Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış dildeki sadeleşme çalışmaları aralıksız olarak sürmüştür



Yüklə 0,59 Mb.
tarix03.08.2018
ölçüsü0,59 Mb.
#60739
növüYazı





1) Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış dildeki sadeleşme çalışmaları aralıksız olarak sürmüştür.

  • 1) Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış dildeki sadeleşme çalışmaları aralıksız olarak sürmüştür.

  • 2) Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.

  • 3) Aruz ölçüsünün yerini hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbestleşmesi sağlanmıştır.

  • 4) Şiir, roman, hikaye ve tiyatro gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur.



5) Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla ‘yerli’ ve ‘halka doğru’ ; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kişisel yollarında yürümüşlerdir.

  • 5) Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla ‘yerli’ ve ‘halka doğru’ ; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kişisel yollarında yürümüşlerdir.

  • 6) Cumhuriyet edebiyatının temelinde İstiklal Savaşı ve Atatürk’ün devrimleri vardır. Şiirler, romanlar, hikayeler bu iki konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılıdır. Milli duygu ve heyecan geliştirmeye yönelik bu çabalar Milli edebiyatın bir devamı niteliğindedir.

  • 7) Milli edebiyatla başlayan halka inme, Anadolu’yu tanıma çabası bu dönemin edebiyatında ana ilkelerden olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyata girmiştir. Artık edebiyat İstanbul’un sınırlarını tamamen aşmıştır.



8) Yeni kurulan devlet ile yapılan bazı devrimleri halka tanıtmak ve benimsetmek görevi Cumhuriyet dönemi sanatçılarına düşmüştü. Sanatçı, siyaset ile halk arasında bir köptü olmuş, devrimleri yorumlamış, açıklamış ve savunmuştur.

  • 8) Yeni kurulan devlet ile yapılan bazı devrimleri halka tanıtmak ve benimsetmek görevi Cumhuriyet dönemi sanatçılarına düşmüştü. Sanatçı, siyaset ile halk arasında bir köptü olmuş, devrimleri yorumlamış, açıklamış ve savunmuştur.

  • 9) Yeni dil ve eski dil tartışmaları Cumhuriyet ile noktalanmış, siyasi güç, olayı tekeline almış ve Türk Dil Kurumu’nu kurarak dilde geri dönülmez bir yenileşmeye yoluna gidilmiştir.Ancak bazen çok aşırıya gidilerek halkın anlayamadığı kelimeler dile konularak Türkçe yabancı bir dil haline gelmiştir.



  • 10) Cumhuriyet’ten önce sadece sempati duyulan Türk Halk sanatları ve folklörü ön plana alınmış, öncekilerin küçümsediği Karacaoğlan’ın, Yunus’un tarzı örnek alınmıştır. Artık harf benzerliği de kurulan Batı edebiyatı daha yakından takip edilmiştir.Türk edebiyatı, batı edebiyatının yeniliklerini, akımlarını uygulamaya başlamıştır.





FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

  • FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

  • ENİS BEHİÇ KORYÜREK

  • HALİT FAHRİ OZANSOY

  • YUSUF ZİYA ORTAÇ

  • ORHAN SEYFİ ORHON



V.MAHİR

  • V.MAHİR

  • ZİYA OSMAN SABA

  • KENAN HULİSİ

  • Y.NABİ NAYIR

  • CEVDET KUDRET

  • S.ESAT SİYAVUŞGİL

  • MUAMMER LÜTFİ



ORHAN VELİ KANIK

  • ORHAN VELİ KANIK

  • MELİH CEVDET ANDAY

  • OKTAY RIFAT HOROZCU



AHMET HAMDİ TANPINAR

  • AHMET HAMDİ TANPINAR

  • KEMAL TAHİR

  • ORHAN KEMAL

  • TARIK BUĞRA

  • RIFAT ILGAZ

  • AZİZ NESİN

  • NİHAL ATSIZ

  • ATİLLA İLHAN



YAŞAR KEMAL

  • YAŞAR KEMAL

  • ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR

  • PEYAMİ SAFA

  • ADALET AĞAOĞLU

  • OĞUZ ATAY

  • EMİNE IŞINSU

  • SEVİNÇ ÇOKUM

  • ALEV ALATLI

  • SELİM İLERİ



Tarık BUĞRA, "Türk Dili" dergisinin "Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı”ndaki soruya verdiği cevapta, Küçük Ağa (1964-1966) ile yaşantısı arasındaki yakın ilişkiden söz ediyordu.

  • Tarık BUĞRA, "Türk Dili" dergisinin "Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı”ndaki soruya verdiği cevapta, Küçük Ağa (1964-1966) ile yaşantısı arasındaki yakın ilişkiden söz ediyordu.

  • Ahmet Hamdi TANPINAR "Romancı Kimdir" adlı makalesinde bu konuya değinmiştir. Tanpınar'a göre romancı kendi hayatıyla yazdığı roman arasında bağıntı kurabilir. Bunun en belirgin örneğini Ahmed Mithat Efendi'de görür. Onun Felatun Beyle Rakım Efendi adlı romanındaki Rakım Efendi aslında Ahmed Mithat Efendi'nin ta kendidir.



  • Tarık BUĞRA da bu ilişkiyi reddetmez. O Çolak Salih'i babasının bürosunda tanımış; 1921 ve 1922 Akşehir'inden hiçbir zaman unutamadığı görüntüler kalmış kendisinde. Babasının defterinde İstanbullu Hoca, Topal Gazi (romandaki Çolak Salih), Ali Emmi, Doktor Minas, Çakırsaraylı ve öteki roman kişileriyle ilgili satırlar varmış.



I. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu toprakları, yabancı güçlerce işgal edilmiştir. Osmanlı yönetimi, otoritesini ve gücünü kaybederek kontrolü elden kaçırmıştır. Böyle bir ortamda Türk halkı, dinini, yurdunu kurtarmak için Kuvay-ı Milliye hareketini başlatır.

  • I. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu toprakları, yabancı güçlerce işgal edilmiştir. Osmanlı yönetimi, otoritesini ve gücünü kaybederek kontrolü elden kaçırmıştır. Böyle bir ortamda Türk halkı, dinini, yurdunu kurtarmak için Kuvay-ı Milliye hareketini başlatır.



Mehmet Reşit Efendi, 1918′de İstanbul’da Fatih Medresesi’nde öğrenciyken coşkulu vaazlarıyla tanınır ve 1919′da Akşehir’e gönderilir. Halk arasında “İstanbullu Hoca” olarak tanınır. Bir süre sonra Emine ile evlenir. Bu arada Yunanlılar Anadolu’ya girmiştir. “İstanbullu Hoca”, Kuvay-ı Milliyecilerin ve önderleri Haydar Bey’in karşısında yer alır; Kuvay-ı Milliyecileri vatana ihanetle suçlar ve Padişah’ın desteklenmesini ister.

  • Mehmet Reşit Efendi, 1918′de İstanbul’da Fatih Medresesi’nde öğrenciyken coşkulu vaazlarıyla tanınır ve 1919′da Akşehir’e gönderilir. Halk arasında “İstanbullu Hoca” olarak tanınır. Bir süre sonra Emine ile evlenir. Bu arada Yunanlılar Anadolu’ya girmiştir. “İstanbullu Hoca”, Kuvay-ı Milliyecilerin ve önderleri Haydar Bey’in karşısında yer alır; Kuvay-ı Milliyecileri vatana ihanetle suçlar ve Padişah’ın desteklenmesini ister.



Ankara’da “İstanbullu Hoca” için “vur emri” çıkarılır. Hoca kaçar, Çakırsaraylı çetesine sığınır. Burada “Küçük Ağa” olur. Kuvay-ı Milliyeciler çeteyi kıstırırlarsa da Küçük Ağa kurtulur.

  • Ankara’da “İstanbullu Hoca” için “vur emri” çıkarılır. Hoca kaçar, Çakırsaraylı çetesine sığınır. Burada “Küçük Ağa” olur. Kuvay-ı Milliyeciler çeteyi kıstırırlarsa da Küçük Ağa kurtulur.

  • ve Milli Mücadele hareketine destek vermiştir. I. Dünya Savaşı’nda Arabistan cephesinde çarpışmış ve tek kolunu kaybetmiş olan Çolak Salih’e Hoca’yı yakalama görevi verilir. Çolak Salih, Hoca’yı yakalamak üzere yola çıkar onu bulur, onunla konuşur.



Zaman içinde Hoca aslında, Kuvay-ı Milliye hareketinin haklılığını kavramıştır. Çolak Salih’in de etkisiyle artık taraf değiştirir ve Kuvay-ı Milliyeci olur. Çerkez Ethem’in ortanca kardeşi Tevfik Bey’in çetesinde bir müfrezenin başına geçer. Küçük Ağa Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında önemli roller üstlenir; bir çarpışmada sağ kolundan yaralanır. Hilafet yanlısı olan Küçük Ağa, doğru düşünerek Kuvay-ı Milliye saflarına geçmiştir.

  • Zaman içinde Hoca aslında, Kuvay-ı Milliye hareketinin haklılığını kavramıştır. Çolak Salih’in de etkisiyle artık taraf değiştirir ve Kuvay-ı Milliyeci olur. Çerkez Ethem’in ortanca kardeşi Tevfik Bey’in çetesinde bir müfrezenin başına geçer. Küçük Ağa Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında önemli roller üstlenir; bir çarpışmada sağ kolundan yaralanır. Hilafet yanlısı olan Küçük Ağa, doğru düşünerek Kuvay-ı Milliye saflarına geçmiştir.

















  • Mehmet KAPLAN

  • Mehmet Kaplan, Küçük Ağa hakkında şu tespitte bulunur:

  • "Küçük Ağa, Millî Mücadeleye efsanevi bakış tarzıyla değil dramatik insan görüşü ile bakar. Çünkü epik görüş insanı taşlaştırır. Dramatik görüşte ise insan birbirine zıt kuvvetlerin ortasında kendi içindeki gizli amillerin beklenmedik bir anda fışkırmaları ile Yunus'un söylediği gibi her dem yeniden doğar. Çürümüş, bitmiş, çökmüş bir ruh hâli içindeki Çolak Salih'ten Millî Mücadelenin isimsiz kahramanlarından biri doğmuştur.



"Herkesin savunmadan ümidi kestiği bir anda Türklerin taarruzu başlar." Batılıların bu değerlendirmesi isabetlidir. Çünkü her şeyiyle bitmiş bir milletin küllerinden Pohenix gibi Çolak Salihler doğmuştur. İstanbullu Hoca'dan Küçük Ağanın doğduğu ve Osmanlı gibi bir cihan devletinin küllerinden de yeni Türkiye'nin doğduğu gibi. Öyleyse denilebilir ki Küçük Ağa her dem yeniden doğuşun, yenilenişin romanıdır.

  • "Herkesin savunmadan ümidi kestiği bir anda Türklerin taarruzu başlar." Batılıların bu değerlendirmesi isabetlidir. Çünkü her şeyiyle bitmiş bir milletin küllerinden Pohenix gibi Çolak Salihler doğmuştur. İstanbullu Hoca'dan Küçük Ağanın doğduğu ve Osmanlı gibi bir cihan devletinin küllerinden de yeni Türkiye'nin doğduğu gibi. Öyleyse denilebilir ki Küçük Ağa her dem yeniden doğuşun, yenilenişin romanıdır.



  • Ebu Bekir KAHRAMAN

  • Küçük Ağa, Millî Mücadeleyi anlatan romanlarımız içerisinde şüphesiz çok önemli ve farklı bir yere sahiptir. Her şeyden önce Küçük Ağa Millî Mücadele romanları içinde resmî ideolojiyi sorgulayan ve belirgin bir tarih şuuruyla kaleme alınmış ilk romandır.



  • 2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu. İstanbul Lisesi’nin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesi’ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi. (1936). Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı. Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesi’nde muallim muavini olarak işe başladı.

  •  



Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum(uz) adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldü (1948). Bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehir’e dönerek Nasrettin Hoca Gazetesi’ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul gazetelerinde (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da öldü.

  • Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum(uz) adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldü (1948). Bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehir’e dönerek Nasrettin Hoca Gazetesi’ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul gazetelerinde (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da öldü.



  • Siyah Kehribar (1955)

  • Küçük Ağa (1964)

  • Küçük Ağa Ankara’da (1966)

  • İbiş’in Rüyası (1970)

  • Firavun İmanı (1975)

  • Dönemeçte (1978)

  • Gençliğim Eyvah (1979)

  • Yağmur Beklerken (1981)

  • Yalnızlar (1981)

  • Osmancık (1983)

  • Dünyanın En Pis Sokağı (1989)





  • a) Osmancık

  • b) Eskicinin Oğulları

  • c) Küçük Ağa

  • d) Yalnızlar

  • e) İbiş’in Rüyası



a) Köy Hayatının Zorlukları

  • a) Köy Hayatının Zorlukları

  • b) Şehir Sorunları

  • c) Zengin Fakir Çatışması

  • d) Kurtuluş Savaşı Yılları

  • e) Savaş Ve Toplum



  • a) Çolak Salih

  • b) Dr. Haydar Bey

  • c) Ali Emmi

  • d) Çerkez Ethem

  • e) İstanbullu Hoca



  • C1. b (Eskicinin Oğulları)

  • C2. d (Kurtuluş Savaşı Yılları)

  • C3. e (İstanbullu Hoca)



NURULLAH AY

  • NURULLAH AY

  • 090672073

  • ŞENOL ACUN

  • 090672050

  • DİLEK COSKUN

  • 090672064



Yüklə 0,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə