Uluğ nutku’nun felsefesi



Yüklə 287,31 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/11
tarix06.02.2018
ölçüsü287,31 Kb.
#26069
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

                                                                              Çetin VEYSAL

Sosyolojik   bir   bakışın,   ‘egemen   sınıfların   baskısı,   kitleleri   dünyaya 

yabancılaştırarak   ölümsüz   bir   öte   dünya   hayatı   hayal   etmeye 

sürüklemiştir’   savı   yetersizdir,   çünkü   temel   olguyu   tarihsel-geçici 

koşullara   bağlıyor   ve   görece   kılıyor.   Ölümsüzlük   inancı,   tanrılara 

yakarma  ve tapınma  gibi olgular, sınıf ilişkilerinden kaynaklansalardı, 

‘sınıfsız ilksel - komünal’ toplumlarda bulunmamaları gerekirdi”

27

.



Haddini   bilen   bir   ölümsüzlüğün,   sonrakiler   tarafından   (olumlu 

anlamıyla) anılmakla da olanaklı olabileceğini, en güzel ölümsüzlüğün 

de   bu   olduğunu   vurgular.   Önemli   olanın   kendi   başına   ve   mutlak   bir 

ölümsüzlük değil, var olma - yok olma çelişkisinin yaşama kazandırdığı 

biçem   olduğunu,   insanın   ölümü   aşmak   için   tanrılarını   kendisine 

katacağını, böylelikle de büyük kültür başarıları yaratacağını ileri sürer.

28 

Ona   göre   ölüm   bilinci,     insana   bireysel   biricikliğini   ve   kaçınılmaz 



sonluluğunu   duyurur.   Bütün   kutsallaştırmalar,   sonluyu   sonsuza 

(ölümlüyü ölümsüze), yok olanı var olana (göreliyi mutlaka), bireyseli 

bütünsele (teki çoka) kavuşturma girişimleridir.

29

Ruh   -   beden   ayrımı   konusunda   bedene   hep   haksızlık   yapıldığı 



görüşündedir.   Bu   noktada   önemli   ayrımın   ne   olduğunu   şöyle 

anlatmaktadır: Ölümlü beden doğanın bir gerçekliğidir, ölümsüz ruh ise 

(değişmez   varlık   gibi)   düşüncenin   gerçeklik   karşılığı   olmayan   bir 

kurgusudur   ve   kurgunun   nedenleri   insanın  doğa   karşısında   duruşunda 

saklıdır.

30

 Din, ruhu kirlettiği için bedeni ahlakça sorumlu tutar. Bedenin 



kendi başına karar vermesi yoktur ki, iddia edildiği gibi ruhu ya da insanı 

27

  a.g.e.,   s.   21.   Bu   noktada   tartışmalı   görünen,   ayrım   ve   ayrımcılık   temeli 



üzerinde yükselen farklılaşma öğesinin gözden kaçırıldığı ileri sürülebilir. Bu 

öge, iktidara bağlılık olarak hiyerarşi  ve statüdür. İktidarın olduğu ilişkilerde 

varlığını sürdüren hiyerarşi ve statü ilişkileri, insan - insan etkileşiminden doğan 

ayrım   ve   gücü   söz   konusu   eder   denebilir.   Egemenlik   ilişkilerinin   yarattığı 

ayrımcılık da kendiliğinden güçlü ve zayıfı ortaya çıkarmış olmalıdır. Buradan 

da ‘yaratan - yok eden’, ‘veren - alan’, ‘iradesini dikte eden - yönlendirilen’ 

soyutlamasına   ya   da   kavramına   geçilmiş   olabilir.   Kaldı   ki,   bilinen   “sınıfsız 

ilksel-komünal” toplumlar, uygarlığa geçiş  aşamasında bulunan topluluklardır 

ve uygarlaşmanın belli süreçlerinde yol almış sayılabilirler. Oysa daha eski ve 

bilinmeyen  (belki  yüz  bin yıl   önce  yaşamış   olan  atalarımız)  “sınıfsız   ilksel-

komünal” ilişkilerde söz konusu bilinci ve soyutlamayı bilmiyor da olabilirler. 

Hiyerarşisiz,   iktidar   ve   otoriteden   azade   bir   ilksel-komünal   toplum   örneği 

elimizde olsaydı, belki de Nutku’nun düşünceleri genel geçerlik kazanabilirdi.

28

 a.g.e., s. 22.



29

 a.g.e., s. 38.

30

 NUTKU, Felsefe ve Güncellik, s. 70.



87


  Uluğ Nutku’nun Felsefesi

aşağı davranışlara sürüklesin, sorumlu olsun. Ruhun yüceltilmesinde her 

zaman   beden   suçlanmıştır.   Dinlerin   tutarsızlığa   düştüğü   bu   konuda: 

Özellikle   tek   tanrılı   dinlerin   tanrısı,   iradeyi   ruha   vermiştir.   Ruha 

sorumluluk veren tanrı olduğu için, söz konusu eylemlerin sorumlusu da 

ruh olmalıdır. Eylemlerin sonucu bakımından beden değil, suçlamalarda 

da ruh hedeflenmelidir, düşüncesindedir.

31

Nutku, insanın üç zaman boyutunda birden yaşadığı görüşündedir. 



Eylemesiyle   şimdide,   anmasıyla   geçmişte,   umut   etmesiyle   gelecekte. 

Canlı   duyumlamaların   ve   duygulanmaların,   şimdiden   geleceğe   doğru 

yönelmesiyle birlikte bilincin zamanı, gerçek zamanın tersine, şimdiden 

geçmişe   doğru   akabiliyor;   geçmişi   şimdiye   getirebiliyor   ve   gerçek 

zamana   yerleştirebiliyor.   Bellek,   hayal   ve   tasarlama   güçleri,   geçmişi 

şimdileştirmeyi   “gerçekleştirebiliyor”.   Tasarlama,   yeniden   yaşanılması 

istenenleri   umuda   bağlayarak   geleceğe   uzatıyor.   Bilincin   geçmişe   ve 

geleceğe   doğru   çift   yönlü   hareketi,   insanı   gerçek   zamanın   dışına 

çıkartıyor.   Bilginin   gerektirdiği:   Gerçeği   olduğu   gibi   anlamak   ile 

inanmanın, inanma isteğinin gerektirdiği: Gerçeğin bilinmeyen uçlarının 

“sanki   var”casına,   “sanki   biliniyor”casına   tasavvur   edilmesi   iç   içe 

geçiyor.


32

Zaman   bilinci   değer   bilinciyle   bezenmedikçe   boştur.   Bu 

düşüncede dile gelen; şimdi, geşmiş ve gelecekte ortaya çıkan her insan 

eyleminin   insani   değerlerden   bağımsız   olamayacağı,   yani   etik 

anlamlardan ayrı tutulamayacağıdır. Bu anlamda,   ‘zaman bilinci değer 

bilinciyle bezenmedikçe boştur’ ifadesinde saklı olan düşünce; insanın 

hiçbir eylem dışta bırakılmadan insan eylemlerinin tümünün değerlerle 

düşünülebileceğine vurgu yapmaktadır. 

Değerlerin hep şimdide taşınmaları nedeniyle burada bir paradoks 

işbaşındadır   ona   göre.   Temel   insani   değerlerin   kalıcılığıyla   zamanın 

geçiciliğinin   bir   aradalığı   önemlidir   Nutku’da.   Kendi   başına   bir 

geçmişin, şimdide  yaşanmayan  bir tarihin anlamı  yoktur. Yaşanan an, 

zamanın iki boyutunu kendine çeker. Bilincin, geçmişi şimdiye getirerek 

zamanı   durdurmasıyla,   geçmiş,   artık   geçmemiş   olur.   Gene   de   bütün 

bunlar yaşanan şimdi içindir, gerçekte gelip geçenin hep yakalanabilmesi 

için. İnsanın en gerçek bilgisi, ömrünün bir defalık olmasıdır ve ölüm 

31

 a.g.e., s. 71-75.



32

 NUTKU, İnsan Felsefesi Çalışmaları, s. 45.



88


Yüklə 287,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə