73
hükümetin büyük miktarda yatırım yapma politikasında değişiklik yaptı, Sovyetler Birliği
döneminde hükümetin yatırımı ve yönetimiyle kurulmuş olan Uygur kültür, propaganda, araştırma
ve eğitim kurumlarına yönelik yatırımı kısıtlamak suretiyle bunların Gorbaçov dönemindeki gibi
özel ayrıcalığına sınır koydu, bazılarını durdurdu, bazılarını kısalttı. Pazar ekonomisinin,
özelleştirmelerin yaygınlaşmasıyla Uygurlar kendi kültürünü geliştirmek için yatırım yapmaya ve
kendi işlerini kendi görmeye mecbur oldular.
Fakat Kazakistan hükümeti, Uygur kültürü ve eğitiminin geliştirilmesi yönündeki tutumunu
sürdürdü. Kırgızistan’da ise Uygurların hükümetin desteğine erişmiş olmalarına rağmen,
Kazakistan’da olduğu gibi sistemli bir milli eğitime sahip olma imkanı olmadı. Buradaki Uygur
kültürü ancak kitlesel niteliğe sahipti. Özbekistan'da ise durum tamamen farklı olmuştur. Orada
Uygur ahalisinin Özbekleşmesi ileri boyutta olduğu için milli eğitimden bahsetmek mümkün
değildi. Özbekistan Uygur kültürü de kitlesel nitelikli olup Kazakistan’daki gibi cumhuriyet
derecesindeki tiyatrolara, kültür ve eğitim kurumlarına sahip olması mümkün olmamıştır.
Bağımsız cumhuriyetler dönemindeki Uygur kültürü eski Sovyetler Birliği'nin büyük
milliyetçilik baskısı, politik ideolojik baskısından kurtulmuş olup fikir bakımından serbestçe
gelişme, Uygur milli kimliğini güçlendirme ve yayma imkânına sahip oldu. Uygur kültürü siyasi
basmakalıplardan kurtulmakla birlikte tarihi ana vatanındaki genel Uygur kültürü ile tek vücut
olma ve yoğrulma istikbalini gördü. Uygurların evvelki “Sovyet Uygurları” denen siyasi etnik
düşüncesi kaybolup kendilerini psikolojik açıdan ana vatandaki Uygurlar ile aynı kaderi paylaşan
insanlar olarak görme eğilimi güçlendi. Sovyetler Birliği döneminde, bu topraklarda yaşayan
Uygurların kendilerini “yerli” veya “Sovyetli”; 1954-1962 yıllarında göçüp gelenleri “göçmenler”,
“Çinliler” diye ayırma hastalığı son buldu. “Yerli Uygurlar” arasındaki kendilerini “Büyük Sovyet
halkı” diye üstün görme eğilimlerine son verildi. Genellikle, bağımsız cumhuriyetler döneminde
“Sovyet Uygurları” ayrı ayrı cumhuriyetlere dağılmış olmalarına rağmen, eski ortak “Sovyetli”
kimlik bilinci değil, kendilerini ana vatandaki çekirdek topluluk, yani Uygurlara bağlama eğilimi,
bir bütün Uygur milli kimlik bilinci daha da güçlenmeye başladı. Bağımsız cumhuriyetler
dönemindeki Uygur kültürünün en büyük özelliği fikir ve üslup yönünden serbest olmasıdır.
Kazakistan'ı içine alan Orta Asya’daki Uygur kültürü bu cumhuriyetlerin demokratik rejimlerinden
yararlanarak yasalara uygun bir şekilde gelişme yoluna girdi. Elbette, Kazakistan’ı kendi içine alan
Orta Asya Uygur kültürünün bundan sonraki gelişme istikametinin nasıl olacağı önemli bir
konudur. Onların istikameti nasıl olacak? Şimdi hangi sorunlar ortaya çıkmaya başladı? gibi sorular
sorulabilir. Orta Asya Uygur kültürünün bundan sonraki istikameti meselesindeki temel soru şudur:
Söz konusu bölgelerdeki Uygur kültürü gelecekte bu cumhuriyetlerin sahibi olan esas Türk
milletlerinin kültürü içerisinde eriyip gider mi? Bu bütünleşme ortak Türk kardeşliği kavramı
temelinde mi gerçekleşecek? Ya da farklı mı olacak? Özbekistan Uygurları bunun bir modelini
sundular, acaba Kazakistan Uygur kültürünün kaderi de mi böyle olacak? İşte bunlar zor sorulardır.
Elbette, Orta Asya Uygur kültürünün mevcudiyeti Uygurların çekirdek yapısını teşkil eden Uygur
ana vatanındaki Uygurların kültür mevcudiyetiyle yakından ilgilidir. Çünkü esas gövdenin
mevcudiyeti diğer kolları etkiler. Ancak Nursultan Nazarbayev'ın Kazakistan topraklarındaki
Uygur milli eğitimine yönelik “çift dilli” politikası olmamıştır. Nazarbayev’in Uygur ilk ve
ortaokul milli eğitimini tam olarak geliştirmek suretiyle Uygur dilinin korunması için gönülden
katkı sağlaması ve bu şekilde dünya medeniyetinin kadim ve şerefli bir üyesi olan Uygur
kültürünün korunmasında bir model yaratma ihtimalini göz ardı etmemek gerekir.
Elbette, Orta Asya Uygur kültürünün üçüncü dönemi olan bağımsız cumhuriyetler dönemi
Uygur kültürünün önceki iki dönemine nazaran daha serbest gelişme yoluna girdiği, anavatanıyla
kader birliği bilincinin güçlendiği, ama ciddi ve karmaşık istikbal meselesiyle karşı karşıya kaldığı
bir dönemdir.
74
4. 1920-1930 Yıllarındaki Uygurların Kültürel Başarıları
Bu konu Orta Asya Uygur kültürünün Sovyetler Birliği döneminin 1918-1941 yılları
arasındaki dönemini kapsar.
Orta Asya’daki Uygurlar arasında Kazakistan’da ilk olarak 1918
yılında “Sada-yı Tarançi” gazetesi yayınlanmıştır. Gazetenin sahipleri olan Hüseyinbek Yunusov
gibi kişiler “Tarançi Komitesi”nin başında kültürel aydınlanma hareketine öncülük etmiş ve Sovyet
hükümetine karşı faaliyetlerde bulunduklarından bu gazete durdurulmuştur.
17
. 1919 yılında
Abdullah Ruzbakıyev gibi kişiler “Uygur Cemiyeti”ni kurmuşlar, onların esas programı yine
kültürel aydınlanma olmuştur.
1919 yılında Almatı’da ilk kez 4 sınıflı Uygur ilk okulu açıldı. Bu okul 1925 yılından sonra
9 yıllı ortaokula dönüştürülerek Sufi Zerafet adını almıştır. Böylece ilk Uygur orta okulu olmuştur.
“Uygur Cemiyeti” Yedisu bölgesindeki Uygurlar arasında okul açma, eğitimini geliştirme gibi
faaliyetlerle uğraşmakla birlikte “Kök Köynekler”(mavi gömlekliler) adı verilen sanat grubunu
kurup ilk Uygur dramalarını sahneledi. İşte o dramalardan birisi A. Ruzbakıyev’in “Makam
Düşkünleri” (mensepperesler) adlı dramasıdır. Çok geçmeden, Uygur tiyatro grubu yine Nezergoca
Abdusemetov’un “Nuzugum" dramasını ve sonra da “Anarhan” dramasını sahneledi. Yedisu
Uygurları arasında tiyatro sanatı hızla gelişt ve bunun sonucunda ilk Uygur drama yönetmenleri ve
profesyonel oyuncular ordusu yetişti. 1923 yılına gelindiğinde Abdullah Ruzbakıyev’in
başkanlığında “Uygur Bilik Heyeti” kurulup buna Nezergoca Abdusemetov, Burhan Kasımov,
İsmail Tahirov gibi Uygur aydınları katıldılar.
18
Onların esas programı Uygur dil, tarih ve
kültürünü araştırmak, Uygurların bilim, kültür ve eğitim düzeylerini yükseltmekti. Uygur
yöneticileri ve aydınlarının aktif faaliyetleri sonucunda 1920'li yılların sonuna gelindiğinde Yedisu
bölgesindeki Uygurlarının yerleşmiş olduğu tüm köylerde okullar yaygınlaştı.
Burhan Kasımov ve Abdullah Ruzbakıyev gibi kişiler Uygur eğitim işlerini hızla
geliştirmeyi ilk sıraya koymayı sürekli olarak vurgulamışlardır. Gerçi 1921-1925 yılları arasında
Uygur bölgesinde çok sayıda mektep açılmış ise de, onlar bunların yetersiz olduğunu, Uygurlar
arasındaki okuma-yazma oranının sürekli düştüğünü dile getiriyorlardı. Sovyet Uygur lideri
Abdulla Ruzbakıyev, 1925 yılında yazmış olduğu makalesinde, okul ve eğitim meselesiyle ilgili
olarak Uygur okullarını ve eğitim işlerini geliştirmenin ne kadar zaruri olduğunu vurgulamıştır.
Uygurların kültür ve eğitiminde gözle görülür değişiklikler meydana gelmiş ve çok sayıda Uygur
genci yüksek okullarda okuma imkânına sahip olsa da, yine de Uygurlar için açılan okulların
azlığından şikayet etmiş ve şunları yazmıştır:
“Orta Asya’daki çeşitli cumhuriyetlerde yaşayan 500-700 bin Uygur emekçileri için açılan
okulların sayısı ancak 20-25 kadardır. Bunların çoğu Yedisu bölgesindedir. Okullara ayrılan bütçe
yeterli değildir.”
19
Abdulla Ruzbakıyev gibi Uygur liderleri sürekli olarak Sovyet yönetiminden Uygurların
kültür ve eğitim işlerini geliştirmeye yardım etmesini, gençleri yüksek bilim yurtlarında
yetiştirmesini, okulları çoğaltmasını talep ve bu yönde büyük çaba sarf ettiler. Bunun sonucunda
1925 yılında, Yedisu bölgesinde Uygur Öğretmenleri İstişare Kurultayı düzenlenmiş ve aynı yıl 17
Uygur okulu hükümetin idaresine geçmiş, böylece okulun tüm giderleri hükümet tarafından
karşılanmıştır. Orta Asya Uygurlarının çağdaş eğitimi erken başladığı için onların arasından çok
sayıda genç, daha 20. yüzyılın başında Moskova, Leningrad, Taşkent, Bakü, Kazan, Almatı ve
17
Munir Erzin, Yettesu Uyğurliriniñ Tunji Géziti: "Esirler Siri", "Mir" (Yedisu Uygurlarının İlk Gazetesi: "Asırların
Sırrı", "Mir"), Almatı 2012, s. 244-245.
18
A. Rozibaqiyév ve M. Rozibaqiyéva, Uyğur Xelqiniñ Munewwer Perzendi, Almuta, Qazaqistan, 1987-yili, 51-bet.
19
Abdulla Rozibaqiyéf, Gézek Muellimlerniñ (Sıra Öğretmenlerin), Kembeğeller Awazi, 18 Temmuz 1925 sayısı.
Abdulla Rozibaqiyéf maqaleleri toplamı: Xelqim Üchün Köyidu Yürek (Halkım İçin Yanıyor Kalbim), Jazushi
Neshiriyati, Almuta 1997, s. 78.