152
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
İderseñ sen eger lâf-ı irâdat
Bu ahlâk-ı bedi sen itme „âdat (Sinan Paşa, s. 95).
(Eğer sen laf ile hükümler vermek dilersen, bu kötü huyunu adet edinme; hemen terk
et.)
Lâfı koyalım kâfiye teng oldu du‟âya
Şimdengeri söz gevher olursa hezeyândır (Nef‟î, s. 23, K. 9).
(Kasidenin dua bölümüne kafiye azaldığı için lafı bırakalım. Bundan sonra sözün cevher
bile olsa hezeyan gibidir.)
Kemâl ehlinde lâf olmaz yeter lâf etdin ey Nef‟î
Du‟âya başla kim buldu kasîde hadd ü pâyânı (Nef‟î, s. 28, K. 11).
(Ey Nef‟i, olgun kişilerde fazla laf bulunmaz. Ettiğin laf yeter. Kasiden tamamlandığı
için duaya başla.)
Dûstlar bir kişi göñlin güft ü gûya virmesin
Olmaz işe baglayuben ârzûya virmesin (Muhibbî, s. 638, G. 2165).
(Dostlar, bir kişi gönlünü olmayacak işlere bağlayıp laf söz ve arzuya vermesin.)
14.
Yalan Şıra/Sahte İçki:
Müselles, taze şaraba bazı otlar karıştırarak üç kere tasfiye olunup çekilen şaraptır.
İçilmesi haram sayılmaz. Üzüm şırasının üçte ikisi kaynayıp, üçte biri kaldığı için “müselles”
adı verilen bu şaraba “sahte” anlamında yalan şıra denilmiştir (Onay, 2000, s. 340).
Pîr-i mugâna diñ ki yalan şıra sıkmasın
Peymânesiyle yoksa ana bir kaç ölçerim (Enverî, s. 136, G. 173).
(Yaşlı meyhaneciye söyleyin, yalan şıra sıkmasın. Yoksa ona kadehiyle birkaç vuruş
yaparım.)
Yalan şıra, sahte şarap anlamında kullanılmış. Sıkmak fiili iham sanatıyla üzümü
sıkmak ve yalan söylemek anlamında kullanılmıştır. Ölçmek de iham sanatıyla şarabın sahte
olup olmadığını tahlil etmek ve dövmek anlamlarındadır.
Kânûn-ı muhtemel-i kizb iken elüñdeki âb
Billûr-ı câm-ı mey-i âb-gûne haml olınur (Tokatlı Kânî s. 185, G.32)
(Elindeki su yalan ihtimali nizamında iken, su renkli şarap kadehi saflığında sayılır.)
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 153
15.
Yalancı Cennet, Bağ-ı irem:
Ruhun üzre benin şâhâ ne Hindûdur aceb ya Rab
Yalancı ugrı mı yahud İrem bâgında gül-çindir (Nesimi, s. 109, G. 136).
(Ey padişaha benzeyen sevgili, yanağının üstündeki benin, aman Allah‟ım ne biçim
Hintlidir! O ben (Hintli), sahte bir hırsız mı, yoksa İrem bağı da denilen yalancı cennette bir gül
toplayacı mıdır?)
Şair sevgilinin benini renginin karalığı ve şeklinin küçük oluşu sebebiyle Hintli‟ye
teşbih eder. Colonel sözlüğündeki Hintli tanımı “dünyanın belki de en yavşak ve yalancı
insanlarını barındıran ülke. İş yapanlar da bilir ki Hintliler güvenilmezdir; yalan söylemeyi
severler; üç kâğıtçılığı severler.” (www.itusozluk.com.tr) şairin söylediklerine uymaktadır. İrem
bağı da Şeddad tarafından cennete nispeten yaptırılan (Pala, 1995, s. 67) yalancı cennettir.
E.
Tekzib, İnkâr:
Tekzib etmek, bir başkasını yalancılıkla suçlamak; inkâr etmek ise kendi yalanını kabul
etmemektir. Bu iki terim genellikle bir davaya bağlı olarak kullanılan hukuk terimleridir.
Tekzibde suçlama, inkârda savunma vardır.
Bâdeyi hürmetlidür didügüm inkâr eylemez
Gerçi kim vâ‟iz ne söylersem beni tekzîb ider (G. Ali, s. 27, G. 86).
(Vaiz, gerçi ne söylersem beni yalancılıkla suçlar ama şarabın saygınlığını söylediğimde
sözümü yalanlamaz.)
Tekzîb iderse sıdkımı kâdî-i „aşk eger
Da„vâma eşk ü âhı güvâh eyler aglarım (Şeref Hanım, s. 263, G. 136).
(Aşk kadısı benim doğruluğumu yalanlarsa, ağlarım ve davama âh ve gözyaşımı şahit
ederim.)
Dün beni öldürdügine hançeri şâhid yiter
Dönüben inkâr ider hîç kimseler işitmesin (Muhibbi, s. 597, G. 2016).
(O sevgilinin beni dün öldürdüğüne hançeri şahit olarak yeter. Ancak dönüp bunu inkâr
eder. Aman kimseler doymasın.) Sevgilinin bakışı istiare yoluyla hançere benzetilmiş. Şair
dönmek fiiliyle bakışların değiştiğini ifade ediyor.
154
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
II.
Yalana Muhatap Kitle:
Her hâlükârda yalana muhatap olan kitle, yalan söyleyen kitle üzerinde güç ve nüfuz
sahibidir. Nüfuz sahibi kitle ya kendisinden bir menfaat beklentisi sonucu yalana maruz kalır
veya kendisinden bir gerçeğin gizlenmesi yoluyla yalana muhatap olur. Yalan söyleyenler bir
lütufla ödüllendirilmek veya bir ceza görmemek için yalana başvururlar.
1.
Devlet Adamları, Nüfuz Sahiplerine Söylenen Yalan:
Yalana muhatap olan kitlenin başında kendisinden menfaat umulan güç ve mevki
sahipleri gelir. Bunlar, kaside sunulan devlet ricalidir. Sanatçıyı himaye eden gelenekte,
kasideye ödül olarak verilen caizeler, sanatçıyı teşvik amaçlıdır. Kasideyi sunan da, kendisine
kaside sunulan da bu sözlerde yalan olduğunu bilir. Bir yalandan ibaret olan kasideyi alan,
yalana değil, yalanın söyleniş üslubunun estetiğine puan verdiği için övgüdeki yalanın gerçek
olduğu zannına kapılmaz.
Söz tükendi nice bir da‟vâ-yı şi‟r ü şâ‟irî
Lâf-ı da‟vâ ber-taraf şimdi du‟â hengâmıdır (Nef‟î, s. 14, K. 6).
(Şiir ve şairlik davası ne zamana kadar sürecek! Söz tükendi. Lafı bir kenara bırak;
şimdi dua vaktidir.)
Ya„nî cürmüm nedir ey kân-ı kerem hiç bilmem
Şöhret-i kâzibemiz gerçi biraz ber-ter idi (Haşmet, s. 73, T. 22).
(Ey lütuf kaynağı, yalancılıktaki şöhretimiz biraz fazlaydı ama suçum nedir, hiç
bilmiyorum.
Nedîm-i meclisidür her segân-ı dehr -i denî
Kelîm-i meddahıdur her zam-ı dürûg u güvâh (Said Giray, s. 60, G. 6).
(Zamanın her aşağılık köpekleri (sultan) meclisinin nedimi, her şahit ve yalan üreten
onun övgüsünü anlatandır.)
a.
Abartmalar (Mübalağa, istidrak):
Yapılan bir işi veya mevcut olan bir durumu olduğundan fazla veya eksik göstermek de
bir nevi yalandır. Abartmada olayın algılanış şekli ve duygu ve hayal gücünün etkisine bağlıdır.
Ancak, bu etkilerin dışında çıkar amaçlı abartmalar yalan sayılmaktadır. Övgüde yarışan şairler,
hayal güçlerini kullanmaktaki maharetlerini ortaya koyarken bazen bayağılık ve samimiyetsizlik
Dostları ilə paylaş: |