KİNDÎ’NİN DÜȘÜNCE SİSTEMİNDE MÜZİKAL SESLERLE ÂLEMDEKİ DÜZEN ARASINDAKİ İLİȘKİ
87
duğu görüşlerinde müzikal seslerle âlemdeki ahenk arasında
var olduğunu
kabul ettiği ilişki incelenecektir.
. Kindî nin Felsefî üşüncesinde M sikî
Mûsikî (müzik) kelimesinin kökeni hakkında farklı görüşler mevcuttur.
Yaygın biçimde atince musica’ya dayandığı ileri sürülmektedir. Ayrıca
Eski Yunanca’da müz (muse) kelimesinden türetilmiş mousike’den (mou-
sa) geldiği de kabul edilmektedir. Müz ise Yunan mitolojisinde Tanrı üpi-
ter’in Tanrıça Mnmosyre’den doğan dokuz kızının adıdır. Mitolojide bu
“müz”lerin her biri ayrı bir ilim ve güzel sanatın ilâhesi sayılmaktadır.
“Mus” ya da “musike” ifadelerinden yalnızca bugünkü mûsikî kavramının
anlaşılması ise Antikçağ’ın sonlarına doğrudur.
1
Yunanca “mousike” kelimesine karşılık gelen müzik (mûsikî), sözlükte,
“rûhun âhengini yeniden kurmanın bir aracı”
2
şeklinde tanımlanmaktadır.
Mûsikî, İlkçağ da Athena’da uygulanan eğitimin üç dalından biri şeklinde
değerlendirilmektedir.
3
Yunan felsefesinde ayrıca, mûsikî ile ilişkili olarak
“katharsis”
4
ve “harmonia”
5
kavramlarının da kullanıldığı görülmektedir.
Katharsis kavramının hem dinî hem de tıbbî manalara sahip olmasından
hareketle İlkçağ filozofları, katharsis kelimesiyle ruhun yapısı, âlemin dü-
zeni ve ahengi
6
arasında bir bağ kurmaya çalışmışlardır. Nitekim aynı kav-
ram, Pythagorasçılarda ruhun mûsikî vasıtasıyla etki altına alınarak arın-
ması, başka
bir ifadeyle ruhun düzenli, ahenkli hale getirilmesi manasına
gelmektedir.
7
Çünkü müzik biliminin yaratıcısı oldukları söylenen
Pythagorasçılara göre nasıl ki beden sağlığının korunması için tıp kullanı-
lıyorsa, benzer şekilde ruh sağlığının korunabilmesi için de müzik kullanıl-
maktadır.
8
Müzik ilminin yaratıcısı kabul edilen Pythagorasçılar hakkında
kaynaklarda birtakım mitolojik bilgilere rastlanmaktadır. Bununla ilgili
1
Nuri Özcan ve Yalçın Çetinkaya, “Mûsiki”,
Türkiye Diyanet akfı İslâm Ansiklope-
disi, c
31 (İstanbul: TDV Yayınları, 2006), 257.
2
Francis E. Peters,
Antik unan Felsefesi Terimleri S zlü ü, trc. Hakkı Hünler (İstan-
bul: Paradigma Yayınları, 2004), 419.
3
Athena’da uygulanan eğitimin diğer iki dalı, grammata (okuma-yazma) ve gûmnas-
tike (beden eğitimi, jimnastik)’dir. Bk. Peters,
Antik unan Felsefesi Terimleri S zlü-
ü, 225.
4
Peters,
Antik unan Felsefesi Terimleri S zlü ü, 180.
5
Peters,
Antik unan Felsefesi Terimleri S zlü ü, 136.
6
Âhenk kelimesi, uygunluk, düzen ve eğlence gibi manalara gelmektedir. Bk. Mustafa
Çağrıcı, “Âhenk”,
Türkiye Diyanet akfı Ansiklopedisi, c. I (İstanbul: TDV Yayınları,
1988), 515.
7
Peters,
Antik unan Felsefesi Terimleri S zlü ü, 181.
8
Ahmet Arslan,
İlk a Felsefe Tarihi (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
2008), I:148.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
88
olarak Pythagoras’ın Mısır’da eğitim gördüğü,
hatta miraç ettiği ve mira-
cında gökteki yıldızlarla göklerin dairesel hareketlerde bulunduklarını göz-
lemlediği, söz konusu bu dairesel hareketlerin de muhteşem bir ahenk oluş-
turduğu ve bu ahengi ise kendisinin duyduğu ve aynı zamanda ruhî
bakımdan yüksek dereceye ulaşanların da zikredilen ahengi duyabileceğini
söylediği, müzik bilimini icat ederken de gökyüzündeki muazzam ahengi
esas aldığı zikredilir. Bundan dolayı mûsikî ilmine “Devir” ya da “Edvar”,
başka bir ifadeyle “Dönüşler Bilgisi” de denilmektedir. Buna göre mûsikî-
de esas olan dört şube, anâsır-ı erbaaya; on iki makam,
on iki burca; yedi
ses, yedi yıldıza; yirmi dört şube, yirmi dört saate; kırk sekiz terkip, hicri
yıldaki kırk sekiz haftaya karşılık gelmektedir.
9
Pythagoras, âlemin ilkesinin sayı olduğu düşüncesinden hareket-
le âlemdeki her varlığa ve âlemin kendisine uyguladığı uyumu (harmoni)
müzikal sesler arasında da kurmaktadır. Müzikal sesler arasında sayılarla
ifade edilen uyum (harmoni) ile göksel olaylarda, gökyüzünün kısımların-
da ve bütün âlemin sayılara dayalı düzeni arasında
benzer özellikler mev-
cuttur. Başka bir ifadeyle, Pythagorasçılar, her şeyin sayıya dayandığı gibi
bütün gökyüzünün sayı olduğunu düşünmüşlerdir.
10
Zikredilen bu düzen-
de, hiçbir şekilde boşluğun olmadığı düşüncesinde olan Pythagoras’a göre
müzikal sesler arasındaki aralıklar ve oranlar, benzer şekilde gök cisimleri
arasında da vardır. Âlemin merkezinden itibaren gök cisimlerinin (Ay, Gü-
neş ve yıldızların) uzaklıkları, müzikteki üç tam aralığa, yani oktav, uint
ve uart’a karşılık gelmektedir. Ayrıca gök cisimleri
uzayda dairesel hare-
ketleri gerçekleştirirken ağırlıklarına ve yörüngelerindeki dönüş hızlarına
göre farklı ve birbirleriyle uyum içinde olan birtakım seslerden oluşan bir
melodi gerçekleştirmektedirler. Söz konusu bu melodi ise ilâhidir ve bu
yüzden sıradan insanlar tarafından işitilmesi mümkün değildir.
11
9
İskender Pala,
Ansiklopedik Divan iiri S zlü ü, (İstanbul: Ötüken Yayınları, 1999),
297.
10
Aristoteles,
Metaphysica, Works of Aristotle içinde, İng. trc. W. D. Ross, (O ford at
the Clarendon Press, 1954), 985
b
25-986
a
13.
11
Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi, I:157; Pythagorasçılar bu düşünceleriyle gökyüzünde
gezegenlerin hareketleriyle bir ahenk oluşturduğu görüşündedirler.
Aristoteles ise
gezegenlerin dairesel hareketlerinin bir uyum (harmonia) oluşturduğunu ve bunun da
hoş ve güzel olduğunu, fakat bunların doğru olabilmesi için yeterli açıklama olmadı-
ğını söylemektedir. O, gezegenlerin dairesel hareketlerinden ses çıkmasının normal
olduğunu, fakat Pythagorasçıların dediği gibi, çıkan bu seslerin bir harmoni oluştur-
duğunu iddia etmenin imkânsız olduğunu söylemektedir.
Çünkü ona göre, tıpkı de-
mir ustasının çalışırken çıkan sesleri alışkanlıktan dolayı duymamaya başladığı gibi
insanların da alışkanlıktan dolayı gezegenlerin hareketlerinin sesini duymadığı iddi-
aları, sadece ustaca, sanatsal olarak söylenen sözler olabilir ve ayrıca insanların işit-
me duyusundan bağımsız olarak herhangi bir etkiye maruz kalmadıkları iddiası ol-
dukça ilginçtir. Bk. Aristoteles,
G kyüzü zerine, trc. Saffet Babür (Ankara: Dost