Yahya Arıkan



Yüklə 204,65 Kb.
səhifə3/5
tarix25.06.2018
ölçüsü204,65 Kb.
#51709
1   2   3   4   5

Sayın Kesemen’e izninizle dönmek istiyorum, şimdi tabi stüdyo sıcak olduğu için ceketlerimizi çıkarttık. Yakanızda bir siyah kurdele vardı bu kurdeleyi niye takıyorsunuz ve değerli konuklarımızı da dinlediniz bu konuda siz neler düşünüyorsunuz ? Buyurun Sayın Kesemen.

- Sayın Arıkan sayın konuklar da söylediler, değerli başkanlar da söylediler, ben iyi ki bu ülkede asker varmış diyorum. Ama bunu derken de 1980’de Türkiye’nin demokrasisine kesinti vuranda askerdi, bugün ülkenin her alanında savunan asker. Yani cumhuriyeti tehlikeye uğratıyoruz bu ülkede asker sahip çıkıyor, deprem oluyor asker sahip çıkıyor, yangın oluyor asker sahip çıkıyor, neyi yerde bir aksaklık varsa asker çıkıyor. Bu askere şimdi biz iyi ki var diyoruz. Ama 1980’de bu ülkede demokrasiyi de onlar kesintiye uğratmışlardı ve o demokrasinin sonucunda olan bu anayasayla bu ülke yönetilmeye devam ediyor ve bunu bütün kurumlar ülkedeki bütün kurumlarda anayasanın değiştirilmesi konusunda uğraş veriyorlar. Asker asli görevini de yapmakla birlikte bugün bu ülkenin her alanında var. Ben o anlamda söylüyorum, iyi ki de bu asker var bu ülkede. Ama Kızılay’ı eleştiriyoruz şimdi, Kızılay kendi başına hiçbir şey değil, Kızılay bir sistem ürünü. Yani siz düşünebilir misiniz bir ülke başbakanı işte depremden saatlerce sonra ben oraya ulaşamadım deme cesaretini gösterebilecek. Yani ben bunu gittim basından öğrendim diyecek. Sizin basın dediğiniz kuruluş orada olacak, size oradan bilgi verecek ama siz devletin bütün yetkileri elinizde bütün birimleri elinizde ona ulaşamamayı kendinize hak göreceksiniz. Yok böyle bir şey bu ülkede. Şimdi halk işte bir şey başlamış talan başlamış bu ülkenin bakanı insanlara şunu söylüyor, vurun emri verdim tuttuğunuzu vurun. Var mı böyle bir şey? burası Teksas falan değil, burada herkes asli görevini yapmak zorunda. Sayın Büyükbalkan şu an bahsetti, elbette ki polisin de orada akrabası gitmiş, dostu gitmiş ama bu ülkenin emniyet güçlerinin bize bir yemini var sizin mal ve can güvenliğinizi biz sağlayacağız diyor. Şimdi siz orada halka diyeceksiniz ki böyle bir talanı yapanı görürseniz vurun. Ondan sonra basında görüyoruz, vatandaşların elinde silah gece sokaklarda geziyor. Yani bu ülkede her şey açık. İşte sayın başkan orada yaşıyorlar görüyorlar. Biz basından görüyoruz. Bu ülkede bir çok tabirimi bağışlayın namuslu insanın çok azında da bir namussuz insan kesimi de var. Yani siz orada insanların ekmeğine, suyuna, ırzına göz koyacaksınız yok böyle bir şey. Bunlarda var bunları korumak o arkadaşların görevi o birimlerin görevi. Şimdi Kızılay neydi, bu sistemin ürünü. Yani ülke zaten kendi başında bu işi becerememiş bir sürü savunma örgütü kuramamış, bilmem gerekli elemanlarını yetiştirememiş ve ülke başbakanı acz içinde kalmış başbakanın acz içinde kaldığı bir ülkede nitekim Kızılay’da kalacak veya ona bağlı kuruluşlarda kalacak. Kızılay bir dernek gibi gösteriliyorsa sonuçta devletin bir kurumu. Bunun yanında neler olmuş neden bu siyah kurdeleyi takıyorum? Siyah kurdeleyi şunun için takıyorum bu ülkede biliyorsunuz bir dönem “sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık” eylemi yaptık.

- Susurluk’taki çetelerin ortaya çıkması için.

- Çetelerin aydınlanması olayında ve bu konuda gerçekten Türk halkı çok da başarılı oldu. Bu halkın yanına siyasiler de girdiler, sonra onlar da ışıklarını söndürüp yaktılar ama asıl işin arkasındaki halk bu işi becerdi ve yaptı. Şimdi bunun anlamı da bu. Biz diyoruz ki dünyada bunu istiyor biz de bunu istiyoruz halk da böyle istiyor. Biz diyoruz ki buradaki bu gelen gelirler bu gelen yardımlar gerçek şeffaf insanların eline geçirilmezse siz bu paraları alıp farklı şekilde bu yardımları farklı şekilde kullanırsanız biz bunları aydınlanana kadar kurdeleyi takacağız, temel esprisi bu.

- Temel esprisi bu diyorsunuz.

- Evet. Bir şeyi daha söylemek istiyorum . Bu güne kadar sivil toplum örgütleri hep zayıflatılmaya çalışıldı. Hiçbir zaman kendi içersinde destek bulup büyümesine rağmen ama zaman zaman yer yer sivil toplum örgütleri birilerin gücü olarak gösterildi. Ama şu görüldü ki şu deprem çok acı olmakla birlikte Türk halkına da bir şeyi gösterdi, sivil toplum örgütleri olmadan bir şey olmaz. Siz sivil toplum örgütlerinizi güçlendireceksiniz, o sivil toplum örgütlerini de bu ülkenin idaresinde demokrasinin gelişiminde işte bu tür acı olayların yardımlaşmasında hep birlikte bu işi götürecekler diye düşünüyorum.

- Bir telefon bağlantımız daha var. İyi akşamlar efendim.

- İyi akşamlar sayın başkan.

- Buyurun Sayın Sanlı.

- Değerli konuklarınızı kutluyorum, iyi akşamlar diliyorum ve bu anlamlı programınızdan ötürüde bir kez daha kutluyorum sizi.

- Buyurun efendim.

- Ben konuklarınız olan 3 tane değerli oda başkanını yerlerinde ziyaret eden ve deprem bölgesini gezen bir meslektaşınızım. Oda başkanlarının kafalarında bir sürü daha bilgiler vardır, eminim belki ilerleyen zamanlarda açıklayacaklardır onları. Türkiye’nin yüzde 52 sanayisini bölgesinde barındıran böyle bir bölgede 17 Ağustos’da yaşamış olduğumuz bu afet önümüzdeki günlerde sanayi üretim istihdam ve hizmet dallarında zincirleme bir takım aksaklıkların çok daha net bir ortaya çıkacağı bir süreci yaşayacağız hep beraber. Sayın Şenol bunu çok daha güzel izah edecektir zannediyorum biraz sonra. Tabii bunu niçin söylüyorum, tartışmaların içersinde devlet var mıydı yok muydu? Bence yeteri kadar var mıydı yok muydu yerine tartışmak gerekiyordu konuyu. Bu ülkenin sayın başbakanı bile bu afette mutlaka devletin bir takım eksiklikleri ve hataları vardır, bunlar eleştirilebilir, ancak bu eleştiriler devleti yok edecek ve çok sarsacak nitelikte olmaması noktasında kamuoyuna bir açıklaması var. Yani ülkenin başbakanı bile bu konuda devletin bir eksiğinin olabileceğini kabul etti. Bunu söylerken de ben bu anlamlı programınızda iki tane öneri sunmak istiyorum.

- Buyurun efendim.

- Bir tanesi bizim meslek camiasını da yakından ilgilendirdiği için öncülük yapmak anlamında önereceğim. İkinci 65 milyon Türk halkını ilgilendirdiği için yapacağım. Birinci önerim, biliyorsunuz, bu afetten hemen sonra bir deprem vergisi, afet vergisi diye bir şey çıktı ortaya. Fakat çok taban bulamadığı için geri çektiler onu. Ben Türkiye’de ilk defa siyasilerin çok cesur bir şekilde kendilerini iş başına getiren seçmenlerinin, yani Türkiye’de mevcut bulunan 36 milyon seçmenin sadece bu depremden zarar gören iller hariç olmak üzere geriye kalan tüm illerin seçmenlerinin bir kampanya çerçevesinde bir yardım yapmalarını öneriyorum. Bunun rakamı 10 milyon olabilir, 20 milyon olabilir, 30 milyon olabilir ama ödenebilecek bir güçte olması lazım. Fakat özellikle 36 milyon seçmenin tamamının katılacağı sadece depremden zarar gören iller hariç olmak üzere buna sizin programınız aracılığı ile bir vesile olsun diye istiyorum. İstanbul Odası ve TÜRMOB öncülük yapabilir, bu bizim konumuz. Biliyorsunuz Fransız İhtilali sırasında da buna benzer olaylar yaşandı. Çok tarihe girmek istemiyorum, oradaki konuklarınız ne demek istediğimi anlıyorlar. İkinci bir önerim, Türkiye toplumunu çok yakından ilgilendirdiği içindir ve bunu diğer meslek odaları ile birlikte yapabileceğimizi düşünüyorum hep beraber. Biliyorsunuz bir gayrimenkul alındığı zaman bunun senedi tapu senedidir, yani devlet garantisi altında bir senet alıyorsunuz. Böyle bir ülkede hazırlıksız yakalandık diyoruz bir takım bazı konulara, bundan sonra ben tapu senedi ile beraber tapu idarelerinin mahalli idareler ve belediyeler ile beraber iş birliği yaparak tapu senedinin yapı kullanma izin belgeleri ile beraber jeolojik raporlarının, zemin etütlerinin yapıldığı bir binayı satın alıp alamadığımız resmi belgeler ile bize belgelendirilmesini ve tapu senetleri ile birlikte ek verilmesini talep ediyorum bir vatandaş olarak. Bunu sizin programınız kanalıyla, aracılığıyla diğer meslek odaları ile birlikte de bir başlangıç yapın istiyorum. İyi akşamlar diliyorum.

- Teşekkür ederim Nail Bey. İyi akşamlar diliyorum. Şimdi değerli başkanlar durumu tespit ettik anlattık. Gerçekten bu acının boyutlarını aslında herkesin bu bölgeyi gidip görmesi lazım.

- Deprem turları yapılması lazım sayın Arıkan.

- Kesinlikle öyle. Buradaki zaten 3 oda başkanımız bölgedeki bizzat yaşayan insanlar. Gerek TÜRMOB, gerek İstanbul Odası ve bizler biliyorsunuz bizzat yakından gördük ibret verici. Şimdi gelin bu turda siz içinde yaşıyorsunuz işte kriz masasında yer alıyorsunuz, şehrin önde gelenleri içerisinde yer alıyorsunuz, sorunlarınız nedir, nasıl çözümler öneriyorsunuz somut konuşalım bunlara geçelim. Çünkü Türkiye’nin beyni bu bölge, ekonomisinin yüzde 15’ini üreten bir bölge. Bu turda bunları konuşalım yani somut şehriniz ile ilgili ben diğer konuklara da geçeceğim deprem fonunda biriken bağışlar burada konuşmalar arasında anlatabilirsiniz fonda birikiyor, bu biriken fondaki paralar gerçekten o bölgedeki ihtiyaçları gideriyor mu, şeffaf olarak bunlar yapılıyor mu yapılmıyor mu bunları da içeren çözümler olayına geçelim. Sayın Şenol sizden başlayalım efendim, buyurun.

- Sayın Arıkan teşekkür ederim. Şimdi müsaade eder misiniz tespitlerimi birkaç dakika içinde,

- Çok kısa yapalım, çözümler önemli.

- Söyleyeceğim bazı şeyleri çerçeve içersinde söylemeye çalıştığım için kentim ile ilgili.

- Buyurun.

- Bazı tespitleri başlıklar halinde tamamlarsam çözümleri söylerken ne söylemek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

- Buyurun efendim.

-Sayın Sanlı da, söyledi hepimiz biliyoruz bölge sanayi bölgesi. Bölgede nüfusun belli kesimine hitap ediyor ve gelişmiş yetişmiş insan nüfusunu kapsayan bir yapıya sahip olduğunu söyledi vs.

Kısa başlıklarla bazı şeyleri söylememe müsaade ediniz. Bölge Sakarya ve Yalova ile birlikte ülke üretiminin yüzde 18’ine hitap ediyor, sadece Kocaeli yüzde 15’ine hitap ediyor. Bölge hizmet sektörünün Marmara bölgesi hizmet sektörünün yüzde 15’ine hitap ediyor hizmet sektörünün yüzde 15’inin yarısı bu bölgede üretiliyor. Bölge istihdamın hemen hemen yüzde 35’ine yüzde 40’ına hitap ediyor. Bölge tarımın, enteresandır Marmara Bölgesi tarımın yüzde 12’sine hitap ediyor. Yüzde 12 tarımın yüzde 40’ı bu bölgede üretiliyor. Bu verileri bu tespitleri çoğaltmak mümkün. Depremin ortaya çıkardığı sonuçlar, sadece bina yıkımları ve insan kayıpları değil sayın Arıkan. Sanayi Odasının raporuna göre ya kendi bünyelerinde 1062 meslek kayıtlı üye ile Kocaeli odasının 1062 kayıtlı üyesinin 588’i üzerinde yaptıkları tespitlerde 300 tam hasarlı yapıda 1 milyar 400 milyon dolar civarında bir üretim kaybı, 1 milyar 400 milyon civarında varlık kaybı bahis konusu. Şimdi sayın Sanlı söylediler, zincirleme bir takım şeyleri etkiliyor yüzde 15 üretim kaybına uğrarsa bu ülke, içinde bulunduğu ekonomik koşulları da göz önünde mesleğimiz icabı bildiğimizi varsayarak bu zincirleme olarak sanayinin bütününü zincirleme olarak bölgedeki istihdamı dolayısıyla istihdam oranındaki çok büyük açıklar dolayısıyla ticareti dolayısıyla hizmet sektörünü doğrudan ve bu etki sadece Kocaeli için değil bütün İstanbul için bütün ülke içindir. Artı bu bölgede eğitim çok ciddi boyutlarda etkilenmiş olacaktır. Sayın Kocacık söyledi Sakarya’daki tabloyu. Kocaeli Üniversitesi’nin öğrenci sayısı 23 bin, kampüsü tamamıyla yok. Eğer bu 23 bin öğrencisi de yurtta barınmayla şu veya bu şekilde bir takım düzenlemeler ile muhafaza edemez ise ekonomik bakımdan etkilenecektir. Başka boyutları da var. Şimdi bunun yanında sosyal yapı çok ciddi boyuta zarar görmektedir. İnsanlar, memur ve görevliler dahil olmak üzere akla gelebilen boyutlarda tayinlerini isteyerek bölgeden kaçmaktadır. Az önce ifade edildi yetişkin insan nüfusudur bu bölgedeki kaçış. İşçisi ile , memuru ile, ücretli kesimi ile, ticaret erbabı ile , sanayici ile akla gelebilen bir takım yapılarla yıkılmış insanlar gidiyor. Çok korkunç bir nüfus kaçışı var. Yerine doğal olarak gelenler olacaktır. Ama onun yerine ikamet edebileceğini söylemek de güçtür.

- Sayın Şenol izin verirseniz telefonda Demokrat Sol Parti İstanbul milletvekili sayın Masum Türker var. Hem aynı zamanda bizim eski birliğimizin genel başkan yardımcılığını yaptı. İsterseniz onu bir dinleyelim yani bu tespitleri artık çözüm olayına kaldığımız yerden devam edelim.

- Sayın Türker’e saygı ile sözümü veriyorum.

- Bir izleyelim. Sayın Türker iyi akşamlar.

- İyi akşamlar Sayın Arıkan.



- Buyurun efendim.

- Efendim önce orada bulunan tüm meslektaşlarımıza ve oda başkanlarımıza sevgilerimi sunuyorum. Ondan sonra hepinizin ve bu depremden dolayı vefat edenlere rahmet, yaralılara şifa, kalanlara da sabır dilemekten şimdilik başka bir şey yapamıyoruz. Ama esas zaman süreci içinde orada değerli arkadaşlarımızın söylediklerini yapmak mümkün. Önce şunu belirteyim, bu toplantıda oradaki arkadaşlarımız bir konu üzerinde durdular. Cahit Bey olsun, İslam Bey olsun diğer arkadaşlar depremden bugüne kadar inkar edilen devlet yoktur sözüne yani asker yoktur denen olgunun aslında kendisinin ilk karşılaştıkları kişinin asker olduğunu söyledler. Burada bir konuya da özellikle dile getirmek istiyorum. Bu depremden dolayı kendilerine siyasi ya da ticari ya da başka anlamda rant arayışı içinde olanlar var. Tıpkı sayın İslam beyin söylediği gibi, bazıları kefeni bile fahiş fiyat ile sattı, bazıları bir cenazeyi olmayacak bir fiyatla taşıdı, bazıları da bu işi siyaset aracı olarak kullanmak istedi. Bütün bunlar yanlıştır. Aslında bunlar Türkiye’de şunu ortaya koyuyor, biz dayanışma duygumuzu böyle olaylar olmasa kaybetmişizdir. Yani yalnız depremde değil, ben deprem dolayısıyla yıllardır rahatsız olduğum bir şeyi söylemek istiyorum. Bir cenazede bakarsınız belli insanlar türer hemen avuç açar sizin o duygusal halinizden yararlanmak ister, kimi su satmak ister, kimi başka bir şeyin peşinde koşar. Düğün de öyledir, düğün arabasının önünü keserler. Yani bir olayda düğün olsun cenaze olsun bunu istismar eden insanlarımız var. Bu bir eğitim sorunudur ve bir toplumsal davranış sorunudur ve bir toplumsal davranış sorunudur. Şimdi bu deprem dolayısıyla arkadaşlarımızın söylediği gibi vefat eden ölü sayısı artacak, biz başlangıçtan beri 20 bin civarında olacağını söylüyoruz, bazı arkadaşlarımız bu miktarın çok çok daha artacağını söylüyor, yabancılar öyle söylüyor. Gönül istiyor diliyor bu rakamın hiç artmaması. Çünkü ölen her bir vatandaş, hepimizi ve belki bizden öte o vatandaşın yakınlarını çok daha büyük bir mateme büyük üzüntüye gark ediyor. Bu da fazla istismar edilecek bir durum değil. Bugün herkes farklı rakam söyleyebilir, önümüzdeki aylarda cenazesi ceset çıkarılmayan, cenazesi gömülmeyenlerin, kayıp durumunda olanların sayısı da 5 aşağı 5 yukarı bunu tahmin yapılacak. Bu nedenle benim şöyle bir yaklaşımım var. Ne devlet adına kimsenin bunu eksik gösterme gibi bir eğilimi vardır, ne de gerçekten kimsenin bunu eksik gösterme gibi bir eğilimi vardır, ne de gerçekten cenazesi olanların bu konuda bir bağırışları vardır. Dikkat edin bunlar hep tahmine dayanıyor. Ama asıl üzen bir tarafı, hiç kimsesi kalmamış olan insanların eğer çok fazla ise tamamen ocak sönmüşse o zaman bu rakamların artması mümkün olabilir. Ben bir şeyi dile getirmek istiyorum. Bu deprem ile çok tartışıldı, olağanüstü hal mi yapalım şunu mu yapalım bunlar bir izari yöntemdir. Sanıyorum en güzel teşhisi Ender bey koydu dedi ki, yani bu olağanüstü hal olsaydı bu iş olmayacaksa, yapmayanlar suçludur ama olağanüstü hal gelse yine bu yaşanacaksa olağanüstü halin olmasının bir faydası yok, İslam bey de katıldı. Olağanüstü halde ne yapılacak, yine aynı valilere yine aynı yöneticilere yetki verilecektir ya da bunların dışında bir yönetici mi tayin olacaktı. Orada bir yanlışlık var sanıyorum. Cahit bey de Başbakandan bahsederken dedi, başbakan o gün sabah ulaştı oraya. Başbakan, ben bile ulaşamıyorum televizyon aracılığıyla talimat veriyorum, dedi. İletişim ağları kesildi, çünkü bizim ülkemizde ortaya çıktı ki yatırımlar yeterli olmuyor. Cep telefonları kendi kapasiteleri üzerinde telefon satmışlar onun için sistem çöküyor yani.

- Ufak bir depremde cep telefonları kilitleniyor sayın Türker.

- Tabii. Çünkü bu sizin bürolarınızdaki bilgisayar sistemine dayanıyor. Yani siz oraya olduğundan fazla eğer terminal yüklerseniz çöker. Burada da bu konunun tedbiri olmadığı ortaya çıktı. Ama kötüsü bunu denetleyen yokmuş. Deneti sorgulayacak bunu denetleme konumunda olan kişiler önemliydi. Ben bir şeyi dile getirmek istiyorum. Sizler devletin bir parçasısınız. Çünkü gönlünüz sivil olmaktan öte bir kamu kuruluşusunuz. İşin başından beri hem o bölgede olan arkadaşlar ki İslam Bey nasıl ulaştığını anlattı. Hem diğer bölgelerdekiler ulaştılar, ama Türkiye’de bağıranlar çağıranlar önemli bir kısmı neden görev yapmamıştır sormak lazım. Yani Barolar Birliği kendi üyelerine ulaşabilmek için ne yapmıştır, diğerleri ne yapmıştır? Demek ki bu örgütlenmelerde de bir dayanışma, esas bilinç bu noktada kaybolmuştur.

Şimdi Kızılay konusu tartışılıyor, Kızılay ile ilgili ben bir milletvekili olarak araştırma önergesi imzalamıştım, şu anda mecliste tartışılacak. Fakat Kızılay’ı unutmayalım bir sivil örgüttür ve orada bulunan arkadaşlarımız bu programı izleyen sizin örgütteki diğer arkadaşlarımızın kendi illerinde Kızılay örgütüne el atmaları ve alttan yukarı doğru bu sorgulamayı yapmaları gerekir. Kızılay’ın bir tek üstünlüğü vardır. Bizim gibi kuruluşlardan, devletten imtiyaz almıştır ve zaman zaman bütçeden yardımlar alınır ya da tahsisler yapılır. Bu konudaki Kızılay başkanının ya da üst yöneticilerin tutumu yanlıştır mecliste de bu konu araştırılacak. Ben bir şeyi özellikle söylemek istiyorum, biraz evvel Nail beyin söylediği şeye katılıyorum. Ender bey de aynı şeyi söyledi, Türkiye’de beklenmeyen bir büyük kayıp vardır. Bu kayıp yalnız orada gördüğümüz enkazlardan gördüğümüz şeylerden değil, üretim eksikliğinden dolayı kaynaklanacaktır. Bu rakamın şimdilik üretim hariç 8 ile 12 milyar dolar arasında olduğunu tahmin ediyorum ki Türkiye bütçesinin önemli bir oranıdır. Bu ne bir ek vergi ile karşılanabilir ne de bu dayanışma beklediğimiz yardımlarla karşılanabilir. Bu yardımlar ancak bugünü kurtarabilirler. Burada ciddi bir planlama, ciddi bir şey oluşabilir. Benim,

- Sayın Türker toparlarsanız sevineceğim.

- Tabii. Bu pjrogramda izlediğim bir şey var sevindiğim bir şey var. Sevgili arkadaşlarımızın olaya gerçekten el koymuşlar yani aranacaksa sivil toplum örgütlenme bu noktada oluşmuş ve bir konunun da Türkiye’de üzerinde durulması gerekiyor demek. Biz bütün yapılanmaları, yapı işlemlerini biraz evvel Uğur beyin söylediği gibi, hem eğitim sürecinde çocuklarımıza öğretmeliyiz, hem de bu işi yapanlar yani oradaki kararı veren mühendis, inşaatın planını yapan mühendis, kontrol eden mühendislerin birbirlerini denetlemeleri ve çürük inşaat yapmamaları gerekir. Ben hepinizi ilgilendiren bir konuyu tartışmanız için, bilmiyorum ne düşünüyorsunuz önünüze atmak istiyorum. Bir ticaret odasının veya sanayi odasının başkanı ortaya çıkmış, kaçak inşaatları diyor bu işi finansman etmek için hemen satalım o insanlardan para alalım, peki bu depremlerde kayıpların fazla olmasının bir nedeni o inşatların kaçak yapılması ya da usulsüz yapılması değil mi ki bu deprem vasıtasıyla bunu bazı insanlar bahane edip verebiliyorlar acaba ben onu merak ediyorum. Bunun tartışılması gerekir.

- Sayın Türker,

- Hayır, ben böyle topluyorum yani.

- İzninizle bir soru soracağım.

- Tabii.


- Bu soruyu aldıktan sonra.

- Bu konuyu da tartışmanızı özellikle rica ediyorum sizden.

- Size çok teşekkür ederim. Bir soru soracağım size, o soruyu aldıktan sonra konuklarıma dönmek istiyorum. Program da yavaş yavaş sonuna geliyor.

- Tabii.


- Şu anda kamuoyunda en çok tedirgin olan konu, deprem fonunda biriken paraların doğru harcanıp harcanmadığı konusundadır. Başta TÜRMOB olmak üzere odalarımız bu yapılan bağışların amacına ulaşıp ulaşmadığı konusunda bir denetim rolü üstleniyor. Siz parlamentoda bir milletvekili olarak TÜRMOB’un bu sesine neden kulak verilmiyor? Ne düşünüyorsunuz çok kısa bu görüşünüzü alıp diğer konuklarıma döneceğim. Buyurun.

- Ben şöyle söyleyeyim. Bu bağışların tümünün yerine harcanıp harcanmadığının ötesinde tahsil edilenlerin de bu fonlara aktarılıp aktarılmadığı dahil olmak üzere sizin meslek mensuplarımız tarafından denetlenmesini dile getirdik. O dile getiriliş, bu fonlar sivil örgütlerin ellerinde kaldıkları zamandı. Şimdi bu fonlar biliyorsunuz şeye nakledildi, tek hesapta toplanıldı ve bu fonları denetleyen 3 kişinin bildiğim kadarıyla ikisi şu anda sizin örgütünüzün mensubudur. Yani Bankalar Birliği murakıbı ve maliye müfettişleri yeminli mali müşavirdir. Ama bence bir işlem yapılmalı bu kadar çok tartışılmaya yol vermemek için belki de bu paraların harcanma kısımlarının TÜRMOB’un mensuplarına denetlendirilmesinde yarar var. Bu konuyu dile getireceğiz savunacağız. Daha evvel dile getirilmişti. Eğer bu fonlar zorunlu olarak tek elde toplanmasaydı böyle bir karar vardı. Ondan sonra çok acil bir biçimde tek elde toplanınca böyle bir karar alındı. Biz bunun savunucusuyuz, yani eğer bir şüphe varsa bu konuların muhakkak bir etkin kurum tarafından hiç değilse sizin tarafınızdan denetlenmesini söyleyeceğiz.

- Sayın Türker size çok teşekkür ediyoruz efendim.

- Ben teşekkür ediyorum ama bu konuyu da arkadaşlarımız lütfen tartışsınlar, çünkü başka kimse tartışamaz sizden başka.

- Doğru efendim, çok teşekkür ediyoruz.

- Teşekkür ediyorum.

- İyi akşamlar diliyoruz.

- Tekrar geçmiş olsun diyorum.

- Sağ olun efendim teşekkür ederiz. Değerli izleyiciler şimdi kısa bir ara veriyoruz.

- Değerli izleyiciler Mali Çözüm programı devam ediyor. Sayın Şenol’da kalmıştık. Sayın Şenol bu turda çözüm önerilerine geçeceğiz ama sizin tespitle ilgili bir, iki önemli hususunuzda vardı. Çok kısa şekilde onu alalım ve sonra çözümlere geçmek istiyorum. Buyurun efendim.

- İki cümle ile söyleyeyim.

- Buyurun.

- Sıkça devletten bahsedildi. Sistemin içerisinde devleti kimse tartışmıyor, arkadaşlarım da söyledi ben de tartışmıyorum. Devlet vatandaşı var olan bir mekanizmadır. Vatandaşların içerisinde seçilen insanlar ve atanan kimselerle idare edilen bir mekanizmadır. Şimdi ben çadır denen bu sistemi sadece depremin çözümlerine konut edindirmeye endekslemiş, bu yatırımın çadır denen mekanizma plastik altında insanların o bölgede insanlarına hala barındırıyorum diyen yapıya çok olası bir ihtimalle en azından yumuşak tabir ile sorgulanması gerekirdi söylüyorum. Birincisi tespitim bu. İkinci de bu yapının bütünüyle tekrar gözden geçirilmesi görüşümü ifade eden çözümler üretmek üzere arkadaşlarımıza sözü bırakacağım. Çözümü başlıklar halinde söyleyeceğim.

- Size tekrar döneceğiz sayın Şenol. Evet sayın İslam Doğan, Yalova oda başkanımız. Sizden bu turda başlayalım. Çözüm olarak yaşadığınız sorunlar ortada önümüzde kış var, barınma sorunu var, bir sürü problemler var, Yalova’da tekrar ticaretin yaşatılması var, bir sürü konular var. Sizin bu konudaki çözüm önerileriniz nelerdir, o şehirde yaşayan bir insan olarak, artı bir meslek odası başkanı olarak. Buyurun efendim.

- Teşekkür ederim. Ben önce bir, iki cümle SSK’dan bahsetmek istiyorum . Gerçi arkadaşlarımız gireceğim dedi, ama şimdi Yaşar Okuyan sayın bakanımız bizim Yalovalı olması dolayısıyla bizim ulaşmamız daha kolay oluyordu. Değerli bakanlar da söylediler. Bu depremden hemen sonra ay sonundaki 4 aylıkların hazırlanması telaşı bizi heyecanlandırdı, hem binalarda hasar varken bir çok büro çalışamaz vaziyette ilen bu konuda açıklık getirilmesi idari para cezaları konusunda kanunen bildirimi yapılması gereken SSK ile bilgilere hemen ulaştık. Ona yakın meslek mensuplarımız ulaştılar ve aynen şunu söyledi bize. İşte müsteşarın telefonu, konuşun istediğinizi yazsın demesine rağmen biz dilimizin döndüğünde en açık şekilde anlatmamıza rağmen ve ortada çok açık bir Maliye Bakanlığının kararı ve tebliği olmasına rağmen biz yine söylediğimiz öyle bir ters şekilde yazıldı ki, yine Türkiye’deki meslek mensupları okuyan özellikle bölgedeki meslek mensupları hiçbir şey anlayamadık yine. Bu şey söylenildi mesela, zarar görmüş iş yerleri, bu zarar görmüş iş yerleri kavramını hala anlamış değiliz. Yani ben ilk fırsatım olsa doktora tedavi için gidecekken ve bu acı durumu ertelemişken nasıl bu zarar görme kavramının ne olduğunu hala anlayamadık yani bunun düzeltilmesini istiyoruz. Çok açık ve net herkesin anlayacağı bir şekilde düzeltilmesini istiyoruz SSK ile ilgili genelgelerin. Ben hemen konumuzla ilgili şeylere girmek istiyorum önerilere. Şimdi devleti eleştiriyoruz, ama çözüm konusunda da hemen devletten yardım bekliyoruz tabii. Şimdi öncelikle bizim yörede kışın geçirilmesi bizi çok korkutuyor, kış çok ürkütüyor bizi nasıl kışta neler yapacağımızı bilmez vaziyetteyiz. Bunun için öncelikle geçici sürede olsa kredilendirme olayında bizim kurumumuzdaki serbest meslek erbaplarının göz ardı edilmemesini istiyoruz. Çünkü biz banka müdürümüzle konuştuğumuz kadarıyla öncelikle üretime geçecek küçük sanayiye yönelik olduklarını söylüyorlar. Şimdi bu bütün esnaf biz direk esnaf bağlı iş kolu olduğumuz için esnafın canlanması bize daha uzun bir sürede yaşayacağı için bizi bu kredilendirme konusunda listeden çıkarmamalarını yani bizi unutmamalarını istiyoruz.


Yüklə 204,65 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə