Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 155
içine düşebilirler (Gibb, 1999, s. 70). Yine de aklın sınırlarını zorlayan hayal gücü, şairlik
yeteneğinin ispatı olduğu zaman, amaç övgüden çok maharet sergilemek olarak algılanır. Şairin
övgüdeki hüneri, kendi övgüsüne (reklam, satış) dönüşür. İstidrak, över gibi görünüp yerme;
yerer gibi görünüp övmede, kasıtlı olarak gizlenmiş yalan veya farkında olmadan övgüde
yapmacık ve samimiyetsizlik göze çarpar. Germiyanoğlu II. Yakup Bey‟in huzuruna gelip;
Benüm devletlü sultânum akîbâtuñ hayîr olsun
Yidüğün bal ile kaymak yürüdüğün çayîr olsun
beyitini okuyan ozana Yakup Bey lütuf ve ihsanlarda bulunduktan sonra “İşte şimdi bir
hoşça söz işittim; mânâsını ve edasını beğendim. Bizim Şeyhî bilmem ne söyler, övmek ister
ama sanırım ki bizi yerer”, der. Şeyhî bunu duyunca, Bey‟in istihza dolu sözleri anlayamadığına
üzülür (Çavuşoğlu, 1986, s. 25).
b.
Geri Alınan Övgüler:
Örneği çok olmasa da geri alınan veya yergiye dönüştürülen övgüler de duyguların
etkisiyle söylenmiş yalanın itirafı mesabesindedir. Nef‟î, hiç yıldızı barışmadığı halde, sunduğu
bir kasidede Vezîr-i A‟zam Gürcü Mehmed Paşa‟yı birçok yönüyle över; âdil, cömert, cesur
kahramanlara benzetir.
Vezîrân-ı cihânuñ şân u şevketle ser-efrâzı
Müşîrân-ı zamânuñ hüsn-i tedbîr ile meşhûrı (Divan, s. 162, K. 35).
(Şan ve yücelikte dünya vezirlerinin en üstünü, devrin yöneticilerinin güzel
uygulamalarla meşhuru sensin.)
Ancak, hoş geçinmeye çalıştığı, senâ-hânı olduğu paşa tarafından üçüncü defa
azledilince, dil kılıcını çekip övgüsünü, aynı derecede yergiye dönüştürür (Akkuş, 1998, s. 81):
Neler itdi ne deñlü fitne peydâ oldı „âlemde
İdince tâ vücûdıyla mülevves sadr-ı dîvânı (Siham-ı Kaza, s. 150, K. 2).
(O neler etti neler!..Varlığıyla meclis başkanlığını kirletince dünyada ne biçim
karışıklıklar ortaya çıktı.)
Eflâke irse kevkebe-i „izzetüñ nola
Bir kethudâ durur saña İskender-i zamân (Figânî, s. 6, K. 3).
(Devrin İskenderi senin yanında kâhya gibi kalır. Yüceliğinin yıldızı göklere ulaşsa
garip değildir.)
156
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
2.
Sevgililere Söylenen Yalan:
Âşıklar, sevgiliye karşı kendilerinin en sadık âşık olduğunu iddia ederek valsına talip
olurlar. Bunda rakiplerine karşı başarı elde etme güdüsü de hâkimdir. Amaçlarına ulaşmak için
vaatlerde bulunur; güzel hitap şekilleri icat edip gazeller yazarlar. Sevgiliye gazel sunma
geleneği, yalanın estetik biçimidir.
Ben ne diyeyin hazretüñe cân u cihânum
Togrı sözümüz geçmedi yalana yanuñda (Figanî, s. 43, G. 83).
(Ey benim can ve cihanım, doğru sözüm senin yanında yalan kadar değer görmedi.
Daha ne diyeyim.)
Şairin öne sürdüğü gerçek, insanlara yalanın cazip gelmesidir.
Visâl içün sunar ol yâre her fütâde gazel
Dürûg-ı maslahat-âmîz olur arada gazel (N. Atayi, s. 275, G. 141).
(Her düşkün âşık o yâre kavuşmak için bir gazel sunar. Gazel arada iş bitirici yalan
olur.)
Girmesün câna „adû efsâne ile koynuña
Âşık-ı sâdık geçer ammâ sakın yalan çıkar (N. Atayî, s. 249, G. 71).
(Ey sevgili, sakın düşman yalan vaatle koynuna girmesin. Sadık âşık gibi görünür ama
yalan çıkar.)
Kâzib ü sâdık bilinsin imtihân et imtihân
Etme her hâhişger-i ihsâna lutfun râygân
Böyle mebzûl olmasın bahşişlerin şâhım amân
Tâ seçilsin nev-heveslerden gürûh-ı âşıkân (Şeyh Galib, s. 128, Mü.6).
(Ey şah gibi yüce sevgilim, âşıklarını sına da yalancı ve doğru olanlar açığa çıksın. Her
isteyene bağışını ucuz etme. Aman, âşıklar topluluğu ve hevesliler belli oluncaya kadar
bahşişlerin böyle saçılmasın.)
Dil-beri aldada gör yolını bul
Ola sagdan saga cümle kâruñ (Tırsi, s. 105, G. 117).
(Bir yolunu bulup sevgiliyi kandırmaya bak. Baştan sona bütün işin bu olsun.) Şair
sağdan sola derken sevgilinin etrafında dolaşmayı kastediyor.
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 157
Aldayup bir bûsesin virdüm yine ben cân u dil
Didüm ey ârâm-ı cân bir dahi aldanmaz mısuñ (Muhibbi, s. 598, G. 2918).
(Ben yine can ve gönül vererek sevgiliyi kandırıp bir busesini aldım. “Ey canımın
huzuru, bir daha aldanmaz mısın?” dedim.)
3.
Âşıklara Söylenen Yalan:
Bazen sevililer de ısrarından sıkıldıkları âşıkları başından savmak için yalana
başvururlar. Hiç gerçekleşmeyecek vaatlerle onları oyalarlar. Bu vaatlerin içinde bir buseden
öldürme müjdesine kadar pek çok şey vardır.
Ey Figânî kıl tahammül „ahd-i yâre ola kim
„Ahdi bütün va„desi yalana irsem bir dahı (Figanî, s. 51, G. 107).
(Ey Figani, yârin sözüne tahammül et. Olur ya sözü bütün, vadi yalan sevgiliye bir daha
kavuşursun.)
Ey fitnesi çok kavli yalan yandım elinden
Bir nâz ile bin gönül alan yandım elinden (Ahmed Paşa, s. 201, G. 230).
(Ey fitnesi çok, sözü yalan sevgili yandım elinden. Bir naz ile bin gönül alan sevgili
elinden yandım.)
Gâlib dürûğ imiş tutalım va‟dı ol bütün
Îmân getir ki dînine sığmaz yalan senin (Şeyh Gâlib, s. 269, G. 190).
(Ey Galip, o put gibi güzelin sözünün yalan olduğunu varsayalım. -O sana yalan söylese
de- Sen ona inan. Çünkü yalan senin dininde yoktur.)
„Iyd-ı vuslatda güzeller bûseler vâdettiler,
Bir söz ile hâsılı şu gönlümü aldattılar (Dertli, s. 95).
(Güzeller bayram buluşmasında buse vereceklerine dair söz verdiler. Sonuçta
vermediler; şu gönlümü aldattılar.)
Va„de-i vaslı yalan söyleme söyle gerçek
Olmaya bu dahi evvelki gibi bendeñe dek (Leyla Hanım, s. 111, G. 65).
(Yalandan kavuşma sözü verme. Doğru söyle. Bu da kuluna önceki söylediğin yalan
gibi olmasın.)
Dostları ilə paylaş: |