132
* TAED
51
Saadet KARAKÖSE
Zarîfî‟nin Pend-nâme‟sinde de yalancı şeytana benzetilerek mümin olmak için doğru
sözlü olmak gerektiği emir sigasıyla vurgulanır:
Kâzib olan olmaya hîç behremend
Halkı aldar nitekim Şeytân-mânend
(Yalancı olan, şeytan gibi halkı aldatır ama yalanın hiçbir faydasını bulamaz.)
Kandırmak anlamındaki alda- fiili, “düzen, tuzak, hile” anlamındaki al isminden türemiştir.
Bugün aynı anlamda aldat- fiilini kullanıyoruz.
Mü‟min-i billâh olagör sen de berk
Kizbi terk et kizbi terk et kizbi terk (s. 20).
(Sen de iyi bir mümin olmak istiyorsan yalanı bırak, yalanı bırak, yalanı bırak.). Şair, üç
defa “kizbi terk et” derken telkin yoluyla sözünü etkili kılmaktadır.
I.
Yalan Söyleyenler:
Eskiden palavracı kimselere halk arasında “kırkyalan” lakabı verilirmiş. Bu
kırkyalanlar, aslında hayal dünyasında yaşayan ve her olayla ilgili bir hikâye kurgulayan ve bu
senaryoda başrolü oynayan bir nevi sanatçı ruhlu kişilermiş. Bunların sorunu, hayal ile gerçeğin
sınırlarını çizememek olup ürettikleri espriyi gerçekmiş gibi anlatmalarıdır. Bazen de cemiyet
içinde saygınlık kazanmak amacıyla kurguladıkları masallarla, toplumda güvensizlik veya hafife
alınmak gibi tepkilere de maruz kalmaktadırlar. Fıkra, masal, halk hikâyeleri, latifeler gibi
anonim halk edebiyatı mahsulleri de bu kurguların ürünüdür.
2
Ferâ‟izci-zâde Mehmet Şâkir‟in
derlediği, Nevin Önberk‟in hazırladığı
3
Kırkyalan Köse; Yalan Tükendi adlı tiyatro eseri bir
palavracının öyküsünü anlatır. Kırkyalan Köse, Kırkyalan Çapan, Kırkyalan Memiş, ve Teo
Pehlivan gibi tipler, yalancılıkla şöhret bulmuş kimselerdir. Halk arasında „Acem palavrası‟
diye adlandırılan mübalağa, belli kesimlere atfedilir. Bazen de vasıfları abartılan kimseler
gıyabında mübâlağalar oluşturulur. Bunlar menkıbe veya efsane olarak kitaplara bile geçer.
Örneğin, Burhân-ı Kâtı‟da Acem kemankeşi Ateş‟in bir oku kırk merhaleye düşürdüğü
nakledilir. (Onay, 2000, s. 465) Bugün argoda “Küçük at da civcivler yesin.”, “Atma Recep din
2
Hepimizin tesadüf ettiği, halk arasında ciddiye alınmayan bu kurguların derlenmesi de gerekir. “Vizontele” filminde
Cem Yılmaz‟ın oynadığı Fikri tipi de bu gruba girer. Malatya yöresinde Mevlüt Şahin‟den dinlediğim Gavur Ali tipi
Kıbrıs savaşında sapanla Rum uçağını düşürmüş. Uçak düşerken Rum pilot Türkçe “yaktın bizi Gavur Ali” demiş ve
Gavur Ali de bunu aşağıdan duymuş. Yine Kayseri yöresinde Hasan Kaya‟dan dinlediğim bir olayda, palavracı
kahvehanede biriyle kavga etmiş. Hasmının yüzüne öyle bir yumruk atmış ki, dişi ağzından fırlayıp duvara
saplanmış. Kahramanımız soğukkanlı bir şekilde ceketini çıkarıp dişin üzerine asmış.
3
Ferâ‟izci-zade Mehmet Şâkir, Kırkyalan Köse; Yalan Tükendi, Haz. Nevin Önberk, KB. Yay.1979.
Yalancı Şairin Gözüyle Yalana Bakış
TAED
51* 133
kardeşiyiz.” vb. (www.eksisozluk.com.) deyimlerde yalana karşı halkın tutumu dile getirilir.
Elbette ki, yalan söylemek de bir maharet ve hayal gücüne bağlıdır. „Mukallit‟ dediğimiz
nüktedan kişiler de mübâlağa sanatından yararlanır. Ancak şairler, sözü estetik örtülerle
sundukları için, mübâlağada palavracı ithamından muaftırlar.
A.
Yalancılıkla Tanınan Kimseler:
1.
Şeytan:
Yalancılar zümresinin başı şeytandır. Kibri yüzünden cennetten kovulan ve intikamını
almak için yalan söyleyerek Âdem ile Havva‟nın yasak meyveyi yiyip cennetten kovulmasına
sebep olan şeytana, kıyamete kadar âdemoğullarını yoldan çıkarmak için ruhsat verilmiştir
(Kur‟an-ı Kerim, Nisa, 117-118 / İbrahim, 22; Araf, 20-21).
Azâzîl da„vî kıldı da„vîsi yalan oldı
Yalan da„vî kılanuñ pes cezâsı azâb-durur (Yunus Emre, s. 21, G. 4105).
(Şeytan üstünlük iddiasında bulundu ve davası yalan oldu. Yalan dava güdenin sonunda
cezası azaptır.)
Gerçekler ana er dimez irmez murâdına
„Ahdine gerçi kim şu kişi kim yalan ola (Hayretî, s. 88, G. 9).
(Sözünde yalan olan kişi muradına eremez. Doğrular o kişiye insan demezler.)
Dûr eyledün dürûg ile cennetden Âdemi
Lâ‟ik degül mi sana rakîb ehremen disem (H. Hamdi G. 105).
(Ey rakip! Sen yalanla Âdem‟i cennetten uzaklaştırdın. Sana ehremen desem doğru
olmaz mı?)
Yıkma göñlin „âşıkuñ uyma rakîbe dostum
Çün bilürsin sözi iblîsüñ yalandur lâ-cerem (Mihrî Hatun s. 164, G. 106).
(Dostum, rakibe uyup da aşığın gönlünü kırma, harap etme. Şeytan sözünün şüphesiz
yalan olduğunu iyi bilirsin.)
2.
Vâiz, Zâhid, Sûfî, Müddeî, Rakip, Agyar:
Vâ‟iz, zâhid, sûfî, müdde‟î, rakip gibi kimseler şaire göre öteki, bir başka ifadeyle
muhalif cephedeki şeytana uyan kimselerdir. Bunlar şairin mesajını sunmak için oluşturduğu
veya cemiyet içinde engelleyici pozisyonda olan negatif tiplerdir. Çoğu zaman bilgisiz olduğu