ÜSTÜn yetenekli Çocuklar biLDİRİler kitabi



Yüklə 2,17 Mb.
səhifə7/37
tarix20.09.2017
ölçüsü2,17 Mb.
#885
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   37

İlkokul çağına gelinceye kadar bir çocuğu yetiştirmede en önemli görev aileye düşmektedir. Bir aile için baş döndürücü hızla değişen dünyada değişen ve gelişen ihtiyaçlara ve problemlere karşı uyanık olmasını sağlamak ve üstelik üstün yetenekli olduğunu öğrendiği çocuklarını başarılı bir şekilde yetiştirmek daha da zorlu hale gelmektedir. Bu durumda evde ailenin okulda öğretmenin çocuğun gereksinimleri, ilgi ve yeteneklerini fark ederek gerekli önlemleri alması ve geliştirici fırsatlar yaratması çok önemlidir.

Üstün yetenekli çocuklar diğer yaşıtlarından daha gelişmiş bilgi ve yaşantıya ilgi duyarlar. Ancak yaşıtlarından daha ileri düzeyde özelliklere sahip olan bu çocukların;

1. Onun diğer yaşıtlarından farklı ihtiyaçları olduğunu bilen ve bu ihtiyaçları karşılamaya çalışan öğretmen ve aile üyelerinin yanında olmasına,

2. Aile, okul ve genel olarak toplumun bu tip özelliklere sahip çocukların kim olduğunu anlamaya,

3. Sosyal açıdan desteklenerek kendi ilgi, yetenek ve ihtiyaçları doğrultusunda çalışabilecekleri ortama,

4. Bu tip özellik gösteren çocukların da diğer yaşıtları gibi “çocuk” olduğunun unutulmamasına,

5. Öğretmen ve ailelerin mümkün olduğunca mükemmeliyetçi davranış ve tutumlardan kaçınmasına,

6. Bu tip çocuklar insanları ve dünyayı daha iyi tanıyabilmeleri için soru sormaya, araştırma yapmaya, yönlendirilmeye, denemeler yapmaya, dokunmaya ve incelemeye ihtiyaç duyarlar.

Okul öncesi çağda üstün yetenekli çocuklar, üstün yetenekli olmayan yaşıtlarının hoşlandığı bir çok etkinliğe ilgi gösterir ancak daha detaylı ve derinlemesine bilgiye gereksinimleri vardır. Bu nedenle öğretmenler hangi konu üzerinde duruyorlarsa onunla ilgili model, heykel, kitap, ansiklopedi, video kaset, ses kaseti, fotoğraf v.b. görsel materyal sağlamalıdırlar veya kaynak kişilerden gerekli yardımı almalıdırlar. Ayrıca çocukların en etkin öğrenme yollarından biri olan oyun konusunda da 30-50 dakikalık engellenmeden ve kesintiye uğramadan oynamalarını sağlamalı ve oyun oynarken kendilerini ve materyalleri organize etme, fikirlerini uygulamaya dökmeleri için fırsat vermelidirler.

Üstün yetenekli çocukların optimal düzeyde yetenek, ilgi ve kapasitelerini geliştirebilmeleri için öğretmen ve ailelerin onları çok iyi anlaması ve olumlu bir şekilde yönlendirmesi için birlikte oynayabilecekleri oyun veya etkinliklere gereksinimi vardır. Bu etkinlikler, kitaplar, nesneler, insanlar veya televizyonda izledikleri programlardan yola çıkarak aralarındaki benzerlikler, farklılıklar, çeşitli şekilde gruplayabilme, farklı oyuncaklar sunma, nesneleri insanları ve karakterlerin özelliklerini değiştirme, hayal güçlerini kullanarak yeni şeyler ortaya koyma, resim, müzik ve sanat dallarını tanıtma v.b. nitelikte olmalıdır. Ancak bu çocukların eğitiminde her şeyden önemlisi öncelikle öğretmen ve ailelerin hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını kullanmaları büyük önem taşımaktadır.
KAYNAKLAR

1. Dağlıoğlu H. E. (1995). İlkokul 2.-5. Sınıflara Devam Eden Çocuklar Arasından Üstün Yetenekli Olanların Belirlenmesi. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

2. Freeman J. (1986). The Psychology of Gifted Children. John Willey and Sons Ltd., Great Britain.

3. Foster S. M. (1993). Meeting the Needs of Gifted and Talented Preschoolers. Gifted Child Today:22, 3, 28-30.

4. Metin N. (1999). Üstün Yetenekli Çocuklar. Öz Aşama Matbaacılık San. LTD. Şti. Ankara.

5. Morelock M. (1992). “Giftedness: The View from Within” Understanding OurGifted 4 (3), 1, 11-15.

6. Renzulli J. S. (1986). The Treating Conception of Giftedness: a Developmental Model for Creative Productivity. Conception of Giftedness Press Syndicate of University of Cambridge.

7. Silverman L. K. (1992). How Parents Can Support Gifted Children, www.ericec.org. ERIC EC Digest # E515

8. Siegelbaum L., Rotner S. (1983). Ideas and Activities for Parents of Preschool Gifted Children. Gifted Child Today Jan/Feb.

9. Dowland H.(2002). Gifted Children’s Needs. www.helendowland.terminus.net.au.

10. Davaslıgil Ü. (2003). “Erken Çocuklukta Üstün Zekâlı Çocuklara Uygulanacak Farklılaşmış Eğitim Programı” Edit: SEVİNÇ Müzeyyen; Erken Çocuklukta Gelişim ve Eğitimde Yeni Yaklaşımlar, MOR-PA yayınları, İstanbul .402-412.

Üstün Zekâlıların Eğitimi Projesi

Ümit DAVASLIGİL*

Marilena ZEANA**

ÖZET

Bir ülkenin ve insanlığın geleceğinde, üstün zekâ düzeyine sahip bireylerin eğitimi tüm dünyada büyük önem taşımaktadır. Her bireye eşit eğitim olanaklarının sunulması hem demokrasinin temel prensiplerinden hem de insan olmanın temel haklarından biridir. Eşit eğitim olanakları aynı eğitim fırsatları anlamına gelmez, çünkü üstün zekâlı öğrenciler normal yaşıtlarından farklı özelliklere sahiptirler. Bu nedenle de, farklılaştırılmış bir eğitim programının gereksinimi içindedirler. Böyle bir gereksinmenin bilinci içinde, İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi’nde, Türkiye’de ilk kez Üstün Zekâlılar Eğitimi Ana Bilim Dalı kurularak 2002-2003 öğretim yılında üstün zekâlı öğrencilere sınıf öğretmeni yetiştirilmeye başlanmıştır. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi arasında imzalanan protokol gereğince de, Beyazıt İlköğretim Okulu’nda üstün öğrencileri normal yaşıtlarından tamamen soyutlamadan ve onların bilişsel olduğu kadar duygusal ve sosyal yönlerden de gelişmelerini amaçlayan farklılaştırılmış bir müfredat programı uygulamasına başlanmıştır.


Topluma tüm alanlarda insan çabasıyla yapılan katkıların büyük bir bölümü üstün zekâlı olarak nitelediğimiz kesim tarafından gerçekleştirilir. İşte bu nedenle, üstün bireyler bir ülkenin geleceğinde hayati öneme sahip milli bir hazine olmaları nedeniyle, eğitimleri de tüm dünyada önemli bir konudur.

Türkiye’de olduğu gibi, demokrasi ile yönetilen ülkelerde, her bireye eşit eğitim olanaklarının sunulması temel prensiplerden biridir.. Bu, aynı zamanda insan olmanın da temel haklarından biridir. Bu noktada, eşit eğitim olanaklarının aynı eğitim fırsatları olmadığı konusuna da açıklık getirmekte yarar vardır, çünkü üstün zekâlı öğrenciler eğitim ve öğrenim açısından farklı özelliklere sahip oldukları için, farklılaştırılmış bir müfredat programı gereksinimi içindedirler. Jefferson’ın ileri sürdüğü gibi, farklı özelliğe sahip olan bireyleri aynı eğitime tâbi tutmak kadar eşit olmayan bir durum yoktur. Bu bakış açısına göre, bireylerin potansiyellerini tamamen gerçekleştirmeleri için, özelliklerine uygun bir eğitim almalıdırlar. Bu nedenle, farklı özellikler gösteren üstün zekâlı öğrencilere farklılaştırılmış eğitim olanaklarını sunmayı reddetmek, ne demokrasi ile ne de insan haklarıyla bağdaşmaktadır.

Durum böyle olmasına karşın, maalesef üstün zekâlı çocuklar okullarda karşılanmayan gereksinmeleri nedeniyle, sınıf etkinliklerinde yüksek düzeyde kırıklık yaşarlar. Clark’a (1997) göre, yeterince kullanılmayan bir yetenek, bir akıl gücü travma ile sonuçlanan durumlara neden olur. İşte üstün zekâlı çocuklar, genellikle anne-babalarının ve öğretmenlerinin önceden sezemedikleri bu travma veya acıyı yaşarlar. Sonuç olarak da bu tür çocuklar geleneksel okullarda ve normal sınıflarda, çok soru sormaları, kuralları, yöntemleri sorgulamaları ve çalışmalarını herkesten önce bitirmeleri nedeniyle, problemli bir çocuk durumuna gelirler.

Üstün zekâlılar başarılı veya yüksek işleve sahip bireyler olarak kabul edildikleri için, insanlığı birçok yönden tatmin edici yarınlara taşımaları konusunda toplumun da onlardan bazı beklentileri vardır. Bu beklentiler üstün çocuklardaki sosyal baskıyı arttırır. Üstün zekâlı öğrencilerin eğitim gereksinmelerine uygun olarak sınıf-içi ve sınıf-dışı etkinlik düzenlemelerine gidilmezse, bu kesim bu beklentileri mantıksal bir temele dayanmayan haksız istekler olarak algılar. Fakat eğer bu kesime gereksinmelerine uygun farklılaştırılmış eğitim programı uygulamasına gidilirse, bu tür öğrenciler yeni keşifler ve icatlar yaparak, hastalıklara tedavi edici formüller bularak, potansiyellerini sanat alanlarına da yansıtarak, sadece kendi ülkelerindekilere değil, bütün insanlığa katkıları olur (Clark, 1997).


İNSAN BEYNİNİN İŞLEYİŞİ VE GELİŞİMİNE İLİŞKİN SON BULGULAR

İnsan beyninin işleyişi ve gelişiminde çevrenin, bir yerde eğitimin nasıl etkili olduğu anlaşıldıkça, bu kesime götürülecek eğitim hizmetinin de ne denli önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, bu gelişmeler zekâ hakkındaki görüşlerde de değişmelere yol açmıştır. 1960’lara kadar genelde zekânın değişmez olduğu ve üstün bireylerin kalıtımsal donanımları nedeniyle, fazla bir eğitime gerek duymadan vaziyeti idare edeceklerine inanılmaktaydı. Oysa artık zekânın dinamik bir özellik gösterdiği, kullanıldıkça gelişeceği bilinmektedir. Araştırmalar, uyarıcı bir çevrenin beynin biyokimyasını olumlu yönde değiştirdiğini ve mikro-nöron denen yeni hücrelerin oluştuğunu ve bu keşfedilen yeni hücrelerin daha büyük tipik beyin hücreleri arasında bağlantılar kurduklarını ortaya çıkarmıştır (Sprinthall ve Sprinthall, 1977).

Bu bulgular zekâ gelişimi anlayışına da bir takım yenilikler getirmiştir. Eski düşünüşe göre, onsekiz yaş civarında zekâ gelişiminde bir duraklamanın olduğu ve kırkbeşinden sonra da yavaş yavaş bir inişin başladığı kabul edilirdi. Oysa artık beynin, devamlı çalıştırılması koşuluna bağlı olarak, seksen yaşlarına kadar gelişim gösterebildiği kabul edilmektedir (Clark, 1985). Sonuç olarak özetleyecek olursak, zekâ düzeyi statik, yani değişmez değildir. Uygun eğitim ve çevrenin etkisiyle, zekâ yaşam boyu gelişmeye devam etmektedir.

Ayrıca SCRUGGS ve arkadaşlarının üstün denekler üzerinde yaptıkları deneyler de eğitimin, üstün grubun öğrenme yaşantısı üzerindeki önemini ortaya koymuştur. Üstün deneklere az zamanda çok verim sağlayacak öğrenme stratejilerinin öğretilmesinin daha çabuk öğrenmelerine neden olduğu belirlenmiştir (Scruggs, 1986).

Bu sonuçlar, üstünlerin kendi kaderlerine bırakılmamaları gereğini ortaya koymaktadır. Eğitimlerine gereken önem verilmediği takdirde, potansiyellerinin altında başarı göstermeleri kaçınılmaz gözükmektedir. Nitekim, Raven’ın Standard Progressive Matrices Testinin ileriki matematik başarısını kestirip kestiremediğini ortaya çıkarmak için yazar tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları da bu konuya ışık tutar niteliktedir. Geleneksel eğitim veren ilkokulların ikinci sınıfına devam eden öğrencilere zihinsel potansiyeli ölçen Raven Testi uygulanmıştır. Aynı denekler beşinci sınıfa geldiklerinde ise, bu kez kendilerine Matematik Başarı Testi uygulanmış ve ikinci sınıftaki Raven Testi puanları ile beşinci sınıfta uygulanan Matematik Başarı Testi puanları arasındaki korelasyona bakılmıştır. Araştırma sonucunda genel grupta anlamlı bir korelasyona rastlanmasına karşın, Raven Testi puanlarına göre üstten % 15’in içine giren grupta anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir. Bu üst grubun başarısı kendi içinde yeniden bir incelemeye tâbi tutulduğunda, deneklerin üçte-ikisinin potansiyelleri oranında matematik testinde başarı göstermedikleri ve üstün potansiyele sahip olanların büyük bir kısmının öğretmenleri tarafından fark edilmedikleri görülmüştür. Başarının düşük olmasında rol oynayan en önemli faktörlerden birinin, bu çocukların geleneksel eğitime tâbi tutulmuş olmaları olabilir. Bir taraftan üstün bireylerin özellikleri diğer taraftan bilgi yüküne dayalı eğitim sistemimizin durumu dikkate alınınca bu olasılığın önem kazanması kaçınılmaz gözükmektedir (Davaslıgil, 1995).

Aynı araştırmacı tarafından devlet, özel okullar ve Yeni Ufuklar Koleji öğrencileri üzerinde tekrarlanmıştır. Yeni Ufuklar Koleji normalin üzerinde zekâ bölümüne sahip öğrencilerin devam ettiği bir okuldu ve özellikle matematik derslerinde öğrenciler gruplara ayrılarak öğrenme hızlarına göre ilerleme imkânına sahip olmaktaydılar. Yeni Ufuklar Koleji öğrencileri için yapılan bu farklılaştırma meyvesini vermiş ve söz konusu okulun 5. sınıf öğrencilerinin matematik puanı ortalaması diğer okullardan yüksek bulunmuş ve bu devlet okulu öğrencilerinin matematik puanı ortalamasından anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Davaslıgil, 2004 - baskıda).


SON NÖROBİLİMSEL ARAŞTIRMA VERİLERİNE GÖRE
BEYİN FONKSİYONLARI VE ÖĞRETİM-ÖĞRENME İLE İLİŞKİLERİ

Nörobilimsel araştırma verilerine göre, yüksek zekâ düzeyi bilişsel, duyuşsal, fiziksel ve sezgisel olmak üzere başlıca 4 beyin fonksiyonunun ileri düzeyde ve hızlandırılmış gelişmesinin bir sonucudur. Bu verilerden yola çıkan Clark’a (1997) göre, zekânın tanımı, bireyin beyin fonksiyonlarının bir bütünleşmesini içermelidir ve bu dört işlevin her biri öğrenme deneyiminin birer parçasını oluşturması halinde, öğrenme en üst düzeye çıkmaktadır.


Bilişsel İşlev (Doğrusal –Linear ve Uzamsal-Spatial)

Bu işlev beynin hem sol yarı küresinin korteks tabakasında gerçekleşen analiz, problem çözme, serileme, değerlendirme gibi doğrusal işlemlerle, hem de sağ yarıküre korteksinde gerçekleşen uzamsal işlemlerle (mekâni ilişkilerle) ilgilidir.

• Beynin işlevleri içinde biliş, öğretmenlerin olduğu kadar öğrencilerin de en âşina oldukları alandır.

• Fazla âşina olmadıkları şey ise, öğrenmenin hem sözel hem de görsel modlar aracılığıyla gerçekleşmesini sağlayarak, her iki yarıkürenin hem rasyonel linear hem de uzamsal gestalt süreçlerini bütünleştirerek bu alanla ilgili işlevin güçlendirilmesidir.

• Bilişi diğer beyin işlevleriyle bütünleştiren stratejiler arasında karar verme, sorun çözme, öğrenmeyi öğrenme, metabiliş, synectics, araştırma becerileri vb. sayılabilir.
Duyuşsal İşlev:

Bu işlev, heyecan ve duygularda ifade bulur.

• Beyin/akıl sisteminin her kısmını etkiler.

• Limbik alandaki biyokimyasal mekanizmalar tarafından yönetilir.

• Duygular, yüksek bilişsel işlevle ilgili mekanizmaları tetikleyen bir geçit gibidir.

• Olumlu duygular yüksek bilişsel işlevi arttırır, olumsuzlar ise kısıtlar.

• Motivasyonu arttırıp öğrenmeyi daha etkin hale getirmek için öğretmenin öğrencilere seçim yapma hakkı tanıması, yersiz düşüncelerle başa çıkma yollarını öğretmesi, iletişim becerileri kazandırması, öğrencilerin kendi duygularını tanımalarına ve diğerlerinkine duyarlılık geliştirmelerine, öz değerlendirme yapmalarına yol açacak etkinlikler düzenlemesi beynin bu işlevini harekete geçirebilecek yollar arasındadır.
Fizikî İşlev

• Bu işlev hareketi ve görme, işitme, koklama ve dokunma gibi fizikî hissetmeyi içerir.

• Bireyin dünyaya açılması hareket ve fizikî hissetme aracılığıyla gerçekleşir.

• Bireyin zihinsel yeteneği beynin bu bilgiyi nasıl düzenleyip işlediğine bağlıdır.

• Kavramların gelişimini desteklemek amacıyla, duyulardan ve beden hareketinden yararlanıldığı zaman, beynin bu işlevi çalıştırılmış olur.

• Gerginliğin azaltılması halinde, insan beyni daha fazla işlem yapar ve bilgiyi daha uzun süre bellekte korur. Bu nedenle, öğretmenin gerektiğinde basit gevşeme tekniklerini kullanması hem öğrenciyi öğrenmeye hazır duruma getirir hem de beynin fiziki işlevinin harekete geçirilmesi için fırsat yaratılmış olur.


Sezgiye Dayalı İşlev

• JUNG’a göre sezgi, akla karşıt bir şey değildir; aklın dışında olan bir şeydir.

• Ona göre anlamak için sezgi zaruridir.

• Herkes bu işleve sahiptir, fakat bu işlevin kullanımında bireyler arasında farklılık vardır.

• Bu yeteneği bildiğimizi hissettiğimiz, fakat nasıl bildiğimizi dile getiremediğimiz zaman kullanırız.

• Rasyonel şekilde işlemediği için insanlar genelde sezgilerini bastırırlar ve ona değer vermezler.

• Sezgi, kavramların ve insanların anlaşılması ve insanın ulaşım alanının genişlemesi için güçlü bir araçtır.

• Fizikçi CAPRA’ya (1975) göre rasyonel bilme, sezgi aracılığıyla geliştirilmezse bir yararı yoktur.

• CAPRA sezgiyi yaratıcılıkla eş tutar ve yaratıcılığın kişinin gevşek ve rahat olduğu bir durumda ortaya çıktığını ileri sürer.

• Eğitim ortamında dikkatini yoğunlaştırma, karmaşık görevler üzerinde olağanüstü açıklıkla çalışabilme yeteneği sezgiye dayalı işlevin bir sonucudur.

• Prefrontal korteksin işlevinin bir kısmını oluşturan sezgi, plânlamanın, geleceğe yönelik düşünmenin ve bir şeyin içyüzünü kavramanın da bir parçası halindedir.

• Öğretmen, açık uçlu veya “eğer öyle olsaydı” şeklinde sorular sorduğu, yaratıcılığı teşvik ettiği, geleceğe ilişkin düşünme stratejileri kullandığı zaman öğrencilerde bu işlevi harekete geçirebilir.


ÜSTÜN ZEKÂLI ÖĞRENCİLERDE EĞİTİM PROGRAMININ FARKLILAŞTIRILMASINI GEREKTİREN ORTAK ÖZELLİKLER

Yüksek Z.B.’e sahip öğrenciler için farklılaştırılmış müfredat programının plânlanmasında beynin dört işlevini dikkate almanın yanı sıra, üstün öğrencilerde ortak olarak görülen özellikleri de göz önünde bulundurmakta yarar vardır (Clark, 1997; Kaplan, Gould & Siegel, 1995; Sisk, (1987) ve Van Tassel-Baska, (1998).

Üstün zekâlı öğrencilerde en fazla görülen ortak özellikleri eğitim-öğretim gereksinmeleri açısından 5 temel alanda toplayabiliriz. Bunlar:
• Öğrenme adımının hızı

• Düşünme ve bilgi işlemin karmaşıklığı

• Anlamada ve yeterlik kazanma düzeyinde derinlik

• Kişisel ifadede yenilik ve tekoluş

• Öğrenmeye katılımda yoğunluk ve erken görülün derin bir idealism.
Hızlandırma için Yapılacak Farklılaştırma

Düşünme ve öğrenmenin daha hızlı olması nedeniyle üstün zekâlı öğrenciler için genelde öğretimin hızlandırılması ve karmaşık ve sofistike malzemelerin kullanılması gerekir. Öğretimin hızlandırılması, öğretimin her hangi bir kademesine erken başlatma, üniteye veya derse başlamadan önce bir ön test verilip, öğrencinin önceden bildiği kısımları belirleyerek, öğretimi sadece bilinmeyen kısımlarla sürdürmek, öğretimde bireysel hıza göre ayarlanmış programların kullanılması vb. gibi yollarla gerçekleştirilebilir. Hızlandırma ne şekilde gerçekleştirilirse gerekleştirilsin, temel müfredat programının işlenmesi daha az zaman alacaktır. Burada önemli olan bu arta kalan zamanın nasıl değerlendirilecek olmasıdır. Aşağıdaki açıklamalar bu konuya ışık tutabilir.


Hızlandırmayla İlgili Farklılaştırmayı Gerektiren Özellikler

• Hızlı düşünme ve öğrenme.

• İleri düzeyde kavrayış.

• Yüksek düzeyde dil gelişimi ve sözel yetenek.

• Olağanüstü bilgi dağarcığı ve bunların korunması.

• Yüksek düzeyde görsel ve uzamsal yetenek.


Hızlı Öğrenme Sonucunda Ortaya Çıkan Gereksinmeleri Karşılamak Üzere Yaratılacak Fırsatlar

• Önceden bilinenleri tekrar öğretmeyi önlemek için içeriği daraltma.

• Esnek gruplar oluşturma.

• Temel becerileri erken kazandırma.

• İleri ve/veya geleneksel olmayan konular, malzemeler ve süreçlerle erken tanıştırma (hızlı okuma tekniği, kestirimde bulunma, beyin fırtınası gibi)

• Çevre ve kültüre ilişkin estetik, ekonomik, politik ve sosyal açılardan yeni bilgiyle tanışmalarını sağlama.

• Ön-test, son-test sonuçlarına göre düzenlenmiş artan zorluk düzeyinde kelime bilgisi, kavram ve bilgiyle tanışmalarını ve bunları kullanmalarını ve her düzeyde çeşitli öğrenme yöntemleriyle karşılaşmalarını sağlama.

• Üst sınıflara yerleştirme veya üst sınıftaki bazı dersleri aldırtma.

• Ödevlerin teslim tarihlerini bireyselleştirme.
Karmaşıklık İçin Farklılaştırma

Üstün zekâlı öğrenciler, diğer düşüncelerle bağlantı kurarak, kavramlar arasındaki ilişkiyi görerek ve diğerlerinin görüş açılarına da bir anlayış geliştirerek kavram anlayışlarını genellikle genişletme yeteneğine sahiptir.


Karmaşıklıkla İlgili Farklılaştırmayı Gerektiren Özellikleri.

• Bilgiyi işleme açısından olağanüstü kapasite.

• Esnek düşünme süreçlerine ve kapsamlı bir sentez yeteneğine sahip olma.

• Sıra dışı ve değişik ilişkileri ve gestaltları bütünüyle görme açısından yüksek kapasite.

• Özgün düşünce ve çözümleri üretme yeteneği.

• Kavramları kullanma ve oluşturma yeteneğinin erken gelişmesi.


Düşünmenin Karmaşıklığından Kaynaklanan Gereksinmeleri Karşılamak Üzere Fırsatlar Sağlama

• Bütün zihinsel süreçlerin bütünleştirilmesini sağlayacak bir öğretim sağlama.

• Öğrenme ve değerlendirmede görsel ve sözel modları birleştirme

• Birçok düzeyde geniş çeşitlilik gösteren düşüncelere ulaşımı sağlama.

• Bireysel tartışmalar yürütme.

• Veri gereksinmelerini belirleme, veri toplama, verilerin düzenlenmesi ve verilerin değerlendirilmesi konularında beceriler geliştirme.

• Karar verme konusunda beceriler geliştirme.

• İlişkiler ve bağlantılar üzerine odaklanmış temalar ve disiplinler arası içeriği içeren bütünleştirilmiş müfredat programını kullanma.

• Uzmanların görüşlerini ve zamanın etkisini de dahil ederek, çeşitli görüş açılarını kapsayacak şekilde öğrenmelerini sağlama.

• Bilgiyi toplamak ve problem çözmek için kavram çerçeveleri oluşturma ve kullanma.

• Hipotez ileri sürme ve hipotezi sınamayı da dahil edecek şekilde özgün bilgi uygulamaları ve anlayışı geliştirme.

• Toplum sorunlarına ilişkin çözümleri plânlamaları ve uygulamaları için fırsatlar yaratma.


Derinlik İçin Farklılaştırma

Üstün zekâlı öğrencilerin merakları ve sorgulayıcı davranışları çoğunlukla genellemeleri ve kavramları oluşturacak prensip ve gerçekleri anlama gereksinmesini yaratır. Düşünmede bu derinlik gereksinmesi üstün öğrencilerin ayrıntıları, örüntüleri ve yeni düşünce ve ürünlere yol açacak, feraseti sağlayacak eğilimleri keşfetmelerini sağlar


Derinlikle İlgili Farklılaştırmayı Gerektiren Özellikler

• Olağandışı derecedeki merakın erkenden gelişimi.

• Sonuca ulaşmayı erteleme yeteneğinin erkenden görülmesi.

Değişik örüntüler, seçenekler ve soyut terimler kullanacak düşünme yeteneğinin erken görülmesi.

• Kavramlaştırma ve toplum problemlerini çözmek için ileri bilişsel ve duyuşsal kapasite.

• Sonuçları hissetme, genellemeler yapma ve çözümleri gözünde canlandırma yeteneklerinin erkenden gelişmesi.


Derin Anlayışın Yarattığı Gereksinmeleri Karşılayacak Fırsatlar Sağlama.

• Anlayışlı bir tutum geliştirmelerini ve yargıyı ertelemelerini sağlama..

• Araştırma yapma, hipotez ileri sürme ve hipotezi sınama becerilerini geliştirme.

• Çeşitli disiplinlerin terimlerini/dilini öğrenmelerini sağlama.

• Tema ve düşüncelerin ayrıntılarına ve örüntülerine odaklanmalarını sağlama.

• Tema ve düşünceleri özenli ve ayrıntılı bir şekilde düzenleme.

• Düşüncelerin oluşması için daha uzun bir kuluçka süresi tanıma.

• Disiplinlerin ve yanıtlanmamış soruların takipçisi olmalarını, ürünü zorunlu kılmadan yeni düşünceleri bütünleştirmelerini sağlama.

• Ödevlerin teslim tarihini esnek tutma.

• Öğrenmeyi, âşina olandan âşina olmayana, somuttan soyuta, bilinenden bilinmeyene doğru yürütme.


Yenilik İçin Farklılaştırma

Üstün zekâlı öğrenciler geniş dağılım gösteren alan ve disiplinlere ilgi gösterirler. Bireyselliklerinin bilincini ve kendi görüş açılarının değerine ilişkin inançlarını çalışmalarına taşırlar. Öğrenciler kavramlara ilişkin kişisel bir anlayış geliştirdikçe, kavramlara ilişkin tek ve bireyselleştirilmiş bu anlamı yapılandırabilirler. Sonuçta ortaya çıkan ürünler genellikle, heyecan verici yenilikler ve eski sistem ile düşüncelerin yeniden yaratılmasıdır. Bu gereksinmeye ilişkin önlemlerin alınması sonucunda yüksek öğrenme düzeyini yakalama mümkün olabilir.


Farklılaştırmaya Yol Açan Özellikler.

• Sıra dışı çeşitlilikte ilgilere sahip olma.

• “Farklı” olma duygularının eşlik ettiği yüksek derecede kendinden haberdar olma.

• Çaba gösterilen bütün alanlarda belirgin olan yaratıcılık.

• Yüksek düzeyde sezgiye dayalı yeteneğin kabulü ve ifadesi.

• İç denetim odağının ve tatminin erken gelişimi.

• Keskin ve sıra dışı mizah duygusu.

• Sezgiye dayalı bilgiye erkenden ilgi duyma ve bunu kullanma.

• Sezginin devrede olduğu deney yaşantılarına açık olma.
Bireysel İfadedeki Yeniliğin Yarattığı Gereksinmeleri Karşılamak Üzere Fırsatlar Sağlama

• Kendilerinin ve diğerlerinin duygularını ve savunma sistemlerinden haberdar olmalarını sağlama.


Yüklə 2,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə