Birleşmiş Milletler değil,
Birleşmiş İnsanlık’. Bu yeryüzü aşmacaları, uğruna mücadele etmeye
değer; çünkü bu çeşit aşmacalar insanlık idesine ve insanın onun varoluş
dayanaklarına uygundur. Bunlar, insana aykırı ve insanı engelleyici
değildir. İnsan zaten doğası gereği çalışır, bir baltaya sap olmaya
zorlanmasına gerek de yoktur. Bu düşüncesini şu örneğiyle
temellendiriyor
7
: Bir insana bir büroda hiçbir şey yapmadan sekiz saat
oturacağını, yalnızca zorunlu gereksinmeleri için dışarı çıkabileceğini,
işinin ve geçiminin bu olduğunu söyleyelim. Böyle bir şeyi kimse sürekli
yapmak istemez. Herkes kendini verebileceği, değer verebileceği bir işi
olmasını ister; çünkü işine değer biçerken kendine de değer biçecektir.
Günümüzde felsefe eğitim ve öğretiminde anlaşılamamış olana
işaret eden, hem eğitimci hem de üniversitelerde hocaların felsefe
yaklaşımlarını gözden geçirmelerine olanak sağlayabileceği düşüncesiyle
Nutku
8
; felsefenin kimseyi azarlamayacağını, çünkü felsefenin karşısında
azarlayacak kimse olmadığını belirtmektedir
9
. Filos, arkadaş, azarlamaz,
bu nedenle sevilir.
Sofos, -bilge- olmanın koşulu, karşıdakini anlamaktır
der ve ekler
10
: Felsefenin öğüt vereceği kimse de yoktur; felsefenin öğüt
vereceğini sananlar bilgelikte yanılır. Buyrukçu olan kimse, zaten filozof
olamaz. Bu düşünceleriyle, ‘felsefe özgün düşünmeyi öğretir, ötekilerle
aynı şeyi düşünmeyi değil’, kavrayışındadır.
Öğrenmek, bir şeyin, konunun (örneği: Anlam, değer, özgürleşme
gibi) ne olduğunu, nasıl yapılacağını, bireyin kendisinin özgünce bulması
6
a.g.e., s. 86.
7
a.g.e., s. 86.
8
NUTKU, Uluğ., … Daha Güncel Felsefe, Ankara: Anı Yayıncılık, 2006, s. 2.
9
Yani felsefe öğrenmeye yönelmiş -isteyerek ya da istemeyerek- gençlerin,
felsefe eğitim ve öğretimine yönelmiş olanların zaten toplumumuzda azınlıkta
olmaları nedeniyle kıymetli oldukları, felsefe dostu olmakla dostluğu da hak
ettikleri düşünülürse, bu konu daha da önem kazanmaktadır.
10
NUTKU, Felsefe ve Güncellik, s.2.
80
Çetin VEYSAL
için yolu keşfetmeyi, sorular sormayı, merakı ve eleştiriyi öğrenmesidir
ona göre. Gencin sorular ve sorunları içselleştirmesi, felsefe tarihinin
bilgilerini ezberlemesi değildir elbet; elde ettiği bilgiler aracılığıyla
felsefe yapmayı öğrenmesi gerekir. Felsefe, karşıt bir kültür olarak
bilinenin eleştirisinden doğar. Nutku
11
, karşıt kültür olarak adlandırdığı
felsefenin, ‘hoca dedi ki’den (
magister dixit) uzaklaştırıldığı ve bunun
yerine ‘düşünüyorum’un (cogito) yerleştirildiği ölçüde başarılı
olabileceğini belirtmektedir.
Nutku, felsefi düşüncede çekirdekte olanın, tarihsel-geçici dış
etkenler değil, sorunun her yerde, her zaman ve herkesçe dile getirilebilir
olmasını sağlayan niteliği olduğunu düşünmektedir. Sorunun ne ölçüde
açık ortaya koyulabildiği, anlaşılabilirliğini o denli artırır. Soru daha
geneldir. Tıpkı Sokrates’in, “Atina için adalet nedir?” sorusunu değil de
“adalet nedir?” sorusunu sormasında olduğu gibi genel sorular sorulur
felsefede; fakat bunlar aynı zamanda günceldir ve çözüm önerileri
içerirler. “Genelliğinde güncel, günceliğinde genel” deyişini çeşitli
bağlamlarda tekrarlar. Sorgulamasız söylemler olan ‘dünya görüşleri’
felsefe değildirler, ama felsefi çekirdekler barındırırlar. Felsefenin bir işi
de dünya görüşüyle arasındaki sınırı çizerek çekirdekte olanı işlemektir.
Felsefe hem dinin dünya görüşünü hem de bunun içinde yer aldığı ama
çok daha geniş kapsamlı olan kültür alanını incelemeye alır. Tersi
olanaksızdır; dünya görüşlerinden hareketle felsefe yapılamaz; dışına
çıkmak, mesafe almak gerekir. Felsefe, dünya görüşlerine eleştirel bir
karşıtlıkla hareket eder, onların insan anlayışlarındaki doğruları ve
yanlışları ayıklar. Nutku şu saptamada bulunur: Dünya görüşüne eskiden
“dünya bilgeliği” denirdi. “Dünya görüşü”, yüzyılımızın başında bir
akım olarak ortaya çıkmış ve “dünya görüşü felsefesi” adını almıştır
12
.
‘Dünya görüşü felsefesi’ (Weltanschauungsphilosophie) kültür
yapılarının farklarına işaret etmişti. Bu önemliydi fakat göreliliği
mutlaklaştırdığı için kısa zamanda tükendi.
Felsefesiz bir toplumun yaşayacağını ama eleştiri yeteneği güdük
olarak varlık göstereceğini, bu nedenle de yöneticilerin köhne bir dünya
anlayışı içerisinde tıkanmış olacaklarını; siyasette demokrasi, bilimlerde
özgürlük, kurumlarda özdenetim ve özerkliğin lafta kalacağını ileri süren
11
a.g.e., s. 11.
12
a.g.e., s. 7-10.
81