KİNDÎ’DE HULFÎ KIYAS/İMKÂNSIZA İNDİRGEME’NİN
KULLANIMI
241
olmaması gerekirdi. Şekiller (daire, kare, kemer, kiriş vb.) yüzeylere ve
köşelere sahip oldukları için çokluktan müteşekkildirler. Şekil mevcut ol-
duğuna göre çokluk da mevcuttur.
54
Hareket ve sükûnda çokluk vardır, yoktur: Eğer çokluksuz birlik varsa
onun hareket ve sükûn halinde olmaması gerekir. Çünkü hareket,
değişen
ve başka bir duruma geçendir. Sükûnet halinde olan da bir mekânda sakin-
dir. Mekânın altı, üstü, sağı, solu, önü ve arkası vardır. Mekân, içindekiler-
le beraber bir çokluktur. Nesnelerde çokluk yoksa hareket ve sükûn da yok-
tur.
55
Bütün ve parçada çokluk vardır, yoktur: Bütün, parçaları toplayandır,
toplananın ise en az iki tane olması gerekir. Bu da çokluk demektir. Çokluk
olmasa bütün olmaz. Bütün olmasa parça olmaz. Bu durumda çokluk ve
bütün birbirlerini gerekli kılarlar.
56
Kindî, bu meselenin devamında birlik ile çokluğun
iştiraklerinin sebebi-
ni araştırır. Neticede bunun rastlantı ile ve kendilerinden gelen bir sebep ile
olmasının imkânsızlığını ispatladıktan sonra birliğin çoklukla birlikte kal-
masının ancak yüce bir sebep ile gerçekleşeceğini iddia eder. O, buradan
bütün eşyanın cinsi, benzeri ve ortağı olmayan, yalnızca bir olan ve kendi-
sinde çokluğun asla mevcut olmadığı yüce
bir sebebinin bulunduğu sonu-
cuna ulaşmaktadır.
57
Filozof, bütün bu anlattıklarının neticesinde varlığın bazısında çokluk-
suz birliğin olamayacağının, bazısında da birliksiz çokluğun olamayacağı-
nın ispatlandığını söylemektedir. O, tabiatta çokluk ve birliğin bir zorunlu-
luk olduğunu söyleyerek bunu hulfî kıyas yöntemi ile ispat etmektedir.
Bununla beraber Kindî, özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerinin bir gereği ola-
rak ele aldığı her bir kavramı, bazen “bir şey ancak kendisine özdeştir”
üzerinden, bazen de “bir şey, o şey dışındakilerin hiçbiri değildir,
yani ken-
disinden başkası olamaz” üzerinden ispat etmektedir. Örneğin eşyada zıtlı-
ğın olması gerektiğini iddia ederken “zıddın başkası yine zıddıdır” demek
suretiyle zıddın kendisinden hareketle özdeşlik ilkesini kullanmıştır. Kin-
dî’nin bütün ve parça arasındaki ilişkide, parçanın bütün olmadığını, bütü-
nün de parça olmadığını, parçadan hareketle bütün ile çokluk arasında iliş-
ki kurması da çelişmezlik ilkesini kullandığını göstermektedir.
54
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 165.
55
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 165-166.
56
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 166.
57
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 167-169.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
242
A. . Gerçek Bir in Her Türlü Sayı Nicelik Nitelik Maddi lke Akıl
ve Nefs Olmasına air Akıl Yürütmenin mk nsızlığı
Allah hakkında İslâm’ın temel anlayışı O’nun birliği, yoktan yaratması
58
ve bütün mahlûkatın O’na muhtaç ve bağımlı olmasıdır. Bu tanımlar
Kur’ân’da ne felsefî ne de diyalektik bir metotla dile getirilmiştir. Fakat
Kindî, felsefî sisteminde Allah’ı yeni terimlerle vasıflandırma gayretine
girmektedir. Allah ona göre Hakiki/Gerçek Bir’dir. Onun dışındaki her şe-
yin birliği hakiki bir değildir.
59
O halde her şeyin varlığını sürdürmesi Ger-
çek Bir’in varlığına bağlıdır.
60
Onun İlk Felsefe Üzerine adlı eserinin iki
ana bölümünden biri Gerçek
Bir’in hakikatini açıklamaktadır. Diğeri ise yukarıda tartışıldığı üzere âle-
min sonluluğunun ispatını içermektedir. Felsefesinin temelinde matematik
ile metafiziği birleştirme gayreti olduğunu gördüğümüz Kindî, şu ana ka-
dar uyguladığı hulfî kıyas yöntemini Gerçek Bir ile mecazî bir arasındaki
farkı ispatlamak için de kullanmaktadır. Bu yönteme göre başlangıçta bü-
tün varlıkların çokluk halinde bulundukları farz edilir. Varlıkta birlik olma-
dığı kabul edilerek, bu faraziyeden hareketle imkânsız çelişkilere düşülür.
61
Buradan hareketle onun Gerçek Bir’in ispatını ayrıntısıyla
ortaya koyma-
nın çalışmanın hacmini aşacağını düşünerek bu uygulamanın nihayetini
kısa bir özet ile sunmayı yerinde görüyoruz.
Filozof, öncelikle mantıksal bağlamda “bir” ifadesinin sayı olarak kabul
edilmesini, bütün mümkünleri tüketerek ispat etmektedir.
62
Buradan ikinin
ilk sayı olduğu
63
sonucunu çıkartarak onun, iki aynı birden meydana geldi-
ğini, böylece çokluğu ve bütünlüğü barındırdığını söylemiştir.
64
Kindî’ye
göre çokların en azı
olan iki, birlerden meydana gelmiş olsa bile bunlar
mecazî birlerdir. Gerçek Bir, hiçbir şekilde beş tümeli ve kategorileri kabul
58
Din, âlemin Tanrı tarafından, O’nun ‘Ol’ emriyle yoktan yaratıldığını öğretmiştir.
Asırlardır insan aklı âlemin yoktan nasıl yaratılabildiğini tartışarak anlamaya çalış-
mıştır. Aristo, bu âlemin ezelî, yani yaratılmamış olduğunu söyleyen ilk filozof olma-
sına rağmen, filozoflar genellikle bu görüşü kabul etmemişlerdir.
Bununla birlikte
salt rasyonel ifadeyle âlemin ezeldeki kıdemi kavranamaz ve bir takım saçmalıklar-
dan ibaret olsa da Ortaçağ’da başlayıp Kant ile sonuçlanan bu sürece büyük katkıyı
Aristocu âlem anlayışı ile Yeni Platonik sudurcu anlayışı birleştirerek İbn Sina yap-
mıştır. Bu sentezin neticesinde çıkan sonuç Tanrı olmaksızın âlemin temelsiz, kavra-
nılamaz ve irrasyonel olacağıdır. Rahman, İslâm Felsefesi ve Problemleri, 66-67.
59
Ahmed Fuad el-Ehvânî, “Kindî”, İslâm Düşüncesi Tarihi içinde, ed. M. M.
Şerif
(İstanbul: İnsan Yayınları, 1996), 42.
60
Uysal, “İlk İslâm Filozofu: Kindî”, 110.
61
Şulul,
Kindî Metafizi i, 45-46.
62
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 171-174.
63
Kindî bu konuda Aristo ile mutabıktır. Bk. Aristoteles,
aman Kavramı, 21.
64
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 175.