Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1/2 2013, Sayfa: 65-93



Yüklə 355,23 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/13
tarix10.12.2017
ölçüsü355,23 Kb.
#15026
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

71

Bununla  birlikte Orta  Asya  bölgesindeki  yerli  ticaret  grubu  ve  üst  tabaka  kişileri  için

Rusya’nın  Petersburg,  Moskova,  Orenburg  ve  başka  şehirlerine  gidip  ticaret  yapma  ve  kültür

alışverişinde  bulunma imkânı yaratıldı. Çarlık  Rusya  yönetimi,  Orta  Asya  halklarına  yönelik

ırkçılık  ve  aşağılama  siyaseti  yürütmüş  ise  de,  yerli  halklar  belli  ölçüde  yeniliklerle  buluşma

imkânına sahip oldular. Ancak Çarlık Rusya hükümeti, hiçbir şekilde Orta Asya halklarının kültür

ve  eğitim  bakımından  gelişmesi  ve  halkın  medeni  eğitim  kalitesinin  yükseltilmesi  için  yatırım

yapmadı.  Yerli  halklar  ancak  kendi  aralarından  çıkan  halkçı  ve  yenilikçi  kişileri  takip  etmeye

mecbur kaldılar.

Rus  yönetiminin  ayrımcılık  ve  sömürgecilik  siyasetinden  dolayı  Orta  Asya  halklarında

okuma yazma oranı çok düşüktü. Bunların arasında Uygurlar da vardı. Gerek Fergana vadisindeki,

gerekse  Yedisu  Bölgesindeki  Uygurlar  olsun,  kültür  seviyeleri  açısından  geri  kalmışlardı.

Uygurlardaki okuma yazma oranı aynı şekilde düşüktü. Çağdaş okulların açılması, eğitim faaliyeti

için imkân yoktu. 1917 yılındaki Şubat İhtilali’nden sonra Orta Asya’da yerli halkların milli uyanış

ve  eğitim  faaliyetleri  çoğalmaya  başladı.  Uygurlar  da  kendi  dernekleri  etrafında  birleşip  eğitim

faaliyetlerine  başladı.  Bu  bağlamda  “Tarançi  Komitesi”  kendi  başına  bazı  programları  ortaya

koymuştu. Sovyet hâkimiyeti yerleştikten sonra, Sovyet hükümeti yerli halkın desteğini kazanmak

ve kendi hâkimiyetini pekiştirmek  için  yerli  halkları  kendi  kültür  ve  eğitim  işlerini  geliştirmeye

çağırdı  ve  bununla  ilgili  bazı çare  tedbirleri  kabul  etti.  Yerli  halkın  Çarlık  Rusya’ya  karşı  koyup

Sovyet hâkimiyeti tarafını  tutmasının  nedenlerinden  birisi  öncekinin  aşağılama  politikası

uygulaması,  sonrakinin  ise  aşağılama  politikasını  ortadan  kaldırıp  milli  kültür  ve  eğitim  işlerini

geliştirme sözünü vermesi idi.

Yedisu  Uygurlarının  büyük  bir  kısmı  1883  yılından  sonra  Rusya  vatandaşı  olsa  da  1918

yılına  kadar  olan  40  yıl  içerisinde  kültür  seviyesi  anlamında  dikkat  çekici  bir  gelişme

kaydedememişti.  Sadece  az  sayıdaki  bir  kısım  Uygur  çocuğu  Rus  dilinde  eğitim  yapan  okullarda

okuma  ve  fabrikalarda  çalışma  imkanı  buldu.  Diğer  bir  kısmı  ise  Kazan,  Ufa,  Orenburg  gibi

yerlerdeki Tatarlarla iletişim kurarak yeni tarz eğitim ve kültürle tanışma imkânı bulup kendilerini

geliştirmişlerdi.

Çarlık  Rusya  dönemi  bütün  Orta  Asya  halklarında  olduğu  gibi  Uygurlar  için  de  hiçbir

gelişme sağlamamıştı. Uygurlarda çağdaş kültür ve eğitimin oluşumu ve gelişmesi ancak sosyalist

ideoloji  altında  Sovyetler  Birliği  döneminde  gerçekleşmişti.  Yedisu’yu  da  içine  alan  Orta

Asya’daki  Uygur  ahalisinin,  genellikle  Uygur  ana  vatanını  içine  alan  bütün  bir  Uygur  halkının

kültür  seviyesi  açısından  geri  kalmışlığı,  okuma  yazma  oranının  düşüklüğü  Uygur  aydınlarından

Abdullah  Ruzbakıyev,  Burhan  Kasımov  gibi  kişilerin  makalelerinde  çok  vurgulanmıştı.  Burhan

Kasımov, Yedisu’daki Uygurların kültür ve eğitim durumları hakkında “Halkımız arasında her 100

kişiden biri hariç diğerleri yazmayı bilmiyor. Bu cahilliğe sona vermek için henüz bir adım atılmış

değil.  Eksiklikler  o  kadar çoktur  ki,  binde  birini  bile  yazıp  bitiremeyiz. Devrim  sürecinde  bütün

Rusya’daki  oymaklar  içerisinde  en  çok  ezilen  biziz.  Evvelden  de  şimdi  de  en  aşağı,  cahil  sayılan

biziz, zorluğu, zilleti en fazla çeken biz Uygur halkı”

16

diye yazmış.



İkinci Dönem: Sovyetler Birliği Dönemi (1918-1991 yılları)

Uygurların  20.  asırda,  Sovyetler  Birliği  dönemindeki  kültürel  gelişim  evresini  Stalin

dönemi;  Stalin  sonrası  dönem  ve  Sovyet-Çin  rekabeti  dönemi  olmak  üzere  üç  döneme  ayırmak

mümkündür. Stalin dönemi Uygur kültürünü yine 1937-1938 yıllarındaki büyük tasfiye hareketi ve

Sovyet-Alman  savaşının  başlamasını  sınır  kabul  edip  iki  aşamaya  ayırmak  mümkündür.  Birinci

aşama  1918-1941  yılları  olup  bu  20  yıl  içerisinde  Uygur  halkı  kültür  ve  eğitim,  sanat  ve  diğer

16

Burhan  Qasimov,  “Uyğur  Xelqliride  Maarip  İşliri”  (Uygur  Halklarında  Eğitim  Faaliyetleri), Kembeğeller  Avazi,  17



Ağustos 1922.


72

alanlarda  benzeri  görülmemiş  ilerlemeler  kaydettiler.  Uygur  çağdaş  kültürü,  sanatı,  edebiyatı

yoktan varlığa gelip oluşma ve gelişme sürecine girdi.

Birinci  aşamada  oluşturulan  Uygur  kültürü  tablosu  1937-1938  yıllarında  Stalin’in  tasfiye

hareketiyle paramparça oldu, 1941 yılında, Sovyet-Alman savaşının patlak vermesiyle oluşan savaş

karışıklığı sırasında tamamen bitti.

20. asır Orta Asya Sovyet dönemi Uygur kültürünün ikinci aşaması 1945 yılından Stalin’in

ölümünden sonra Kruşçev’in iktidara geçmesine kadar olan aşamadır. Söz konusu aşamada Uygur

halkı  bütün  Sovyetler  Birliği'ndeki  halklar  ile  birlikte  savaş  yaralarını  sarma,  devletin  iktisadi  ve

ekonomik durumunu  yeniden  kurma  ve güçlendirme  işine  girişti. Stalin  hükümeti,  1943  yılından

sonra Asya-Pasifik bölgesi vaziyeti, dünya vaziyeti, ayrıca Çin ve Uygur ili vaziyetine göre, Uygur

iline ve Uygurlara yönelik yeni strateji belirlemiş olup, bu durum Uygur gibi halkların 1944-1949

yıllarındaki milli kurtuluş hareketini destekleme ve bu harekete yardım etme biçiminde yansımıştır.

1949  yılından  sonra,  Çin  komünistleri  ile  işbirliğini  kuvvetlendirmek,  Çin  Halk

Cumhuriyeti'ni  desteklemek  suretiyle  batılı  devletlere  karşı  Soğuk  Savaş’taki  sosyalist  kampını

güçlendirdi. İşte bu gibi sebeplerden dolayı Sovyetler Birliği'nde 1938 yıllarında kapatılan Uygur

okulları açılmaya, Uygur kültür, eğitim, sanat ve neşriyat kurumları eski haline gelmeye ve yeniden

açılmaya  başladı;  çünkü  Sovyetler  Birliği  hükümeti  için  ilerlemiş,  gelişen  “Sovyet  Uygurları”  nı

model  göstermek  ve  bütün  Uygur  halkının  Sovyetler  Birliği'ne  olan  sempatisini  kazanmak

gerekiyordu.  Stalin  öldükten  sonra  Kruşçev’in  şahıslara  tapınmaya  karşı  hareketi  ve  Stalin’in

yanlışlarını  eleştirme  ve  Stalin  devrindeki  gulahları  ortadan  kaldırma,  gulah  tutsaklarının itibarını

iade etme hareketi başladıktan sonra Sovyet Uygur kültürü ve eğitiminde yeni bir dönem başladı.

Sovyet  dönemindeki  Orta  Asya  Uygur  kültürünün  üçüncü  aşaması  Sovyet-Çin  rekabeti

dönemi olup, bu 1961 yılından 1989 yılına kadar olan 30 yıla yakın zamanı içine alır. Bu süreçte

Kruşçev,  Brejnev  ve  Gorbaçov’dan  ibaret  üç  şahıs  aralıksız  ve  uzun  bir  süre  iktidarda  kaldı.

Brejnev ile Gorbaçov dönemi Orta Asya Uygur kültürünün en gelişmiş dönemi sayılır.



Üçüncü Dönem: Bağımsız Cumhuriyetler Dönemi (1991 yılından bugüne kadar)

1991  yılında  Sovyetler  Birliği'nin  dağılmasıyla  15  tane  müstakil  devlet  ortaya  çıktı  ve

Soğuk  Savaş  batı  dünyasının  zaferiyle  sonuçlandı.  Sovyetler  Birliği'nin  yıkılması  dünyayı

değiştirdi,  bununla  birlikte  söz  konusu  devletin  etrafındaki  uluslararası  ve  bölgesel  nitelikli

ilişkilerinde büyük değişiklikler meydana geldi. Orta Asya’da ortaya çıkan müstakil cumhuriyetler

bu  20  yıl  içinde  adım  adım  kendi  milli  ve  devlet  kimliğini  oluşturma  yolunu  tuttular, hâkimiyet

başındaki  milletlerden  Kazaklar, Özbekler,  Kırgızlar  ve  Türkmenlerin  devletçilik,  milliyetçilik

ideolojisi güçlendirildi. Bu 20 yıl içinde eski Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği'nin idaresi altında

yaklaşık  bir  asırdan  fazla  yaşamış olan  bu halklar,  müstakil  devletçilik  fikrini  kuvvetlendirme,

kendi  kendini  idare  etme  ve  milli  gururu  güçlendirme  uğruna  çeşitli  programları  gerçekleştirdi.

Bununla birlikte kendi devletlerinde çok sayıda milletin yaşadığı ve onların güçlü bir milli kimlik

düşüncesine sahip olduğunu dikkate alarak devletin güvenliği ve toprak bütünlüğünü garanti altına

almak  için “Kırgızistan  bizim  ortak  evimiz”,  “Kazakistan  bizim  ortak  evimiz”  söylemiyle  “ortak

vatan”  fikrini  yaydılar  ve bu  şekilde  milletlerin  eşitliğini  ve  kardeşliğini  vurguladılar. Gerçi  Orta

Asya  Türk  halkları  aslında  ortak  bir  kültür  ve  tarih  kimliğine  sahip  iseler  de  Türk  kardeşliği  ve

Türk  birliği  sloganı  açık  ve  resmi  bir  şekilde  uygulanmaya  konmadı.  Aksine,  Sovyetler  Birliği

modeline göre, milli politika uygulandı.

Bağımsız  cumhuriyetler  dönemindeki  Uygurlar  merkezi  Kazakistan  olmak  üzere  kendi

milli kültürünü, eğitimini geliştirme imkânına sahip oldular. Uygurların nüfus olarak yoğunluğu ve

toplu  olarak  bir  yerde  oturmaları  gibi  avantajlar  dolayısıyla  Kazakistan  hükümeti  Sovyetler

Birliği'nin  Uygur  kültürünü  geliştirme  politikasını  dışlamadı. Ancak  Sovyetler  Birliği  döneminde



Yüklə 355,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə