Çetin VEYSAL
zaman boyutlarının bilinçte bir anda düğümlendiği en etkin olaydır.
33
Nutku’nun, zaman ile bilincin iç içeliğine vurgusu, gerçekliğin anlaşılıp
anlamlandırılmasına, yaşamın insanca yaşanabilmesine yönelik
içeriklendirmeler taşır.
“Olması gerek” kavramının felsefi içeriğini; ne olması gerekir?
Olması gerekene nasıl ulaşılabilir? Olması gerekenin kendisi nedir?
Sorularında toparlayan Nutku, ilkine; erek belirleme, ikincisine; ereğe
götürecek yolları seçme, üçüncüsüne; ereği temellendirme denebileceğini
belirtir. İlk ikisinin üçüncü soru üzerine katlandığını vurgular. Nutku, ilk
sorunun ilk yanıtını Greklerde görür: Mutluluk. Eylemin amacı mutluluk
olunca; akıl (fronesis), erdem ya da yararlılık (arete), ölçülülük
(sofrosüne), doğayla uyumlu yaşama (harmonia), duyumsal hoşnutluk ya
da haz (hedone), duyumlara ya da acı çekmeye kayıtsızlık (apatheia) ve
diğerleri aynı ereğin değişik araçları oluyorlar. Greklerden sonra Kant bu
soruya, ethik ilkelerin apriori olacağını, empirik öğeler taşımayacağını,
bu ilkelerin de “salt pratik akıl” aracılığıyla bileneceğini, bunların
apodiktik (olmalı’ya dayanan) kesinlikte ve özgürlükle ilişkisinde dile
geleceği şeklinde yanıt verir.
34
Greklerin, siyasetin ahlaki bir temel gerektirdiği görüşünde haklı
olduklarını ama ahlak sorunsalının çekirdeğinin daha derinlerde yattığını
görmediklerini belirtir. Sokratik sava şöyle yaklaşır: Fazilet (ethik değer)
matematik formüller gibi öğrenilebilseydi, şimdiye kadar çok ilerlemiş
olmamız gerekirdi. Dünyaya yayılmasında tüm yıkıcılığına rağmen
Avrupalının düşünce geleneğinin en yüksek değerini, bireyin türdeşine
içten bağlanmasına (koşulsuz bağlanma) dayandıran Nutku, bu
bağlanmanın, kişilik ve özgürlük anlayışının başlangıcı olduğunu, çünkü:
Ancak dıştan en ufak bir zorlanma olmaksızın kendisini bir başkasına
bağlayan, kendisine bundan başka seçenek tanımayan bir insanın tamamı
ile özgür bir insan olduğunu belirtir. Ona göre, kişi özgürlüğü
bağlanmasıyla tamamlanmıştır ve böyle bir insanın ahlaki durumu,
herhangi bir pragmatik, toplum açısından övgüye layık, yahut siyasal
açıdan alturistik (özgeci) durumdan kökten farklıdır. Başkalarını yaşatma
duygusuyla bağlanmış kişi, ahlak örneğinin olanağıdır ve bu olanağın
gerçekleşmesi mutluluk kavramıyla açıklanamaz. Çünkü Nutku’ya göre,
ahlak örneği ne bir araçtır ne de tek yahut bir dizi aracın amacıdır. O,
33
a.g.e., s. 49-50.
34
a.g.e., s. 73, 84.
89
Uluğ Nutku’nun Felsefesi
kendi başına bir amaçtır. İnsanlık kavramı, bireyin birey olarak mutlak
değerinin tanınmasını gerektirir. Bu noktadaki ilk gelişmeyi Nutku,
yanağına tokat yiyenin öbür yanağını uzatması olarak tanımlar. Kant’ın
“içimizdeki yasa”sını izleyerek ahlak örneğini, bulutsuz bir gecedeki
parlak göktaşı kadar açık görülebiliriz. Ona göre ahlak örneği, çoğu kez
kendisini pek kısa süre için gösterir ve dünyanın her yerinde dolaşır.
Doğa tarihine bakışta evrimin en üst basmağındadır.
35
Nutku’ya göre
ahlak örneği kişi, başkaları için ölümü hemen kabullenen özveriden,
uzun süre çile çeken, güçlüklere göğüs geren özveri biçimlerine kadar
insanın insana bağlanmasında görülebilir.
Doğada evrim ve tarihte ilerleme düşüncesindeki ilişkiyi
36
, ilkin
doğa insanı yaratmıştır ama insan tarihi yaratmıştır ve her defasında tarih
de insanı yeniden yaratmıştır şeklinde belirtir. Bunlar onun tarihte
ilerleme kavrayışına denk düşer. Nutku, “dünyayı bilerek kendini
bilmek” bilgeliğinin, hem hakikati olduğu gibi bilmek hem de
uygulamada yalana kanmamak sorumluluğunu içerdiğini, bilinen ister bir
gök ada ister bir kertenkele olsun, ‘onun kendisi nedir?’ ile ‘o bizim için
nedir?’ sorularının iç içe geçtiğini söyler.
37
İnsan felsefesinin ethiği görelileştirmeyip, insanlık adına kavram
çırpıştırmalarından uzak durduğunu düşünen Nutku
38
, önemli olanın,
insan kavramıyla insanlık kavramı arasındaki geçitleri bulmak olduğunu,
bunun için de yapılması gerekenin, kavrama yakıştırılacak örneği aramak
değil, örneği kavramlaştırabilmek olduğunu belirtir.
“İnsanoluş paradoksu” adını verdiği karşıtlıkta Nutku
39
, diğer
canlıların doğaya tek yanlı uyarlanmasının insanda karşıtını bulduğunu,
ikileştiğini, doğanın insana uyarlanmasının (en basit örneğiyle bir
derenin yönünün değiştirilmesinin) gerçekleştiğini belirtir. Doğa - insan
bağını ele alan Nutku
40
, söz konusu bağın kopukluğunun yeniden
yaratılabilmesi için üç ilkeden söz eder. Bunlar: “1) Bilinen her şeyin
uygulanması gerekmez; 2) doğa insan için değildir, insan doğayla
birliktedir ve; 3) insan türünün biricikliği özgürce seçmesindedir ve soy
35
a.g.e., s. 86, 87.
36
a.g.e., s. 103.
37
NUTKU, Felsefe ve Güncellik, s. 34.
38
a.g.e., s. 42, 43, 44, 45.
39
a.g.e., s. 51.
40
a.g.e., s. 57.
90